Bir hakimin anilari;
Güneydogu'nun küçük bir ilçesinde görev yapan hakim, ilçe disindaki
lojmanindan görünen karakolun bir gecesini söyle anlatir:
"Lojmanimizin balkonundan o karakol görünürdü. Yaklasik bir aydir
her
istihbarat kaynağından karakolun basılacagi haberi geliyordu.
Üstelik
baskinin simdiye kadar yapilanlardan çok daha büyük olacağı
söyleniyordu.
Yakin birliklerden timler getirildi, karakolun etrafina mayinlar
dösendi,
agir silahlarla takviyeler yapildi ve baskin beklenmeye baslandi.
"En son
gelen istihbaratta baskinin saati ve baskina katilacak terörist
sayisi
bile veriliyordu. 22:10, 500 terörist. Karakol o gün
basilmadi."Bir gün sonra, bildirilen saatte cehennem basladi.
Balkonumuzdan izledigim dehset dolu manzarada, daire haline gelmis
teröristlerin, dairenin ortasina, gecenin karanliginda atesleri
parildayan
silahlari ateşlediklerini görüyordum. Karakolun, havan ve roket
mermilerinin patladigi yerde oldugunu biliyorduk. Tam anlamiyla
çember
içine almislardi. Lojmandan ayrilip dogruca jandarmanin binasina
gittik.
Karakolun merkezi, telsizle, sürekli timlerden durumlarini
bildirmelerini
istiyor; dış emniyette bulunan timler de bu çagrilara cevap
veriyor, havan
ve uçaksavar atesi istedikleri yerleri de tarif ediyorlardi.
"Bir süre sonra telsiz konuşmaları, timlerden birinin üzerine
yogunlasti. Timden bir türlü cevap alinamiyordu. Üst üste,
defalarca çagri yapiliyor ancak bir türlü timle irtibata
geçilemiyordu.
Konusmalari takip eden askerler timden ümitlerini kesmislerdi. Ama
bir
yandan da çagrilar devam
ediyordu. Bir saat kadar sonra, telsizden bitkin bir ses duyuldu:
"Yaralilarim var, yaralilarimi alin."
Tüylerimiz diken diken olmustu. Hemen cevap verildi. "Tamam Suat 3,
sakin
olun, az sonra birlik çikacak. "Ilk yarali haberi, bu saatlerdir
aranan
timden gelmisti. Tim komutani konusurken arkadan silah sesleri
duyuluyordu. Herkes bu sözler üzerine yorum yapiyordu. Telsizin
basindaki
tim komutanlarindan biri, bu timde sehit oldugundan emindi.
Merkezden
tekrar çagri yapildi. "Suat 3 , irtibati kesme. Sakin olun!"
Cevapta bir
degisiklik olmadi :
"Yaralilarim var. Kan kaybediyorlar. Yaralilarimi alin!" "Ve tam
bir
buçuk
saat, beser dakika arayla Suat 3 kodlu timle muhabere aynen bu
sözlerle
sürdü : "Yaralilarimi alin" , "Sakin olun, geliyoruz. "Hepimiz o
time
kimsenin yardima gidemeyecegini çok iyi biliyorduk. Karakola düsen
mermi
sayisinda azalma olmuyor, aksine, takviye alan teröristler baskinin
siddetini gittikçe arttiriyorlardi. Kimsenin, degil karakolun
disina
çikmak, mevzi degistirebilecek firsati dahi olmadigi apaçikti. "Bir
süre
sonra, Suat 3'ün telsizinden hirs dolu kelimelerini isittik:
"Hemen gelip yaralilarimi almazsaniz, karakola dönüp bölügü
tarayacagim.
