Öğrenciyi öğrenmeye istekli hâle getirmek/güdülemek öğretmenin sorumluluğundadır. Ana sınıfından itibaren, temel eğitimin her kademesinde çalışan öğretmen, öğrencisini bilgi almaya istekli ve yeni şeyler öğrenmekten keyif alır duruma getirmeyi başarmak zorundadır. Aksi hâlde öğretmenlik mesleği kendisi için de bir işkence hâline gelir. Güdülemeyi sağlamak öğretmenin meslekî başarısıdır.
Öğretmenlik mesleği bir güdüleme sanatıdır. Bir sınıfın tamamını derse katılmaya hazır hâle getirmek öğretmenin donanımı ve yaratıcılığıyla ilgilidir.Değişik güdüleme taktiklerini gerektiğinde kullanabilmek ister.
Çocukların yaş grubu küçüldükçe, güdüleme ihtiyacı daha da artar.
Çocuğu müzik yapmaya istekli hâle getirmede öğretmenin baş vurabileceği yolları aşağıdaki başlıklar altında toplayabiliriz.
Eğitimde dramadan yararlanma:
Tüm sınıfın dikkatini bir noktaya toplamak, bu amaçla ısınma, uyum ve iletişim oyunlarından birini kullanmak her ders için gereklidir. Bu noktada en çok yararlanılacak olan yöntem, eğitimde dramadır. (M. Morgül, Eğitimde Yaratıcı Dramaya Merhaba, KÖK Yay. 1998 Ankara) Çocuğun aktif olarak derse katılımını sağlayan bir yöntem, güdülemede en etkili teknikleri içerir.
Öğretmenin de rol aldığı drama teknikleri, çocuğu derse katılmaya cesaretlendirici tekniklerdir. Burada öğretmen, kendisine ilk rolü vererek oyuna başladığında öğrenciler kendileri için de bir rol almaya hazır olurlar. Örneğin, öğretmen kendisine çoban olarak rol verip, öğrencilerin kuzu olmasını isteyebilir. Böylelikle çocukları oyun içerisinde yönlendirmeye geçen öğretmen kuzu rolündeki çocuğa istediklerini yaptırabilir. Çocuk, kendisi olarak değil de kuzu olarak her komuta uyduğu için hiç çekinmeden verilen işleri yapacaktır. Böyle bir çalışmada öğretmenin çıkış noktası şöyle olabilir:
–“Ben çobanım, işte elimde kavalım. Siz benim koyunlarımsınız.Boyunlarınıza birer kuzu çanı takıyorum. (Öğretmen, tek tek her çocuğun boynuna gerçek kuzu çanı takar veya çan yoksa, hayalî çanları takıyormuş gibi yapar.) Susayan koyunumu dereye su içmeye götüreceğim.(Öğretmen ksilofona tokmağı sürterek dere sesi verir.)Önüne geldiğim koyun zilini sallayarak meleyecek ve peşime takılıp dereye su içmeye gelecek. (Ksilofona yaklaşan çocuk biraz önce öğretmenin çaldığı gibi tokmağı tuşlara sürter ve su içme taklidi yapar.)”.
Tek tek her çocukla yapılan bu drama sırasında çocukların üstlendikleri rolü çekincesizce başardıkları görülür. Böylece, meleyerek sesini açma, tokmağı tuşlara sürterek çalma, su içme taklidiyle çene ve dil kaslarını çalıştırma, tek başına grubun önünde bir işi başarma gibi eğitsel hedefler gerçekleştirilmiş olur.
Ses ve nefes açma çalışması olarak yapılan taklitler ve oyunlar dikkat yoğunlaştırmayı ve grupla kaynaşmayı sağlar.
Çocuğun tek başına üstesinden gelemediği pek çok şeyi, grup dinamiğinden hız alarak başardığı görülür.Bu nedenle çocuğun kendini grubun bir parçası olarak hissetmesini sağlamaya yönelik grubun akordu adı verilen uyum çalışmaları önemlidir. Dairede el ele tutarak, yüz yüze bakarak oynanan çocukluk çağı oyunları, rontlar ve halaylar hep bu amaca yöneliktir.
