Merhabalar Okul Öncesi Forum Resmi Web Sitesi 'Biz BÜYÜK Bir Aileyiz'

Foruma ücretsiz kayıt olarak mesaj gönderebilir, yeni konular oluşturabilir ve diğer üyeler ile etkileşim içine olabilirsiniz.

SÜREĞEN HASTALIKLAR

Nihal EROĞLU

YÖNETİM EKİBİ
Yönetici
Katılım
25 Nis 2006
Mesajlar
5,063
Tepki Skoru
26
Puanları
38
SÜREĞEN HASTALIKLAR - Kan Hastalıkları
Süreğen hastalıklar doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle oluşan, bireyin sürekli bakım ve tedavisini gerektiren ve hastalığı nedeniyle eğitim, mesleki ve sosyal uyumun olumsuz etkilendiği durumlardır.
Süreğen hastalıklar başlığı çok geniş bir grup hastalığı kapsamakla birlikte bu kitapçıkta sadece toplumumuzda sık karşılaşılan bir grup hastalığa yer verilebilmiştir.
Bu kitapçık, süreğen hastalığı olan bireyler ve ailelerine bilgi verilmesi, rehber olması amacıyla oluşturulmuştur. Dileğimiz; herşeyden önce sağlığın korunması, hastalıkların önlenmesi veya hastalık oluşmuşsa ideal şekilde tedavi edilebilmesidir.
Bu amaç doğrultusunda hazırladığımız bu kitapçıkta yer alan bilgilerin okuyuculara ışık tutacağını ve onların doğru şekilde yönlendireceği düşüncesindeyiz.
 

Nihal EROĞLU

YÖNETİM EKİBİ
Yönetici
Katılım
25 Nis 2006
Mesajlar
5,063
Tepki Skoru
26
Puanları
38
[align=left]SÜREĞEN KAN HASTALIKLARI
Kan hücreleri insanın yaşına göre değişik yerlerde yapılır. Anne karnında temel yapım yeri karaciğer ve kemik iliği iken doğumdan sonra hemen hepsi kemik iliğinde bulunan hücrelerden farklılaşarak yapılır.
Kan Hastalıkları nelerdir?
Kan hastalıklarının temelinde iki neden yatmaktadır, ya kemik iliğinde kan elemanlarının yapımı yeterli değildir veya kan dolaşımına geçen bu hücrelerin yıkımında artış vardır. Kan hücrelerinin her birinin kendine özgü hastalıkları bulunmaktadır.
Kan hastalıklarında hangi tür belirtiler görülür?
Kan hastalıklarında, hastalığın türüne özgü belirtiler görülür.
Genel belirtiler;
kilo kaybı, ateş, titreme, gece terlemesi, halsizlik, yorgunluk ve kuvvetsizlik.
Bu belirtilerden başka baş ağrısı, vücudun herhangi bir yerinde uyuşma, karıncalanma hissi, görme bozukluğu, çift görme, kulak çınlaması, kulaklarda uğultu, baş dönmesi, burun kanaması, dişeti kanaması, dilde ve ağız içinde yaralar, ağız kuruluğu, yutma güçlüğü, nefes darlığı, çarpıntı, göğüs ağrısı, iştahsızlık, karın ağrısı, kadınlarda adet görmeme ya da ağrılı aylık kanamalar, bel ağrısı, eklem ve kemik ağrıları, kuru ve soluk deri, saçlarda dökülme, tırnaklarda kırılma, solukluk, deride kolay oluşan morluklar gibi pek çok belirti kan hastalıklarında görülebilir.
Bu belirtilerden biri veya birkaçından şikayetçi iseniz en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurmalısınız [/align]
 

