İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, astım ve alerjilerin temellerinin anne karnında
atıldığını söyledi.
Prof. Dr. Küçükusta, ''çocuğunun astım ve saman nezlesi gibi diğer alerjik hastalıklara yakalanmasını istemeyen annelerin, önlem almaya daha hamile kalmadan başlamaları gerekiyor'' dedi. Annenin çocuğuna hamile kalmadan önceki yıllarda doğum kontrol hapı kullanmış olmasının astım ve alerjik hastalık riskini artırdığını gösteren bazı araştırmaların varolduğunu dile getiren Küçükusta, bunun, doğum kontrol haplarında bulunan östrojen hormonunun çocukta alerjiyi tetikleyen ''T helper-2'' ismi verilen özel bir lenfosit grubunu uyarmasıyla gerçekleştiğinin ileri sürüldüğünü söyledi.
Astım ve alerjilerden sorumlu tutulan bir başka faktörün de gebelikle ilgili komplikasyonlar olduğunu ifade eden Küçükusta, ''Özellikle de gebelik sırasında ortaya çıkan kanama, erken kasılmalar, plasentanın yetersiz olması veya rahmin yeterince büyüyememesi gibi durumlarda bebekte astım ve saman nezlesi riski yüksek bulunmuştur'' diye konuştu. Prof. Dr. Küçükusta, annenin uzun süreli stresinin, astım ve alerji riskini artırabileceğinin de ileri sürüldüğünü anlattı.
Anne rahminde iyi beslenemeyen çocuklarda baş çevresi, gövde ile kolun ve bacaklara göre orantısız olarak büyük bulunduğunu dile getiren Küçükusta, ''bu durum da alerji ve astım için bir risk faktörü olarak ileri sürülmektedir'' dedi. 20 yaşından küçük annelerin bebeklerinde astım riskinin yüksek olduğunun da ileri sürüldüğünü anlatan Prof. Dr. Küçükusta, annenin diyetinin de çocukta astım olup olmayacağını belirleyici bir faktör olduğunun bilindiğini, gebelik döneminde yeterince E vitamini alamayan bebeklerde de astım riskinin yüksek bulunduğunu söyledi.
''Astım küçük çocuklarda, erkeklerde, kızlara göre 2 misli fazla görülür'' diyen Prof. Dr. Küçükusta, 12-14 yaşlarında kız-erkek oranı eşitlenirken, daha ileri yaşlarda kadın hasta sayısının her yaşta daima daha fazla olduğunu anlattı. Prof. Küçükusta, ''Astımın ve saman nezlesinin Mayıs-Ekim aylarında doğanlarda daha fazla görüldüğünü saptayan araştırmalar olduğunu kaydetti.
Astımla ilgili belirtilerin ortaya çıkması astım krizi veya astım atağı olarak bilinir. Astım krizi deyimi daha çok, ağır ve hastane tedavisini gerektirecek ciddi durumlar için kullanılır. Ancak, nefes açıcı spreylerin birkaç kez kullanılmasıyla geçecek kadar hafif astım krizleri de olabilir. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta'nın yazısı.
Astım krizleri çok ani olarak başlayabileceği gibi, birkaç gün içinde yavaş yavaş da gelişebilir.
ASTIM KRİZLERİNİN TİPİK ÖZELLİKLERİ
-Astım krizlerinin üç temel özelliği vardır:
-Havaların değişken olduğu dönemlerde daha sık görülür.
-Belirtiler gece sabaha karşı şiddetlenir.
-Krizleri doğuran çeşitli faktörler vardır: Alerjenler, sigara dumanı, viral enfeksiyonlar, keskin kokular...gibi.
ASTIM KRİZLERİNİN ÖNCÜ BELİRTİLERİ
Bazı hastalar astım krizinin başlayacağını önceden hissedebilirler. Birçok hastada, boğazda yanma, hapşırık krizleri, burun tıkanıklığı, su gibi burun akıntısı, gıcık şeklinde öksürük gibi burun ve boğazla ilgili öncü belirtiler vardır. Burun, çene, ense ve saçlarda kaşıntı hissi de astım krizlerine öncülük edebilir. Bazı astımlılar ise enseme, kol, bacak ve sırtta kızarma, terleme ve ağrı gibi belirtileri kriz habercisi olarak bildirmişlerdir.
Özellikle, çocuklardaki astım krizlerinde nezle, farenjit... gibi üst solunum yollarının viral enfeksiyonlarının çok büyük önemi vardır. Çocuğun önce burnu akar, hapşırır veya boğazı ağrır ve hemen o gece veya ertesi gün öksürük, hırıltı, nefes darlığı... şikayetleri başlar.
ASTIMIN DERECELENDİRİLMESİ
Astımın belirtilerinin ağırlığı ve görülme sıklığına göre üç derecesi vardır.
