Merhabalar Okul Öncesi Forum Resmi Web Sitesi 'Biz BÜYÜK Bir Aileyiz'

Foruma ücretsiz kayıt olarak mesaj gönderebilir, yeni konular oluşturabilir ve diğer üyeler ile etkileşim içine olabilirsiniz.

Masallar

Katılım
3 May 2006
Mesajlar
238
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
56
Pembe Petunya
Büyük Çınar Ağacı ve Pembe Petunya aynı ormanda yaşıyordu. Büyük Çınar Ağacı çok kibirliydi kendini ormanın en büyük ağacı olarak görür kimseleri düşünmezdi. Kendinden başka kimseyi sevmezdi. Pembe Petunya çınarın yanında yaşıyordu. Ama Çınar Ağacı onu hiç görmüyor ve duymuyordu. Bu Petunya? yı çok üzüyordu.
Gökyüzü kapkara bulutlarla kapanmıştı. O gün yağmur yağmaya başlamıştı? Pembe Petunya yapraklarını yağmura doğru uzattı.Üzerindeki büyük Çınar Ağacı yapraklarının ıslanmasını engelliyordu. Oysa Pembe Petunya su istiyordu. O da bütün bitkiler gibi suyla besleniyordu. Yaşlı Çınar Ağacı o kadar büyüktü ki kökleri toprağın altına öyle çok yayılmıştı ki bütün suyu kökleri ile topraktan alıyor ve Pembe Petunya hiç su bırakmıyordu.

Pembe Petunya:
- Yaşlı Çınar Ağacı! Yaşlı ve büyük ağaç! Ne olur bana da birazcık su ver. Topraktan köklerimle alamıyorum hepsini sen içmiş oluyorsun. Yaprakların o kadar büyük ki yağmurun üzerime yağmasını engelliyorsun. Gövden o kadar kalın ve güçlü ki güneşin yapraklarıma dokunmasına izin vermiyorsun.
dedi. Pembe Petunya o kadar çok üzülmüştü ki ? Başını önüne doğru yavaşça eğdi.
Pembe Petunya :
- Eğer topraktan su alamazsam beslenemem. Güneşi göremezsem güçlenemem. Ne olur bana yardım et Çınar Ağacı yoksa yok olup gideceğim. Burada solacağım. Bir daha nefes alamayacağım.
dedi. Çınar Ağacı Petunya ?yı duymuştu.
Büyük Çınar:
- Ben o kadar büyüğüm ki kıpırdayamam buradan. Sen git kendine başka bir yer bul.
dedi. Ama Pembe Petunya kımıldayamıyordu ki . kökleri toprağa sıkı sıkı tutunmuştu. Çınar bunu anlayamıyordu.

Petunya :
-Yapamıyorum Çınar Ağacı ne olur bana yardım et!

Çınar Ağacı bakmadı bile Pembe Petunya?ya . Petunya günden güne güzelliğini kaybetti.Herkesin hayranlıkla baktığı pembe yaprakları bir bir soldu. Bir gün dayanamadı ve boynunu büktü. Bir daha nefes almadı. Bütün orman buna üzülmüştü.Petunya? nın dökülmüş yapraklarına baktılar. Herkes çınar ağacına çok kızdı.
Çınar Ağacı hatasını anlamıştı. Fakat artık çok geçti. Zavallı Petunya?cık solmuştu. Çınar buna çok üzüldü. O böyle olmasını istememişti. Petunya ? ya kötü davrandığına çok pişman olmuştu.
Çınar Ağacı :
- Keşke bu kadar kibirli olmasaydım. Pembe Petunya? ya kötü davranmasaydım.
dedi. Yaptığı hatayı anlamıştı. Bütün ormana bir daha böyle yapmayacağına söz verdi.

Yazar: Şule TEPEBAŞ
Dikkatli Ol Yumoş!
Her zaman ki gibi güneş parlıyordu. Burcu yavaş yavaş gözlerini açtı ve parıl parıl parlayan güneşe doğru camdan baktı. Güneşli havaları çok seviyordu.
Yavaşça kalktı.Ellerini veyüzünü yıkamaya gitti. Annesi Ayşe Hanım sabah erkenden kalkmış ve Burcu?nun en çok sevdiği börekten pişirmişti.Kokusu tüm evi doldurmuştu.
Burcu kokuyu duyar duymaz sevinç çığlıkları atarak mutfağa doğru koştu.
Böreğinden bir parça aldı, küçük bir kaba birazda süt koydu ve koşarak kedisi Yumoş ?u aramaya başladı.
-Gel pisi pisi! Yumoş nerdesin?

O sırada Yumoş bahçede koşuşturuyordu. Yumoş Burcu?yu çok severdi. Beraber oyunlar oynarlardı. Burcu?nun yanından ayrılmayı hiç sevmezdi. Ama bugün bir şeyler değişikti. Yumoş Burcu?yu görmemişti bile.
Burcu :
- Yumoş! Bak sana neler getirdim. Haydi gel yemeklerini ye, dedi.
Ama Yumoş bunu duymamıştı sanki.Bahçenin içinde bir o köşeye bir bu
köşeye koşuşturuyordu bir şeyler yakalamaya çalışıyordu. Burcu birden Yumoş? un neyi kovaladığını neden böyle koşuşturduğunu anladı. Çok güzel rengarenk bir kelebek görmüştü Yumoş. Renkli renkli kanatlarıyla ne kadar da güzel uçuyordu. Kelebek Yumoş ?un da ilgisini çekmişti. Zavallı küçük kelebeği kovalayıp duruyordu.
Birden kelebek bahçedeki ağaçların en büyüğünün dalına
konuverdi. Yumoş? ta onu yakalamak için ağaca tırmanmaya başladı. Burcu bu olanlara çok şaşırmıştı. Yumoş? u dikkatlice izliyordu.
Burcu:
-Dikkatli ol Yumoş!
diye bağırdı. O sırada Yumoş kelebeğin konduğu dala kadar tırmanmıştı. Tam kelebeği yakalayacaktı ki ? Birden kelebek o rengarenk kanatlarını çırparak uçmaya başladı. Güzel kelebek kaybolmuştu. Ama Yumoş hala ağaçtaydı.

Burcu telaşlanmaya başlamıştı.
-Yumoş hadi aşağı gel beraber oynayalım, dedi.

Yumoş Burcu?yu görmüştü ona bakıyordu. Ama o kadar yukarıya tırmanmıştı ki bir türlü inemiyordu. Yumoş çok korkmuştu. Miyavlamaya başladı.

Burcu:
-Yumoş hadi gel! Diyordu.

Ama Yumoş sadece miyavlıyordu. Kımıldamadan duruyordu. Burcu koşarak eve gitti.
-Anneciğim!Anneciğim!Nerdesin?

Annesi mutfakta oturuyordu.
-Buradayım Burcu, mutfakta. Ne oldu? Neden bu kadar heyecanlısın?

Burcu:
-Anne Yumoş ağaçta kaldı. Haydi koş yardım et. Onu ağaçtan indirelim.

Koşarak bahçeye çıktılar. Yumoş hala orada duruyordu. Ayşe Hanım ağaca baktı ama ağaç çok yüksekti ve dalları kırılabilirdi. Ağaca tırmanamazlardı. Burcu ağlamaya başlamıştı.
-Anneciğim, ne olur Yumoş?u kurtar, dedi.
Ayşe Hanım hemen eve koştu. Telefonu aldı ve itfaiyeyi aradı. İtfaiye geldi ve Yumoş?u ağaçtan indirdiler. Burcu Yumoş?u kucağına alınca çok mutlu olmuştu. İtfaiyeci amcalara çok teşekkür etti.

Yazar: Şule TEPEBAŞ

Masal & Öykü :: Bembeyaz Pamuklar
    

Sabah olmuştu. Güneş doğmuş yeni bir gün başlamıştı. Işıl uyandı, şöyle bir çevresine baktı. Aaaa ! O da ne ! Her taraf bembeyaz olmuştu.
Sanki pamuklarla her yeri örtmüş gibilerdi. Gözlerine inanamıyordu. Bu kadar çok pamuk buraya nasıl gelmişti?
Hemen koştu. Annesi mutfakta oturuyordu. Heyecanla annesinin yanına gitti.
-Anneciğim koş bir bak dışarıya , dedi.

Annesi Işıl? ın yanına gitti, beraber oturup camdan dışarıyı seyretmeye başladılar. Gökyüzünden sürekli pamuklar iniyor ve her tarafı kaplıyordu. Işıl hala ne olduğunu anlayamamıştı.
Daha önce böyle bir olaya hiç rastlamamıştı.
Annesi :
-Ne kadar güzel değil mi yavrucuğum? Ne güzel kar yağıyor! dedi.

?Kar mı?? o da neydi. Işıl bir türlü anlayamıyordu. Bu beyazlığın adı ?Kar? mıydı?
Işıl :
-Kar mı? Oda ne demek anneciğim? diye sordu.

Annesi bu soruyu duyunca çok şaşırdı. Işıl ? a sarılarak gülmeye başladı. Işıl? ın karın ne olduğunu bilmediği hiç aklına gelmemişti. Işıl bu yüzden çok şaşırmıştı. Etrafa hayranlıkla bakıyordu.

Annesi Işıl ? a anlatmaya başladı.
-Yavrucuğum, kış mevsimi geldiği zaman hava çok soğur, bizler soğuktan üşümeye başlarız. Isınabilmek için sobalarımızı yakarız. Bizler nasıl üşüyorsak işte bulutlarda öyle üşümeye başlarlar ve soğuktan donarak kar tanelerini oluştururlar. Gökyüzünden aşağıya düşmeye başlarlar. Yavaş yavaş her yerin üstünü örterler. Ağaçları, evleri, arabaları, sokakları?. Renkleri pamuk gibi bembeyazdır. Bu yüzden her tarafı beyaz renk ile kaplarlar. Bak camdan gördün mü?
diye sordu annesi Işıl?a.

Işıl öğrendiklerine çok şaşırmıştı. Artık ?Kar? ın ne demek olduğunu biliyordu.
Annesi:
-Karlar , bahar gelip de havalar ısınmaya başlayınca erimeye ve su olmaya başlarlar. Sonra ortadan kaybolurlar, dedi.

Işıl şimdi her şeyi daha iyi anlıyordu.
-Anneciğim, dışarıya çıkalım mı? Karlara daha yakından bakmak istiyorum, dedi.

Annesi Işıl?ın isteğini kabul etti. Hep beraber üstlerine kalın kazaklarını ve montlarını giydiler. Atkılarını taktılar. Dışarıya çıktılar. Kardan adam yaptılar, kar topu oynadılar. Yağan arkın doyasıya tadını çıkardılar.
Işıl karı ve karla oynamayı çok sevmişti.

Yazar: Şule TEPEBAŞ

Masal & Öykü :: Canan ve Küçük

Hava çok güzeldi. Güneş pırıl pırıl parlıyordu. Kelebekler uçuşuyordu. Bahar gelmişti. Canan dışarıya çıkmak istiyordu. Berkay ile uzun zamandır oynayamamıştı. Bu güzel havayı kaçırmak istemiyordu.
Canan Annesine :
-Anneciğim Berkay? la oynamaya gidebilir miyim?
diye sordu.
Annesi :
-Elbette gidebilirsin fakat oynarken dikkatli olmalısınız,
dedi.
Canan koşarak bahçeye çıktı. Çok mutlu olmuştu. Koşarak Berkay ? ın yanına gitti ve beraber kovalamaca oynamaya başladılar. Koştular oynadılar? Güneşli havanın tadını çıkardılar. Berkay koşarken bir şey fark etti. Aaa ! Oda ne yanlarında küçük bir misafirleri daha vardı.Küçük yavru bir köpek onlarla beraber koşup duruyordu. Peşlerinden ayrılmıyordu.
Canan bu köpeği çok sevdi. Onunla oyunlar oynadı. Küçük köpekte onu çok sevmişti.
Canan Berkay?a :
-Ayyy!Ne şirin değil mi? Keşke ona ben bakabilsem. Eve götürsem ne güzel olurdu, dedi.
Berkay:
-Ama önce annene sormalısın, dedi.
Beraber Canan?ın evine gittiler.
Canan :
-Anneciğim! Şu köpeğe bakar mısın ne kadar sevimli değil mi? dedi.

Annesi Canan?ın yanındaki küçük köpeğe bakarak
-Evet kızım bende çok sevdim, dedi.
Canan bunu duyduğuna çok sevinmişti.
Canan :
-Peki ona biz bakabilir miyiz?Bizimle beraber kalabilir mi?
diye sordu annesine.
Annesi düşündü düşündü?
Annesi :
-Hımmmm! Bir köpeğe bakmak ve onunla ilgilenmek biraz zordur yavrucuğum. Ona bakabilecek misin? Onunla her zaman ilgilenebilecek misin?
diye sordu Canan?a.
Canan buna çok sevinmişti.
-Elbette anneciğim ona çok güzel bakacağım. Onunla hep ilgileneceğim ve onu çok seveceğim, dedi.
Berkay ? da buna çok sevinmişti.
Berkay:
-Bende ona yardım ederim! dedi.

Canan ?ın annesi küçük köpeği bir veterinere götürdü ve kontrollerini yaptırdı. Bütün aşılarını yaptırdılar. Köpekcik artık çok sağlıklı olmuştu. Artık Canan ve Berkay onunla rahatça oynayabileceklerdi.
Canan?ın annesi bahçeye köpek için bir kulübe yapmayı önerdi. Çocuklarda bunu sevinerek kabul ettiler. Hep beraber ona güzel bir kulübe yaptılar.
Canan :
-Köpeğimizin artık bir evi var yaşasın! dedi.
-Adı da KÜÇÜK olsun!
diye bağırdı.
Berkay ?da bunu sevinerek kabul etti. Küçük , Canan ve Berkay oyunlar oynamaya devam ettiler.

Yazar: Şule TEPEBAŞ

Masal & Öykü :: Benekli Tavuk

Yeni bir gün başlamıştı. Bütün çiftlik hayvanları horozun sesiyle uyandılar.
Horoz :
-Üüüüü?! Kalkın sabah oldu! dedi.
İnekler, koyunlar, tavuklar, atlar hepside uyandılar.
İnekler otlarını yemek için çayırlara gitmeye hazırlanıyorlardı. Atların samanları gelmişti. Koyunlarda çok acıkmışlardı.
Metin Amca sabah erkenden kalkmış tavukların yemlerini de koymuştu. Çiftlikteki bütün işleri Metin Amca yapıyordu. Hayvanları çok seviyordu. Hayvanlar da Metin Amca?yı çok seviyorlar onun söylediklerini yapıyorlardı.
Tavuklar yemlerini yediler. Horoz sabahtan kümese geldi.
Horoz:
-Haydi bayanlar!Hani nerede yumurtalar? dedi.

Tavuklardan bazıları bağırmaya başlamıştı.
-Gıt gıt gıdak yumurtam sıcak! İnanmazsan gelde bak!
diyorlardı. Horoz mutluluk içinde yumurtalara bakmaya başladı. Hemen hemen bütün tavuklar yumurtlamıştı. Sadece Benekli Tavuk ses çıkarmıyordu 3 gündür bir türlü yumurtlayamamıştı. Horoz buna çok sinirleniyordu.
Horoz :
-Benekli Tavuk hani senin yumurtan?
diye sordu. Benekli Tavuk çok üzülmüştü.
-Yapamıyorum Bay Horoz. Uğraşıyorum ama olmuyor, dedi.

Horoz sinirlenmişti. Bütün tavukların yumurtaları oluyordu. Artık Benekli? yi kümesten atmalı diye düşünüyordu. Benekli bunları biliyor ve daha çok üzülüyordu. Kendi kendine :
-Olmuyor yapamıyorum. Bay Horoz beni kümesten atacak. Ben ne yaparım evsiz?
diye düşünüyordu. Ogün hiç dışarıya çıkmadı. Arkadaşları üzülmeye başlamışlardı.
Benekli kümeste yumurtlamak için uğraşıyordu. Ama olmuyordu. Horoz tekrar geldi.
-Aman. Yumurtlamakta ne var? Sanki zormuş gibi yapamıyorsun , dedi.

Benekli artık kızmaya başlamıştı.
-Bay Horoz inanın kolay değil.Çok uğraşıyorum ama olmuyor, dedi.
Ama horoz birden :
-Üüüüü! Ben anlamam Benekli , yumurtlamazsan seni bu kümeste istemiyorum, dedi.
Benekli Tavuk çok kızmıştı Bay Horoza. Horoz hem onu dinlemiyor hem de üzüyordu. Onunla alay etmeye başlamıştı.
Benekli Tavuk :
-Madem yumurtlamak o kadar kolay bay horoz lütfen siz yapında görelim, dedi.
Benekli Tavuk o kadar sinirlenmişti ki birden ayağa kalktı.
Aaaa! Oda ne Benekli Tavuk sonunda yumurtlamıştı!
Benekli Tavuk:
-Gıt gıt gıdak! Yumurtam sıcak ! inanmazsan gel de bak!
dedi. Sonunda Bay Horoz?a yumurtasını gösterdi, tüylerini kabartarak,
-Sen yap da görelim , dedi.