Müzik, oyun ve dans:
Müzik ile dansı birleştirenKodaly yöntemi (KoralMetot), çocuğun derse etkince katılmasını sağlayan bir diğer yöntemdir.Tüm çocukluk çağı oyunları, sayışmalar, oyun tekerlemeleri, çocuğun kendi bedenini ve arkadaşının bedenini bir ritim orkestrası olarak kullandığını bize gösterir. Çocuk burada kendi bedenini âdeta bir metronom olarak kullanmaktadır.Ritmin bedene yansımasıyla ortaya çıkan şeyin adı danstır.
Dans çocuk için bir oyundur ve her çocuk oyun oynamayı sever.Bu nedenle dansın kendisi en büyük güdüleyicidir. Çünkü çocuk bedenini kullanırken aynı anda şarkı söyleyebilmektedir. Şarkıda sözü edilen eylemlerin ritmik yapılması grup dansını oluşturur.
Dans ederek oynanan şarkılar müzik öğrenmeye isteği artırdığı gibi pek çok müzik kavramının algılanmasını da sağlar.Ront adı verilen dansların Rondo (ABACADA) yapısını, ABA yapısını, müzik cümlelerinin başlama ve bitişlerini öğrettiği gibi.
Şarkıların oyunlaştırılması, müzik öğrenme isteğini artıran bir diğer etkendir.Şarkı sözünden yola çıkarak canlandırmalar yapılabileceği gibi, şarkı bir öykünün sonuna da eklenebilir.
Oyunlara eklenen eşlik çalgıları çalma eğitimini de içeren önemli araçlardır. Basit bir vurmalı çalgıyla şarkıya eşlik eden çocuk, müziği başardığı duygusunu yaşar. Çaldığı çalgıyı elinden bırakmak istemeyen çocuk derse ilgisini sürdürür.
Sınıf içi eğitim çalgılarıyla ders:
Müzik öğrenmeye güdülemede önemli bir etken de Orff çalgılarının sınıf ortamında her an kullanmaya hazır hâlde olmasıdır. Bu çalgıların bazıları çocuklarla birlikte artık materyallerden üretilebilir.Gazete kâğıdından yapılan kâğıt ağacı, pet şişelerden yapılan marakaslar, hindistan cevizinden yapılan kokonat, boş film kutularından yapılan marakas, gazoz kapaklarıyla yapılan madenî marakas, ceviz kabuğundan yapılan kastanyet, mukavva borudan yağmur kaktüsü yapmak gibi...
Çocuklarla birlikte müzik aleti yapmak onları müzik ortamına çekerek, yapılan çalgıların eşlik çalgısı veya efekt ses olarak kullanılması onların yaratıcılıklarını geliştirir, düşlerini zenginleştirir, çalgı müziğini anlamaları ve analiz etmelerine yardımcı olur. Sınıf içi eğitim çalgılarıyla yapılan doğaçlama müzikler onların ilk beste denemeleridir ve kendi tasarımlarını müzikle ifade etme fırsatı buldukları için çok değerli etkinliklerdir.
Ezgili ve vurmalı Orff çalgılarıyla çocuk, vurarak, sürterek, dokunarak, sallayarak vb. tekniklerle, fiziksel hiçbir zorlamayla karşılaşmadan kolaylıkla bir müzik aletini çalmayı başardığını yaşayarak görür, “Ben de müzik yapmayı başardım” duygusunu yaşar.Burada sesinin olup olmaması önemli değildir.Kendini çalarak müzik yoluyla ifade fırsatı bulan çocuk, böylece müzik yapmaktan ve müzik dersine katılmaktan mutlu olur.
Öğretmenin işini sevmesi:
Müziği çocuğa sevdirmekle görevli öğretmenin kendisi öncelikle yaptığı işi ve çocukları sevmelidir. Dersini severek yapan bir öğretmen ilk güdülemeyi başarmış demektir. Öğretmen müziğin ne kadar güzel bir şey olduğuna inandırıcı olmak istiyorsa önce kendisi buna inanmalıdır.Çocuklar, sevgiyi en çabuk fark etme özelliğindedirler. Öğretmenin sevdiği şeyi kendileri de sevme eğilimi gösterirler.Müziğin hayatı güzelleştirici, iyi ve yararlı bir şey olduğuna inanmak önemli bir güdülemedir.
Öğretmenin değişik çalgılarla derse girmesi, müzik atmosferi oluşturmada önemlidir.Bu çalgı ile “gözü kapalı dokunarak tanıma”, “nesi var” gibi oyunlar oynamak çocukları müzik ortamına çeker.Klâsik gitar, hem eşlik çalgısı hem solo çalgı olabilme özelliğiyle, müzik atmosferi oluşturmada ideal çalgıdır.
