- Katılım
- 15 May 2006
- Mesajlar
- 21
- Tepki Skoru
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 41
Aaron Hacker'in emlak bürosunun önünde New York plakalı kırmızı, spor bir
araba durdu. Arabadan inen şişman adam, büroya doğru yürüdü. Sıcaktan ter,
ince elbisesinin üstüne kadar çıkmıştı. 50 yaşında görünüyordu. Yüzü
heyecandan kızarmış, fakat kısık gözlerindeki kararlı, donuk bakış
değişmemişti. İçeriye girince başıyla Aaron'a selam verdi.
- "Bay Hacker?" Aaron gülümseyerek,
- "evet benim, sizin için ne yapabilirim. Bay..?" Şişman adam,
- "Dill" diyerek kendisini tanıttı. "Zamanım çok az, hemen konuya girsek iyi olacak." dedi.
- "Benim için de iyi olur Bay Dill. İlgilendiğiniz belli bir yer var mı?"
- "Doğrusunu isterseniz, evet. Kasabanın kenarındaki eski bina."
- "Sütunlu ev mi?"
- "Ta kendisi. Yanılmıyorsam üzerinde SATILIK tabelası var." Aaron kuru bir sesle,
- "Evet, bizim satış listemizdedir." Kalınca bir defterin yapraklarını
karıştırdı. Sonra daktilo ile yazılmış bir sayfayı işaret etti:
"160 yıllık bina. 8 odası, 2 banyosu, otomatik gaz fırını, geniş
terasları, çevresinde ağaçları var. Çarşıya, okula yakın. 750.000 dolar."diye okudu ve ekledi:
- "Hala ilgileniyor musunuz?"
Adam oturduğu yerde rahatsız olmuş gibi kıpırdandı. "Neden olmasın.
Olumsuz bir yanı mı var?"
Aaron, "Aslına bakarsanız," dedi. "Bu evi defterime yalnızca yaşlı Sade
Grim'in hatırı için kaydettim.Ev asla onun istediği kadar etmez. Uzun
zamandır onarım görmemiş çok eski bir binadır. Kirişlerden kimi bir kaç
yıl içinde çökecek durumda. Bodrumu ise yılın yarısında su ile doludur."
- "Öyleyse sahibesi neden bu kadar çok istiyor."
Aaron omuz silkti. "Herhalde kendisi için manevi değeri olacak. Çok
eskiden beri ailesine aitmiş." Şişman adam gözlerini yerde gezdirdi. "Bu
çok kötü." dedi. Başını kaldırıp Aaron'a baktı ve çekingen bir biçimde
gülümsedi. "Hoşuma gitmişti. O, nasıl söylesem bilemiyorum, tam aradığım evdi."
Aaron güldü. "100.000 dolara belki iyi bir alışveriş olurdu ama, 750.000
dolara...Sanırım Sade'in düşüncesini de anlıyorum. Hiç bir zaman fazla
parası olmadı. Kendisine kentte çalışan oğlu bakıyordu. Sonra adam 5 yıl
önce öldü. Onun için ev satmanın akıllıca bir iş olacağını biliyor. Fakat
gönlü bir türlü evden ayrılmaya razı olamıyor. Bu yüzden eve kimsenin
almaya yanaşamayacağı bir fiyat koyuyor. Böylece kendini avutuyor."
Üzgün bir ifade ile başını salladı."Dünya ne kadar garip değil mi?"
Dill soğuk bir sesle "Evet." dedi. Sonra ayağa kalktı. "Kendisini bulup
fiyatı biraz düşürmesini isteyeceğim." Otomobilini Bn.Grim'in evinin
önündeki yıkık dökük çürümüş tahta parmaklıkların önüne park etti. Evin
çevresini tümüyle yabani otlar kaplamıştı. Kapıya çıkan kadın kısa boylu,
beyaz saçlı idi. Yüzündeki hatlar, küçük inatçı görünüşlü çenesine kadar
iniyordu. Havanın sıcak olmasına karşın sırtında kalın, yün bir örme hırka vardı.
- "Bay Dill olmalısınız."dedi, "Aaron Hacker buraya gelmekte olduğunuzu
telefonda söyledi. İçeri girmez misiniz?"
- Dill, "Dışarısı korkunç derecede sıcak." diye söylendi.