Yazar: Şule TEPEBAŞ
 
Katılım
3 May 2006
Mesajlar
238
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
56
Sevgi Ağacı
Bir zamanlar, uçsuz bucaksız bir kum çölünün ortasında, yemyeşil yapraklarıyla dibine gölge ve serinlik veren bir ağaç varmış. Çölün kavurucu ve acımasız sıcağı, kumları kızdırır ama bu ağacın yeşil yapraklarını kurutamazmış. Kızgın güneş ne yaparsa yapsın, yapraklar hep yeşil ve parlak olurmuş. Güneşin sıcağından bunalıp kaçan tüm hayvanlar, bu ağacın gölgesinde dinlenir, esen rüzgarın tüylerini okşayışına kendilerini kaptırıp, uyuklarmışlar kaygısızca. Ağacın dalları arasına yuva yapmış olan kuşlar, yaprakların gölgesinde güneşten korunup, kanat çırparak daldan dala uçuşur, şarkılar söylermişler mutluluk içinde.
Çölün ortasında, kızgın kumlarla çevrili bu ağacın nasıl beslendiğini mi merak ediyorsunuz? Söyleyeyim: Sevgi ve mutlulukla beslenirmiş bu ağaç. Diğer ağaçlar gibi topraktaki suyu ve besinleri çölde bulamadığı için, sevgi ve mutluluktan sağlarmış gereksinimini. Bu ağacın sevgiden oluşan besini, diğer tüm ağaçlardan ayrı bir özellik katarmış ona. Yaprakları daha canlı, gölgesi daha serin, gövdesi daha güçlüymüş. Ona "Sevgi Ağacı" derlermiş.
Gölgesinde barınan havyanların sevgisi, dallarında ötüşen kuşların neşesi, ağacı sevindirirmiş. Bu uçsuz bucaksız çölde işe yaradığını anlayıp, daha çok sevgi ve mutluluk yaymak için yaşarmış. Güneş bile, o kavurucu sıcağını tüm çöle yayan, suyu buharlaştıran, toprağı kurutan acımasız güneş bile, ona sevgiyle eğilir, ışınlarını ağacın üstüne yansıtmamaya çalışırmış. Ağaç, dibindeki hayvanların sevgisi çoğaldıkça büyür, büyüdükçe dallarını açar, yapraklarını kabartır, daha çok gölge yapmaya çalışırmış. Rüzgar da onu pek severmiş. Çölde köşe bucak dolaşıp, kumları öfkeyle bir yerden ötekine savurup duran rüzgar bile, ağacın çevresine gelince yumuşar, gölgesinde uyuklayan hayvanları serinletmeye çalışırmış. Hafif hafif estikçe, ağaç da yapraklarını sallar, çöl sıcağını uzaklaştırırlarmış el birliğiyle.
Çöl ortasındaki Sevgi Ağacı, gölgesinde yaşayan hayvanların sevgi ve mutluluğuyla beslenip büyürken, gölgesindeki hayvanları da mutlulukla doyururmuş. Ağacın gölgesinde kediyle fare kucak kucağa uyurken, köpekler kedilerin tüylerini yalarmış. Ağacın gölgesi büyüdükçe, altında daha çok hayvan barınır olmuş. Ağacın yaprakları büyüdükçe kalp biçimini alıyor, sevgiyle çarpıyormuş "pıt, pıt" diye.
Bir gün, tüm havyanlar Sevgi Ağacı'nın gölgesinde mutluluk içinde yaşayıp giderken, uzaktan bir tilkinin kumlar üzerinde sürünerek ağaca doğru geldiğini görmüşler. Hepsi birden el etmişler tilkiye, "Çabuk yürüsün, ağacın gölgesine sığınsın" diye. Tilki tam ağaca yaklaşacağı sırada, sıcak çöl güneşi onun tüm gücünü emivermiş. Zavallı tilki, bitkin bir durumda kumlar üzerinde serilip kalmış boylu boyunca. Hemen üç küçük çöl faresi, kumların arasında yuvarlana yuvarlana, ölmek üzere olan tilkiye koşmuşlar. Kuyruğundan ve ayaklarından çekiştire çekiştire, ağacın gölgesine taşımışlar onu bin bir güçlükle.
