WALDORF EĞİTİMİ
Özgür iradeyi kullanabilme yetisi
İLK Waldorf Okulu, Rudolf Steiner’in I. Dünya Savaşı sonrası yoksul Almanya’sında 1919 yılında Stuttgart kentindeki Waldorf-Astoria sigara fabrikasının işçileri için verdiği bir dizi eğitim konferansı sonucu kuruldu. 2001 yılında dünyada 605’i Avrupa’da olmak üzere, 845 Waldorf Okulu bulunuyordu. Sadece Almanya’da bulunan Waldorf Çocuk Yuvası’nın sayısı ise 500.
Steiner, önemli olanın çocuk eğitimi değil, insan eğitimi olduğuna işaretle, aslında bir irade eğitimi gerektiğini, zeka ve ahlakın karakter gelişimiyle atbaşı gittiğini belirtiyor. Gözlemlerine dayanarak, insan gelişiminin yedişer yıllık bir ritim içinde birbirini izleyen birkaç doğumla gerçekleştiğini söyleyen Steiner’in öngördüğü sistem şu prensiplerle hareket ediyor: İlk yedi yıllık dönemde çocuğun fizik bedeni gelişir. Bu dönemde çocuk başlı başına bir duyu organı gibi, içinde yaşadığı ortamda olup bitenin tümünü kaydeder ve dünyanın iyi olduğuna inanır. Anne babaya sevgi ve şefkat göstermenin yanında, bilinçli davranmak konusunda da büyük görev düşer. Yönlendiren, koruyan, gözeten ve ölçüyü veren olmalıdırlar. Ev içinde olup bitenlere, konuşulanlara ve davranışlara çok dikkat edilmesi gerekir, zira çocuk anne babaya sonsuz güven duyar ve onların otoritesini sorgusuz sualsiz kabul ettiğinden, bu dönemde her konuda büyükleri örnek alır ve onları taklit ederek öğrenir.
Gün belli bir ritim içinde geçmelidir, zira ritim iradeyi güçlendirir. Oyuncak seçimi önemlidir, gerçeğe tamı tamına uymayan, çocuğun pek çok şeyi zihninde hayal gücüyle tamamlamasına izin veren türde oyuncaklara yer verilmelidir. Masal anlatımı asla ihmal edilmemelidir.
Yedi yaş civarında kalıcı dişlerin çıkması, çocuğun artık toplumsallaşmaya hazır olduğunun bir dışavurumu olarak alınmalıdır. Bu, ikinci bir doğum gibidir. Böylece okul çağı başlar, artık bellek zihinsel işlemler sonucu ortaya çıkanları saklayacak duruma gelmiştir. Bu kez öğretmenlere büyük görev düşer. Öğretmenler, çocukla sahici bir ruhsal iletişim kurabilmelidir. Alışkanlıklar, vicdan, karakter, huylar bu dönemde gelişir. Çocuğa hazır bilgi aktarmak yaratıcı değildir, tersine onun zihinsel melekelerini kullanarak geliştirebilmesi için zihninde sorular uyandıracak bir öğretim şekli seçilmelidir. Resimsel örnekler ve karşılaştırmalarla çocuğun hayalgücü desteklenmelidir. Coşku, hayranlık, heyecan, sempati, antipati üzerinden öğrenmek kolaylaşır. Ayrıca ilkokul çocuklarının hareket ihtiyaçlarına cevap verebilmek için canlı ve interaktif bir ders programı hazırlanmalıdır. Resim ve müzik derslerine önem verilerek duygusal zekanın gelişmesi desteklenmelidir; duygular düşüncelerin ön adımlarıdır.
Bitkiler ve hayvanlar alemi öğretilir. Bahçecilik, dokumacılık, ciltleme, marangozluk gibi elişleri ile maddeyi işleyerek yeni şeyler üretmeye alıştırılır.
14 yaşından itibaren buluğ çağıyla birlikte çocuk artık konuları idrak etmek, nedenleri kavramak ister, zira dünyaya üçüncü doğum sayılan cinsiyet bilinciyle birlikte benliği gelişmektedir.