Nihal EROĞLU

YÖNETİM EKİBİ
Yönetici
Katılım
25 Nis 2006
Mesajlar
5,063
Tepki Skoru
26
Puanları
38
[align=left]Kansızlık (anemi) nedir?
Alyuvarların yapımında azlık veya yıkımında fazlalık sonucu "anemi" dediğimiz kansızlık ortaya çıkar.
Kansızlık; solukluk, halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi, çabuk yorulma, üşüme, el ve ayaklarda karıncalanma ve kalp çarpıntısı gibi belirtiler ile başlar.
Kansızlık (anemi) hangi durumlarda oluşur?
Nedenlerine göre üç grupta toplanabilecek çok sayıda kansızlık tipi görülebilir.
a) Alyuvar (eritrosit) kaybının arttığı durumlar
Alyuvarların kaybına bağlı ortaya çıkan süreğen anemiler daha çok kanama bozuklukları sonucu ortaya çıkar. Belirtiler kan kaybının miktarına ve kemik iliğinin yanıt verebilme yeteneğine göre değişir. Tedavide kaybın nedeni bulunmalı ve süreğen kayıplarda demir verilerek artan gereksinim desteklenmelidir.
b) Eksikliklere bağlı kansızlıklar
En sık görüleni demir eksikliğine bağlı olan kansızlıklardır. Hızlı büyümenin görüldüğü veya kan kaybının arttığı durumlarda karşımıza sıkça çıkar. Altta yatan başka bir hastalık yoksa dışardan demir tedavisiyle düzeldiğinden süreğen kan hastalıkları içinde sayılmayabilir.
Diğer sık görülen anemi nedenleri folik asit eksikliği ve vitamin B12 eksikliğidir. Her ikisinde de anemi görülür. Vitamin B12 eksikliğinde sinir sistemi ile ilgili belirtiler ortaya çıkar. Vitamin B12’nin barsakta emilmesi için gerekli olan faktörün eksikliği ya da kanda taşınmasını sağlayan proteinin eksikliği, ya da vitamin B12’nin barsakta emildiği bölgenin cerrahi olarak çıkarılması gibi nedenlerle süreğen kansızlık tablosu ortaya çıkabilir. Tedavide vitamin B12’nin kas içine verilerek tedavisi özellikle süreğen nedenli olan durumlarda ömür boyu sürdürülmelidir. Aksi halde kalıcı sinir sistemi hasarları meydana gelir.
c) Alyuvar yıkımının arttığı durumlar
Herediter sferositoz (HS) en sık görülen doğumsal alyuvar zarı hastalığıdır. Sarılık, alyuvar parçalanma krizleri, dalak büyüklüğü ve safra taşları en sık görülen belirtilerdir. Hastalık ailesel geçiş gösterir. Dalağın cerrahi olarak çıkarılması ile tam tedavi şansı olan tek kalıtsal kansızlık tipidir.
Bazen de eksikliğinde alyuvarların parçalanmasına bağlı olarak kansızlık oluşur. Akdeniz ülkelerinde sık görüldüğünden ülkemiz için önemlidir. Hastalık kalıtsaldır ve daha çok erkeklerde görülür. Bakla gibi maddelerin alınmasından 48-96 saat sonra ağır alyuvar parçalanma bulguları ortaya çıkar. Buna favizm denir.
Beslenmede bu maddelerden kaçınmak hastalıkta tedavinin ana ilkesini oluşturur. Gerekli hallerde hastalar folik asit ve E vitamini desteği almalıdır. Bu nedenle tedaviniz konusunda doktorunuz ve beslenme uzmanınızla yakın ilişkide olunuz
Piruvat kinaz eksikliği ailesel geçiş gösteren süreğen bir kan hastalığıdır. Solukluk, sarılık ve dalak büyüklüğü ile belirti verir. Tedavide kan nakli ve dalağın cerrahi olarak çıkarılması yarar sağlar.
Orak hücreli anemi hemoglobin yapım bozukluğu olup, ailesel geçişli süreğen kansızlık nedenidir. Alyuvarlar normal şekillerini kaybederek orak şeklini alırlar. Orak şeklindeki alyuvarlar küçük damarları tıkarlar ve bu hastalıkta temel sorunu oluştururlar. Damar tıkanıklıkları dışında tedaviye gerek duyulmaz. Bu hastalara artmış gereksinim nedeniyle folik asit verilmelidir. Ayrıca özellikle bazı enfeksiyonlara karşı dikkatli olunmalıdır.
