Yetişkinlerin boşa geçen zaman olarak nitelendirebileceği oyun, bir çocuğun en doğal öğrenme ortamı ve her yaştaki en ciddi uğraşısıdır. Oyun, çocuğu hayata hazırlarken ve çocuğun hayatı yorumlamasını bize aktarırken, tüm gelişim alanlarında da ilerlemeler kazanmasını sağlar.
Oyunun fiziksel gelişime katkılarına baktığımızda, oyun esnasında çocuğun büyük ve küçük kas motor becerileri geliştiğini görürüz. Koşma, tırmanma, sıçrama gibi hareketler vücut sisteminin düzenli çalışmasını beraberinde getirir. Oyun esnasında oluşan terleme ile vücudundaki zehirli atıklar atılır.
Psikomotor gelişimine etkilerine baktığımızda; çocuğun gücünün arttırdığını, yeteneklerini geliştirdiğini, büyük ve küçük kas motor becerilerini kontrol altında tutma ve onları en etkin biçimde kullanmayı öğrendiğini söyleyebiliriz. Hareketlerinde çeviklik ve esneklik yine oyun yolu ile kazanılır.
Oyun oynarken çocuk dünyayı ve çevresini keşfeder, tanımlar, yeni bilgiler edinir, merak duygusunu tatmin eder. Bellekte tutma, hatırlama, isimlendirme, eşleştirme, sınıflandırma gibi yetenekleri gelişir. Mantık yürütmeyi, sebep sonuç ilişkileri kurmayı öğrenir. Dikkatini toplamayı, kendini bir amaca yöneltmeyi, oyunda ortaya çıkan sorunları görmeyi, bunlara çözümler bulmayı öğrenir. Kısaca zihinsel gelişimine olumlu katkı sağlar.
Çocuk oyun esnasında arkadaşları ve çevresiyle iletişimde bulunur. Bu da zamanla sözcük dağarcığı gelişmesini sağlar. Dilde yetkinlik kazanır. Düzgün ve uzun cümleler kurar, rahat konuşur, düşüncelerini açıklama alışkanlığı kazanır. Sözlü olarak anlaşarak, sorunlarını çözerken dili de gelişir.
Oyunla çocuk duygularını ifade eder. Çevresindekilerle yaşadığı ilişkilerinde onda bıraktığı duyguları, oyun oynarken görmek mümkündür. Annesinin bağırmasından etkilenen ama bir şey diyemeyen bir çocuk, kurduğu evcilik oyununda duygularını boşaltabilir. Konuşturduğu bebek ile annesine cevap verebilir. Dolayısıyla oyun, çocuğun duygusal boşalımını sağlar.
Oyun yoluyla çocuk toplum kurallarını öğrenir. Sırasını beklemek, paylaşmak, işbirliği yapmak, kendi hakkını savunmak, başkalarının haklarına saygı göstermek, çevresi ile uzlaşmak, düzen ve temizlik alışkanlıkları edinmek, karşısındakini dinlemek, kendini ifade edebilmeyi hep oyun sırasında öğrenir. Bir çok ahlaki davranışlar yine oyun sırasında kazanılır.
Oyunun bir diğer önemi de çocuğun aynı zamanda yaratma ortamı olmasıdır. Çocuk tüm konuşma kabiliyetini, düşünme ve ortaya koyma yeteneğini, tecrübelerini, gözlem yeteneğini oyunla sergiler. Çocuk yalnız büyüklerden öğrendiğini ve gördüğünü oyuna aktarmakla kalmaz, kendi yeteneklerini de bunlara katarak yeni şeyler yaratır. Oyun oynarken yaşanılan sorunlara çözüm bulurken, olaylara farklı açılardan bakmayı ve en önemlisi zamanla empatiyi öğrenir.
Geniş bir yelpazede bu kadar önemli olan oyun kavramı çocuğun hayatının vazgeçilmezidir. Onun için böylesi önem taşıyan bir uğraşta biz yetişkinlerin dikkat etmesi gereken birkaç küçük ama önemli noktalar bulunmaktadır. Öncelikle çocuğun oyun saatine saygı duymamız gerekir, oyun oynarken, oyununu bölmek veya onu yönlendirmek çoğu zaman onu rahatsız edecektir. Bu sebeple de oyunu birden bire bırakması beklenmemelidir. Özel durumlarda oyun süresinin biteceği kendisine hatırlatılarak, oyunu kendisinin bitirmesine fırsat verilmesi daha doğru bir davranış olacaktır. Oyun malzemeleri yaşına ve gelişimine uygun, tehlike yaratmayacak (cam, ucu sivri) malzemelerden oluşmasına dikkat etmeliyiz. Çoğu zaman oyuncağını kendisinin seçmesine izin vermek elbette en doğru karar olacaktır. Fakat yine de kararı onlara bırakırken, seçeneklerin arasında şiddet uyandıracak, şiddete yöneltecek (silah, bomba, bıçak) gibi oyuncakların olmamasına dikkat etmek gerekmektedir. Şüphesiz oyuncaklar çocuklara tüm gelişim alanlarında onlara yardım edecek “araç”lardır. Bu noktada silahın veya bombanın neyi öğretmeye çalıştığını sorgulamanın yararlı olacağı kanısındayım.
Ayrıca oyun sadece okulöncesi döneme has bir süreç olarak algılanmamalıdır. Oyun her yaş grubuna aittir ve bir süreçten çok, gelişimin ve hayatın ta kendisidir.
Dilek EROL
Oyunun fiziksel gelişime katkılarına baktığımızda, oyun esnasında çocuğun büyük ve küçük kas motor becerileri geliştiğini görürüz. Koşma, tırmanma, sıçrama gibi hareketler vücut sisteminin düzenli çalışmasını beraberinde getirir. Oyun esnasında oluşan terleme ile vücudundaki zehirli atıklar atılır.
Psikomotor gelişimine etkilerine baktığımızda; çocuğun gücünün arttırdığını, yeteneklerini geliştirdiğini, büyük ve küçük kas motor becerilerini kontrol altında tutma ve onları en etkin biçimde kullanmayı öğrendiğini söyleyebiliriz. Hareketlerinde çeviklik ve esneklik yine oyun yolu ile kazanılır.
Oyun oynarken çocuk dünyayı ve çevresini keşfeder, tanımlar, yeni bilgiler edinir, merak duygusunu tatmin eder. Bellekte tutma, hatırlama, isimlendirme, eşleştirme, sınıflandırma gibi yetenekleri gelişir. Mantık yürütmeyi, sebep sonuç ilişkileri kurmayı öğrenir. Dikkatini toplamayı, kendini bir amaca yöneltmeyi, oyunda ortaya çıkan sorunları görmeyi, bunlara çözümler bulmayı öğrenir. Kısaca zihinsel gelişimine olumlu katkı sağlar.
Çocuk oyun esnasında arkadaşları ve çevresiyle iletişimde bulunur. Bu da zamanla sözcük dağarcığı gelişmesini sağlar. Dilde yetkinlik kazanır. Düzgün ve uzun cümleler kurar, rahat konuşur, düşüncelerini açıklama alışkanlığı kazanır. Sözlü olarak anlaşarak, sorunlarını çözerken dili de gelişir.
Oyunla çocuk duygularını ifade eder. Çevresindekilerle yaşadığı ilişkilerinde onda bıraktığı duyguları, oyun oynarken görmek mümkündür. Annesinin bağırmasından etkilenen ama bir şey diyemeyen bir çocuk, kurduğu evcilik oyununda duygularını boşaltabilir. Konuşturduğu bebek ile annesine cevap verebilir. Dolayısıyla oyun, çocuğun duygusal boşalımını sağlar.
Oyun yoluyla çocuk toplum kurallarını öğrenir. Sırasını beklemek, paylaşmak, işbirliği yapmak, kendi hakkını savunmak, başkalarının haklarına saygı göstermek, çevresi ile uzlaşmak, düzen ve temizlik alışkanlıkları edinmek, karşısındakini dinlemek, kendini ifade edebilmeyi hep oyun sırasında öğrenir. Bir çok ahlaki davranışlar yine oyun sırasında kazanılır.
Oyunun bir diğer önemi de çocuğun aynı zamanda yaratma ortamı olmasıdır. Çocuk tüm konuşma kabiliyetini, düşünme ve ortaya koyma yeteneğini, tecrübelerini, gözlem yeteneğini oyunla sergiler. Çocuk yalnız büyüklerden öğrendiğini ve gördüğünü oyuna aktarmakla kalmaz, kendi yeteneklerini de bunlara katarak yeni şeyler yaratır. Oyun oynarken yaşanılan sorunlara çözüm bulurken, olaylara farklı açılardan bakmayı ve en önemlisi zamanla empatiyi öğrenir.
Geniş bir yelpazede bu kadar önemli olan oyun kavramı çocuğun hayatının vazgeçilmezidir. Onun için böylesi önem taşıyan bir uğraşta biz yetişkinlerin dikkat etmesi gereken birkaç küçük ama önemli noktalar bulunmaktadır. Öncelikle çocuğun oyun saatine saygı duymamız gerekir, oyun oynarken, oyununu bölmek veya onu yönlendirmek çoğu zaman onu rahatsız edecektir. Bu sebeple de oyunu birden bire bırakması beklenmemelidir. Özel durumlarda oyun süresinin biteceği kendisine hatırlatılarak, oyunu kendisinin bitirmesine fırsat verilmesi daha doğru bir davranış olacaktır. Oyun malzemeleri yaşına ve gelişimine uygun, tehlike yaratmayacak (cam, ucu sivri) malzemelerden oluşmasına dikkat etmeliyiz. Çoğu zaman oyuncağını kendisinin seçmesine izin vermek elbette en doğru karar olacaktır. Fakat yine de kararı onlara bırakırken, seçeneklerin arasında şiddet uyandıracak, şiddete yöneltecek (silah, bomba, bıçak) gibi oyuncakların olmamasına dikkat etmek gerekmektedir. Şüphesiz oyuncaklar çocuklara tüm gelişim alanlarında onlara yardım edecek “araç”lardır. Bu noktada silahın veya bombanın neyi öğretmeye çalıştığını sorgulamanın yararlı olacağı kanısındayım.
Ayrıca oyun sadece okulöncesi döneme has bir süreç olarak algılanmamalıdır. Oyun her yaş grubuna aittir ve bir süreçten çok, gelişimin ve hayatın ta kendisidir.
Dilek EROL