Merhabalar Okul Öncesi Forum Resmi Web Sitesi 'Biz BÜYÜK Bir Aileyiz'

Foruma ücretsiz kayıt olarak mesaj gönderebilir, yeni konular oluşturabilir ve diğer üyeler ile etkileşim içine olabilirsiniz.

ŞİİRSEL HALK EDEBİYATININ DİL GELİŞİMİNE KATKILARI

Katılım
18 May 2006
Mesajlar
1,558
Tepki Skoru
0
Puanları
0
ŞİİRSEL HALK EDEBİYATI ÜRÜNLERİNİN ÇOCUĞUN DİL EĞİTİMİNE KATKILARI

Çocuk, yaşamının ilk günlerinden başlayarak içinde yaşadığı çevreden ana dilini edinmeye başlar. Dil tüm kurallarıyla birlikte, geçirilen yaşantılar sırasında doğal olarak öğrenilmektedir. Çocuklar dil modelini dinleyerek, bu modellerine öykünerek, geri-iletimi algılayarak, deneyimlerini ve düşüncelerini paylaşarak öğrenmektedir. Çocuk dili kazanırken ilk modelleri anne-babaları, diğer aile bireyleri, daha sonra toplumsal çevrede ve okul ortamında,etkileşimde bulundukları diğer bireylerdir. Modeller kadar çocuklara sunulmuş, zenginleştirilmiş dil çevreleri de onların dili kazanmalarında ve yaratıcı şekilde kullanmalarında, destekleyici etkenlerdir (Güven ve Bal, 2000 : 13).

Çocukların, ilk çocukluk döneminden başlayarak anlam evrenlerine uygun olarak görsel, işitsel ve dilsel iletilerle beslenmeleri gereklidir. Çocuklara anlatılan söylenen; türkü, ninni, mani, bilmece, tekerleme ve halk şarkıları, çocukları anadilinin söz varlığıyla tanıştırır. Bir dilin sözcüklerini, deyimlerini, söz kalıplarını, özdeyiş ve atasözlerini, dil musikisini çocuklara halk edebiyatı ürünleri kazandırır. Bir dilin bütün kuralları, anlatım olanakları önce sözlü edebiyat ürünü dediğimiz halk anlatılarından konuşma dilinden hareketle günlük yaşam içerisinde çocuklar tarafından doğal bir süreç içerisinde fark edilir. Daha sonra bu halk edebiyatı ürünlerinin yazılı dile geçmesiyle devam eden dil eğitimi yazılı edebiyat ürünleriyle varlığını sürdürür.

Ninniler, çocuk oyunlarına bağlı şarkılar, türküler

Ninni, süt çağındaki çocukları uyutmak için anneler tarafından ezgiyle söylenen manzum ya da mensur şiirlerdir. İlk söyleyeni belli olmayan anonim şiir-şarkılardır.

Ninni aracılığıyla dilin adeta ilk boğumlama çalışmalarının, içinde anne sevgisi bulunan bir ezgiyle bebeğin kulağına girmeye başlaması dil öğretiminin ilk basamağını oluşturması bakımından önemlidir. Anadilin melodik yapısının kavranmasında ninnilerin katkısı büyüktür. 0-5 yaş grubu (okul öncesi)’da konuşma evresinden başlayarak çocuklarda dil gelişimi ve zevki oluşur. Çocukların ilk algısı kulakla olduğuna göre “anne şarkıları”nın katkısı daha da anlam kazanır (Dönmez, ve diğerleri 2000: 22 ).

Ninniler yalnızca çocukların değil aynı zamanda annelerin dille kurdukları simgesel iletilerle doludur. Bu yönleriyle ninniler, ayrıca annenin yaşamsal deneyimlerini dile getiren bir boyut kazanır.