“Beta Talasemi” diğer adıyla “Akdeniz anemisi” hemoglobin yapım bozuklukları içinde en sık Akdeniz bölgesinde görülen kalıtsal bir kan hastalığıdır. Talaseminin üç değişik formu bulunmakta ve bu formlara göre belirti ve bulguları değişmektedir.
Birinci tipte “talasemi taşıyıcılığı” olan bireyler, tamamen sağlıklıdır. Ancak bazılarında hafif bir kansızlık olabilir. Eğer her iki ebeveyn de talasemi taşıyıcı iseler, çocuklarına geçirdikleri talasemi geni ile talasemi hastalığına neden olabilirler. Talasemi taşıyıcılarının büyük bir çoğunluğu bu hastalığı taşıdıklarını bilmezler; ancak talasemili bir çocuk sahibi olduklarında; ya da özel kan testini yaptırdıklarında öğrenirler. Talasemi taşıyıcılarının alyuvarları, normalden daha küçüktür. Talasemi taşıyıcılığı, ebeveynlerden çocuklara geçebilir, kalıtsaldır ve yaşam boyu da devam eder.
Antakya, Adana, İçel, Antalya, Muğla ve İzmir'e kadar olan Akdeniz bölgesinde doğanlara, Batı Trakya Göçmenleri, Girit, Rodos, Midilli, Yunanistan, Bulgaristan ve Yugoslavya'dan köken alanlara, Kıbrıs Türklerine, ailesinde talasemili çocuk olanlarla, ailesinde talasemi taşıyıcısı olanlarda bu test öncelikle yapılmalıdır.
Talasemi taşıyıcısı olup olmadığınızı anlamak istiyorsanız özel bir kan testi yaptırmanız gereklidir. Doktorlar alyuvarlarınızın çapını ve hemoglobin düzeyinizi ölçerek karar vereceklerdir
İkinci tip Akdeniz anemisi olarak da bilinir. Erken çocuklukta başlayan, çok ciddi bir kan hastalığıdır. Talasemi, kalıtsal geçen bir hastalıktır, taşıyıcı anne ve babadan hatalı genleri alan çocuklar kendileri için hemoglobini yeterince yapamazlar. Sonuçta alyuvarları yeteri kadar yapamayan çocukta kansızlık belirtileri başlar.Talasemili çocuklar doğumda normaldir, 3-4 aylıktan sonra kansızlık belirtileri ortaya çıkar. Çocuklarda renk solgunluğu, iştahsızlık, huzursuzluk, karaciğer ve dalak büyümesi sonucu karın şişliği, sık sık ateşlenme, gelişme geriliği, kemik iliğinin çok çalışması fakat az üretmesi sonucu, önce yüz ve kafa kemiklerinde sonra diğer kemiklerde değişiklik başlar. Tipik yüz görünümü ortaya çıkar.
Üçüncü tipte ise taşıyıcılar gibi tamamen sağlıklı olmayan, hastalık belirtileri genellikle ileri yaşlarda başlayan, kan gereksinimleri daha az olan hastalığın hafif şeklidir.
Talasemi taşıyıcısı olmanız neden önemlidir?
Eğer talasemi taşıyıcısı iseniz hafif derecede kansızlığınız olabilir. Bu kansızlık hatalı olarak diğer kansızlık nedenleri ile, özellikle demir eksikliğine bağlı olan kansızlık ile karıştırılabilir ve demir eksikliği sanılarak demir tedavisi yapılabilir ancak bu durumda demir tedavisine gerek yoktur. Fazladan demirin verildiği bu tedavi zaten yüksek olan vücuttaki demir miktarını artırarak zararlı etki yapabilir.Talaseminin esas tedavisi her 3-4 haftada bir yapılan kan naklidir. Kan nakli ile, hemoglobin düzeyi sağlıklı çocuklardaki düzeyde tutulmalıdır.
Kan nakli; rasgele her yerde yapılmamalıdır. B ve C tipi sarılık testleri, AİDS testi, sifiliz testi yapılmış kan filtre ile verilmelidir.
Her kan nakli ile, verilen alyuvarların belirli sürede yıkılması sonucu, vücutta demir birikimi olur. Eğer demir vücuttan atılamayacak olursa; başta karaciğer, kalp ve hormon bezleri olmak üzere tepeden tırnağa vücudun tüm kısımlarında birikerek önemli bozukluklara yol açar. [/align]
 