- "Öyleyse içeri girin. Buzluğa biraz limonata koymuştum. İçeriz."
İçerisi loş ve serindi. Pancurlar kapatılmıştı. Eski tarz geniş
koltuklarla döşenmiş büyük bir salona girdiler. Yaşlı kadın ellerini sıkı
kenetleyerek sallanan bir sandalyeye oturdu. Şişman adam öksürdü...
- "Bn. Grim, az önce emlakçınız ile konuştum."
Kadın,"Tümünden haberim var." diye sözünü kesti.
- "Aaron fikrimi değiştirebileceğiniz düşüncesi ile sizi buraya yollamakla
akılsızlık etmiş. Doğrusunu isterseniz amacımın bu olduğuna da pek emin değilim."
- "Bayan Grim, sizinle biraz konuşabileceğimi sanmıştım." Bn. Grim
sallanan sandalyesini gıcırdatarak arkasına yaslandı.
- "Konuşmak için para alınmaz, ne istiyorsanız söyleyin."
- "Evet, haklısınız." Adam beyaz bir mendille yüzünün terini sildi.
- "İzin verirseniz anlatayım. Bir iş adamıyım. Bekarım.Uzun yıllar
çalıştım ve iyi bir servet yaptım. Artık dinlenmeyi hak ettim. Yaşamımın
sonlarını geçirebileceğim sakin bir yer arıyorum. Burayı sevdim. Bir kaç
yıl önce Albany'ye giderken buradan geçmiştim. O zaman bir gün buraya
yerleşebileceğimi düşünmüştüm. Bugün kasabadan tekrar geçerken, burayı
gördüm. Tam istediğim yerdi."
- "Burayı ben de severim, Bay Dill. Böyle oldukça yüksek bir fiyat
isteyişimin nedeni de bu zaten."
Dill gözlerini kaldırıp yaşlı kadına baktı.
- "Oldukça yüksek bir fiyat değil mi? Kabul etmelisiniz ki Bn.Grim, bu
günlerde böyle bir ev en fazla..."
"Yeter." diye bağırdı kadın.
- "Bay Dill bu konuda sizinle kesinlikle tartışmak istemiyorum. Eğer
istediğim parayı vermeyecekseniz, üzerinde durmayalım."
- "Fakat, Bn. Grim."
- "İyi günler Bay Dill."
Adamın da aynı şeyleri yapmasını belirten bir tavırla ayağa kalktı. Fakat adam kalkmadı.
- "Bir dakika bayan, delilik olduğunu biliyorum ama, istediğiniz parayı ödeyeceğim."
Yaşlı kadın uzun süre adama baktı.
- "Emin misiniz, Bay Dill?"
- "Kesinlikle, yeterince param var. Eğer evi satmanızın tek yolu buysa,parayı alacaksınız."
Grim hafifçe gülümsedi.
- "Sanırım limonata iyice soğumuştur. Size getireyim. Siz içerken ben de evi anlatırım."
Kadın elinde tepsi ile geriye döndüğünde Dill yine mendille alnındaki
terleri siliyordu.Limonatayı zevkle yudumlamaya başladı.
Yaşlı kadın sallanan sandalyesine yaslanırken
- "Bu ev." Diye söze başladı. "1902'den beri aileme aittir. Kasabadaki en
sağlam ev olmadığını da biliyorum. Oğlum Michael doğduktan sonra bodrumum
su bastı. O günden bu yana da bir türlü kurutamadık. Aaron bazı yerlerin
çürüdüğünü de söylüyor. Yine de bu eski evi severim. Bilmem anlatabiliyor muyum?"
- Dill, "Evet." dedi.
- "Michael 9 yaşında iken babası öldü. Ondan sonra sıkıntılar başladı.
Michael belki de benden çok babasını özlüyordu. Çok vahşi ve haşin bir
çocuk olmuştu. Liseyi bitirince kasabayı terkedip kente gitti. Çok hırslı
bir insandı. Kentte ne yaptığını bilmiyorum. Fakat başarıya ulaşmış
olmalıydı. Bana düzenli para gönderirdi." Gözleri nemlenmişti.
"Kendisini 9 yıl görmedim. Dokuz yıl sonra geldiğinde başı dertte idi.