Dandini dandini dastana

Danalar girmiş bostana

Kov bostancı danayı

Yemesin lahanayı

Lahanayı yemezse kökünü yer

Benim oğlum lokum yer

Uyusun da büyüsün ninni

Tıpış tıpış yürüsün ninni (Karabaş, 1999 : 62 )

Yukarıdaki ninninin anlamsal açıklamasını Seyfi Karabaş şöyle yapıyor: Dana burada genç erkeği simgeliyor, dandini karmaşık, dağınık anlamına geliyor. Lahana ise genç kızı simgeliyor. Ayrıca dana “oğul” için de son dizelere göre karşılık buluyor. Bu ninni erkek bebeğini, eş seçimiyle ilgili, uyarmaya çalışan annenin, halkımızın ağzında yüzyıllarca işlenerek simgelerle anlattığı bir ninnidir. İlk bakıldığında anlamlı görülmese de yorumlandığında oldukça tutarlı iletiler halk anlatılarının olanaklarıyla çocuğun bilinçaltına gönderilmiş oluyor. “Dandini” sözcüğü ise yaşamın kargaşasını , bostan yaşamı, bostancı babayı simgeliyor .

Çocuk oyun sırasında, ebe çıkarmak, ebeyi kızdırmak, oyun gereği birini cezalandırmak v.b. gibi durumlarda soru-cevaplı, kalıplaşmış, şiir-şarkı biçiminde melodik ürünler de üretir. Halk bilimci Pertev Naili Boratov bunlara “Çocuk Türküleri” diyor. Örneğin;

Aç kapıyı bezirgân başı, bezirgân başı….

Üşüdüm, üşüdüm, a benim canım üşüdüm…… (Boratav, 2000 : 68)
gibi çocuk türküleri, oyun çağı çocukların anonim olarak geliştirdikleri, dil gelişimlerine katkılarını sağlayan eğlenceli pratiklerdir. Yine halk türküleri halkımızın duygu, düşünce, acı ve sıkıntılarını dile getiren, yıllarca hatta yüzyıllarca halk arasında ağızdan ağza gezerek Türkçenin en güzel, özlü halk Türkçesini yansıtır. Söz-müzik ve ezginin çocuğun dil zevkini geliştirdiğini, vurgu ve tonlamalarının çocukta ana dili estetiği geliştirdiğini söyleyebiliriz (Yalçın ve Aytaş, 2002 : 121-123). Çocuk şarkılarında türküler ve ninniler dil uyumunu sağlamak için ölçü ve uyaktan yararlanır. Sözcükler gerçek ve gerçek olmayan anlamlarında kullanılırlar. Çağrışım, benzetme, eğretileme, değişmece gibi söz sanatları sözcüklerin anlam sınırlarını genişletir, yeni imge ve kavramlara olanak sağlar. Dilin güçlenmesinde önemli olanaklar kazandırır.
Tekerleme, bilmece, sayışma, maniler
Uyak, ses yinelemesi, farklı yollarla elde edilen her türlü ritmik etkiler, anlam farklılıkları doğuran sözcük oyunları, anlatıcının uydurduğu ve inandığı, dinleyiciler tarafından kabul gören fanteziler, yalanlar, başlangıç kalıp sözleri, anlatının bağlantı bölümlerinde ve sonuç kalıp sözler, bağımsız biçimlerde dile getiren sözcük grupları, cümleler, tekerlemeyi oluşturur. Masal tekerlemesinin amacı, masal dinleyicilerini olağan-üstü bir dünyaya sokmadan önce bilgilendirmek, masalın içinde atlanması gereken büyük zaman dilimlerini mekanları, bölümleri, birbirine bağlama, anlatıya gülünç unsurlar katmak, havayı yumuşatmak, masalın sonunu bağlamaktır (Boratav, 2000: 9).
Tekerleme, çocuğun dinleme, konuşma ve dilin anlam yapılarının, cümlelerin, dilin özelliklerini, sık sık yapılan tekrarlarla ezber alışkanlığını kazandırarak çocuğun psikomotor becerilerinin gelişmesine katkıda bulunur. Dilin telaffuzu, boğumlaması ile bir bütün halinde öğretilmesine katkıda bulunur. Dildeki sembolleri, alegorik anlatımı, sebep-sonuç ilişkisine dayandırarak dilin mantıksal dizinini kavratır. Dilin matematiğini geliştirir. Dilin gülmece ve eleştirel boyutunu tanıtır.

“Ebe ebe nerede, su doldurur derede, dere boyu çalılık, şu ebe ne de alık, ebe suya dalamaz, araba da bulamaz, ene mene dostum, ben sana küstüm, armudu kestim, tavana astım, tap dedi düştü, kargalar üşüştü, bu da bana düştü”(Şimşek, 2002: 45).

