- Katılım
- 2 Tem 2011
- Mesajlar
- 1,284
- Tepki Skoru
- 1
- Puanları
- 0
İNSANLARIN YAPMAMALARI GEREKEN TUTUM VE DAVRANIŞLAR İLE İLGİLİ BİR YAZI.
Hz.Aişe’ye sorarlar:Rasulullah’ın ahlakı nasıldı?. Hz.Aişe şöyle cevap verir: “Siz hiç Kur’an okumuyor musuz?. O’nun ahlakı Kuran idi”diye cevap veriyor.
Müslüman ,öncelikle Kuran ahlakıyla ahlaklanmalı ve Kur’an ın kötü olarak vasıflandırdığı niteliklerden uzak durmalı, kaçınmalıdır.
Aşağıdaki çalışma Kur’anın kötü nitelik olarak vasıflandırdığı ve insanların bunlardan uzak kalarak ahlakını güzelleştirmesini ortaya koyan bir çalışmadır. Faydalı olması ümit ederek yapılmıştır.
Bir kişinin arkasından -işittiği zaman hoşlanmayacağı şeyleri- söylemektir. Söylenen bu şeyler ister onun ahlâkına, ister yaradılışına ait olsun, işitsin veya işitmesin gıybettir.
Gıybet; yasak ve haramdır.
Gıybetin Çeşitleri şunlardır:
1- Diliyle bir kişinin açıktan açığa ayıplarını söylemek.
2- El ile, göz ve kaşla işaret etmek suretiyle söylemek.
3- Ayıplarını belirten ifadeleri yazıp açıklamak.
4-Başka bir şekilde ayıplarını açıklamak. (Övüldüğünde hoşlanmama,kahrolma.Bulunduğu dünyevi konumu ve makamı aleyhinde işlettirme )
Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın).Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın(arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah' tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir. (Hucurat Suresi, 12)
Ayette, müminin sakınması gereken üç önemli tavırdan söz edilmektedir;
-zanda bulunmamak,
-gıybet etmemek,
-tecessüs etmemek...
Bunlar aynı zamanda birbirleriyle bağlantılı davranışlardır. Çünkü gıybet eden, yani bir mümini arkasından çekiştiren kişi, zaten onun hakkında birtakım kötü zanlar da besliyor demektir. Aynı şekilde tecessüs eden bir kişi de çeşitli zanlar üzerine böyle bir davranışta bulunmaktadır.
Her üçünün de ortak noktası, müminleri inciten, müminler arasındaki tesanüt ve dayanışmayı zedeleyen, sevgi, şefkat ve merhameti azaltan davranışlar olmasıdır. Tümü de küfür toplumunun gündelik yaşamında vazgeçilmez hale gelmiş çirkin alışkanlıklardır. Cahili yenin gayet doğal karşıladığı bu alışkanlıkların aslında ne kadar rahatsızlık veren hareketler olduğu ayetteki gıybetle ilgili benzetmeden de anlaşılabilir.
Ayrıca bir başka ayette de ' arkadan çekiştirenler' hakkında Allah' ın büyük bir uyarısı yer almaktadır. Ayette şöyle hükmedilir:
Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline... (Hümeze Suresi, 1)
Hayır; andolsun o, ' hutame' ye atılacaktır. "Hutame"nin ne olduğunu sana bildiren nedir? Allah' ın tutuşturulmuş ateşidir. (Hümeze Suresi, 4-6)
Görüldüğü gibi ayetin devamında, bu davranış biçimini benimseyenlere yönelik kesin bir cehennem tehdidi vardır. Bu tehdit dikkate alındığında bu ahlakın müminlerin çok dikkatli olmaları gereken Kuran dışı bir davranış olduğu görülür.
İnkarcıların birbirlerine olan kin, haset ve çekelemezliğinden kaynaklanan tecessüs, gıybet gibi davranışları şeytan müminlere makul gösterebilmek için din adına yaptırmaya çalışabilir. Örneğin hata ve eksiklikleri olan bir müminin, arkasından çekiştirmeyi onun iyiliği ya da dinin menfaati için yapılması gereken bir hareketmiş gibi göstermeye çalışabilir. Oysa Allah Kuran' da müminleri bu davranıştan kesin olarak menetmiştir.
