Merhabalar Okul Öncesi Forum Resmi Web Sitesi 'Biz BÜYÜK Bir Aileyiz'

Foruma ücretsiz kayıt olarak mesaj gönderebilir, yeni konular oluşturabilir ve diğer üyeler ile etkileşim içine olabilirsiniz.

SOLUNUM

Katılım
8 Tem 2006
Mesajlar
64
Tepki Skoru
0
Puanları
0
İÇİMİZDEKİ KLİMA: SOLUNUM SİSTEMİ


En küçüğünden en büyüğüne kadar vücuttaki milyarlarca işlem oksijen sayesinde elde edilen enerji ile gerçekleşir. İhtiyaç duyduğumuz oksijeni vücudumuza sağlayan solunum sistemimizdir.

Nefes alıp verme işlemi otomatik olarak gerçekleşir. İnsan bu hayati önemdeki işlem yerine getirilirken hiçbir emek sarf etmez, bir karar vermez ve hiçbir müdahalede bulunamaz. Doğduğu andan itibaren bu mucizevi sistem faaliyete geçer ve hiç aksama olmadan çalışır. Yeni doğan her bebekte -o farkında dahi olmadan- ömür boyunca hiç durmadan çalışacak olan solunum makinesinin düğmesine basılmış olur.

Solunum, yalnızca nefes almak değildir. Havadaki oksijen kullanılarak vücutta enerji ortaya çıkarmak için yapılan işlemler zincirinin tümüne verilen addır. İlerleyen bölümlerde solunum işleminin nasıl gerçekleştiği konusuyla birlikte solunum sistemini oluşturan parçaların genel yapısı da ele alınacaktırSOLUNUM SİSTEMİNİN GİRİŞ KAPISI: BURUN



Hafızanızdaki kokuları şöyle bir gözden geçirin. Taze ekmeğin, bahçedeki hanımelilerin, yeni biçilmiş çimenlerin, yağmurdan sonraki toprağın, tam kıvamında kızarmış ızgaranın, yeni toplanmış çileğin, şeftalinin, maydanozun, kullandığınız sabunun, şampuanınızın kokusunu ve buna benzer daha pek çok kokuyu duyabilmenizi burnunuzdaki hassas yapıya borçlusunuz.

Pek çok insan gün içinde ne kadar çok koku duyduğunu ve bu kokular sayesinde kafasındaki cisimlerin şekillendiğini hiç düşünmez. Oysa yediğiniz yemeğin lezzet kazanmasını sağlayan koku alma duyunuzdur. Koku, cisimleri tanımanızdaki etkenlerden bir tanesidir.

Aldığınız her nefesle birlikte cisimlere ait kokular da burundan içeriye girer. İnsan burnu duyduğu bir kokuyu 30 saniye içinde analiz edip, yaklaşık 3.000 değişik kokuyu da birbirinden ayırt edebilecek kadar müthiş bir kapasiteye sahiptir.

Burnun üst bölümünde çok sayıda sinir hücresi içeren ve koku epiteli olarak adlandırılan iki küçük alan bulunur. Bu alanlar koku duyumundan sorumludur. Koku ise havada molekül olarak dolaşır. Nefes alırken havadaki oksijenin yanısıra bu moleküller de burna girer. Havayla taşınan "koku molekülleri" koku epitelindeki alıcılara ulaştığında burada bulunan hücreler uyarılır. Uyarılan hücre beyne bir elektrik sinyali gönderir. Beyin koku molekülü ile değil yalnızca kendisine ulaşan elektrik sinyali ile muhatap olur. Elektrik sinyali için beynin yaptığı yorumu insan koku olarak algılar.