Müzik etkinliklerini sunma:
Müzik etkinliklerinin diğer öğrencilere, anne babalara ve başkalarına sunulması çok önemli bir güdülemedir.Ulusal gün ve bayramlar müzik öğretmenine bu anlamda sayısız fırsat verir.Çocuklar böyle günlere heyecanla hazırlanırlar, haftalar önceden başlayan provalarla becerilerini tekrar tekrar gözden geçirerek pekiştirirler. Yaşadıkları heyecan onları müzik dersini iple çekmeye götürürken, müziği yaşamın vazgeçilmez güzelliği olarak algılamaya başlarlar, müziği hayatları boyunca sürdürmek isterler.Araştırmalar göstermiştir ki, müziğin şu veya bu dalında meslek seçmiş olanlar, okul yıllarında koroda yer almış olanlardır.
Açık alanlarda sunulan müzik etkinlikleri her ne kadar gösterişli olsalar da, kapalı salonda yapılan etkinlikler kadar kalıcı sonuçlar yaratmazlar.Kapalı salonda, izleyici ile yüzyüze iletişimden kaynaklanan sihirli bir ortam oluşur.İzleyici, sessizce oturur, sakız bile çiğnemeden karşısında canlı müzik yapan çocukları hayranlıkla izler.Bu sırada karşılıklı pozitif enerji akışı gerçekleşir. İşte çocuğun yaşaması gereken, yaptığı müziğin beğeni gördüğünü hissettiği bu andır.Bu ortam, müzik sanatının sihirli ortamıdır; iyileştirici olan ve insanın ruhunu besleyen bu andır.
Salon kültürü ile müzik kültürünün birleştiği ortamlarda, sahnedeki insan kadar izleyici de yücelme duygusu yaşar. Öğretmenin bir görevi de öğrencisine bu duyguyu yaşatmaktır. Yücelme duygusu yaşayan bir çocuk, kendini ve yaşadığı toplumu daha ileriye götürmek için çaba göstermeye başlar.
Yükselmeyi ve ileri gitmeyi bir ülkü olarak benimseyecek çocuk, bunu ancak bu duyguyu yaşayarak kazanabilir. Kapalı salonlarda sunulan müzik etkinliklerinin bu nedenle paha biçilmez değeri vardır.
alıntı
Öğretmenlik mesleği bir güdüleme sanatıdır. Bir sınıfın tamamını derse katılmaya hazır hâle getirmek öğretmenin donanımı ve yaratıcılığıyla ilgilidir.Değişik güdüleme taktiklerini gerektiğinde kullanabilmek ister.
Çocukların yaş grubu küçüldükçe, güdüleme ihtiyacı daha da artar.
Çocuğu müzik yapmaya istekli hâle getirmede öğretmenin baş vurabileceği yolları aşağıdaki başlıklar altında toplayabiliriz.
Eğitimde dramadan yararlanma:
Tüm sınıfın dikkatini bir noktaya toplamak, bu amaçla ısınma, uyum ve iletişim oyunlarından birini kullanmak her ders için gereklidir. Bu noktada en çok yararlanılacak olan yöntem, eğitimde dramadır. (M. Morgül, Eğitimde Yaratıcı Dramaya Merhaba, KÖK Yay. 1998 Ankara) Çocuğun aktif olarak derse katılımını sağlayan bir yöntem, güdülemede en etkili teknikleri içerir.
Öğretmenin de rol aldığı drama teknikleri, çocuğu derse katılmaya cesaretlendirici tekniklerdir. Burada öğretmen, kendisine ilk rolü vererek oyuna başladığında öğrenciler kendileri için de bir rol almaya hazır olurlar. Örneğin, öğretmen kendisine çoban olarak rol verip, öğrencilerin kuzu olmasını isteyebilir. Böylelikle çocukları oyun içerisinde yönlendirmeye geçen öğretmen kuzu rolündeki çocuğa istediklerini yaptırabilir. Çocuk, kendisi olarak değil de kuzu olarak her komuta uyduğu için hiç çekinmeden verilen işleri yapacaktır. Böyle bir çalışmada öğretmenin çıkış noktası şöyle olabilir:
–“Ben çobanım, işte elimde kavalım. Siz benim koyunlarımsınız.Boyunlarınıza birer kuzu çanı takıyorum. (Öğretmen, tek tek her çocuğun boynuna gerçek kuzu çanı takar veya çan yoksa, hayalî çanları takıyormuş gibi yapar.) Susayan koyunumu dereye su içmeye götüreceğim.(Öğretmen ksilofona tokmağı sürterek dere sesi verir.)Önüne geldiğim koyun zilini sallayarak meleyecek ve peşime takılıp dereye su içmeye gelecek. (Ksilofona yaklaşan çocuk biraz önce öğretmenin çaldığı gibi tokmağı tuşlara sürter ve su içme taklidi yapar.)”.