"Hepimiz sok olmustuk. Hemen tabur komutani devreye girdi. Hemen
hemen
Ayni sözcüklerle tim komutanina sakin olma çagrisi yapti. Ama ise
yaramiyordu. Tim komutani "Yaralilarimi alin!" disinda baska bir
sey
demiyordu. Tabur komutaninin da telsizi birakmasiyla, bir saat
kadar daha
tim komutanindan ses çikmadi. Birer dakika arayla yapilan yogun
çagrilara
cevap vermedi. Hepimiz tim komutaninin da sehit oldugunu
düsünüyorduk.
Içim
burkuluyor, basim dönüyor, tanik oldugum bu anlardan nefret
ediyordum.
Telsizin basina tim komutaninin okuldan devre arkadasi geldi. Son
bir
ümitle eline mikrofonu alip, cevap beklemeden, telsizin kodlarini
da
kullanmadan, konusmaya basladi: "Devrem ben Hüseyin. Geçmis olsun
devrem.
Biraz daha dayan olur mu? Bak destek timleri yola çikti. Sana dogru
geliyorlar. Devrem aman pes etme olur mu?"
"Telsizin mandalini birakip beklemeye basladi. Hepimiz Motorola
marka,duvara monteli telsiz cihazinin hoparlör kismina gözlerimizi
dikmis
bekliyorduk. Ve konustu : "Devrem, bölük komutani nerde?" Hepimiz
derin
bir "Oh!" çektik. Telsizden, "Izinde devrem" yaniti verildi. Suat 3
,
artik tükenen bir sesle konusmayi sürdürdü: "Ne olur yaralilarimi
alin.
Bende yaraliyim. "O ana kadar kendisinin de yarali oldugunu
söylememisti.
Hepimiz donup kalmistik. Telsizin basindaki devre arkadasi da bu
sözü
üzerine mikrofonu firlatti ve odadan çikti. Ben kapinin hemen
esiginde
ayakta duruyor,duyduklarim ve gördüklerimle bir tarihe taniklik
ettigimi
düsünüyordum. "Ben de yaraliyim" dan sonra yine ses kesildi. Sabaha
kadar
hiç konusmadi Yüzlerce kez yapilan çagrilara cevap vermedi. Artik
onun
sehit olduguna ben de inanmistim. "Gün agarirken hepimiz yorgun
düsmüs,
telsizden yapilan "Suat 3, Konusan Suat, Cevap ver!" çagrisindan
bikmis
halde bir kösede yigilmisken, birden telsizin mandalina basildigini
fark
ettik. Telsizden silah sesleri geliyordu. Ve on on bes saniye sonra
hayatim boyunca unutamayacagim bir Istiklal Marsi dinlemeye
basladim.
Mandala sürekli basildigi için bütün telsizlerin konusma imkani
durmustu.
"Çatismanin altinda yarali bir tim komutaninin, makamiyla söyledigi
Istiklal Marsi'ni dinliyordum. Gözlerim dolmustu. O ana kadar
duydugum en
güzel Istiklal Marsi'ydi.
Birinci dörtlügü bitirdi. Ikinci dörtlükte sesi çatallasti.
Kelimeler
uzadi. Ama marsi söylemeyi birakmadi. Bozuk bir ses tonuyla,
kendini
zorlayarak okumaya devam etti. Marsi bitirdiginde, ben de
bitmistim. Hemen
orayi terk ettim."
Bir daha onun sesini hiç duymadim.
Toplam 22 sehidin verildigi o baskin gecesinde, vücuduna saplanmis
7
merminin acisiyla söyledigi Istiklal Marsi'ni ruhuma isleten tim
komutaninin ölmedigine ise hala inanamiyorum."Hakimin anilari
burada sona
eriyor. Iste benim Türk subayindan anladigim budur. Vücudunda yedi
mermi
oldugu halde makami ile istiklal Marsi söyleyen adamdir.
Okuyun ve bu VATAN için kanlarini akitan Kahramanlarimizla övünün,
gururlanin...