Burun güzel kokulu çiçeklerin ya da iştah açıcı yemeklerin kokularını algılamamızı sağlamanın ötesinde de, çok önemli işlevleri olan bir organımızdır. Soluduğumuz hava ile birlikte havadan aldığı oksijeni vücudumuzun bütün hücrelerine taşıyan kan arasındaki temel bağlantı yollarından biridir. Kısacası burun hem koklama organı, hem de solunum yollarının başlangıcı olarak büyük önem taşır. İki bölümden oluşan burnun içinde "silya" denen tüycükler ve mukus adı verilen bir salgı vardır. Hava burundan içeri girdiğinde bunlarla karşılaşır ve hemen analize tabi tutulur. Havadaki moleküller ayrıştırılarak incelenir ve beyne iletilerek kokunun ne olduğu belirlenir ve ona göre tepki verilir. Bu işlemlerin hepsi sadece 30 saniye gibi çok kısa bir süre içerisinde gerçekleşir.

Burnun içinde aerodinamik açıdan da kusursuz bir tasarım söz konusudur. Hava içeri girdiğinde doğrudan nefes borusuna gitmez. Burun, adeta bir klima gibi çok özel filtre sistemleriyle dışarıdan gelen kirli, sıcak, soğuk ya da nemli havayı akciğerler için hazır hale getirir. Burundaki özel kıvrımlı yapı sayesinde hava burada bir tur dönüş yapar. Böylece burun çeperinde bulunan tüycüklere ve damar ağına daha fazla temas etmiş olur. İşte bu kıvrımlı sistem sayesinde burun günde 15 m3 havayı süzer, temizler, nemlendirir ve ısıtır. Bu miktar yaklaşık olarak bir odanın içindeki havaya eşittir.


Soluduğumuz havanın temizlenmesi ve zararlı maddelerinden arındırılması tek başına yeterli değildir. Havanın kullanılabilmesi için ısıtılması ve nemlendirilmesi şarttır. Burnun içinde bulunan kıvrımlar havanın ısıtılması için en uygun dizayna sahiptir. Bu kıvrımlara takılan hava, burnun iç yüzeyindeki incecik kan damarlarının sıcaklığıyla ısınır. Böylece soluduğumuz tozlu, pis ve soğuk hava akciğerlere ulaşmadan önce ısıtılmış, süzülmüş, temizlenmiş, filtre edilmiş ve nemlendirilmiş olur. Eğer aksi olup, hava solunduğu haliyle akciğerlere ulaşmış olsaydı, çok ciddi hastalıklara maruz kalabilirdik. Havanın soğutucu, kurutucu etkisi, aynı zamanda bakterilerle yüklenmiş hali ciğerlerin alt bölümlerinde şiddetli enfeksiyonlara neden olurdu. Ancak burnun üstün tasarımı insanı bu tehlikeden korur.

Fakat burada kirli hava denince akla sadece tozlu hava gelmemelidir. Havayla birlikte gelen tozun yanı sıra bakteri, polenler vs. gibi yaklaşık 20 milyar yabancı maddenin vücuda girmesi burundaki özel sistem sayesinde engellenmiş olur.

Evrimci tıp mühendisi John Lenihan, Human Engineering adlı kitabında solunum sistemini klimaya benzeterek, vücuttaki kusursuz tasarımı şöyle tarif etmektedir:

Burun deliklerinin ardındaki alan analitik kimyacılarının açıklamaya güçlerinin yetmediği olağanüstü duyarlılığa sahip bir keşif sistemiyle birleşmiş dünyanın en iyi air-condition (klima) sistemine sahiptir.

Tozlarını ve her türlü zararlı bakterilerini burundaki klima sisteminde bırakan hava, bu işlemden sonra her burun deliğinde üçer tane bulunan kıvrımlı yapıların üstünden geçer. Burundaki tüycüklere takılan yabancı maddeler bu defa da buradaki mukusun antibakteriyel etkisiyle zararsız hale getirilir. Hava bu kıvrımlara çarpınca yön değiştirir ve burun boşluğunun duvarına çarpar. Buraya çarptığında mukus sıvısı içinde tutulur. Solunum havasının yabancı cisimlerden temizlenmesi çok kapsamlı ve çok hassastır. En ufak bir hataya, unutmaya ve atlamaya izin verilmez. Çünkü bir bakterinin ya da zararlı bir cismin akciğer gibi hassas bir organa geçebilmesi, insanın sağlığında olumsuz etkiler oluşturabilir. Ancak herşeye rağmen zararlı cisimlerin burundan geçmeyi başarması ihtimaline karşı, ikinci bir koruma mekanizması daha vardır. Şayet burun boşluğunu geçebilen cisimler olursa, bunlar da solunum yollarında tutulurlar.