Zayıf ve yaşlanmış bir durumda bir gece yarısı çıka geldi. Yanında ufak,
siyah bir valizden başka bir şey yoktu. Valizi elinden almak istediğim
zaman bana vurdu. Bana, annesine vurdu. Ertesi gün bir kaç saat için evi
terketmemi söyledi. Ne yapmak istediğini açıklamadı. Döndüğümde valiz ortadan yok olmuştu."
Şişman adam gözlerini limonata bardağına dikmiş öylece dinliyordu.
"O gece evimize bir adam geldi. İçeriye nasıl girdiğini bilmiyorum.
Michael'ın odasından sesler duydum. Oğlumun içinde bulunduğu tehlikenin ne
olduğunu öğrenmek istiyordum. Kapının arkasından dinlemeye çalıştım. Fakat
yalnızca bağrışmalar tehditler ve..." Bir an durakladı. Omuzları sarsılıyordu...
"...ve bir silah sesi duydum." diye devam etti. "İçeriye girdiğim zaman
yatak odasının penceresi açıktı ve yabancı gitmişti. Michael'ımda yerde
yatıyordu. Ölmüştü. Tüm bunlar bundan 5 yıl önce oldu. Ondan sonra polis
bana olanları anlattı. Michael ve tanımadığım o adam birçok suç
işlemişler. Bir sürü yerlerden bir kaç milyon dolar çalmışlar. Michael
parayı alıp kaçmış. Parayı bu evde, hala bilemediğim bir yerde saklamıştı.
Sonra diğer adam hissesini almak için oğlumu arayıp bulmuştu. Paranın yok
olduğunu görünce de oğlumu öldürmüştü."
Başını kaldırıp adama baktı.
"İşte o zaman evimi 750.000 dolara satışa çıkardım. Bir gün oğlumun
katilinin döneceğini biliyordum. O bir gün gelip fiyat ne olursa olsun evi
almak isteyecekti. Bütün yapacağım, yaşlı bir kadının köhne evine bu kadar
çok para vermeye razı olacak adamı buluncaya kadar beklemekti."
Sandalyesini ağır ağır sallıyordu. Dill bardağı yere bıraktı, diliyle
dudaklarını yaladı."Uf!" dedi. Bu limonata çok acı..." Bakışları
canlılığını kaybetti, hafif titreme ile başı, omuzunun üzerine cansız düştü.
araba durdu. Arabadan inen şişman adam, büroya doğru yürüdü. Sıcaktan ter,
ince elbisesinin üstüne kadar çıkmıştı. 50 yaşında görünüyordu. Yüzü
heyecandan kızarmış, fakat kısık gözlerindeki kararlı, donuk bakış
değişmemişti. İçeriye girince başıyla Aaron'a selam verdi.
- "Bay Hacker?" Aaron gülümseyerek,
- "evet benim, sizin için ne yapabilirim. Bay..?" Şişman adam,
- "Dill" diyerek kendisini tanıttı. "Zamanım çok az, hemen konuya girsek iyi olacak." dedi.
- "Benim için de iyi olur Bay Dill. İlgilendiğiniz belli bir yer var mı?"
- "Doğrusunu isterseniz, evet. Kasabanın kenarındaki eski bina."
- "Sütunlu ev mi?"
- "Ta kendisi. Yanılmıyorsam üzerinde SATILIK tabelası var." Aaron kuru bir sesle,
- "Evet, bizim satış listemizdedir." Kalınca bir defterin yapraklarını
karıştırdı. Sonra daktilo ile yazılmış bir sayfayı işaret etti:
"160 yıllık bina. 8 odası, 2 banyosu, otomatik gaz fırını, geniş
terasları, çevresinde ağaçları var. Çarşıya, okula yakın. 750.000 dolar."diye okudu ve ekledi:
- "Hala ilgileniyor musunuz?"
Adam oturduğu yerde rahatsız olmuş gibi kıpırdandı. "Neden olmasın.
Olumsuz bir yanı mı var?"
Aaron, "Aslına bakarsanız," dedi. "Bu evi defterime yalnızca yaşlı Sade
Grim'in hatırı için kaydettim.Ev asla onun istediği kadar etmez. Uzun
zamandır onarım görmemiş çok eski bir binadır. Kirişlerden kimi bir kaç
yıl içinde çökecek durumda. Bodrumu ise yılın yarısında su ile doludur."
- "Öyleyse sahibesi neden bu kadar çok istiyor."