Nihal EROĞLU

YÖNETİM EKİBİ
Yönetici
Katılım
25 Nis 2006
Mesajlar
5,063
Tepki Skoru
26
Puanları
38
[align=left]Talasemi kesinlikle önlenebilir bir hastalıktır.
Kalıtsal hastalıklardan korunmada toplum eğitimi, taşıyıcıların taranması ve genetik danışma en etkili yöntemlerdir. Genetik danışma; doğum öncesi testlerle bebeğin hasta olup olmadığını öğrenerek sağlıklı bir bebek sahibi olmaktır. Kan testi yapılmadan taşıyıcının meydana çıkarılması mümkün değildir ve taşıyıcıların çoğu da özel olarak bu test yapılmaz ise taşıyıcı olduklarını bilmezler.
Yüksek risk grubundaki kişiler taşıyıcı olup olmadıklarını anlamak için kan testini yaptırmalıdır.
İki taşıyıcı bireyin evlenmesi halinde, hamileliğin 8-22 haftalar arasında bebekten alınan kan örneği veya sıvı örneği ile bebeğin hasta olup olmadığı öğrenilebilir. Bebek hasta ise anne baba ile görüşülerek bebeğin doğması önlenebilir.
Akyuvarlarla ilgili hastalıklar nelerdir?
Akyuvarlarla ilişkili pek çok hastalık bulunmakla birlikte süreğen hastalıklar başlığı altında incelendiğinde öncelikle akla gelenler kan kanseri (lösemi) ve lenfomalardır. Lösemi ve lenfomalara onkolojik hastalıklar başlığı altında yer verilmiştir.
Kan pulcukları (trombositler) ile ilgili hastalıklar hangileridir?
Kan pulcuklarının az yapılması veya fazla yıkılması sonucu kanamalarla seyreden hastalık oluşur. Kanama bozukluklarının en sık nedeni kan pulcuklarının azlığıdır. Bu kişilerde tipik olarak deride kırmızı döküntüler, morluklar, kanamalar, burun kanaması, kadınlarda aşırı miktarda olan aylık kanamalar, kanlı idrar, kanlı dışkı, kanlı kusmalar görülebilir. En korkulan durum ise beyin içine kanama olmasıdır. Kan pulcuklarının azlığına, bazı enfeksiyonlar ve ilaçlar, kronik karaciğer ve böbrek yetmezliği gibi hastalıklar neden olabildiği gibi, ailesel geçiş gösteren çeşitli hastalıklar da neden olabilir. Tedavide, hastalığa neden olan ilaçsa ilacın kesilmesi, kan pulcukları nakli, çeşitli ilaç tedavileri ve gerekli durumlarda dalağın cerrahi olarak çıkarılması gibi yaklaşımlar bulunmaktadır.
Kanamalı hastalıklar (Pıhtılaşma Bozuklukları) nelerdir?
Vücutta meydana gelen herhangi bir kanamanın durdurulması için kan pulcukları ve pıhtı oluşumunu sağlayan maddeler görev alır ve bir zincirleme olaylar dizisi meydana gelir. Bu zincirde rol alan elemanlardan birinin eksikliği söz konusu olduğunda kanamanın durdurulması (pıhtılaşma) için geçen süre uzar ve kanama devam eder. Küçük yaralanmalarda uzamış kanamalar görülür. Büyük damarlarda, kas içinde ve eklemlerin içinde kanamalar meydana gelebilir. Eksik olan pıhtılaşma faktörüne göre değişik isimlerle anılan hastalıklar bulunmaktadır. Kanama bozuklukları içinde en sık görüleni Hemofilidir. Kanamanın durdurulması için gerekli maddelerin bazılarının eksikliği söz konusudur. Ailesel geçişli süreğen bir kan hastalığıdır. Hastalık belirti vermeyen taşıyıcı anneden doğan erkek çocuklarında ortaya çıkar ve yalnız erkeklerde görülür. Bu hastalarda belirtilerin şiddeti kişiden kişiye değişmekle birlikte, eklem içi kanamalar, deride kendiliğinden oluşan morluklar, hafif yaralanmada uzun süren artmış kanama belirtileri görülür. Tedavide gerekli kan ve kan ürünleri verilir.
Hemofili hastaları cerrahi tedavi geçireceklerinde dikkatli ön hazırlık yapılmalıdır. Korunmada en önemli nokta yaralanmalardan kaçınmaktır. [/align]
 

