- Katılım
- 16 Eki 2009
- Mesajlar
- 2,165
- Tepki Skoru
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 32
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, öğretmen seçme süreçlerinin gözden geçirildiğini belirterek, “Ağustos ayında alacağımız öğretmenlere alan sınavı yapma kabiliyetimiz gözükmüyor. Belki daha sonraki yıllar için bu süreci başlattık, çalışıyoruz.” dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, YÖK Genel Kurulu’nun sabahki oturumuna başkanlık yaptı. Dinçer, YÖK’ten ayrılırken gazetecilere açıklamalarda bulundu.
İki kurum arasındaki işbirliklerinin nasıl artırılabileceği konusunun ele alındığını aktaran Dinçer, “Birinci gündem maddemiz iş birliklerinin artırılması süreci idi. İkincisi, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı öğretmen sorunları üzerinde tartıştık.” dedi.
Atama bekleyen öğretmenlerin sorunları, bu kişilerin istihdam edilmeleri için alınabilecek tedbirler gibi konular üzerinde de tartışıldığını kaydeden Dinçer, “Eğitim fakültelerinin öğretmen yetiştirme konusunda daha etkili, daha başarılı bir sürece dönüştürülmesi mümkün mü gibi konular üzerinde durduk.” diye konuştu.
Bakan Dinçer, düzenledikleri Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı'ndaki analiz ve ortaya konulan bir takım tavsiyeleri YÖK Kurulu ile paylaştıklarını ifade etti. Dinçer, "YÖK, kendisi ile ilgili hususları tartışacak, gözden geçirecek. Dolayısı ile bugün, öğretmenler için acaba daha esnek bir yapıda, daha çok istihdam edecek bir fırsat yaratmak mümkün mü sorusunu tartışırken, uzun vadede de öğretmenlik mesleğini daha etkin ve verimli hale getirecek çalışmalar üzerinde yoğunlaştık.” Dinçer, mesleki eğitimin etkinliğinin artırılması konusu üzerinde de durduklarını aktardı.
"ASIL SORUN EĞİTİM FAKÜLTESİ MEZUNLARININ DEVLETTE İSTİHDAM EDİLME BEKLENTİLERİNİN YÜKSEK OLMASI"
İhtiyaç duyulan alanlarda, öğretmen yetiştirilmesi konusu üzerinde de durduklarını aktaran Dinçer, “Türkiye’de eğitim fakültelerinden mezun olan öğrencilerin çok büyük bir bölümü Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarında istihdam ediliyorlar. Maalesef özel sektörün bizim eğitim sistemimiz içindeki payı çok düşük. Dolayısı ile öğretmen istihdam etme payı da çok sınırlı kalıyor. Ancak öğretmenlerin mevcut yapısı içerisinde baktığımızda bizim ihtiyacımızın birkaç katı öğretmen atama bekliyor. Bizim ihtiyacımızın üstünde öğretmen adayının olması bence çok ciddi bir sorun değil. Ama esas sorun, öğretmen yetiştiren fakültelerden mezun olan gençlerimizin hemen hemen hepsinin devlette istihdam edilmeye yönelik beklentilerinin çok yüksek olması, bizdeki sorunu da bu anlamda büyütüyor. Bu meseleyi nasıl çözebiliriz sorusuna baktım ama meseleyi ele alış tarzımız daha çok Milli Eğitim Bakanlığı’nın kısa ve uzun vadede ihtiyaç duyduğu öğretmenlerin yetiştirilmesine yönelik bir bakış açısıdır.” şeklide konuştu.
"ÖĞRETMEN SEÇME SÜRECİ GÖZDEN GEÇİRİLİYOR"
Bir soru üzerine, öğretmen seçme süreçlerini gözden geçirdiklerini kaydeden Dinçer, “Biz seçme süreçlerini gözden geçiriyoruz ama henüz o konuda verdiğimiz bir karar yok. Kaldı ki seçme süreçlerini gözden geçirirken, yapacağımız en belirgin yöntemlerden bir tanesi aynı zamanda öğretmenlerimize alan sınavı da yapmaktan ibaret.” ifadesini kullandı.