Aaron omuz silkti. "Herhalde kendisi için manevi değeri olacak. Çok
eskiden beri ailesine aitmiş." Şişman adam gözlerini yerde gezdirdi. "Bu
çok kötü." dedi. Başını kaldırıp Aaron'a baktı ve çekingen bir biçimde
gülümsedi. "Hoşuma gitmişti. O, nasıl söylesem bilemiyorum, tam aradığım evdi."
Aaron güldü. "100.000 dolara belki iyi bir alışveriş olurdu ama, 750.000
dolara...Sanırım Sade'in düşüncesini de anlıyorum. Hiç bir zaman fazla
parası olmadı. Kendisine kentte çalışan oğlu bakıyordu. Sonra adam 5 yıl
önce öldü. Onun için ev satmanın akıllıca bir iş olacağını biliyor. Fakat
gönlü bir türlü evden ayrılmaya razı olamıyor. Bu yüzden eve kimsenin
almaya yanaşamayacağı bir fiyat koyuyor. Böylece kendini avutuyor."
Üzgün bir ifade ile başını salladı."Dünya ne kadar garip değil mi?"
Dill soğuk bir sesle "Evet." dedi. Sonra ayağa kalktı. "Kendisini bulup
fiyatı biraz düşürmesini isteyeceğim." Otomobilini Bn.Grim'in evinin
önündeki yıkık dökük çürümüş tahta parmaklıkların önüne park etti. Evin
çevresini tümüyle yabani otlar kaplamıştı. Kapıya çıkan kadın kısa boylu,
beyaz saçlı idi. Yüzündeki hatlar, küçük inatçı görünüşlü çenesine kadar
iniyordu. Havanın sıcak olmasına karşın sırtında kalın, yün bir örme hırka vardı.
- "Bay Dill olmalısınız."dedi, "Aaron Hacker buraya gelmekte olduğunuzu
telefonda söyledi. İçeri girmez misiniz?"
- Dill, "Dışarısı korkunç derecede sıcak." diye söylendi.
- "Öyleyse içeri girin. Buzluğa biraz limonata koymuştum. İçeriz."
İçerisi loş ve serindi. Pancurlar kapatılmıştı. Eski tarz geniş
koltuklarla döşenmiş büyük bir salona girdiler. Yaşlı kadın ellerini sıkı
kenetleyerek sallanan bir sandalyeye oturdu. Şişman adam öksürdü...
- "Bn. Grim, az önce emlakçınız ile konuştum."
Kadın,"Tümünden haberim var." diye sözünü kesti.
- "Aaron fikrimi değiştirebileceğiniz düşüncesi ile sizi buraya yollamakla
akılsızlık etmiş. Doğrusunu isterseniz amacımın bu olduğuna da pek emin değilim."
- "Bayan Grim, sizinle biraz konuşabileceğimi sanmıştım." Bn. Grim
sallanan sandalyesini gıcırdatarak arkasına yaslandı.
- "Konuşmak için para alınmaz, ne istiyorsanız söyleyin."
- "Evet, haklısınız." Adam beyaz bir mendille yüzünün terini sildi.
- "İzin verirseniz anlatayım. Bir iş adamıyım. Bekarım.Uzun yıllar
çalıştım ve iyi bir servet yaptım. Artık dinlenmeyi hak ettim. Yaşamımın
sonlarını geçirebileceğim sakin bir yer arıyorum. Burayı sevdim. Bir kaç
yıl önce Albany'ye giderken buradan geçmiştim. O zaman bir gün buraya
yerleşebileceğimi düşünmüştüm. Bugün kasabadan tekrar geçerken, burayı
gördüm. Tam istediğim yerdi."
- "Burayı ben de severim, Bay Dill. Böyle oldukça yüksek bir fiyat
isteyişimin nedeni de bu zaten."
Dill gözlerini kaldırıp yaşlı kadına baktı.
- "Oldukça yüksek bir fiyat değil mi? Kabul etmelisiniz ki Bn.Grim, bu
günlerde böyle bir ev en fazla..."
"Yeter." diye bağırdı kadın.
- "Bay Dill bu konuda sizinle kesinlikle tartışmak istemiyorum. Eğer
istediğim parayı vermeyecekseniz, üzerinde durmayalım."
- "Fakat, Bn. Grim."
