Bu forumu ben de destekliyorum... Son derece doğru bir konuya değinmişsiniz. Ben ustaöğretici olarak çalışmıyorum ve asla çalışmam... Benim şahsi düşüncem şu dur, kimse benim sırtımdan kazanamaz... Aynı işi yapıyorsak, ben diğerlerin üçte biri fiyatla çalışmam... Sizden de aynı tepkiyi beklemek bu yüzden hakkım diye düşünüyorum... Ama olacak olanı söyleyim ben size... Yüzde ikisi bile bırakmaz...
Bir hikaye...
"Padişah, akşamüstü bütün ahalisini sarayının bahçesine toplayarak onlara hitaben;
Ey ahali! Sarayımın bahçesindeki şu kocaman boş havuzu görüyorsunuz... sizlere emir veriyorum!. sabaha kadar herkesin bir kova süt getirerek bu havuza dökmesini ve sabah kalktığımda havuzu süt ile dolu görmek istiyorum!" demiş
Padişahın emir ve talimatını alan bir kısım ahalisi başlamış havuza birer kova süt dökmeye... derken hava karararak karanlık çökmeye başlayınca... insanlar nasılsa kimselerin kendisini karanlıkta görmediğini düşünerek kendi kendilerine.."- Nasıl olsa bu havuza herkes bir kova süt dökecek!.. benim bir kova su dökmem bir şey değiştirmez!?.. diyerek.. başlamışlar aynı düşünce ile havuza kovalar dolusu suyu boşaltmaya.. Nihayet sabah olup gün ağardığında padişah merakla havuza baktığında ne görsün!.. Havuz, süt yerine su ile dolmuş!..
Bence su değil süt dolduralım arkadaşlar....
Timurlenk, filleri çok sever, bakımı zor olan fillerini de civar köylere gönderirmiş. Nasreddin Hoca’nın köyü de bu fillerden nasibini almış ancak Hoca’nın köyüne gönderilen fil, çok oburmuş ve bir türlü doymuyormuş. Köyde, bu yüzden adeta kıtlık başlamak üzereymiş. Köylüler toplanıp, filin iadesine karar vermişler. Hep beraber Timurlenk’in huzuruna gidip, kendilerine gönderilen fili besleyemediklerini belirtip geri almasını isteyeceklermiş. Bunun için de, Nasreddin Hoca’yı sözcü seçmişler. Belirlenen gün gelince, Timurlenk’in huzuruna çıkmışlar.
Timurlenk, gelenleri süzdükten sonra, sert bir ses tonuyla, Hoca’ya;
- Söyle bakalım, Ne istiyorsunuz?
dediğinde, Hoca konuşmadan önce, sağ ve sol tarafına bakmış. Bir de ne görsün, gelenlerden kimse yok. Kekeleyerek;
- Efendim, bizim köye gönderdiğiniz fil var ya... Onun için geldik de...
- Evet... Ne olmuş o file?
Hoca son bir çaba ile başını çevirerek arkasına bakmış. Arkasında da, hiç kimse kalmadığını fark edince, yalnız bırakılmanın da sıkıntısı içerisinde Timurlenk’e dönmüş;
- Efendim biz gönderdiğiniz erkek fili çok sevdik de, acaba bir tane de dişi fil gönderir misiniz diyecektim!..
Hüseyin Hocam bu hikaye gibi olmasın da :77wu[1]: