- Katılım
- 27 Eki 2012
- Mesajlar
- 8
- Tepki Skoru
- 0
- Puanları
- 0
AHLAK GELİŞİMİ NEDİR ?
Toplumun kendinden beklenen fonksiyonları yerine getirebilmesi için, onu oluşturan insanları bazı kuralları içselleştirmesi gerekmektedir. Bu kurallardan bazıları, bireyin başkalarıyla nasıl iletişim kuracağı; başkalarını incitmekten nasıl kaçınacağını, genellikle başkalarıyla nasıl iyi geçineceğini, diğer bir deyişle, çevresine nasıl etkin bir uyum sağlayacağı ile ilgilidir.
Etkin bir uyum ifadesi, toplumca belirlenen bazı kuralların içselleştirilmesiyle birlikte, geçerliliğini yitirmiş kuralların atılması, gerekli olanların yeniden geliştirilmesine katkıyı da kapsamaktadır. Ahlak gelişimi toplumun tüm değerlerine kayıtsız şartsız edilgin bir uyma değil, topluma etkin bir uyumu sağlamak için değerler sistemi oluşturma sürecidir.
Eğer çevrenizdeki çocukları izlediyseniz, kurallara uyma konusunda çok katı davrandıklarını görmüşsünüzdür. Onlar için bir şey ya doğrudur ya da yanlış. İkisinin ortası yoktur. Eğer bir suç işlenmişse cezası çekilmelidir.
İlköğretim ya da lise yıllarınızda, insanların kuralları kendi amaçları için değiştirdiklerinde; bazıları için kuralları uygulayıp bazıları için uygulamadıklarında hayal kırıklığına uğradığınız durumları hatırlayabilirsiniz.
Daha sonraları kanunlar hakkındaki görüşleriniz, onların nasıl oluşturulup, uygulandığını öğrendiğinizde değişebilir. İnsanlar bir yıldan diğerine değişebilen yapılmış kanunlarla karşılaşır, tartışır, oy verir.
Sonuç olarak, bireyin ahlak gelişimi belli aşamalar izler. Bu aşamalar bireyin bilişsel gelişiminden bağımsız değil, ona paraleldir. Bu bölümsel Piaget, Kohlberg ve Gilliganın ahlak gelişimine ilşkin görüşleri açıklanmıştır.
=> PİAGET’İN AHLAK KURAMI <=
Dışsal Kurallara Bağlılık Dönemi (6-10 yaş)
Bu yaşlardaki çocukların sergiledikleri Ahlaki anlayış şöyledir:
-Ahlaki yargılarda dışa bağımlıdır.
-Kuralara herkes uymalıdır.
-Kurallar değişmezdir.
-Kurallara uyulmazsa cezalandırılmalıdır.
-Otoriteye kayıtsız uyulmalıdır.
-Davranışın gerisindeki neden değil, sonuç önemlidir.
-Davranışın temeli; ödüle ulaşmak ya da cezadan kaçınmaktır.
Özerklik Dönemi (11 + yaş)
Bu yaşlardaki çocukların sergiledikleri Ahlaki anlayış şöyledir:
-Ahlaki değerler “görelilik” kazanır.
-Diğer insanlarla olan etkileşim ve ilişki, birliktelikler kuralları değişebilir kılmaktadır.
-Kurallar insanlarca konulur ve gerektiğinde değişebilir.
-Davranışın nedenlerine ya da niyete bakılır.
-Davranışın iyi ya da kötü olması altında yatan niyete bağlıdır.
=> KOHLBERG’İN AHLAK KURAMI <=
Kohlberg, belirttiğim gibi J. Piaget ve J. Dewey’in görüşlerinden yola çıkarak ortaya konmuş en kapsamlı Ahlak Kuramı olarak geçerliliğini sürdürmektedir ve en son halini 1987 yılında almıştır.
Öncelikle Kurama göre Ahlaki Düzey/Evreleri belirtmek isterim.
Not: aşağıda verilen “Düzey/Evre”ler her ne kadar “Yaş” ile bağıntılanmışsa da ait oldukları yaşılar dışında da görülebilmektedir. Mesela ilk dönem ilerlemiş yaşlara rağmen görülebilmektedir. Ya da en son belirteceğimiz iki dönem ise yaşı ne olursa olsun çoğu insanda görülememektedir. Yani aynı zamanda bu Dönemler kişiler arası farklılık sergilemektedir. Her dönem iki alt Dönemden oluşmaktadır Sizin tek yapmanız gereken, Dönemleri okuyup, kendinizle kıyaslamanız ve hangi döneme ait olduğunuzu tespit etmenizdir.