-Hafif astım: Hastalar günlük olağan etkinliklerini rahatlıkla yapabilirler, ancak ağır eforlarda zorlanma olabilir. Haftanın 1-2 günü ilaç tedavisi ile düzelen belirtiler vardır. Geceleri gelen astım krizleri ayda 1 veya 2'den fazla değildir.
-Orta derecede astım: Öksürük ve hırıltılı solunum her gün olmasa bile uzun süreli olarak hep vardır. Haftada en az 1-2 kere yoğun ilaç tedavisini, yılda 2 kez de hastanede tedaviyi gerektirecek kadar ağırlıkta krizler olur. Bu hastalarda, haftanın birçok gününde gece uykudan uyandıran nöbetler de vardır.
-Ağır astım: Öksürük ve hırıltılı solunum bazen çok şiddetlenerek her gün vardır. Bu hastaların her 3-4 ayda bir hastaneye yatırılarak ve bazen de yapay solunum uygulanarak tedavileri gerekir. Hemen her gece uykudan uyandıran astım krizleri görülür, hatta çoğu günler uyumak hiç mümkün değildir. Günlük hareketler de ileri derecede kısıtlanmıştır.
AĞIR ASTIM KRİZİ NASIL ANLAŞILIR ?
Bazı astım krizleri hastanın yaşamını tehlikeye sokacak kadar ağır olabilir. Böyle hastaların bir an önce hastaneye kaldırılmaları gerekir. Bu ağır krizler, çoğu kez, düzenli tedavi görmeyen hastalarda yavaş yavaş gelişir. Bazen de, birkaç saat, hatta birkaç dakika içinde bile ağır astım krizleri gelişebilir.
Hem hastalar ve hem de yakınları tarafından iyi bilinmesi gereken ağır astım krizinin başlıca belirtileri şunlardır:
-Dudaklarda, tırnak yataklarında ve dilde morarma olması
-Şuur bozukluğu, uyuklama hali
-Nefes alma sayısının dakikada 25' ten fazla olması
-Göğüs duvarı ile karın duvarı hareketlerinin uyumsuz olması
-Kalp atışlarının (nabzın) dakikada 120' den fazla olması
-Nefes alırken kaburga aralıklarının içeriye doğru çekilmesi
-Kolları bir yere dayayarak ve yardımcı solunum kaslarını kullanarak solunum yapılması
-Konuşurken kısa bir cümleyi bile bir kerede söyleyememek
-Kan basıncının çok yükselmesi veya giderek düşmeye başlaması
-Hastanın aşırı bir korku ve panik içinde olması, terlemesi
atıldığını söyledi.
Prof. Dr. Küçükusta, ''çocuğunun astım ve saman nezlesi gibi diğer alerjik hastalıklara yakalanmasını istemeyen annelerin, önlem almaya daha hamile kalmadan başlamaları gerekiyor'' dedi. Annenin çocuğuna hamile kalmadan önceki yıllarda doğum kontrol hapı kullanmış olmasının astım ve alerjik hastalık riskini artırdığını gösteren bazı araştırmaların varolduğunu dile getiren Küçükusta, bunun, doğum kontrol haplarında bulunan östrojen hormonunun çocukta alerjiyi tetikleyen ''T helper-2'' ismi verilen özel bir lenfosit grubunu uyarmasıyla gerçekleştiğinin ileri sürüldüğünü söyledi.
Astım ve alerjilerden sorumlu tutulan bir başka faktörün de gebelikle ilgili komplikasyonlar olduğunu ifade eden Küçükusta, ''Özellikle de gebelik sırasında ortaya çıkan kanama, erken kasılmalar, plasentanın yetersiz olması veya rahmin yeterince büyüyememesi gibi durumlarda bebekte astım ve saman nezlesi riski yüksek bulunmuştur'' diye konuştu. Prof. Dr. Küçükusta, annenin uzun süreli stresinin, astım ve alerji riskini artırabileceğinin de ileri sürüldüğünü anlattı.
Anne rahminde iyi beslenemeyen çocuklarda baş çevresi, gövde ile kolun ve bacaklara göre orantısız olarak büyük bulunduğunu dile getiren Küçükusta, ''bu durum da alerji ve astım için bir risk faktörü olarak ileri sürülmektedir'' dedi. 20 yaşından küçük annelerin bebeklerinde astım riskinin yüksek olduğunun da ileri sürüldüğünü anlatan Prof. Dr. Küçükusta, annenin diyetinin de çocukta astım olup olmayacağını belirleyici bir faktör olduğunun bilindiğini, gebelik döneminde yeterince E vitamini alamayan bebeklerde de astım riskinin yüksek bulunduğunu söyledi.
''Astım küçük çocuklarda, erkeklerde, kızlara göre 2 misli fazla görülür'' diyen Prof. Dr. Küçükusta, 12-14 yaşlarında kız-erkek oranı eşitlenirken, daha ileri yaşlarda kadın hasta sayısının her yaşta daima daha fazla olduğunu anlattı. Prof. Küçükusta, ''Astımın ve saman nezlesinin Mayıs-Ekim aylarında doğanlarda daha fazla görüldüğünü saptayan araştırmalar olduğunu kaydetti.
