arkadaşlar mesleğimiz çok güzel. sınıfta geçirdiğim vakitler beni mesleğime daha da çok bağlıyor. ama velilerle olan diyolaglar beni günden güne tüketiyor, artık yeter diye bağırmak geliyor içimden..
_yok terlemiş(atleti neden değişmemiş), altına kaçırmış, yemeğini yememiş ya da yemeğini az vermişsiniz, öbür çocuk çocuğunu üzmüş, kırmış, çarpmış, düşürmüş. Çocuğum bugün hasta sınıfın camını açmayın (emredersiniz), ay boya olmuş üstü başı, şurubunu saat 3'te içirin.... sonu gelmeyen istekler sanki burası kreş, bakım evi vb.. bize bir güne bir gün kalkıp da çocuğum ne öğreniyor, ne yapıyor, iletişimi nasıl..., diye soru soran yok.
AYRICA: bizlere hitap şekilleri de çok ayrı; hoca baksana, hişşt, şey, ismimizle hitap, az bak hele gibi gibi gibi...
_bir şey mi istedik malzeme vs. cevap şu: yav verdiğimiz 50 ytl nere gidiyo hee!!!
ben istanbulun çağlayan meydanındaki oldukça eski köklü bir okulda çalışıyorum. ama inanın insanlar ne saygı biliyorlar ne terbiye. yıkarım bu okulu başlarına diye bağaranları oluyor.. o kadar sınırsız, laftan anlamayan, terbiyesiz ve eğitimsiz insanlarla uğraşıyoruz ki artık tahammül sınırlarım zorlanıyor..
ben bundan sonraki tüm zümre tutanaklarına şu maddeyi de iliştirmeyi düşünüyorum. her anasınıfı öğretmeni bu problemleri zümre tutanaklarına iliştirirse belki bizim uygulamamızda değişiklikler yapılabilir.
dileğim şudur ki: anasınıfı öğrencileri de 1. sınıflar gibi okulun bahçesinde sıraya girip okulun ana girişinden diğer öğrenciler gibi girip çıkışta da öğretmenleriyle ana kapıdan çıkmaları.
böylece ne veli bu kadar bizi sıkıştırıp üzerimize karabasan gibi çullanma fırsatı bulur ne de çocuğunu almakta gecikir.
belki biraz farklı ama insanların günden güne öğretmene olan saygısı ve aradaki mesafeyi koruması yok olmuş durumda...
artık bi çare....