Gelenek Öncesi Düzey Değerleri (4-9 yaş)
Dışa bağımlı dönemdir, birey kendi gereksinimlerini karşılamayı ister. Olayları sonuçlarına göre değerlendirir. Cezadan kaçınır, Ödül getiren davranış iyi, Ceza getiren davranış kötüdür. Bencil güdülere doyum aranmaktadır yani “Tatmin” ön plandadır. Eğitim ve sosyo-kültürel açıdan geri kalmış ülkelerin bireylerinin çoğunluğu bu durumdadır. “Ben Merkezci” düşünme biçimi en temel özelliktir. İnsanlar sadece birer nesnedir.
1. Dönem: İtaat ve Ceza => Birey kendisi içindir. Kurallar neyi gerektiriyorsa ve otorite neyi istiyorsa öyle davranmak gerekir. Uygunsuz davranış ceza’yı gerektirir. Otoriteye mutlak uyum söz konusudur ve otoritenin görüşü kendi görüşüdür. Fiziksel sonuç önemlidir. Ceza ve Ödül önemlidir. Otorite yok ise veya fırsat bulunduğunda yasak davranışı yaparlar. Davranışın sonucuna göre yargıda bulunulur. Kuvvetli olan kazanır düşüncesi vardır. Başka bireylerin tercihleri dikkate alınmaz.
2. Dönem: Saf Çıkarcı/Araçsal Amaç => Bireycili ve karşılıklı çıkara dayalı ilişkiler görülür. Doğru olan, insanların ihtiyaçlarını karşılayan karşılıklı alışveriştir ve alışveriş adil olmalıdır. Bireyin kendi istek ve ihtiyaçlarının karşılanması önemlidir. İhtiyacı karşılayan ve ödül getiren (çıkar) davranışlar doğrudur, kurallara ödüle ulaşmak için uyar. “Ne kadar verirsem, o kadar almalıyım” düşüncesi hâkimdir. Çıkarcılık egemendir. “Benim için yap, ben de senin için yapayım” , “göze göz, dişe diş” , “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” anlayışı hâkimdir. Kurallara ihtiyacı karşıladığı sürece uyulur. “Polis beni koruyorsa vergimi veririm”, “Devlet bana iş vermiyorsa niye askere gideyim” düşünceleri görülür. Birey başka birisine yardım ettiğinde “İleride benimde ona işim düşer” şeklinde düşünür ve “Sevgi” anlayışı buna dayanır. “Arkadaşlarım bana yalan söylemiyorsa, bende onlara yalan söylemem” ya da “eşim beni aldatırsa bende onu aldatırım” düşüncesine sahiptirler.
Geleneksel Düzey Değerleri (10-20 yaş)
Toplumsal beklentiler ve geleneksel kurallar belirleyicidir. Ahlaki değerler kişiler arası ilişkilerdeki karşılıklı beklentiler çerçevesinde gerçekleşir. Başka kişilerin, gurupların görüşleri ve gereksinmeleri dikkate alınır. Seçilen ya da kendisini ait hissettiği grubun görüşleri ve gereksinmeleri doğrudur. Birey gurubun beklentilerine, kararlarına ve görüşlerine uyar. Geleneksel kurallar benimsenir. Davranışın toplum düzenine etkisi düşünülür. Otoritenin (önderin, gurubun, toplumun) kuralları ve yargıları “içselleştirilir” ancak sorgulanmaz. Duygudaşlık/Empati gelişir, birey başkalarının duygularını, düşüncelerini dikkate alarak onların gözünden dünyaya bakmaya çalışır ancak bu Duygudaşlık/Empati, “gözünden bakılmaya çalışılan” kimseleri kabullenme yönündedir, “Onlar gibi olma” eğilimindedir. Sosyal düzenin korunması ve desteklenmesi, kurum ve guruplarla özdeşleşmek önemlidir. Çocuk için ailesinin, gurubunun ve ulusunun beklentileri her şeyden daha önemlidir.