Ayette geçen kusurlar içinde dikkat edilmesi gereken bir diğer tavır da "zanda bulunmamaktır. Gıybet ve tecessüs zanna göre daha somut hatalardır. Bu nedenle bu hataları yapanları gören diğer müminler onları uyarıp bu davranıştan menetme imkanına sahip olabilirler. Ancak zan, kalpte beliren ve açığa vurulmadıkça müminin yalnız kendisinin tespit edip önlem alabileceği bir olaydır. Bunu yapmaz da gaflete dalarsa, kendi kendine düşünürken ayette günah sayılan birçok kötü zanda bulunabilir. Buradan müminin yalnızca yaptıklarından değil, niyetinden, duygu ve düşüncelerinden de sorumlu olduğunu anlamaktayız. Kitap boyunca inceleyeceğimiz, kin, haset, korku, sevgi ve buna benzer birçok kavram da sorumlu olunan bu duygulardandır. Bu nedenle, müminin aklından geçirdikleri ve hissettikleri Allah' ın sınırlarını aşmamalıdır.
Kuran' ın rehberliğinde duygu ve düşüncelerini terbiye eden insan ise şüphesiz en doğru yola ulaşır.
Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah her şeyi işitici ve bilicidir.Nisa/148
İnsanları dilleri ile arkalarından çekiştiren ve karşılarında kaş, göz hareketleri ile onları aşağılayan herkese yazıklar olsun.Hümeze/1
Ey iman edenler, zannın bir çoğundan çekinin, çünkü zannın bazısı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin! Sizden biriniz kardeşinin ölü halindeki etini yemek ister mi hiç? Demek tiksindiniz! O halde Allah' tan korkun, çünkü Allah, tevbeyi çok kabul edendir. Çok bağışlayıcıdır.Hucurat/12
: İftira; bir kişiye, yapmadığı bir şeyi yaptı iddiasında bulunmaktır.
İftira; kişinin hayatına, manevi şeref ve haysiyetine en çirkin bir şekilde tecavüz etmektir
Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.Ahzab/58
İffetli kadınlara zina isnat edip de, sonra dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun; ebediyen onların şahinliğini kabul etmeyin. İşte onlar yoldan çıkmış kimselerdir. Nur/4
Kim yanılır veya suç işler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur.Nisa/112
Ey İnananlar! Allah' a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını sarfeden kimse gibi, sadakalarınızı başa kakma ve eza etmekle boşa çıkarmayın. Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir, üzerine bol yağmur yağdığında onu cascavlak bırakır. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah inkar eden kimseleri doğru yola eriştirmez.Bakara/264
Mallarını insanlara gösteriş için sarfedip, Allah' a ve ahiret gününe inanmayanları da Allah sevmez. Şeytanın arkadaş olduğu kimsenin ne fena arkadaşı vardır. Nisa/38
Ettikleri ile sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi sevenlerin azabtan kurtarılacaklarını sanma. Onlar için pek acıklı bir azab vardır.Ali İmran/188
Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi ' tutkuyla oyalayıp kendinizden geçirdi.Tekasür/1-2
Allah' a ibadet edin ve O' na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez.Nisa/36
:Müminin öfkesini yenmesi, öfkenin sebep olabileceği çeşitli hatalardan ve zararlardan korunmasına vesile olur. Kuran' da öfkeyi yenme ile ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır:
Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. (Al-i İmran Suresi, 134)
Belli durumlarda insanın öfkelenmesi yaratılışından kaynaklanan bir davranış olsa bile ayetin işaretiyle müminin bu öfkesini sürdürmemesi, yenmesi gerekmektedir. Çünkü öfke, insanın akli fonksiyonlarını perdeleyen, olayları sağlıklı değerlendirip doğru karar verebilmesini engelleyen bir etkendir. Böyle olunca da insanın Allah' ın sınırlarını gereği gibi
Koruyabilmesi tehlikeye girmektedir. Kuran' da öfkenin en önemli zararlarından biri olarak da adaletten sapma gösterilir. Zira öfkenin aklı örtmesiyle, yapılan teşhisler, verilen kararlar duygusal olmakta, bu da Kuran' a uygun adil bir sonuç vermemektedir.
İnsanlara, özellikle de müminlere karşı şahsi birtakım meselelerden duyulan öfkenin derhal giderilmesi, şefkat ve merhametin esas alınması gerekir. Öfkelenen kimse haksızsa, zaten öfkelenmeye hiçbir hakkı olmadığı gibi, haksızlığını kabul edip telafi etmesi gerekmektedir. Eğer haklıysa da yine öfkesini yenmeli ve ayetin belirttiği gibi bağışlayıcı olmayı seçmelidir.