Ebe bulma oyunlarındaki tekerlemenin dilin koşullarıyla oyunun eş zamanlı olarak tanıtılması, dil aracılığı ile oyun kişilerinin ruhsal ve eylemsel konumlarının belirlenmesi, dili oldukça geliştiren bir durumdur.

Tekerlemeler, manilerin giriş bölümleri, sayışmalar ilk başta anlamsız görünürler, çok zengin özlü simgesel içerikleri düşünsel olarak da anlaşılmalarını zorlaştırır, “ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallarken” tekerleme cümlesinin anlamı şudur: anası beşikte olacak kadar küçükken o insan var olmayacağından beşiği de sallayamaz. Belli bir düzeyde doğrudur. Bu sözcük kümesi zaman kavramı üstünde ilginç bir oyun oynuyor. Kuşaklar arasında katılım dolayısıyla, ilerde ana olacak her bebekten çocuğun var olduğu söylenebilir. Anasının beşiğini sallayan bir insanın olduğunu söyleyerek bu tekerleme parçası, çok ekonomik biçimde tarihsel zaman kavramının dışına çıkıyor. Kısacası, masaldaki olayların tüm kuşaklar için geçerli olacağını anlatmaya çalışıyor (Karabaş, 1999: 274). Dil oyunları ile tekerleme çocuğun dil sınırlarını tıpkı düş gücünü, düşlerinin sınırlarını genişletir gibi genişletir. Dili matematiksel problemlere dönüştürerek, egzersizler yaptırarak güçlendirir.

Tekerleme, mani, sayışma, bilmece çocuğun dilsel bellek gücünü artırır. Pratik bir dil kazandırır. Çocuklar bu halk anlatı türleriyle eğlenir, düşünmeye başlar, dil ve düşünce ilişkisini sezinler, dilin gizemli dünyasını duyumsar. Bilmeceler, sayışmalar, maniler, bir varlığın, olayın, kavramın adını vermeden kapalı biçimde, çağrışımla birlikte, özelliklerini belirterek bulunmasını sağlarken, çocuğun sözcük dağarcığını da zenginleştirir (Nas, 2002 : 325).

Ah umutlar umutlar,

Yusuf’u yedi kurtlar

Ayaklarından emer,

Tepesinden yumurtlar……(Buğday)
Yukardaki bilmecede buğday başağı ile umut sözcüğünün eğretilemesi, Yusuf Peygamber’in ülkesindeki kıtlık günlerini, buğday ambarlarının boşluğunu, buğdayın gökten su alarak, başak haline gelmesini anlatırken bilmece, çok boyutlu göndermelerle kültürel, bilgisel dil bağları da kuruyor.

Çocuklar için sözcüklerle üretilmiş bir oyun aracı olan bilmece onlara, düş ve düşünce gücüne seslenen kurmaca bir dünya sunar. Şiirsel bir anlatımla çocukları dille kurgulanmış bir zeka oyununa davet eder. Onları, tüm bildiklerini sınamaya, olaylar ve olgular ile kavramlar arasında anlamsal ilgiler kurmaya yöneltir. İkilemeleri, deyimleşmeleri kullanarak, ana dilinin söz varlığını yansıtmadaki işlevini somutlar (Sever, 2003 :140).

Halk şiiri ve türküler

Dilden dile, ağızdan ağza yayılarak günümüze gelen, ulusların, halkların, toplulukların, acılarını, özlem ve deneyimlerini dile getiren halk şiirleri ve halk türküleri, dilin düşünce ve duyguların, amaç ve isteklerin aktarılmasını sağlayan işlevi yanında, dil bilgilerinin şiirsel işlev (poetic function) adını verdikleri söyleyende ve dinleyende, güçlü, zevk verici duygular ve tasarımlar uyandırma gücü vardır. Halkın ruh inceliğini, içtenliğini aynı zamanda söze güçlü, etkileyici, duygulandırıcı nitelikler kazandıran, söz sanatları, ses ve ritim, benzetme, aktarma, sapmalar, kavram karşıtlıkları, beklenmedik kavramlardan yararlanma yoluyla estetik dil modelleri sunar.