Öğretmenle ilişki, artık düşünerek kavrama ve kendi yargısını oluşturma düzeyine gelmiştir. Soyut düşünme yeteneği geliştiğinden, bilimlerde neyin nasıl düşünüldüğü safha safha birlikte yaşanmalıdır. Ayrıca genç çocuk artık yeteneklerinin ve heveslerinin ne olduğuna yavaş yavaş kulak kabartmaya başlar. Öğretmen bu bakımdan uyanık olabilmeli ve genci yönlendirmeye çalışmalıdır. Genç, idrak ettiği şeyleri hayata geçirebilmeyi öğrenmelidir. Artık bedensel, duygusal ve zihinsel gelişim tamamlanmaya doğru gider. Nesnellik gelişir. Gencin cesaretini, yaratıcı zekasını zorlayacak ve tüm gücünü göstermesini gerektiren yıllık dönem ödevleri hazırlanmalıdır. Gruplar halinde uygulamalı dersler, seminerler, laboratuvar ve tasarım çalışmaları, tiyatro oyunları sahnelenmeli ve spor yarışmaları ile geziler yapılmalıdır.
Yirmi bir yaşına gelmiş bir genç, kendi kendinin bilincini geliştirmiş, özdeşliğini gerçekleştirmiş ve bir dünya görüşü edinmiş, toplumsal yaşama girerek katkı sağlayacak hale gelmiş, ergin bir kişi olmuştur. İstiyorsa meslek eğitimi ya da araştırma yapmak için eğitime devam edecektir.
Sonuç olarak eğitim, yönlendirilmeli, öğrenmeden giderek kendi kendine belirlenen öğrenmeye geçmeli ve insanın özgür iradesini kullanabilme yetisi geliştirilmelidir. Doğal gelişme bir kültürel gelişmeye akarak biçimlenmelidir. Bu tür özgür insanları yetiştirecek, öğretmenliği meslek değil, sanat gibi gören ve uygulayan öğretmenlere ihtiyaç vardır.
Waldorf eğitiminde, not vermek, sınıfta kalmak yoktur, ilkokulda sınıf öğretmeni tüm dersleri hazırlar ve uygular, bütün bir dönem her sabah ilk iki saat bir ana konu işlenir, ‘eyleyerek öğrenme’ uyarınca önce yazma, sonra okuma öğrenilir.
Oyunlar ve şarkılarla çocuğun ilgisi canlı tutularak dersler sadece uslu uslu oturulacak saatler olmaktan çıkarılır. Birinci sınıftan itibaren iki yabancı dil öğrenilmeye başlanır. Ortaokulda el işi, işletme ve toplumsal çalışmalarla uygulamalı eğitime ağırlık verilir. Dil yetisi ve toplumsal iletişimin gelişmesine ket vurmamak bakımından bilgisayar ancak ortaokulda öğrenilir. Teknoloji ve bilgi işlem dersleri başlar. Öğretmen karne hazırlamaz, ama her çocuğun yetenekleri ve kişisel gelişimi hakkında defter tutar. Velilerle çok sık görüşülür. Okul velilerle öğretmenlerden oluşan ve her hafta toplanan bir kurul tarafından idare edilir.
Öğrenim süreci, üniversite öncesi öğrenim olarak bilgi aktarımından ibaret görülmez. Tersine, çocuğun insan olarak içsel özgürlüğünü geliştirmesine ve konuları derinlemesine kavrayarak, yaşamında karşılaşacağı sorunlara gruplar halinde pratik çözümler üretmeyi öğrenmesine çalışılır.
Bu bağlamda eğitim, aslında ritmik yaşam dönemlerinde çocuğa sağlanan ebelik hizmetleri olmaktadır. Waldorf’a göre eğitim sürecinde anne babalar ve öğretmenler insanı biçimlendirdiklerini ve ebelik yaptıklarını hiç unutmamalıdırlar.
" Usta çömlekçidir,
öğrenciyse killi toprak.
Biçimlendire biçimlendire
her kusuru ortadan kaldırır.
İçerden sevgiyle tutar,
dışardan şefkatle vurarak sıkıştırır. "
(Rudolf Steiner'in görüşleriyle, İsviçreli eğitbilimci Jean Piaget'nin çocuk psikolojisi ve eğitimi hakkında geliştirdiği kuramlar arasında büyük benzerlikler vardır.)