Ben bilgi ile uygulamanın her zaman birbirini tutmadığını düşünüyorum,durum çocuktan çocuğa değişiyor veya sınıfın ortamına göre değişiyor.İlk dönem kendimi çok sıkıyordum,aman ceza vermeyeyim aman kendini kötü hissetmesin diye ama sabret sabret bir yere kadar dedim..Çocuklara da çok açık konuşuyorum artık,yaptığınız olumsuz davranışların sonucuna katlanırsınız,bir kaç kere şans veririm,değişme yoksa o zaman siz beni üzüyorsunuz demektir ve ben de sizi üzerim diyorum.Gerektiğinde üzüyorum da..Mesela çocuğu uyarıyorum bir kaç defa,devam ediyorsa hep beraber dışarı oyun oynamaya çıkıyoruz diğer çocuklarla,o çocuklar sınıfta öğretmenlerini neden üzdüklerinin ya da neyi yanlış yaptıklarının resmini çiziyorlar bana,oyuna katılamamak onlar için en kötü durum gerçekten de,çok güzel de işe yarıyor.Bir gün çocukları oyun bahçesine götürdüm,5 çocuğu sınıfta bıraktım,bir tanesi bana dediki "öğretmenim,hiç önemli değil nasılsa annem beni götürüyor,çıkarmasanızda olur dedi"iyi bakalım öyle mi dedim,bu sözünü unutma ama dedim..3 gün çocuğu dışarı çıkarmadım,nolur nolur diye diye en sonunda ne zaman anladı yaptığının yanlış olduğunu o zaman çıkarmaya başladım..Bu şekilde benim de diğer çocukların da kafası rahat oluyor,çocukta olsa hiçkimsenin başkasının haklarını elinde almaya hakkı yoktur.Ben bu çocuklarla uğraşmaya kalkarsam o kadar çok zamanımızdan yiyorlar ki.26 kişiyiz,cezaysa ceza...uygulamamın sonuna kadar arkasındayım,velilerde çok memnun bu durumdan,hatta sınıfta kalan çocukların velileri de..Bazı çocuklarımı hala oyun çocuğu olarak nitelendiriyorum,bu tür durumlarda gelişimlerini tamamlamadıklarını düşündüğüm için daha toleranslı davranıyorum.Hikaye de hikayeyi bozana sınıftaki bir köşeyi toplama cezası veriyorum,sonra hikaye bitince bir arkadaşı onu karşısına alıp hikayeyi ona anlatıyor,hem sınıfın huzurunu bozamamış oluyor hem de etkinliği daha iyi öğrenmiş oluyor...Buna benzer çoğu arkadaşımın katılmayacağı ama benim yarar gördüğüm uygulamalarım var.