Bunun için hazırlık yapıldığını hatırlatan Dinçer, “Ne zaman uygulamaya geçileceğine dair hususları sizlerle zamanı gelince paylaşırız. Ağustos ayında alacağımız öğretmenlere de alan sınavı yapma kabiliyetimiz gözükmüyor zaten. Şu anda yapılan çalışmaların Ağustos ayına kadar yetişeceği ihtimali zayıf. Belki daha sonraki yıllar için bu süreci başlattık, çalışıyoruz.” dedi.
"KENDİ KADROSUNDA GÖREV YAPMAYAN 70 BİN ÖĞRETMEN BİZİM VERİMLİLİĞİMİZİ AZALTIYOR"
Başka bir soruya karşılık, Türkiye’de 70 bin öğretmenin kendi kadrosunda görev yapmadığını yineleyen Dinçer, “Bu, ille de başka kurumda çalışıyor anlamına gelmiyor. Bunlar arasında başka kurumda çalışan çok sayıda öğretmenimiz var, görevlendirilmiş ama kendi kurumumuzda, hatta kadrosu A ilinde olduğu halde B ilinde çalışan veya kadrosu A okulunda olduğu halde B okulunda çalışanlar da bu sayıya dahiller. Ben görevlendirme usulü ile öğretmenlerimizin başka kurumlarda çalışmalarının ya da başka yer ve okullarda çalışmalarının bizim verimliliğimizi ve etkinliğimizi olumsuz yönde etkilediği kanaatini taşıyorum. Bu maksatla tedbirler alıyoruz. Peyderpey görevlendirme süreleri bittikçe öğretmenlerimizi geriye çağırıyoruz.” diye konuştu.
Görevlendirildiği kurumda çalışmak isteyenlerin, kadrosu ile o kuruma gitmesine de izin verdiklerini söyleyen Dinçer, “Bizdeki temel sorun, herhangi bir öğretmen, öğretmenlik kadrosunda kalarak bir başka kuruma görevlendirildiğinde, onun yerine yeni bir öğretmen atayamayışımız ve onun da öğretmenlik mesleğini icra etmemesi sebebi ile çocuklarımıza yeteri düzeyde eğitim veremeyişimiz. Bunun önüne geçmek için görevlendirme yoluyla değil, naklen gidiyorsa izin vereceğiz, aksi takdirde öğretmen kadrosunda kalıyorsa, öğretmenlik yapmasını kendilerinden rica edeceğiz.” şeklinde konuştu.
BAKAN DİNÇER: BİLGİ EKSİKLİĞİ YOKSA ART NİYET VAR
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Danıştay’ın aldığı karar gereği Fatih Projesi'nin durdurulması gerektiğini savunanların bilgi eksikliği olduğunu belirterek, “Bilgi eksikliği yoksa, art niyet var.” dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, YÖK Genel Kurulu’ndan ayrılırken, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Fatih Projesi kapsamında Z-Kitapların, Talim Terbiye Kurulu’nun onayından geçmediği gerekçesi ile yürütmesinin durdurulması gerektiği yönündeki görüşleri hatırlatan Dinçer, “Eğer gerçekten böyle ise bu doğru değil. Yaklaşım tarzı itibari ile de çok yanlış.” dedi. Dinçer, şöyle devam etti:
“Daha önce yapılan bir yönetmelik değişikliğinde söz konusu sendika Danıştay’a müracaat ederek, o yönetmelikte bir maddenin yürütmesinin durdurulmasına karar vermişti. O verilen karar yönetmelikteki değişiklikle ilgili şu boyutları taşıyor. Milli Eğitim Bakanlığı çıkardığı yönetmelikte eğitim ders kitaplarını değil, diğer eğitim araç ve gereçlerini tahta gibi, sıra gibi, tv gibi, cetvel gibi somut gözle görülebilir, ölçülebilir ders araç ve gereçlerini TSE, MKE ve benzeri belirli standartlarla ürün üreten kurumların ürünleri olmak şartıyla okulların kedilerinin temin edip kullanabileceklerine dair bir esneklik sağladı. Aslında bu, okullardaki donanımların temin edilmesi konusunda esneklik sağlayan idari bir tedbirdir ve bence yerinde bir karardır. Ancak bunların da Talim Terbiye’nin kendi geleneği ve geçmişindeki tecrübelerinden hareketle bakıldığında, bunların da yine Talim Terbiye Kurulu’ndan illa onaylanması gerektiği yönünde bir alışkanlık var. Halbuki yine Milli Eğitim Bakanlığı, Talim Terbiye Kurulu ile beraber, bunları yine standart olarak üretilen ürünler ise okul idareleri kendileri temin etsinler diye Türkiye’de özlenen bir esnekliği, idari olarak sağlamış. Ama sendikanın hangi gerekçesi var bilmiyorum ama Danıştay’a müracaat etmiş ve bu maddeyle ilgili yürütmeyi durdurma kararı aldırmış.”