Buraya kadar bahsettiğimiz, gündelik hayatta müminlerin başına gelebilecek belli başlı durumlardandır. Bunlar dışında, ortada elle tutulur bir şey yokken, yerli yersiz herşeye sinirlenen bir insan grubu da vardır ki bunlar; tevekkül, insanların, olayların tamamen Allah' ın kontrolünde olması gibi temel imani konuları gerektiği gibi kavrayamamışlardır. Bu imani eksiklik de ruh hallerine asabiyet şeklinde yansımıştır. Sürekli bir asabiyet hali içinde bulunduklarından öfkelerini yenmek konusunda başarısızdırlar. Bu yüzden en başta imani sorunlarını halletmeleri gerekmektedir.
Bu arada, müminin hamiyeti İslamiyesinden kaynaklanan öfkeyi de diğerleriyle karıştırmamak lazımdır. Müminlere karşı bir haksızlık ve zulüm yapıldığında, Allah' a, dine, Müslümanlara karşı bir hakaret ya da saldırı olduğunda müminin bunlara öfkelenmesi onun imanından kaynaklanan haklı ve doğru bir davranıştır. Bu öfke müminlerin mücadele şevkini ve heyecanını arttıran, onları motive eden rahmani bir duygudur.
O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.Ali İmran/134
Onlar ki, günahın büyüklerine ve açık çirkinliklere uzak bulunurlar ve öfkelendikleri vakit de kusur örterler.Şura/37
Ey İnananlar! Allah için adaleti ayakta tutup gözeten şahidler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin; adil olun; bu, Allah' a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah' tan sakının, doğrusu Allah işlediklerinizden Haberdar' dır. Maide/8
Eğer sizden onları ister ve zorlarsa; cimrilik edeceksiniz. Ve bu da kinlerinizi ortaya çıkaracaktır. Muhammed/37
:Hiçbir peygambere ganimete ve millet malına hiyanet yaraşmaz; haksızlık kim yaparsa, kıyamet günü yaptığı ile gelir, sonra, haksızlık yapılmaksızın herkese kazanmış olduğu ödenir. Ali İmran/161
Kendilerine hıyanet edenleri savunma; çünkü Allah hainliği meslek edinmiş günahkârları sevmez. Nisa/107
Ey inananlar! Allah' a ve Peygambere karşı hainlik etmeyin, size güvenilen şeylere bile bile hıyanet etmiş olursunuz.Enfal/27
Eğer bir kavmin hiyanetinden endişe edersen, hemen doğrudan doğruya antlaşmayı bozduğunu kendilerine bildir; çünkü Allah hainleri sevmez. Enfal/58
Hz.Aişe’ye sorarlar:Rasulullah’ın ahlakı nasıldı?. Hz.Aişe şöyle cevap verir: “Siz hiç Kur’an okumuyor musuz?. O’nun ahlakı Kuran idi”diye cevap veriyor.
Müslüman ,öncelikle Kuran ahlakıyla ahlaklanmalı ve Kur’an ın kötü olarak vasıflandırdığı niteliklerden uzak durmalı, kaçınmalıdır.
Aşağıdaki çalışma Kur’anın kötü nitelik olarak vasıflandırdığı ve insanların bunlardan uzak kalarak ahlakını güzelleştirmesini ortaya koyan bir çalışmadır. Faydalı olması ümit ederek yapılmıştır.

Gıybet; yasak ve haramdır.
Gıybetin Çeşitleri şunlardır:
1- Diliyle bir kişinin açıktan açığa ayıplarını söylemek.
2- El ile, göz ve kaşla işaret etmek suretiyle söylemek.
3- Ayıplarını belirten ifadeleri yazıp açıklamak.
4-Başka bir şekilde ayıplarını açıklamak. (Övüldüğünde hoşlanmama,kahrolma.Bulunduğu dünyevi konumu ve makamı aleyhinde işlettirme )
Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın).Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın(arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah' tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir. (Hucurat Suresi, 12)
Ayette, müminin sakınması gereken üç önemli tavırdan söz edilmektedir;
-zanda bulunmamak,
-gıybet etmemek,
-tecessüs etmemek...