Tek tek her çocukla yapılan bu drama sırasında çocukların üstlendikleri rolü çekincesizce başardıkları görülür. Böylece, meleyerek sesini açma, tokmağı tuşlara sürterek çalma, su içme taklidiyle çene ve dil kaslarını çalıştırma, tek başına grubun önünde bir işi başarma gibi eğitsel hedefler gerçekleştirilmiş olur.
Ses ve nefes açma çalışması olarak yapılan taklitler ve oyunlar dikkat yoğunlaştırmayı ve grupla kaynaşmayı sağlar.
Çocuğun tek başına üstesinden gelemediği pek çok şeyi, grup dinamiğinden hız alarak başardığı görülür.Bu nedenle çocuğun kendini grubun bir parçası olarak hissetmesini sağlamaya yönelik grubun akordu adı verilen uyum çalışmaları önemlidir. Dairede el ele tutarak, yüz yüze bakarak oynanan çocukluk çağı oyunları, rontlar ve halaylar hep bu amaca yöneliktir.
Müzik, oyun ve dans:
Müzik ile dansı birleştirenKodaly yöntemi (KoralMetot), çocuğun derse etkince katılmasını sağlayan bir diğer yöntemdir.Tüm çocukluk çağı oyunları, sayışmalar, oyun tekerlemeleri, çocuğun kendi bedenini ve arkadaşının bedenini bir ritim orkestrası olarak kullandığını bize gösterir. Çocuk burada kendi bedenini âdeta bir metronom olarak kullanmaktadır.Ritmin bedene yansımasıyla ortaya çıkan şeyin adı danstır.
Dans çocuk için bir oyundur ve her çocuk oyun oynamayı sever.Bu nedenle dansın kendisi en büyük güdüleyicidir. Çünkü çocuk bedenini kullanırken aynı anda şarkı söyleyebilmektedir. Şarkıda sözü edilen eylemlerin ritmik yapılması grup dansını oluşturur.
Dans ederek oynanan şarkılar müzik öğrenmeye isteği artırdığı gibi pek çok müzik kavramının algılanmasını da sağlar.Ront adı verilen dansların Rondo (ABACADA) yapısını, ABA yapısını, müzik cümlelerinin başlama ve bitişlerini öğrettiği gibi.
Şarkıların oyunlaştırılması, müzik öğrenme isteğini artıran bir diğer etkendir.Şarkı sözünden yola çıkarak canlandırmalar yapılabileceği gibi, şarkı bir öykünün sonuna da eklenebilir.
Oyunlara eklenen eşlik çalgıları çalma eğitimini de içeren önemli araçlardır. Basit bir vurmalı çalgıyla şarkıya eşlik eden çocuk, müziği başardığı duygusunu yaşar. Çaldığı çalgıyı elinden bırakmak istemeyen çocuk derse ilgisini sürdürür.
Sınıf içi eğitim çalgılarıyla ders:
Müzik öğrenmeye güdülemede önemli bir etken de Orff çalgılarının sınıf ortamında her an kullanmaya hazır hâlde olmasıdır. Bu çalgıların bazıları çocuklarla birlikte artık materyallerden üretilebilir.Gazete kâğıdından yapılan kâğıt ağacı, pet şişelerden yapılan marakaslar, hindistan cevizinden yapılan kokonat, boş film kutularından yapılan marakas, gazoz kapaklarıyla yapılan madenî marakas, ceviz kabuğundan yapılan kastanyet, mukavva borudan yağmur kaktüsü yapmak gibi...
Çocuklarla birlikte müzik aleti yapmak onları müzik ortamına çekerek, yapılan çalgıların eşlik çalgısı veya efekt ses olarak kullanılması onların yaratıcılıklarını geliştirir, düşlerini zenginleştirir, çalgı müziğini anlamaları ve analiz etmelerine yardımcı olur. Sınıf içi eğitim çalgılarıyla yapılan doğaçlama müzikler onların ilk beste denemeleridir ve kendi tasarımlarını müzikle ifade etme fırsatı buldukları için çok değerli etkinliklerdir.
Ezgili ve vurmalı Orff çalgılarıyla çocuk, vurarak, sürterek, dokunarak, sallayarak vb. tekniklerle, fiziksel hiçbir zorlamayla karşılaşmadan kolaylıkla bir müzik aletini çalmayı başardığını yaşayarak görür, “Ben de müzik yapmayı başardım” duygusunu yaşar.Burada sesinin olup olmaması önemli değildir.Kendini çalarak müzik yoluyla ifade fırsatı bulan çocuk, böylece müzik yapmaktan ve müzik dersine katılmaktan mutlu olur.
Öğretmenin işini sevmesi:
Müziği çocuğa sevdirmekle görevli öğretmenin kendisi öncelikle yaptığı işi ve çocukları sevmelidir. Dersini severek yapan bir öğretmen ilk güdülemeyi başarmış demektir. Öğretmen müziğin ne kadar güzel bir şey olduğuna inandırıcı olmak istiyorsa önce kendisi buna inanmalıdır.Çocuklar, sevgiyi en çabuk fark etme özelliğindedirler. Öğretmenin sevdiği şeyi kendileri de sevme eğilimi gösterirler.Müziğin hayatı güzelleştirici, iyi ve yararlı bir şey olduğuna inanmak önemli bir güdülemedir.
Öğretmenin değişik çalgılarla derse girmesi, müzik atmosferi oluşturmada önemlidir.Bu çalgı ile “gözü kapalı dokunarak tanıma”, “nesi var” gibi oyunlar oynamak çocukları müzik ortamına çeker.Klâsik gitar, hem eşlik çalgısı hem solo çalgı olabilme özelliğiyle, müzik atmosferi oluşturmada ideal çalgıdır.
Müzik etkinliklerini sunma:
Müzik etkinliklerinin diğer öğrencilere, anne babalara ve başkalarına sunulması çok önemli bir güdülemedir.Ulusal gün ve bayramlar müzik öğretmenine bu anlamda sayısız fırsat verir.Çocuklar böyle günlere heyecanla hazırlanırlar, haftalar önceden başlayan provalarla becerilerini tekrar tekrar gözden geçirerek pekiştirirler. Yaşadıkları heyecan onları müzik dersini iple çekmeye götürürken, müziği yaşamın vazgeçilmez güzelliği olarak algılamaya başlarlar, müziği hayatları boyunca sürdürmek isterler.Araştırmalar göstermiştir ki, müziğin şu veya bu dalında meslek seçmiş olanlar, okul yıllarında koroda yer almış olanlardır.
Açık alanlarda sunulan müzik etkinlikleri her ne kadar gösterişli olsalar da, kapalı salonda yapılan etkinlikler kadar kalıcı sonuçlar yaratmazlar.Kapalı salonda, izleyici ile yüzyüze iletişimden kaynaklanan sihirli bir ortam oluşur.İzleyici, sessizce oturur, sakız bile çiğnemeden karşısında canlı müzik yapan çocukları hayranlıkla izler.Bu sırada karşılıklı pozitif enerji akışı gerçekleşir. İşte çocuğun yaşaması gereken, yaptığı müziğin beğeni gördüğünü hissettiği bu andır.Bu ortam, müzik sanatının sihirli ortamıdır; iyileştirici olan ve insanın ruhunu besleyen bu andır.
Salon kültürü ile müzik kültürünün birleştiği ortamlarda, sahnedeki insan kadar izleyici de yücelme duygusu yaşar. Öğretmenin bir görevi de öğrencisine bu duyguyu yaşatmaktır. Yücelme duygusu yaşayan bir çocuk, kendini ve yaşadığı toplumu daha ileriye götürmek için çaba göstermeye başlar.
Yükselmeyi ve ileri gitmeyi bir ülkü olarak benimseyecek çocuk, bunu ancak bu duyguyu yaşayarak kazanabilir. Kapalı salonlarda sunulan müzik etkinliklerinin bu nedenle paha biçilmez değeri vardır.
alıntı