Dinçer, bu maddeye dayalı yürütmeyi durdurma kararına istinaden tabletlerin, akıllı tahtanın ve Z -kitapların Talim Terbiye Kurulu’ndan onay almadığına dair iddiada bulunulduğunu hatırlatarak, “Bu doğru değil. Z-kitaplar, Talim Terbiye Kurulu’nun onayı ile uygulamaya alındı.” dedi.
"BİLGİ EKSİKLİĞİ YOKSA ART NİYET VAR"
Dinçer, “Z-kitapların esas kitap bölümü vaktiyle Talim Terbiye Kurulu tarafından hazırlatılan, denetlenen, onaylanan ve uygulamaya konulan kitaplar. O kitaplar, dijital ortama aktarılmıştır daha sonra bunun üzerinden videolar, slaytlar, grafikler ve benzeri ile zenginleştirilmiştir. Bu süreçte de Talim Terbiye Kurulu ve Bakanlığın Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nün uzman ekipleri tarafından kontrol edilerek, Talim Terbiye Kurulu tarafından onaylanmış sonra uygulamaya alınmıştır.” şeklinde konuştu. Bir bilgi eksikliği olduğunu düşündüğünü söyleyen Dinçer, “Bilgi eksikliği yoksa, bir başka art niyet var.” ifadesini kullandı.
Talim Terbiye Kurulu’nun da onaylama süreçlerinin gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çeken Dinçer, “Yazılı metin üzerinden inceleme yapmaya alışılmış süreçlerle dijital ortamda ders malzemesi üretmeye dair süreçler aynı olabilir mi?” diye sordu.
"SENDİKALARIMIZA DEĞİŞMEYİ TEKLİF EDİYORUM"
Dinçer, Talim-Terbiye Kurulu’nun, denetleme gücünü elinde tutarak bu süreçlerin gözden geçirilmesi gerektiğini aktardı. Tüm dünyanın değiştiğini, her şeyin dijital bir alana doğru kaydığını vurgulayan Dinçer, “Böyle bir ortamda sendikalarımızın hala 1970’li yıllarda gördüğü prosedürleri sıkı sıkıya koruyan tavırlarının içinde bulunduğumuz zaman dilimine uygun davranış biçimi olmadığı kanaatindeyim. Sendikalarımıza buradan değişmeyi teklif ediyorum. Değişen dünyayı görmelerini, teknolojinin gittiği yeri, eğitim sektörü içinde ortaya çıkan yeni eğilimleri görmelerini ve buna göre bize destek vermelerini kendilerinden rica ediyorum.”
Bakan Dinçer, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, sendikalardan daha hassas davranarak bu konularda çalışma yürüttüğünü ifade etti.