Hakan EVRENSEL(Emekli bir subay-Güneydoğu Öyküleri adlı kitabından)
Güneydogu'nun küçük bir ilçesinde görev yapan hakim, ilçe disindaki
lojmanindan görünen karakolun bir gecesini söyle anlatir:
"Lojmanimizin balkonundan o karakol görünürdü. Yaklasik bir aydir
her
istihbarat kaynağından karakolun basılacagi haberi geliyordu.
Üstelik
baskinin simdiye kadar yapilanlardan çok daha büyük olacağı
söyleniyordu.
Yakin birliklerden timler getirildi, karakolun etrafina mayinlar
dösendi,
agir silahlarla takviyeler yapildi ve baskin beklenmeye baslandi.
"En son
gelen istihbaratta baskinin saati ve baskina katilacak terörist
sayisi
bile veriliyordu. 22:10, 500 terörist. Karakol o gün
basilmadi."Bir gün sonra, bildirilen saatte cehennem basladi.
Balkonumuzdan izledigim dehset dolu manzarada, daire haline gelmis
teröristlerin, dairenin ortasina, gecenin karanliginda atesleri
parildayan
silahlari ateşlediklerini görüyordum. Karakolun, havan ve roket
mermilerinin patladigi yerde oldugunu biliyorduk. Tam anlamiyla
çember
içine almislardi. Lojmandan ayrilip dogruca jandarmanin binasina
gittik.
Karakolun merkezi, telsizle, sürekli timlerden durumlarini
bildirmelerini
istiyor; dış emniyette bulunan timler de bu çagrilara cevap
veriyor, havan
ve uçaksavar atesi istedikleri yerleri de tarif ediyorlardi.
"Bir süre sonra telsiz konuşmaları, timlerden birinin üzerine
yogunlasti. Timden bir türlü cevap alinamiyordu. Üst üste,
defalarca çagri yapiliyor ancak bir türlü timle irtibata
geçilemiyordu.
Konusmalari takip eden askerler timden ümitlerini kesmislerdi. Ama
bir
yandan da çagrilar devam
ediyordu. Bir saat kadar sonra, telsizden bitkin bir ses duyuldu:
"Yaralilarim var, yaralilarimi alin."
Tüylerimiz diken diken olmustu. Hemen cevap verildi. "Tamam Suat 3,
sakin
olun, az sonra birlik çikacak. "Ilk yarali haberi, bu saatlerdir
aranan
timden gelmisti. Tim komutani konusurken arkadan silah sesleri
duyuluyordu. Herkes bu sözler üzerine yorum yapiyordu. Telsizin
basindaki
tim komutanlarindan biri, bu timde sehit oldugundan emindi.
Merkezden
tekrar çagri yapildi. "Suat 3 , irtibati kesme. Sakin olun!"
Cevapta bir
degisiklik olmadi :
"Yaralilarim var. Kan kaybediyorlar. Yaralilarimi alin!" "Ve tam
bir
buçuk
saat, beser dakika arayla Suat 3 kodlu timle muhabere aynen bu
sözlerle
sürdü : "Yaralilarimi alin" , "Sakin olun, geliyoruz. "Hepimiz o
time
kimsenin yardima gidemeyecegini çok iyi biliyorduk. Karakola düsen
mermi
sayisinda azalma olmuyor, aksine, takviye alan teröristler baskinin
siddetini gittikçe arttiriyorlardi. Kimsenin, degil karakolun
disina
çikmak, mevzi degistirebilecek firsati dahi olmadigi apaçikti. "Bir
süre
sonra, Suat 3'ün telsizinden hirs dolu kelimelerini isittik:
"Hemen gelip yaralilarimi almazsaniz, karakola dönüp bölügü
tarayacagim.