Burnun içinde temizlenen ve ısısı ayarlanan hava ciğerlerinize gitmek üzere hazırdır. Ciğerlere ulaşmak için takip edilecek yol nefes borusudur.

Havanın solunum sistemindeki yolculuğunu izlemeye devam etmeden önce bir konunun üzerinde tekrar durmakta fayda vardır. Soluduğumuz havayı temizleyen sistemi bir klimaya benzetmiştik. Üstelik sadece temizleyen değil, ısıyı da ayarlayan, çift sistemli bir klima. Peki insan vücudundaki bu klima nasıl ortaya çıkmıştır? Nasıl olup da vücudumuza yerleştirilmiştir? Nasıl her insanda eksiksiz bir şekilde var olmaktadır?

Bu soruların cevaplarını vermek için bir soru daha soralım: Bir klimanın tesadüfen oluşması mümkün müdür? Birbiri ile uyumlu çalışan klima parçalarının; havayı süzen filtrelerin, nem sağlayan mekanizmaların, soğuk havayı ısıtan, sıcak havayı soğutan bir sistemin tesadüflerin eseri olması mümkün müdür? Bir odaya klimayı oluşturan tüm maddeleri, hatta bütün parçalarını eksiksiz koyduğumuzu farz edelim. 10 yıl, 100 yıl, 1000 yıl hatta 1 milyon yıl sonra tekrar bu odaya girdiğimizde parçaların kendi kendine birleşmesiyle oluşan çalışır durumda bir klima ile karşılaşabilir miyiz? Bırakın zaman içinde bir klimanın kendi kendine oluşmasını, bu maddelerde paslanma, eskime ve bozulma görüleceği çok açıktır.

Herhangi bir teknik aletin oluşması için bilinçli bir tasarımcının bulunması, bu tasarımcının tüm parçaları bir düzen içinde biraraya getirmesi ve bunun için ciddi bir çaba sarf etmesi gerekir. Bu, her mantık sahibi insan tarafından kabul edilir. Vücudumuzdaki klimanın da, fonksiyonları bakımından bildiğimiz klimalardan herhangi bir farkı yoktur. Üstelik yapısındaki elemanlar açısından bu klima diğerlerinden çok daha üstündür. "Dünyanın taklit edilemeyen en iyi klima sistemi" olarak nitelendirilen burundaki tasarım, elbette ki Allah'ın benzersiz yaratma sanatının bir eseridir. Allah insanı yaşaması için gerekli olan en mükemmel sistemle birlikte yaratmıştır. Allah herşeyi kusursuz ve örneksiz yaratandır.

O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)

SOLUNUM YOLLARINDA HATASIZ YÖN TESPİTİ PAYABİLEN TÜYCÜKLER

Nefes alırken aslında havayla birlikte birçok zararlı maddeyi de solumuş oluruz. Ancak bu bizi etkilemez. Çünkü vücut için zararlı olan birçok madde akciğerlere ulaşamadan belirli güvenlik kapılarında tutularak etkisiz hale getirilir.

Burundan bronşlara kadar bütün solunum yollarının yüzeyi mukus adlı bir tabakayla kaplıdır. Bu maddenin solunum yollarının yüzeyini nemlendirici özelliği vardır. Bu sayede havayla birlikte solunan toz gibi küçük maddeleri tutarak, akciğere girmelerini engeller. Ancak mukus tarafından tutulan yabancı maddelerin, zamanla solunum yollarında birikmemesi için dışarıya atılmaları gerekir. Bunun için de vücudumuzdaki bir başka güvenlik mekanizması devreye girer.