Nihal EROĞLU

YÖNETİM EKİBİ
Yönetici
Katılım
25 Nis 2006
Mesajlar
5,063
Tepki Skoru
26
Puanları
38
[align=left]Süreğen kan hastalıklarından korunmada neler yapılabilir?
Bu hastalıkların bir çoğu ailesel geçiş göstermektedir. Ailesel geçen süreğen kan hastalıklarında genetik danışmanlık ve doğum öncesi tanı son derece önemlidir. Genetik geçişlerin tipine göre özellikleri birbiriden farklıdır.
Ailenizde ya da sizde bu hastalıklardan biri varsa ya da taşıyıcı iseniz bebek sahibi olmadan önce mutlaka bu konuda uzman kişilerden genetik danışmanlık almalısınız.


SÜREĞEN HASTALIKLAR - Diğer Hastalıklar
Süreğen hastalıklar doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle oluşan, bireyin sürekli bakım ve tedavisini gerektiren ve hastalığı nedeniyle eğitim, mesleki ve sosyal uyumun olumsuz etkilendiği durumlardır.
Süreğen hastalıklar başlığı çok geniş bir grup hastalığı kapsamakla birlikte bu kitapçıkta sadece toplumumuzda sık karşılaşılan bir grup hastalığa yer verilebilmiştir.
Bu kitapçık, süreğen hastalığı olan bireyler ve ailelerine bilgi verilmesi, rehber olması amacıyla oluşturulmuştur. Dileğimiz; herşeyden önce sağlığın korunması, hastalıkların önlenmesi veya hastalık oluşmuşsa ideal şekilde tedavi edilebilmesidir.
Bu amaç doğrultusunda hazırladığımız bu kitapçıkta yer alan bilgilerin okuyuculara ışık tutacağını ve onların doğru şekilde yönlendireceği düşüncesindeyiz.
DİĞER SÜREĞEN HASTALIKLAR[/align]
 