Astımla ilgili belirtilerin ortaya çıkması astım krizi veya astım atağı olarak bilinir. Astım krizi deyimi daha çok, ağır ve hastane tedavisini gerektirecek ciddi durumlar için kullanılır. Ancak, nefes açıcı spreylerin birkaç kez kullanılmasıyla geçecek kadar hafif astım krizleri de olabilir. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta'nın yazısı.
Astım krizleri çok ani olarak başlayabileceği gibi, birkaç gün içinde yavaş yavaş da gelişebilir.
ASTIM KRİZLERİNİN TİPİK ÖZELLİKLERİ
-Astım krizlerinin üç temel özelliği vardır:
-Havaların değişken olduğu dönemlerde daha sık görülür.
-Belirtiler gece sabaha karşı şiddetlenir.
-Krizleri doğuran çeşitli faktörler vardır: Alerjenler, sigara dumanı, viral enfeksiyonlar, keskin kokular...gibi.
ASTIM KRİZLERİNİN ÖNCÜ BELİRTİLERİ
Bazı hastalar astım krizinin başlayacağını önceden hissedebilirler. Birçok hastada, boğazda yanma, hapşırık krizleri, burun tıkanıklığı, su gibi burun akıntısı, gıcık şeklinde öksürük gibi burun ve boğazla ilgili öncü belirtiler vardır. Burun, çene, ense ve saçlarda kaşıntı hissi de astım krizlerine öncülük edebilir. Bazı astımlılar ise enseme, kol, bacak ve sırtta kızarma, terleme ve ağrı gibi belirtileri kriz habercisi olarak bildirmişlerdir.
Özellikle, çocuklardaki astım krizlerinde nezle, farenjit... gibi üst solunum yollarının viral enfeksiyonlarının çok büyük önemi vardır. Çocuğun önce burnu akar, hapşırır veya boğazı ağrır ve hemen o gece veya ertesi gün öksürük, hırıltı, nefes darlığı... şikayetleri başlar.
ASTIMIN DERECELENDİRİLMESİ
Astımın belirtilerinin ağırlığı ve görülme sıklığına göre üç derecesi vardır.
-Hafif astım: Hastalar günlük olağan etkinliklerini rahatlıkla yapabilirler, ancak ağır eforlarda zorlanma olabilir. Haftanın 1-2 günü ilaç tedavisi ile düzelen belirtiler vardır. Geceleri gelen astım krizleri ayda 1 veya 2'den fazla değildir.
-Orta derecede astım: Öksürük ve hırıltılı solunum her gün olmasa bile uzun süreli olarak hep vardır. Haftada en az 1-2 kere yoğun ilaç tedavisini, yılda 2 kez de hastanede tedaviyi gerektirecek kadar ağırlıkta krizler olur. Bu hastalarda, haftanın birçok gününde gece uykudan uyandıran nöbetler de vardır.
-Ağır astım: Öksürük ve hırıltılı solunum bazen çok şiddetlenerek her gün vardır. Bu hastaların her 3-4 ayda bir hastaneye yatırılarak ve bazen de yapay solunum uygulanarak tedavileri gerekir. Hemen her gece uykudan uyandıran astım krizleri görülür, hatta çoğu günler uyumak hiç mümkün değildir. Günlük hareketler de ileri derecede kısıtlanmıştır.
AĞIR ASTIM KRİZİ NASIL ANLAŞILIR ?
Bazı astım krizleri hastanın yaşamını tehlikeye sokacak kadar ağır olabilir. Böyle hastaların bir an önce hastaneye kaldırılmaları gerekir. Bu ağır krizler, çoğu kez, düzenli tedavi görmeyen hastalarda yavaş yavaş gelişir. Bazen de, birkaç saat, hatta birkaç dakika içinde bile ağır astım krizleri gelişebilir.
Hem hastalar ve hem de yakınları tarafından iyi bilinmesi gereken ağır astım krizinin başlıca belirtileri şunlardır:
-Dudaklarda, tırnak yataklarında ve dilde morarma olması
-Şuur bozukluğu, uyuklama hali
-Nefes alma sayısının dakikada 25' ten fazla olması
-Göğüs duvarı ile karın duvarı hareketlerinin uyumsuz olması
-Kalp atışlarının (nabzın) dakikada 120' den fazla olması
-Nefes alırken kaburga aralıklarının içeriye doğru çekilmesi
-Kolları bir yere dayayarak ve yardımcı solunum kaslarını kullanarak solunum yapılması
-Konuşurken kısa bir cümleyi bile bir kerede söyleyememek
-Kan basıncının çok yükselmesi veya giderek düşmeye başlaması
-Hastanın aşırı bir korku ve panik içinde olması, terlemesi