Bu mekanizmada solunum yolları yüzeyini kaplayan silya adındaki sivri uçlu kamçılar görev alır. Solunum yollarının yüzeyindeki hücrelerin her birinin üstünde 200 silya bulunur. Bunlar saniyede 10-20 vuruş yaparak yutağa doğru sürekli bir çarpma hareketinin oluşmasını sağlarlar. Bu bölgedeki silyaların hareket yönleri hep yutağa doğrudur. Bu şekilde içinde yabancı madde barındıran mukusun dakikada 1 cm. hızla yutağa doğru ilerlemesini sağlarlar. Burundaki silyalar ise bulundukları bölgede mukusun bu kez aşağı doğru hareket ettirilmesi gerektiğini bilirler ve tam aksi yöne kamçı hareketi yaparlar. Böylece burundaki mukusta yer alan maddelerin yutağa gelmesini sağlarlar. Böylece solunum sistemi zararlı maddelerden arındırılmış olur.

Bu örneklerden anlaşıldığı gibi silya isimli tüycükler, görmek için gözleri, düşünebilmek için beyinleri olmamasına rağmen kendilerine kıyasla kilometrelerce uzaktaki yutağın yerini tespit edebilmektedirler. Bunun yanısıra yabancı maddelerin akciğere gönderilmesinin bedene zarar vereceğini bilmekte ve bulundukları bölgede bunu engelleyecek şekilde, birbirleriyle tam bir uyum içinde, hep gereken yönde hareket etmektedirler.

Bilim adamlarının çeşitli deneylerle, farklı araçlar kullanarak, uzun yıllardır süren araştırmalarına rağmen çalışma mekanizmasını tam olarak keşfedemedikleri bu metrenin 2 milyonda biri boyundaki tüycükler, yeryüzünde ilk insan var olduğundan beri kusursuz bir mekanizmayla çalışmaktadırlar. Onlar kendilerini yaratan Allah'ın ilhamıyla hareket ettikleri için hiçbir tesadüf zincirinin oluşturamayacağı kadar mükemmel bir işleyişe sahiptirler.
Vücuttakİ Yaşam Boyu Sönmeyen Ateş: Solunum


Solunum işlemini pek çok açıdan ateşin yanmasına benzetmek mümkündür. Ancak ateşin yanmasına göre solunum daha yavaş ve daha düşük ısılarda gerçekleşen bir kimyasal işlemdir.


Biz hiç farkında değilken vücudumuzda hiç durmadan oksijen, karbondioksit ve su alış-verişi gerçekleşir. Her nefes alışta vücuda 100 trilyona yakın hava molekülü girer.
Hücreleriniz havadaki oksijeni kullanarak besinlerdeki karbonu "yakar" ve bu yanma sonucunda vücudunuz için gerekli olan enerji ortaya çıkar. Bu nedenle aldığınız her nefesin ardından gerçekleşen olayları adeta milyarlarca küçük ateşin içinizde yanması olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır.

İnsan vücudundaki hücrelerin her birinin sürekli olarak oksijene ihtiyacı vardır. Örneğin şu anda sayfayı okuyabilmeniz, gözünüzün retina tabakasındaki milyonlarca hücrenin hiç durmaksızın oksijenle beslenmesi sayesinde mümkün olmaktadır. Bunun gibi, vücuttaki tüm kasların, bu kasları oluşturan hücrelerin, karbon bileşiklerini "yakarak", yani bunları oksijenle reaksiyona sokarak enerji elde etmeleri gerekir. Her nefes aldığınızda vücudunuza 100 trilyona yakın hava molekülü girer. Bunun yaklaşık %21'i yani 21 trilyonu, oksijen molekülüdür. Solunum sistemi yoluyla vücudunuza giren ve kan dolaşımına yüklenen bu moleküller, yine kan yoluyla vücudun en derin noktalarına kadar ulaştırılır. Ve burada bulunan karbondioksit molekülleriyle yer değiştirir. Biz sadece nefes aldığımızı zannederken, gerçekte bu sırada vücudumuzun derinliklerinde hiç durmadan oksijen, karbondioksit ve su alış-verişi gerçekleşir.



.
 

Giriş yap

Okul Öncesi Forum TV

000
Gün
00
Saat
00
Dakika
00
Saniye
Canlı yayına kalan süre.

18 Yıldır Sizlerle

18 yıldır sizlerleyiz. Türkiye'nin ilk okul öncesi eğitim platformu
Üst