Bunlar aynı zamanda birbirleriyle bağlantılı davranışlardır. Çünkü gıybet eden, yani bir mümini arkasından çekiştiren kişi, zaten onun hakkında birtakım kötü zanlar da besliyor demektir. Aynı şekilde tecessüs eden bir kişi de çeşitli zanlar üzerine böyle bir davranışta bulunmaktadır.
Her üçünün de ortak noktası, müminleri inciten, müminler arasındaki tesanüt ve dayanışmayı zedeleyen, sevgi, şefkat ve merhameti azaltan davranışlar olmasıdır. Tümü de küfür toplumunun gündelik yaşamında vazgeçilmez hale gelmiş çirkin alışkanlıklardır. Cahili yenin gayet doğal karşıladığı bu alışkanlıkların aslında ne kadar rahatsızlık veren hareketler olduğu ayetteki gıybetle ilgili benzetmeden de anlaşılabilir.
Ayrıca bir başka ayette de ' arkadan çekiştirenler' hakkında Allah' ın büyük bir uyarısı yer almaktadır. Ayette şöyle hükmedilir:
Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline... (Hümeze Suresi, 1)
Hayır; andolsun o, ' hutame' ye atılacaktır. "Hutame"nin ne olduğunu sana bildiren nedir? Allah' ın tutuşturulmuş ateşidir. (Hümeze Suresi, 4-6)
Görüldüğü gibi ayetin devamında, bu davranış biçimini benimseyenlere yönelik kesin bir cehennem tehdidi vardır. Bu tehdit dikkate alındığında bu ahlakın müminlerin çok dikkatli olmaları gereken Kuran dışı bir davranış olduğu görülür.
İnkarcıların birbirlerine olan kin, haset ve çekelemezliğinden kaynaklanan tecessüs, gıybet gibi davranışları şeytan müminlere makul gösterebilmek için din adına yaptırmaya çalışabilir. Örneğin hata ve eksiklikleri olan bir müminin, arkasından çekiştirmeyi onun iyiliği ya da dinin menfaati için yapılması gereken bir hareketmiş gibi göstermeye çalışabilir. Oysa Allah Kuran' da müminleri bu davranıştan kesin olarak menetmiştir.
Ayette geçen kusurlar içinde dikkat edilmesi gereken bir diğer tavır da "zanda bulunmamaktır. Gıybet ve tecessüs zanna göre daha somut hatalardır. Bu nedenle bu hataları yapanları gören diğer müminler onları uyarıp bu davranıştan menetme imkanına sahip olabilirler. Ancak zan, kalpte beliren ve açığa vurulmadıkça müminin yalnız kendisinin tespit edip önlem alabileceği bir olaydır. Bunu yapmaz da gaflete dalarsa, kendi kendine düşünürken ayette günah sayılan birçok kötü zanda bulunabilir. Buradan müminin yalnızca yaptıklarından değil, niyetinden, duygu ve düşüncelerinden de sorumlu olduğunu anlamaktayız. Kitap boyunca inceleyeceğimiz, kin, haset, korku, sevgi ve buna benzer birçok kavram da sorumlu olunan bu duygulardandır. Bu nedenle, müminin aklından geçirdikleri ve hissettikleri Allah' ın sınırlarını aşmamalıdır.
Kuran' ın rehberliğinde duygu ve düşüncelerini terbiye eden insan ise şüphesiz en doğru yola ulaşır.
Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah her şeyi işitici ve bilicidir.Nisa/148
İnsanları dilleri ile arkalarından çekiştiren ve karşılarında kaş, göz hareketleri ile onları aşağılayan herkese yazıklar olsun.Hümeze/1
Ey iman edenler, zannın bir çoğundan çekinin, çünkü zannın bazısı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin! Sizden biriniz kardeşinin ölü halindeki etini yemek ister mi hiç? Demek tiksindiniz! O halde Allah' tan korkun, çünkü Allah, tevbeyi çok kabul edendir. Çok bağışlayıcıdır.Hucurat/12

İftira; kişinin hayatına, manevi şeref ve haysiyetine en çirkin bir şekilde tecavüz etmektir
Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.Ahzab/58
İffetli kadınlara zina isnat edip de, sonra dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun; ebediyen onların şahinliğini kabul etmeyin. İşte onlar yoldan çıkmış kimselerdir. Nur/4
Kim yanılır veya suç işler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur.Nisa/112

Ey İnananlar! Allah' a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını sarfeden kimse gibi, sadakalarınızı başa kakma ve eza etmekle boşa çıkarmayın. Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir, üzerine bol yağmur yağdığında onu cascavlak bırakır. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah inkar eden kimseleri doğru yola eriştirmez.Bakara/264
Mallarını insanlara gösteriş için sarfedip, Allah' a ve ahiret gününe inanmayanları da Allah sevmez. Şeytanın arkadaş olduğu kimsenin ne fena arkadaşı vardır. Nisa/38

Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi ' tutkuyla oyalayıp kendinizden geçirdi.Tekasür/1-2
Allah' a ibadet edin ve O' na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez.Nisa/36

Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. (Al-i İmran Suresi, 134)
Belli durumlarda insanın öfkelenmesi yaratılışından kaynaklanan bir davranış olsa bile ayetin işaretiyle müminin bu öfkesini sürdürmemesi, yenmesi gerekmektedir. Çünkü öfke, insanın akli fonksiyonlarını perdeleyen, olayları sağlıklı değerlendirip doğru karar verebilmesini engelleyen bir etkendir. Böyle olunca da insanın Allah' ın sınırlarını gereği gibi
Koruyabilmesi tehlikeye girmektedir. Kuran' da öfkenin en önemli zararlarından biri olarak da adaletten sapma gösterilir. Zira öfkenin aklı örtmesiyle, yapılan teşhisler, verilen kararlar duygusal olmakta, bu da Kuran' a uygun adil bir sonuç vermemektedir.
İnsanlara, özellikle de müminlere karşı şahsi birtakım meselelerden duyulan öfkenin derhal giderilmesi, şefkat ve merhametin esas alınması gerekir. Öfkelenen kimse haksızsa, zaten öfkelenmeye hiçbir hakkı olmadığı gibi, haksızlığını kabul edip telafi etmesi gerekmektedir. Eğer haklıysa da yine öfkesini yenmeli ve ayetin belirttiği gibi bağışlayıcı olmayı seçmelidir.
Buraya kadar bahsettiğimiz, gündelik hayatta müminlerin başına gelebilecek belli başlı durumlardandır. Bunlar dışında, ortada elle tutulur bir şey yokken, yerli yersiz herşeye sinirlenen bir insan grubu da vardır ki bunlar; tevekkül, insanların, olayların tamamen Allah' ın kontrolünde olması gibi temel imani konuları gerektiği gibi kavrayamamışlardır. Bu imani eksiklik de ruh hallerine asabiyet şeklinde yansımıştır. Sürekli bir asabiyet hali içinde bulunduklarından öfkelerini yenmek konusunda başarısızdırlar. Bu yüzden en başta imani sorunlarını halletmeleri gerekmektedir.
Bu arada, müminin hamiyeti İslamiyesinden kaynaklanan öfkeyi de diğerleriyle karıştırmamak lazımdır. Müminlere karşı bir haksızlık ve zulüm yapıldığında, Allah' a, dine, Müslümanlara karşı bir hakaret ya da saldırı olduğunda müminin bunlara öfkelenmesi onun imanından kaynaklanan haklı ve doğru bir davranıştır. Bu öfke müminlerin mücadele şevkini ve heyecanını arttıran, onları motive eden rahmani bir duygudur.
O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.Ali İmran/134
Onlar ki, günahın büyüklerine ve açık çirkinliklere uzak bulunurlar ve öfkelendikleri vakit de kusur örterler.Şura/37
Ey İnananlar! Allah için adaleti ayakta tutup gözeten şahidler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin; adil olun; bu, Allah' a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah' tan sakının, doğrusu Allah işlediklerinizden Haberdar' dır. Maide/8
Eğer sizden onları ister ve zorlarsa; cimrilik edeceksiniz. Ve bu da kinlerinizi ortaya çıkaracaktır. Muhammed/37

Kendilerine hıyanet edenleri savunma; çünkü Allah hainliği meslek edinmiş günahkârları sevmez. Nisa/107
Ey inananlar! Allah' a ve Peygambere karşı hainlik etmeyin, size güvenilen şeylere bile bile hıyanet etmiş olursunuz.Enfal/27
Eğer bir kavmin hiyanetinden endişe edersen, hemen doğrudan doğruya antlaşmayı bozduğunu kendilerine bildir; çünkü Allah hainleri sevmez. Enfal/58