“Erkilet Güzeli” türküsüsün de nakaratında güçlü bir anlatım görüyoruz:
Erkilet güzeli bağlar bozuyor

Kirpikleri kalem olmuş yazıyor

Tek tek basaraktan

İnci dizerekten

Gel canım gel aman

Burada tek tek basan güzelin yürüyüşü bir yandan, içki süzülürken gösterilmesi gereken dikkat e , bir yandan da bu yavaşlık, inci dizme sırasında gereken özenli davranışa benzetilmektedir. “İnci dizerekten”sözcuk öbeği “tevriyeli” bir anlatımla güzelin gülümsemesini anımsatmaktadır.

Yine ünlü “Zeynebim” türküsünde halk dilinin gücü, “beklenmedik önermeler” denilen anlam ilgisini kolayca bulamadığımız ilk dizelerle sağlar:

“Söğüdün yaprağı narindir narin

İçerim yanıyor dışarım serin

Zeynep’i ettiler bu hafta gelin”

Söğüt yaprağının narinliği, inceliği, ozanın, söyleyenin iç yangınını dile getirmekte, söğüt altında oturan serinlemiş görünse de, sevgilisi gelin gitmiş bir gencin, mekan ve ruh çelişkisini vermektedir (Aksan, 1999:182).

Sonuç
Her çocuk bulunduğu ortamın kültür özelliklerine göre dilini geliştirir. Dile bağlı olarak değer ve davranış geliştirir.

Sözlü anlatım, yani konuşma ile gerçekleştirilen şiirsel halk edebiyatı ürünleri çocuğun dil oluşumunda ve gelişmesindeki vurgulu, uyumlu, coşkulu, heyecanlı, ses tonu ve bedensel davranışlarda, dinleyen ile konuşanın yüz yüze olmasından kaynaklanan doğal, etkili bir dil eğitimine katkılarda bulunur. Dildeki yineleme, yavaşlama, hızlandırma, yükseltme ve alçaltmalar sözcüklerin, cümlelerin anlamlarını netleştirir (Günay, 2001 : 30).

Dil öğrenimi, eğitimi ayrıca bir kültür aktarımıdır da. Her topluluk kültürünü dilin yardımıyla yeni kuşaklara taşır. Ninniler, türkü, tekerleme, mani, bilmece, halk şarkıları çocuğun dil bilincinin oluşmasında, kültür oluşturmada da, etkili ürünlerdir. Bu ürünler Türkçe’yi, telaffuzunu ve melodisini, sözcüklerini, söz sanatlarını, söyleyiş kalıplarını öğretirken aynı zamanda toplumsal iletişimi de sağlar. Bilmeceler, sayışmalar ve maniler ayrıca yaratıcı zekâ ve dil becerileri kazandırır. Çocuklarımızın daha iyi konuşmasını, yazmasını istiyorsak, bu ürünlerin olumlu katkılarını göz önünde bulundurarak ailede, sosyal çevre ve okullarda halkımızın bu söz varlığını gündeme getirmeliyiz. Ulusal bilincin gelişmesinde dilin önemini, bu ürünlerden başlayarak yazılı ürünlere doğru genişletmeliyiz.

Çocuk edebiyatı, kökleri geçmişe dayalı yüzyıllık birikime sahip bu ürünleri göz önünde bulundurmaktadır.

Çocukların büyüme ve gelişme evrelerine, duygu-düşünce yeterliliklerine, zevk ve alışkanlıklarına, düş dünyalarına göre bu ürünlerin sınıflandırılması, bilimsel yöntemlerle incelenmesi, dil ve estetik gelişmelerine bakılarak ayıklanmaları ise dil ve edebiyat eğitimcilerine, eğitimcilere çocuk gelişimcilerinin ve psikologların ortak çalışmalarına bağlıdır.
 

Giriş yap

Okul Öncesi Forum TV

000
Gün
00
Saat
00
Dakika
00
Saniye
Canlı yayına kalan süre.

18 Yıldır Sizlerle

18 yıldır sizlerleyiz. Türkiye'nin ilk okul öncesi eğitim platformu
Üst