[size=medium]Kış aylarında (Hele ki yağmurlu, karlı, soğuk havalarda) belediye otobüslerinin camları buğulanır; görünmez içeriden dışarısı... Silinir camın buğusu bir şekilde, birileri tarafından... Artık dışarısı gözlerimiz önündedir.
Dışarıda da pek matah bir şey olduğundan değil de... İçerideki uykulu, asabi tipli insanlara bakmaktansa... Dışarıya bakmak daha bir tercih sebebidir. Tabi durağımıza gelip gelmediğimizi öğrenmek çabasını da göz ardı etmemek gerek.
Bu cam buğusu silenler çok enteresan tiplerdir. Bir psikiyatrist bu adamları incelese ne sonuçlar çıkarır acep? Ne tip kişiliklerle karşılaşırız?
Örneğin... Koskoca cam üzerindeki buğulara dokunmayıp, sadece göz hizasında iki-üç santim çapında bir delik açıp, dışarıdaki koskoca dünyayı oradan görmeye çalışan bir insanın psikolojisi nasıldır acaba? Otobüsün hareketi süresince (ve hatta dururken) bir sağa, bir sola; bir aşağı, bir yukarı kıvranıp duran, dışarıyı görmek için çırpınan bu adam neden pencerenin tüm buğusunu temizleyip, dışarıyı rahat rahat görmeye çalışmaz da... O küçücük deliğin önünde kıvranıp durur?
Ya da koltuğa oturur oturmaz, çantasından çıkardığı bir kağıt mendil ile camın buğusunu temizleyen... Ama... Pırıl pırıl temizlenmiş camdan bakmak yerine, ilk bakışını elindeki kağıt mendile gönderen; mendil ne kadar ıslamış, ne kadar kirlenmiş onun kontrolünü yapan tipler... O sırılsıklam olmuş kağıt mendili, hiç rahatsız olmadan ineceği durağa kadar elinde tutan bu tiplerin psikolojisi nasıldır? Bu insanlar için birinci amaç dışarıyı mı görmektir, yoksa o camın doğal, normal hale gelmesi midir? Örneğin, önlerinde bir ekran olsa dışarıyı olduğu gibi gösteren... Yine de o camı temizlerler mi?
Kendilerine pencere kenarında oturacak yer bulamayan, ayakta ya da koridor tarafındaki koltukta seyahat eden şehir içi yolcuları var bir de. Pencere kenarında oturup da camın buğusundan rahatsız olmayan adamlardan rahatsız olan bu insanların bazıları... Çok fazla sabredemez, camın kenarındaki adama seslenirler, "Birader, şu camı bi silsen de, gözümüzün önünü görsek..."
Bu adamlar acaba pencere kenarında otursalar, camın buğusunu nasıl silerlerdi?..
Cam buğusu üzerine sürekli adını yazan, imzasını atan insanları psikiyatristler nasıl değerlendirir? Ben bu insanları hep, kendini çok seven, kendini çok beğenen insanlarmış gibi düşünürüm. Bencil midirler bilemem ama... Kendilerini öne çıkarma gibi bilinçaltı (ya da üstü) bazı çabaları olduğu kesin gibi gelir bana.
Ve çocuklar...
Camın buğusu üzerine çiçek, ev, güneş, kedi resmi yapan bu çocuklar... Nasıl olur da büyüyünce az önce anlattığım tipler haline gelirler? Ya da bu tipler haline gelmeyen, yine camın buğusu üzerine çiçek, ev, güneş kedi resmi yapmak isteyen büyükler neden kendilerini frenlerler, baskı altına alırlar?.. İçlerinden çok gelse de... Çizemezler bir çiçek, bir güneş. Utanırlar mı çevreden? Elalem ne der kaygıları, içlerindeki çocuğu bastırır mı?[/size]
HERKESİN BİLMEM AMA EĞER BİRGÜN BİR OTOBÜSÜN PENCERELERİNE UÇURTMALAR... KUŞLAR...ÇİÇEKLER....ÇİZİLMİŞ GÖRÜRSENİZ BİLİNKİ... İÇİNDE SARI VARDIR....BIRAKIN KİM NE DÜŞÜNÜRSE DÜŞÜNSÜN SİZ İÇİNİZDEKİ ÇOCUĞU HİÇ ÖLDÜRMEYİN YAŞASIN MAVİ ÇOCUKLAR...