Tilki kendinden geçmiş bir durumda, ağacın gölgesinde hareketsiz yatarken, tüm hayvanlar sevinç çığlıkları atmışlar: "Yaşasın tilkicik kurtuldu" diye. Hepsi de Sevgi Ağacı'nın gölgesinin tilkiyi iyi edeceğini, bitkin ve baygın yatan tilkinin bir süre sonra kendine geleceğini biliyorlarmış. Sevgi Ağacı, çevresindeki havyanların düşündüklerini doğrularcasına, kalp biçimindeki yapraklarını eğmiş tilkinin üzerine. Dallarını ve yapraklarını sallamış, serinletmiş sıcaktan bitkin düşen tilkiyi. Sonra rüzgar yardıma gelmiş. En yumuşak okşayışıyla serin serin üflemiş tüylerini. Diğer hayvanlar sevinç gösterisini sürdürmüşler, "Ağaç daha çok beslensin, tilkiyi kurtarsın" diye. Kuşlar cıvıl cıvıl ötüşmüşler, "Yapraklara renk gelsin, pıt pıt kalp gibi çarpsın" diye.
Sevgi ve mutluluk ilacını alan tilki, yavaş yavaş kendine gelmeye başlamış. Önce soluk almış derinden. Ciğerlerine sevgi ve mutluluğu çekmiş bir nefeste. Kanı ısınmış. Kuyruğunu sallamış mutlulukla. Ayaklarını oynatmış yavaşça. Kendine gelip gözlerini açınca, çevresinde oynaşan, mutluluk çığlıkları atan havyanlara bakmış gülümseyerek. Sevgi Ağacı onu iyileştirip, eski gücüne yeniden kavuşunca, kendine gelmiş ve birden ayağa kalkmış. Şöyle bir gerindikten sonra silkinmiş. Tüylerine yapışmış çöl kumlarını temizlemiş daha güzel görünmek ve rahatlamak için. Kumlardan arındıktan, Sevgi Ağacı'nın gölgesinde mutluluğu kana kana içip, kendine geldikten sonra, tüm hayvanlara teşekkür etmiş, yardımlarını esirgemeyip, kendisini hayata döndürdükleri için.
Ama tilki bu rahat durur mu? Hayvanların arasında dolaştıkça sinsi sinsi, birinden aldığını diğerine, bire bin yalan katıp, aktarmaya başlamış. Hayvancıklar eskisi gibi birbirlerini sevgiyle okşayacaklarına, birbirlerine hırlamaya başlamışlar. Dişlerini gösterip, bir diğerini kovalamışlar düşmanca. Onların birbirlerine kızıp hırlamaları tilkiyi pek sevindirmiş. Sinsice gülmüş: "Yaşasın, aralarındaki dostluğu yıktım" diye. Dosluk ve sevgi yıkılıp, hayvanlar birbirlerine düşünce, birlikteliklerinden doğan güçleri kalmayacak, tilki de bir yolunu bulup, tek tek tuzağa düşürüp yiyecekmiş havyanları. Kurgusunu sinsice uygularken düşünememiş Sevgi Ağacı'na zarar verdiğini. Havyanların birbirlerine olan sevgisi ve güveni azalınca, ağaç beslenemez olmuş. Önce yaprakları küçülmüş, mutluluk suyunu içemediği için. Sonra güneşin yakıcı ışınlarına engel olamamış. Küçülen yaprakların arasından sızan ışınlar, gölgesini azaltmış. Barış yok olmuş. Barışın yerini korku ve kuşku almış. Kuşlar dallar arasında kaçışıp durmuşlar, tilkinin tuzağından kurtulmak için. İçlerine bir korkudur girmiş. Korkan kuş ötebilir mi? Susmuşlar hepsi de. Sevgi olmayınca güçsüz kalan ağacın dalları zayıflamış, yaprakları dökülmüş süzülerek. Rüzgar da yardım edemez olmuş ağaca. Sıcak kumlar üflemiş gölgesine. Tüm hayvanlar, kum fırtınalarından korunmak için kovuklara sinmişler, birbirlerinden uzak. Kaçışan, kovalanan hayvanlar varmış ağacın tükenmek üzere olan gölgesinde...