3. Dönem: Bağlılık/Kişiler Arası Uyum/Bizlik => Karşılıklı kişiler arası beklentiler davranışlara yön verir. Birey kendisini diğer insanların yerine koyarak onların beklentilerine uygun davranır. Kurallara uyma ve iyi insan olmak “Altın Kural”dır. İyi bir vatandaş askere gitmeli ve vergi ödemelidir. İyi olmak, kurallara uymak, başkalarıyla ilgilenmek, dürüst ve güvenilir olmak söz konusudur. Birey; kendisinden beklenen roller/davranışları gerçekleştirdiği takdirde “İyi” olacağını düşünür. Birey “İyi anne”, “İyi baba”, “İyi çocuk” olma özelliklerine uymalıdır. Başkalarının görüşü ve Toplumsal/Sosyal kabulü önemlidir. Başkalarına karşı düşünceli davranarak aynı şeyi onlardan da bekler. Çevresinden onay almak ve takdir edilmek ister. En temel güdü “Gurup Tarafından Kabul Edilmek”tir. “Dostlar Alışverişte Görsün”, “Babası Camide Görsün”, "Bizimkiler ne der?" düşüncesi vardır. Güven, sadakat, saygı, minnettarlık gibi değerler önem kazanmıştır. Bir çocuk kendisi için çikolata aldığında, kardeşi içinde alır.
4. Dönem: Yasa ve Düzen Eğilimi => Sosyal sistemi sürdürme ve vicdan evresidir. Doğru olan: bireyin temel ihtiyaçlarını karşılaması, toplumsal düzeni korumak ve toplumun ve gurubun refahı doğrultusunda davranmaktır. Kanunlar sosyal düzenin sürekliliğini kazandığı, bireylerin sosyal çıkarlarıyla çelişmediği sürece korunur. Temel güdü; makro dizgede/sistemde toplumsal düzeni, Mezo dizgede/sistemde gurubun, arkadaş çevresinin veya iş çevresinin düzenini, sürekliliğini ve faydalığını korumaktır. Kurallar varsa herkes uymak zorundadır. Kanuna ve düzene (makro veya mezo) uyma eğilimi vardır. “Kimse vergi vermezse ne olur?”, “Kimse askere gitmezse ne olur?” sorgulaması vardır. Bir babanın, oğlunun yaptığı hırsızlığı polise bildirmesi bu devrede görülür.
Gelenek Ötesi Düzey Değerleri (15/20 + yaşlar)
İnsan haklarının gözetildiği ve evrensel değerlerin benimsendiği dönemdir. Kişi toplumu aşmış, üst düzey bir kişiliğe sahip olmuştur. Bu düzeye toplumun az bir kesimi ulaşabilmektedir. Kişisel seçimler, bireyin belirlediği ilkeler temelinde, bireysel yargılara göre yapılır.
5. Dönem: Sosyal Anlaşmalara ve Yasalara Uyma Eğilimi => Bireysel farklılıklar gözetilir ve “Doğal Karşılanır”. Her birey kendi tercihin yapma hakkına sahiptir. Doğru olan; toplumun temel hak ve değerlerini, gurubun kanunları ile çelişse de korumaktır. İnsanların farklı düşünce ve değerleri taşıyabileceklerini bilerek, bu göreceli değerleri korumaktır. Yasalara; insanların anlaştığı ortak bir anlaşma olduğu için uymak gereklidir diye düşünür. Bu döneme ulaşmış bir kişi “Toplumun Üstünde Bir Bakış Açısına” ulaşmış demektir. Davranışların toplumun yasal kurallarına ve normlarına, ahlaki değerlerine, insanlar arası uyuma uygun olması esastır. Yasalar toplum yararına çoğunluk tarafından konulmalıdır ve toplum yararına uygun olmayan kurallar demokratik yollarla değiştirilmelidir. Bireyler bir arada yaşamanın gerektirdiği kurallara ve davranış eğilimlerine uymayı Toplumsal bir uzlaşı/sözleşme olarak kabul ederler.
6. Dönem: Evrensel Ahlak İlkesi => Birey “Tüm İnsanlar Eşittir” düşüncesine sahiptir. İnsan Hakları ve Evrensel değerler temel ölçüttür. Hak, Adalet, Özgürlük kavramları çerçevesinde doğru ve yanlışları birey belirler. “İyilik yap denize at, balık bilmese halik bilir” görüşü vardır. Her koşul ve planda “İnsan” ön plandadır. Kişiler karşısında “Sorumluluk” ve bu sorumluluklara uyma, yerine getirme ve sadık olma ön plandadır.