- "İyi günler Bay Dill."
Adamın da aynı şeyleri yapmasını belirten bir tavırla ayağa kalktı. Fakat adam kalkmadı.
- "Bir dakika bayan, delilik olduğunu biliyorum ama, istediğiniz parayı ödeyeceğim."
Yaşlı kadın uzun süre adama baktı.
- "Emin misiniz, Bay Dill?"
- "Kesinlikle, yeterince param var. Eğer evi satmanızın tek yolu buysa,parayı alacaksınız."
Grim hafifçe gülümsedi.
- "Sanırım limonata iyice soğumuştur. Size getireyim. Siz içerken ben de evi anlatırım."
Kadın elinde tepsi ile geriye döndüğünde Dill yine mendille alnındaki
terleri siliyordu.Limonatayı zevkle yudumlamaya başladı.
Yaşlı kadın sallanan sandalyesine yaslanırken
- "Bu ev." Diye söze başladı. "1902'den beri aileme aittir. Kasabadaki en
sağlam ev olmadığını da biliyorum. Oğlum Michael doğduktan sonra bodrumum
su bastı. O günden bu yana da bir türlü kurutamadık. Aaron bazı yerlerin
çürüdüğünü de söylüyor. Yine de bu eski evi severim. Bilmem anlatabiliyor muyum?"
- Dill, "Evet." dedi.
- "Michael 9 yaşında iken babası öldü. Ondan sonra sıkıntılar başladı.
Michael belki de benden çok babasını özlüyordu. Çok vahşi ve haşin bir
çocuk olmuştu. Liseyi bitirince kasabayı terkedip kente gitti. Çok hırslı
bir insandı. Kentte ne yaptığını bilmiyorum. Fakat başarıya ulaşmış
olmalıydı. Bana düzenli para gönderirdi." Gözleri nemlenmişti.
"Kendisini 9 yıl görmedim. Dokuz yıl sonra geldiğinde başı dertte idi.
Zayıf ve yaşlanmış bir durumda bir gece yarısı çıka geldi. Yanında ufak,
siyah bir valizden başka bir şey yoktu. Valizi elinden almak istediğim
zaman bana vurdu. Bana, annesine vurdu. Ertesi gün bir kaç saat için evi
terketmemi söyledi. Ne yapmak istediğini açıklamadı. Döndüğümde valiz ortadan yok olmuştu."
Şişman adam gözlerini limonata bardağına dikmiş öylece dinliyordu.
"O gece evimize bir adam geldi. İçeriye nasıl girdiğini bilmiyorum.
Michael'ın odasından sesler duydum. Oğlumun içinde bulunduğu tehlikenin ne
olduğunu öğrenmek istiyordum. Kapının arkasından dinlemeye çalıştım. Fakat
yalnızca bağrışmalar tehditler ve..." Bir an durakladı. Omuzları sarsılıyordu...
"...ve bir silah sesi duydum." diye devam etti. "İçeriye girdiğim zaman
yatak odasının penceresi açıktı ve yabancı gitmişti. Michael'ımda yerde
yatıyordu. Ölmüştü. Tüm bunlar bundan 5 yıl önce oldu. Ondan sonra polis
bana olanları anlattı. Michael ve tanımadığım o adam birçok suç
işlemişler. Bir sürü yerlerden bir kaç milyon dolar çalmışlar. Michael
parayı alıp kaçmış. Parayı bu evde, hala bilemediğim bir yerde saklamıştı.
Sonra diğer adam hissesini almak için oğlumu arayıp bulmuştu. Paranın yok
olduğunu görünce de oğlumu öldürmüştü."
Başını kaldırıp adama baktı.
"İşte o zaman evimi 750.000 dolara satışa çıkardım. Bir gün oğlumun
katilinin döneceğini biliyordum. O bir gün gelip fiyat ne olursa olsun evi
almak isteyecekti. Bütün yapacağım, yaşlı bir kadının köhne evine bu kadar
çok para vermeye razı olacak adamı buluncaya kadar beklemekti."
Sandalyesini ağır ağır sallıyordu. Dill bardağı yere bıraktı, diliyle
dudaklarını yaladı."Uf!" dedi. Bu limonata çok acı..." Bakışları
canlılığını kaybetti, hafif titreme ile başı, omuzunun üzerine cansız düştü.