Nihal EROĞLU

YÖNETİM EKİBİ
Yönetici
Katılım
25 Nis 2006
Mesajlar
5,063
Tepki Skoru
26
Puanları
38
[align=left]DİĞER SÜREĞEN HASTALIKLAR
BULAŞICI SARILIK
Bulaşıcı sarılık veya tıp dilinde viral hepatit, mikroskopla bile görülemeyecek kadar küçük, virüs denen mikroorganizmaların oluşturduğu, karaciğerin yaygın iltihabi hastalığına verilen isimdir. Bu hastalığın, A, B, C, D, E ve G harfleri ile isimlendirilen en az 6 farklı virüsle oluştuğu bilinmektedir.
Hastalığın belirtileri nelerdir ?
Bulaşıcı sarılık, A virüsü için 15-45 gün, E virüsü için 30-60 gün, B virüsü için 30-180 günlük bir kuluçka süresini takiben, halsizlik, iştahsızlık, mide bulantısı, karnın sağ üst bölümünde ağrı, derinin ve gözakının sararması ve idrarın koyulaşması ile başlar. Kısa süren ateş olabilir. Ancak, çocukların büyük çoğunluğunda ve yetişkinlerin de bir kısmında sarılığın ortaya çıkmaması veya silik kalması mümkündür. Bu nedenle, özellikle küçük yaş gurubundaki çocuklarda hastalık teşhis edilmeden geçip gidebilir. Üstelik çocuklarda belirtiler daha hafif ve kısa sürelidir. Bulaşıcı sarılık genellikle 4-6 haftalık bir hastalıktır, A ve E virüsü ile olanlar sonunda tedavi olurlar ve kronikleşme (süreğenlik) göstermezler.
B, C ve D virüsleri ile oluşan bulaşıcı sarılıklar kronikleşebilir. Bunun sonucu olarak, Türkiye'de nüfusun %5-7 kadarı (4 milyona yakın insan) B virüsünü, farkında olmaksızın taşımaktadır. Bulaşıcı sarılık hastada sarılık yapmadan da seyredebilir.
Nasıl bulaşır?
A ve E virüsleri büyük abdest ile atılırlar ve virüs taşıyan dışkı ile kirlenmiş su ve besin maddelerinin (sebze ve meyvalar) ağızdan alınması ile bulaşırlar. Virüsle kirlenmiş yüzeylere temas etmiş ellerin ağza değdirilmesi de kişisel bulaşmada ve virüsün yayılmasında çok önemlidir.
B ve C virüsleri ise, başlıca, kan yoluyla (kan ve kan ürünlerinin alınması, mikroplu enjektör ve iğnelerinin kullanılması, ortak jilet veya diş fırçası kullanımı, akupunktur, diş tedavisi vb) ve cinsel ilişki ile bulaşırlar. Hastalığın, bu virüsleri taşıyan anneden bebeğe geçişi de mümkündür.
Hepatit A virüsü ellerde saatlerce canlı kalabilir. Bulaşmada ellerin rolü büyüktür. Okullardaki sıra ve kapı kolları, tuvaletlerdeki musluklar virüs taşıyan dışkı ile kirlenebilmektedir, buralardan eller aracılığı ile ağız yoluyla bulaşır.
Çocuklarınızın sağlığı için sıvı sabun kullanarak el yıkamayı onlarda alışkanlık haline getiriniz.
Hepatit B geçirmekte olan veya bu virüsü hastalık belirtisi göstermeksizin kanında taşıyan annelerden doğan bebeklerde, hastalık %95 sıklıkla kronik gidiş göstererek yaşamın daha ileri döneminde karaciğer sirozu veya karaciğer kanserine neden olabilir.
Hepatit B virüsu ile oluşan bulaşıcı sarılık neden daha tehlikelidir?
Çünkü B virüsünün yaptığı hepatit hem çok sık ve yaygındır, hem de hastaların %5-10 kadarında, hastalığın alevli (akut) dönemi geçtikten sonra tam tedavi olmaksızın hastalık sinsi ve kronik (süreğen) biçimde devam eder. Bu hastaların bir kısmında zamanla siroz ve karaciğer kanseri gelişebilir. Bir kısmında ise virüs uzunca bir süre karaciğerde fazla hasar yapmadan kalsa bile, zaman içerisinde bu kronik taşıyıcılarda da denge kişi aleyhine bozularak kronik aktif karaciğer hastalığı gelişebilir. Virüsü taşıyan annelerden doğan bebeklerde hastalık, %95 oranında alevli (akut) bir tablo oluşturmaksızın sinsi kronik gidiş gösterir. [/align]
 

Nihal EROĞLU

YÖNETİM EKİBİ
Yönetici
Katılım
25 Nis 2006
Mesajlar
5,063
Tepki Skoru
26
Puanları
38
[align=left]Hepatit B virüsü siroz ve karaciğer kanserinin en önemli nedenidir.
Hepatit C virüsü ile oluşan bulaşıcı sarılık tehlikeli mi ?
C virüsü ile oluşan hepatitlerin büyük çoğunluğu kronikleşerek siroza ve karaciğer kanserine gidiş gösterir ancak toplumumuzdaki yaygınlığı çok düşüktür. Bu nedenle C virüsü hepatiti bireysel açıdan tehlikeli bir hastalık olmakla beraber toplumsal açıdan daha az tehlikelidir.
Hepatit C virüsü özellikle hemodiyaliz hastaları ve sık kan nakli yapılan hastalar için ciddi bir tehlike oluşturabilir.
Taşıyıcı ne yapmalıdır?
Hepatit B virüsü, hastanın veya sağlam taşıyıcının kan ve diğer vücut sıvılarında (tükürük, ter, süt, sperm sıvısı, vajen sıvısı) bulunabilir.
B virüsü taşıyıcısı, hasta olmasa bile, kanı ve diğer vücut sıvıları ile hastalığı başkalarına bulaştırabileceğini bilmelidir. Kan vermemeli ve korunmasız (kondom) olarak, bağışık olmayan veya aşılanmamış kişilerle cinsel ilişkiye girmemelidir. Her 6-12 ayda bir karaciğer fonksiyon testlerini yaptırmalıdır. Alkol almaktan kaçınmalı, herhangi bir nedenle ilaç almak zorunda kalırsa bunu doktoruna danışmalıdır.
Bulaşıcı sarılıkta tedavi var mı ?
Ani hastalıkta özel bir tedavi yoktur. Hastaya sindirimi kolay yiyecekler verilir. Yağı az yiyecekler önerilir. Üzüm, bal gibi şekerden zengin besinlerin diyette yer alması uygundur. Hasta istirahat ettirilir.
Kronik hepatit tedavi edilebilir mi ?
B ve C virüsü ile oluşan kronik karaciğer hastalığında ilaç (interferon-alfa) tedavisi hastaların üçte birinde uzun süreli iyileşme sağlayabilir. Bu tedavi ise çok pahalıdır. [/align]
 