Bu duygusal yıkımı gören üç küçük fare bir kenara çekilip, aralarında bir plan yapmışlar; Diğer hayvanlar görmeden, kimse ne yapmak istediklerini bilmeden, tilki duymadan. Bir gün tilki sıcakta uyuklarken miskin miskin, yanına yaklaşmışlar sessizce. Zayıflamış gölgeden sürükleyerek, kızgın çöl kumunun üzerine taşımışlar tilkiyi uyandırmadan. Sıcak çöl güneşi durur mu? Hemen atılmış tilkinin üzerine. Daha önce yarım kalan işini bitirmiş. Almış tilkinin tüm gücünü. Sıcak çöl güneşi tilkinin gücüyle doyarken, üç küçük fare, zayıflamış gölgenin altında duran diğer hayvanlara seslenmişler. Aralarındaki kavgaya son vermelerini, yoksa sevgi ağacının tümüyle güçsüz kalacağını, kendi sonlarının da tilkininkinden pek farklı olmayacağını anlatmışlar dilleri döndüğünce. Önce hayvanlar homurdanmış ve farelerin sözlerine kulak asmak istememişler, ama her an gücü tükenen Sevgi Ağacı'nın acı dolu yakarışları ve ağlayarak dökülen yapraklarını görünce çaresiz boyun eğmişler söylenenlere. Birbirlerine sarılıp özür dilemişler. Eskisi gibi barış, sevgi ve mutluluk içinde yaşamak istediklerini dile getirmişler ağlayarak. Utanç gözyaşları oluk oluk aktıkça, birbirlerine duydukları kini temizlemiş kalplerinden. Sonra, kıpır kıpır çarpıntılarla sevgi yeniden filizlenmiş. Çiçekler açmaya başlamış kalplerde. Gülmüşler olanlara, kurnaz tilkinin yaptıklarını düşünüp. Kuşlar da ötmeye başlamışlar mutluluğu müjdeleyerek. Aralarındaki sevgi yeniden yeşerince, Sevgi Ağacı da susadığı mutluluktan içmiş kana kana. Böylece Sevgi Ağacı yeniden canlanıp büyümeye başlamış. Hem de eskisinden daha güçlü ve daha görkemli olmuş...
-Yaşamları eski günleri aratmayıp daha da iyi olunca, tüm hayvanlar bir araya gelmişler. Bir tanecik Sevgi Ağacı'nı korumak istemişler. Onu her yere yaymak için kuşlar görevlendirilmiş. Kuşlar sevgi ağacının tohumlarını uçurup, her gittikleri yere dikeceklermiş. Böylece, Sevgi Ağacı bir yerde solup, yok olmaya yüz tutsa da, bir başka yerde büyümeye devam edebilecekmiş. Sevgi Ağacı'nı olası tehlikelerden uzak tutmak ve onu daha güvenle büyütmek için, görünmez yapmaya karar vermişler. Kuşlar, görünmeyen Sevgi Ağacı tohumlarını, dünyanın her yerine yaymışlar.
Zamanla her yerde Sevgi Ağaç'ları büyümüş, kocaman yaprakları, upuzun dallarıyla birbirlerini kucaklamışlar, "Tüm sevgiler ve mutluluklar birleşsin, birbirlerinin gücüne güç katsın" diye.

________________________________________
 
Katılım
29 Kas 2006
Mesajlar
962
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
40
Hocam hepsini okuyamadım ama kaydettim.Çok ama çok teşekkür ederim bize yardımlarınız için...
 
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
2
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
36
tesekkurler cok guzel masallar ama beslenme ıle ılgılı de olsaydı daha cok sevınırdım.
 
Katılım
15 Mar 2007
Mesajlar
4,219
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
50
çok teşekkürler arkadaşım resimleyebilirsek asetatlarla kullanmayı düşünüyoruz.resimleyemediklerimiz de dinlenme saatinde kullanılabilir.
 
Katılım
12 May 2007
Mesajlar
6
Tepki Skoru
0
Puanları
0
:thumbsup:Hocam cok tesekkur ederim , boyle bitkilerle ilgili bir hikaye ariyordum, odevim icin gerekliydi.Pembe Petunya tam benlik. Tekrar tesekkurler
 

Giriş yap

Okul Öncesi Forum TV

000
Gün
00
Saat
00
Dakika
00
Saniye
Canlı yayına kalan süre.

18 Yıldır Sizlerle

18 yıldır sizlerleyiz. Türkiye'nin ilk okul öncesi eğitim platformu
Üst