Eğitim Sen, ‘Fatih Projesi’nin Talim ve Terbiye Kurulu'ndan geçmeden yürürlüğe geçtiğini savunarak, Danıştay'ın verdiği kararlara göre projenin durdurulması gerektiğini savunmuştu.
Haber Kaynağı: Memurlar.net
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, YÖK Genel Kurulu’nun sabahki oturumuna başkanlık yaptı. Dinçer, YÖK’ten ayrılırken gazetecilere açıklamalarda bulundu.
İki kurum arasındaki işbirliklerinin nasıl artırılabileceği konusunun ele alındığını aktaran Dinçer, “Birinci gündem maddemiz iş birliklerinin artırılması süreci idi. İkincisi, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı öğretmen sorunları üzerinde tartıştık.” dedi.
Atama bekleyen öğretmenlerin sorunları, bu kişilerin istihdam edilmeleri için alınabilecek tedbirler gibi konular üzerinde de tartışıldığını kaydeden Dinçer, “Eğitim fakültelerinin öğretmen yetiştirme konusunda daha etkili, daha başarılı bir sürece dönüştürülmesi mümkün mü gibi konular üzerinde durduk.” diye konuştu.
Bakan Dinçer, düzenledikleri Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı'ndaki analiz ve ortaya konulan bir takım tavsiyeleri YÖK Kurulu ile paylaştıklarını ifade etti. Dinçer, "YÖK, kendisi ile ilgili hususları tartışacak, gözden geçirecek. Dolayısı ile bugün, öğretmenler için acaba daha esnek bir yapıda, daha çok istihdam edecek bir fırsat yaratmak mümkün mü sorusunu tartışırken, uzun vadede de öğretmenlik mesleğini daha etkin ve verimli hale getirecek çalışmalar üzerinde yoğunlaştık.” Dinçer, mesleki eğitimin etkinliğinin artırılması konusu üzerinde de durduklarını aktardı.
"ASIL SORUN EĞİTİM FAKÜLTESİ MEZUNLARININ DEVLETTE İSTİHDAM EDİLME BEKLENTİLERİNİN YÜKSEK OLMASI"
İhtiyaç duyulan alanlarda, öğretmen yetiştirilmesi konusu üzerinde de durduklarını aktaran Dinçer, “Türkiye’de eğitim fakültelerinden mezun olan öğrencilerin çok büyük bir bölümü Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarında istihdam ediliyorlar. Maalesef özel sektörün bizim eğitim sistemimiz içindeki payı çok düşük. Dolayısı ile öğretmen istihdam etme payı da çok sınırlı kalıyor. Ancak öğretmenlerin mevcut yapısı içerisinde baktığımızda bizim ihtiyacımızın birkaç katı öğretmen atama bekliyor. Bizim ihtiyacımızın üstünde öğretmen adayının olması bence çok ciddi bir sorun değil. Ama esas sorun, öğretmen yetiştiren fakültelerden mezun olan gençlerimizin hemen hemen hepsinin devlette istihdam edilmeye yönelik beklentilerinin çok yüksek olması, bizdeki sorunu da bu anlamda büyütüyor. Bu meseleyi nasıl çözebiliriz sorusuna baktım ama meseleyi ele alış tarzımız daha çok Milli Eğitim Bakanlığı’nın kısa ve uzun vadede ihtiyaç duyduğu öğretmenlerin yetiştirilmesine yönelik bir bakış açısıdır.” şeklide konuştu.
"ÖĞRETMEN SEÇME SÜRECİ GÖZDEN GEÇİRİLİYOR"
Bir soru üzerine, öğretmen seçme süreçlerini gözden geçirdiklerini kaydeden Dinçer, “Biz seçme süreçlerini gözden geçiriyoruz ama henüz o konuda verdiğimiz bir karar yok. Kaldı ki seçme süreçlerini gözden geçirirken, yapacağımız en belirgin yöntemlerden bir tanesi aynı zamanda öğretmenlerimize alan sınavı da yapmaktan ibaret.” ifadesini kullandı.