Nihal EROĞLU

YÖNETİM EKİBİ
Yönetici
Katılım
25 Nis 2006
Mesajlar
5,063
Tepki Skoru
26
Puanları
38
[align=left]B virüsuna karşı korunmada dikkat edilmesi gerekenler:
Test edilmemiş kan kullanılmamalıdır.
Enjektör iğnesi veya parmak delici iğne birden fazla insanda kullanılmamalıdır.
Jilet, diş fırçası gibi malzemeler ortak kullanılmamalıdır.
Kılıf (kondom) kullanmanın, cinsel ilişki ile bulaşmadan korunmada güvenilir yöntem olduğu unutulmamalıdır.
B virüsünün ısıya ve dış etkenlere oldukça dirençli olduğunu ve vücut dışında, kuru yüzeylerde en az 10 gün canlı kalabileceği bilinmelidir.
B virüsü taşıyıcılarının kullandıkları aletler, yarım saat, binde 5'lik çamaşır suyunda bırakılırsa veya 100 oC de 10 dakika kaynatılırsa veya sodyumkloril sülfatlı deterjanla muamele edilirse virüsün yok edilmesi mümkündür.
Taşıyıcının kanı veya diğer vücut sıvıları bulaşmış yüzeyler %10 luk çamaşır suyu ile bolca ısıtılarak silinmelidir.
Bir hastalığa karşı en akıllıca korunma, kuşkusuz, onun etkeni ile karşılaşmadan önce bağışıklık kazanmış olmakla sağlanır. Bunun yolu aşılanmaktadır. [/align]
 

Nihal EROĞLU

YÖNETİM EKİBİ
Yönetici
Katılım
25 Nis 2006
Mesajlar
5,063
Tepki Skoru
26
Puanları
38
[align=left]AIDS VE HIV
AIDS nedir?
AIDS bulaşıcı bir virüs hastalığıdır. Mikrobu HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü) adı verilen virüstür, bu virüs bağışıklık sisteminin içine yerleşir ve vücudun mikroplara karşı koyma yeteneğini yok eder. Direnci azalan vücutta, HIV'in etkisinin yanı sıra, çeşitli mikroplar da hastalıklara neden olurlar.
HIV vücuda girdiğinden itibaren, vücutta bununla savaşmak için özel antikorlar oluşur. Kandaki bu antikorların ELISA yöntemiyle saptanmasına Anti-HIV testi denir. Anti-HIV antikorların ELISA yöntemiyle ölçülebilecek düzeye ulaşması için 3 aylık bir süreye ihtiyaç vardır. Bu nedenle test, bulaşma olduktan 3 ay sonra yapılmalıdır. Anti-HIV testinin pozitif olması kanda HIV virüsünün olduğunu gösterir. Ancak anti-HIV testinin yalancı pozitif çıkma ihtimali de vardır. Bu nedenle, kişinin HIV pozitif (seropozitif) olduğunu söyleyebilmesi için, Westernblood testi denen doğrulama testinin de yapılıp sonucunun pozitif olması gerekmektedir.
Anti-HIV testi, üniversite hastanelerinin mikrobiyoloji laboratuarlarında, devlet hastanelerinin laboratuarlarında ve özel laboratuarlarda yaptırabilir.
Danışmanlık hizmeti nedir?
HIV bulaşması, AIDS hastalığı, hastalıktan korunma, test yaptırma, hastaların bakım ve tedavisi hakkındaki bilgileri, kişiler yüz yüze ya da telefonla başvurarak, danışmanlardan öğrenebilirler. Danışmanlık hizmeti, test yaptırmadan önce ve sonra mutlaka alınmalıdır.
AIDS'in belirtileri nelerdir?
Virüs bulaştıktan sonra, AIDS hastalığı belirtileri kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre, 3-15 yıl, hatta bazen daha uzun bir süre sonra ortaya çıkar. HIV bulaştığı vücudun bağışıklık sistemini yıkıma uğratır.
Vücut direnci zayıflayan hastada, normalde zararsız olan, hafif geçen ya da ender rastlanan bazı hastalıklar belirir. Ayrıca lenf bezlerinde büyümeler, ağız ve deride tekrarlanan uçuk, pamukçuk, yara ve lekeler, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, ishal, öksürük, tüberküloz, akciğer hastalıkları gibi belirtiler ortaya çıkar.
Kişide bu belirtilerin ancak birkaç tanesinin bir arada bulunması durumunda AIDS düşünülebilir. Kesin tanı için anti-HIV testi yapılır.[/align]
 