Dışarıda da pek matah bir şey olduğundan değil de... İçerideki uykulu, asabi tipli insanlara bakmaktansa... Dışarıya bakmak daha bir tercih sebebidir. Tabi durağımıza gelip gelmediğimizi öğrenmek çabasını da göz ardı etmemek gerek.
Bu cam buğusu silenler çok enteresan tiplerdir. Bir psikiyatrist bu adamları incelese ne sonuçlar çıkarır acep? Ne tip kişiliklerle karşılaşırız?
Örneğin... Koskoca cam üzerindeki buğulara dokunmayıp, sadece göz hizasında iki-üç santim çapında bir delik açıp, dışarıdaki koskoca dünyayı oradan görmeye çalışan bir insanın psikolojisi nasıldır acaba? Otobüsün hareketi süresince (ve hatta dururken) bir sağa, bir sola; bir aşağı, bir yukarı kıvranıp duran, dışarıyı görmek için çırpınan bu adam neden pencerenin tüm buğusunu temizleyip, dışarıyı rahat rahat görmeye çalışmaz da... O küçücük deliğin önünde kıvranıp durur?
Ya da koltuğa oturur oturmaz, çantasından çıkardığı bir kağıt mendil ile camın buğusunu temizleyen... Ama... Pırıl pırıl temizlenmiş camdan bakmak yerine, ilk bakışını elindeki kağıt mendile gönderen; mendil ne kadar ıslamış, ne kadar kirlenmiş onun kontrolünü yapan tipler... O sırılsıklam olmuş kağıt mendili, hiç rahatsız olmadan ineceği durağa kadar elinde tutan bu tiplerin psikolojisi nasıldır? Bu insanlar için birinci amaç dışarıyı mı görmektir, yoksa o camın doğal, normal hale gelmesi midir? Örneğin, önlerinde bir ekran olsa dışarıyı olduğu gibi gösteren... Yine de o camı temizlerler mi?
Kendilerine pencere kenarında oturacak yer bulamayan, ayakta ya da koridor tarafındaki koltukta seyahat eden şehir içi yolcuları var bir de. Pencere kenarında oturup da camın buğusundan rahatsız olmayan adamlardan rahatsız olan bu insanların bazıları... Çok fazla sabredemez, camın kenarındaki adama seslenirler, "Birader, şu camı bi silsen de, gözümüzün önünü görsek..."
Bu adamlar acaba pencere kenarında otursalar, camın buğusunu nasıl silerlerdi?..
Cam buğusu üzerine sürekli adını yazan, imzasını atan insanları psikiyatristler nasıl değerlendirir? Ben bu insanları hep, kendini çok seven, kendini çok beğenen insanlarmış gibi düşünürüm. Bencil midirler bilemem ama... Kendilerini öne çıkarma gibi bilinçaltı (ya da üstü) bazı çabaları olduğu kesin gibi gelir bana.
Ve çocuklar...
Camın buğusu üzerine çiçek, ev, güneş, kedi resmi yapan bu çocuklar... Nasıl olur da büyüyünce az önce anlattığım tipler haline gelirler? Ya da bu tipler haline gelmeyen, yine camın buğusu üzerine çiçek, ev, güneş kedi resmi yapmak isteyen büyükler neden kendilerini frenlerler, baskı altına alırlar?.. İçlerinden çok gelse de... Çizemezler bir çiçek, bir güneş. Utanırlar mı çevreden? Elalem ne der kaygıları, içlerindeki çocuğu bastırır mı?[/size]
HERKESİN BİLMEM AMA EĞER BİRGÜN BİR OTOBÜSÜN PENCERELERİNE UÇURTMALAR... KUŞLAR...ÇİÇEKLER....ÇİZİLMİŞ GÖRÜRSENİZ BİLİNKİ... İÇİNDE SARI VARDIR....BIRAKIN KİM NE DÜŞÜNÜRSE DÜŞÜNSÜN SİZ İÇİNİZDEKİ ÇOCUĞU HİÇ ÖLDÜRMEYİN YAŞASIN MAVİ ÇOCUKLAR...