Bunun için hazırlık yapıldığını hatırlatan Dinçer, “Ne zaman uygulamaya geçileceğine dair hususları sizlerle zamanı gelince paylaşırız. Ağustos ayında alacağımız öğretmenlere de alan sınavı yapma kabiliyetimiz gözükmüyor zaten. Şu anda yapılan çalışmaların Ağustos ayına kadar yetişeceği ihtimali zayıf. Belki daha sonraki yıllar için bu süreci başlattık, çalışıyoruz.” dedi.
"KENDİ KADROSUNDA GÖREV YAPMAYAN 70 BİN ÖĞRETMEN BİZİM VERİMLİLİĞİMİZİ AZALTIYOR"
Başka bir soruya karşılık, Türkiye’de 70 bin öğretmenin kendi kadrosunda görev yapmadığını yineleyen Dinçer, “Bu, ille de başka kurumda çalışıyor anlamına gelmiyor. Bunlar arasında başka kurumda çalışan çok sayıda öğretmenimiz var, görevlendirilmiş ama kendi kurumumuzda, hatta kadrosu A ilinde olduğu halde B ilinde çalışan veya kadrosu A okulunda olduğu halde B okulunda çalışanlar da bu sayıya dahiller. Ben görevlendirme usulü ile öğretmenlerimizin başka kurumlarda çalışmalarının ya da başka yer ve okullarda çalışmalarının bizim verimliliğimizi ve etkinliğimizi olumsuz yönde etkilediği kanaatini taşıyorum. Bu maksatla tedbirler alıyoruz. Peyderpey görevlendirme süreleri bittikçe öğretmenlerimizi geriye çağırıyoruz.” diye konuştu.
Görevlendirildiği kurumda çalışmak isteyenlerin, kadrosu ile o kuruma gitmesine de izin verdiklerini söyleyen Dinçer, “Bizdeki temel sorun, herhangi bir öğretmen, öğretmenlik kadrosunda kalarak bir başka kuruma görevlendirildiğinde, onun yerine yeni bir öğretmen atayamayışımız ve onun da öğretmenlik mesleğini icra etmemesi sebebi ile çocuklarımıza yeteri düzeyde eğitim veremeyişimiz. Bunun önüne geçmek için görevlendirme yoluyla değil, naklen gidiyorsa izin vereceğiz, aksi takdirde öğretmen kadrosunda kalıyorsa, öğretmenlik yapmasını kendilerinden rica edeceğiz.” şeklinde konuştu.
BAKAN DİNÇER: BİLGİ EKSİKLİĞİ YOKSA ART NİYET VAR
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Danıştay’ın aldığı karar gereği Fatih Projesi'nin durdurulması gerektiğini savunanların bilgi eksikliği olduğunu belirterek, “Bilgi eksikliği yoksa, art niyet var.” dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, YÖK Genel Kurulu’ndan ayrılırken, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Fatih Projesi kapsamında Z-Kitapların, Talim Terbiye Kurulu’nun onayından geçmediği gerekçesi ile yürütmesinin durdurulması gerektiği yönündeki görüşleri hatırlatan Dinçer, “Eğer gerçekten böyle ise bu doğru değil. Yaklaşım tarzı itibari ile de çok yanlış.” dedi. Dinçer, şöyle devam etti:
“Daha önce yapılan bir yönetmelik değişikliğinde söz konusu sendika Danıştay’a müracaat ederek, o yönetmelikte bir maddenin yürütmesinin durdurulmasına karar vermişti. O verilen karar yönetmelikteki değişiklikle ilgili şu boyutları taşıyor. Milli Eğitim Bakanlığı çıkardığı yönetmelikte eğitim ders kitaplarını değil, diğer eğitim araç ve gereçlerini tahta gibi, sıra gibi, tv gibi, cetvel gibi somut gözle görülebilir, ölçülebilir ders araç ve gereçlerini TSE, MKE ve benzeri belirli standartlarla ürün üreten kurumların ürünleri olmak şartıyla okulların kedilerinin temin edip kullanabileceklerine dair bir esneklik sağladı. Aslında bu, okullardaki donanımların temin edilmesi konusunda esneklik sağlayan idari bir tedbirdir ve bence yerinde bir karardır. Ancak bunların da Talim Terbiye’nin kendi geleneği ve geçmişindeki tecrübelerinden hareketle bakıldığında, bunların da yine Talim Terbiye Kurulu’ndan illa onaylanması gerektiği yönünde bir alışkanlık var. Halbuki yine Milli Eğitim Bakanlığı, Talim Terbiye Kurulu ile beraber, bunları yine standart olarak üretilen ürünler ise okul idareleri kendileri temin etsinler diye Türkiye’de özlenen bir esnekliği, idari olarak sağlamış. Ama sendikanın hangi gerekçesi var bilmiyorum ama Danıştay’a müracaat etmiş ve bu maddeyle ilgili yürütmeyi durdurma kararı aldırmış.”