Nihal EROĞLU

YÖNETİM EKİBİ
Yönetici
Katılım
25 Nis 2006
Mesajlar
5,063
Tepki Skoru
26
Puanları
38
[align=left]AIDS'in tedavisi var mıdır?
AIDS'in tedavisinde olumlu gelişmeler vardır. Günümüze kadar bulunan ilaçlardan farklı etki mekanizmalarında olanların ikisinin ya da üçünün birlikte kullanımıyla HIV pozitif kişilerin kaliteli ve uzun bir yaşam sürebilmeleri sağlanmaktadır. Tedavi doktor kontrolünde ve kesintisiz olarak yaşam boyu sürdürülmelidir.
Hıv'in bulaşma ve korunma yolları
HİV virüsü cinsel ilişki, kan ve anneden bebeğine olmak üzere üç yolla bulaşır.
Korunmasız cinsel ilişki ile bulaşır. Tüm bulaşmaların %80-85'i bu yolla olmaktadır. Virüs kanda bulunduğu gibi erkeğin sperm sıvısında, kadının vajina salgısında da bulunur. Cinsel ilişki sırasında vagina, penis, anüs mukozası veya ağızdaki zedelenmiş doku ve çatlaklardan vücuda girerek; erkekten kadına, kadından erkeğe, erkekten erkeğe veya kadından kadına bulaşabilir.
Tüm bulaşmaların %10-15'i kan ile olmaktadır. Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş; şırınga, iğne, cerrahi aletler, diş hekimliği aletleri, dövme aletleri, akupunktur iğneleri, jilet, makas gibi tüm kesici ve delici aletler ile bulaşma olabilir.
Hastalıklı erkek ve kadının cinsel organlarındaki kanamaların veya adet kanının penise, vajinaya ve ağza teması ile bulaşma olabilir.
Damar içi uyuşturucu kullananların paylaştıkları iğne, enjektör ve uyuşturucu madde eritilen kaşıklar ile bulaşma olabilir.
HIV'li organ, doku ve sperm nakli ile de bulaşma olasılığı vardır.
Anneden bebeğine bulaşır. Tüm bulaşmaların %3-5'i bu yolla olmaktadır. HIV, hasta veya taşıyıcı anneden bebeğine gebelik, doğum veya emzirme sırasında bulaşabilir.
HIV'in bulaşmadığı durumlar nelerdir?
- HIV günlük yaşamda, aynı odada bulunma, aynı okulda okuma, aynı havayı soluma ile bulaşmaz.
- HIV sağlam deriden geçmez.
Tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük, idrar, dışkı;
El sıkışma, deriye dokunma, okşama, kucaklama, yanaktan ve elden öpme;
Yiyecekler, içecekler, çatal, kaşık, bardak, tabak, telefon;
Tuvalet, duş, musluk, yüzme havuzu, deniz, sauna, hamam;
Sivrisinek ve diğer böceklerin sokması, kedi köpek ve diğer hayvanlarla yaşamak, HIV'in bulaşmasına neden olmaz.[/align]
 

Giriş yap

Okul Öncesi Forum TV

000
Gün
00
Saat
00
Dakika
00
Saniye
Canlı yayına kalan süre.

18 Yıldır Sizlerle

18 yıldır sizlerleyiz. Türkiye'nin ilk okul öncesi eğitim platformu
Üst