"Hepimiz sok olmustuk. Hemen tabur komutani devreye girdi. Hemen
hemen
Ayni sözcüklerle tim komutanina sakin olma çagrisi yapti. Ama ise
yaramiyordu. Tim komutani "Yaralilarimi alin!" disinda baska bir
sey
demiyordu. Tabur komutaninin da telsizi birakmasiyla, bir saat
kadar daha
tim komutanindan ses çikmadi. Birer dakika arayla yapilan yogun
çagrilara
cevap vermedi. Hepimiz tim komutaninin da sehit oldugunu
düsünüyorduk.
Içim
burkuluyor, basim dönüyor, tanik oldugum bu anlardan nefret
ediyordum.
Telsizin basina tim komutaninin okuldan devre arkadasi geldi. Son
bir
ümitle eline mikrofonu alip, cevap beklemeden, telsizin kodlarini
da
kullanmadan, konusmaya basladi: "Devrem ben Hüseyin. Geçmis olsun
devrem.
Biraz daha dayan olur mu? Bak destek timleri yola çikti. Sana dogru
geliyorlar. Devrem aman pes etme olur mu?"
"Telsizin mandalini birakip beklemeye basladi. Hepimiz Motorola
marka,duvara monteli telsiz cihazinin hoparlör kismina gözlerimizi
dikmis
bekliyorduk. Ve konustu : "Devrem, bölük komutani nerde?" Hepimiz
derin
bir "Oh!" çektik. Telsizden, "Izinde devrem" yaniti verildi. Suat 3
,
artik tükenen bir sesle konusmayi sürdürdü: "Ne olur yaralilarimi
alin.
Bende yaraliyim. "O ana kadar kendisinin de yarali oldugunu
söylememisti.
Hepimiz donup kalmistik. Telsizin basindaki devre arkadasi da bu
sözü
üzerine mikrofonu firlatti ve odadan çikti. Ben kapinin hemen
esiginde
ayakta duruyor,duyduklarim ve gördüklerimle bir tarihe taniklik
ettigimi
düsünüyordum. "Ben de yaraliyim" dan sonra yine ses kesildi. Sabaha
kadar
hiç konusmadi Yüzlerce kez yapilan çagrilara cevap vermedi. Artik
onun
sehit olduguna ben de inanmistim. "Gün agarirken hepimiz yorgun
düsmüs,
telsizden yapilan "Suat 3, Konusan Suat, Cevap ver!" çagrisindan
bikmis
halde bir kösede yigilmisken, birden telsizin mandalina basildigini
fark
ettik. Telsizden silah sesleri geliyordu. Ve on on bes saniye sonra
hayatim boyunca unutamayacagim bir Istiklal Marsi dinlemeye
basladim.
Mandala sürekli basildigi için bütün telsizlerin konusma imkani
durmustu.
"Çatismanin altinda yarali bir tim komutaninin, makamiyla söyledigi
Istiklal Marsi'ni dinliyordum. Gözlerim dolmustu. O ana kadar
duydugum en
güzel Istiklal Marsi'ydi.
Birinci dörtlügü bitirdi. Ikinci dörtlükte sesi çatallasti.
Kelimeler
uzadi. Ama marsi söylemeyi birakmadi. Bozuk bir ses tonuyla,
kendini
zorlayarak okumaya devam etti. Marsi bitirdiginde, ben de
bitmistim. Hemen
orayi terk ettim."
Bir daha onun sesini hiç duymadim.
Toplam 22 sehidin verildigi o baskin gecesinde, vücuduna saplanmis
7
merminin acisiyla söyledigi Istiklal Marsi'ni ruhuma isleten tim
komutaninin ölmedigine ise hala inanamiyorum."Hakimin anilari
burada sona
eriyor. Iste benim Türk subayindan anladigim budur. Vücudunda yedi
mermi
oldugu halde makami ile istiklal Marsi söyleyen adamdir.
Okuyun ve bu VATAN için kanlarini akitan Kahramanlarimizla övünün,
gururlanin...
Hakan EVRENSEL(Emekli bir subay-Güneydoğu Öyküleri adlı kitabından)