Dinçer, bu maddeye dayalı yürütmeyi durdurma kararına istinaden tabletlerin, akıllı tahtanın ve Z -kitapların Talim Terbiye Kurulu’ndan onay almadığına dair iddiada bulunulduğunu hatırlatarak, “Bu doğru değil. Z-kitaplar, Talim Terbiye Kurulu’nun onayı ile uygulamaya alındı.” dedi.
"BİLGİ EKSİKLİĞİ YOKSA ART NİYET VAR"
Dinçer, “Z-kitapların esas kitap bölümü vaktiyle Talim Terbiye Kurulu tarafından hazırlatılan, denetlenen, onaylanan ve uygulamaya konulan kitaplar. O kitaplar, dijital ortama aktarılmıştır daha sonra bunun üzerinden videolar, slaytlar, grafikler ve benzeri ile zenginleştirilmiştir. Bu süreçte de Talim Terbiye Kurulu ve Bakanlığın Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nün uzman ekipleri tarafından kontrol edilerek, Talim Terbiye Kurulu tarafından onaylanmış sonra uygulamaya alınmıştır.” şeklinde konuştu. Bir bilgi eksikliği olduğunu düşündüğünü söyleyen Dinçer, “Bilgi eksikliği yoksa, bir başka art niyet var.” ifadesini kullandı.
Talim Terbiye Kurulu’nun da onaylama süreçlerinin gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çeken Dinçer, “Yazılı metin üzerinden inceleme yapmaya alışılmış süreçlerle dijital ortamda ders malzemesi üretmeye dair süreçler aynı olabilir mi?” diye sordu.
"SENDİKALARIMIZA DEĞİŞMEYİ TEKLİF EDİYORUM"
Dinçer, Talim-Terbiye Kurulu’nun, denetleme gücünü elinde tutarak bu süreçlerin gözden geçirilmesi gerektiğini aktardı. Tüm dünyanın değiştiğini, her şeyin dijital bir alana doğru kaydığını vurgulayan Dinçer, “Böyle bir ortamda sendikalarımızın hala 1970’li yıllarda gördüğü prosedürleri sıkı sıkıya koruyan tavırlarının içinde bulunduğumuz zaman dilimine uygun davranış biçimi olmadığı kanaatindeyim. Sendikalarımıza buradan değişmeyi teklif ediyorum. Değişen dünyayı görmelerini, teknolojinin gittiği yeri, eğitim sektörü içinde ortaya çıkan yeni eğilimleri görmelerini ve buna göre bize destek vermelerini kendilerinden rica ediyorum.”
Bakan Dinçer, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, sendikalardan daha hassas davranarak bu konularda çalışma yürüttüğünü ifade etti.
Eğitim Sen, ‘Fatih Projesi’nin Talim ve Terbiye Kurulu'ndan geçmeden yürürlüğe geçtiğini savunarak, Danıştay'ın verdiği kararlara göre projenin durdurulması gerektiğini savunmuştu.
Haber Kaynağı: Memurlar.net