Merhabalar Okul Öncesi Forum Resmi Web Sitesi 'Biz BÜYÜK Bir Aileyiz'

Foruma ücretsiz kayıt olarak mesaj gönderebilir, yeni konular oluşturabilir ve diğer üyeler ile etkileşim içine olabilirsiniz.

İsimsiz meleğin hayattaki tek günü:(

Katılım
9 May 2006
Mesajlar
78
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
43
22 Nisan 2006
Güzin Abla yazısı

İsimsiz meleğin hayattaki tek günü


Yarın 23 Nisan, dünyanın en güzel bayramı. Ata’mızın bize kazandırdığı en önemli değerlerden biri; tüm dünya ülkelerince de benimsenen, çocukların bayramı.

Bu güzel günde çocukların önemini bir kez daha düşünmemiz gerektiğini hatırlatan, dokunaklı bir öykü sunuyorum sizlere. Gencecik bir okurum göndermiş. Üstelik duygularını çok da güzel dile getirmiş: "Benim dünya tatlısı beş kardeşim var. Allah herkesin çocuklarını ailelerine bağışlasın. Hayatta çocuk kadar masum ve insana huzur veren bir varlık var mıdır acaba? Bu yolladığım hikayeden çıkarılması gereken dersler var. Belki hamile olup da, çocuğunu terk etmek isteyenlere ders olur. Lütfen iki dakikalık zevk uğruna o meleklerin hayatlarını mahvetmeyelim. Artık bilinçlenelim, istenmeyen hamileliklerden korunmayı öğrenelim. Hayata o meleklerin gözüyle bakmak dileğiyle..."

RUMUZ: İst-Nesrin-22

Gözlerini açmak için büyük mücadele vermesine rağmen henüz açamıyordu. Nerede olduğunu görmek istiyordu. Vücudu yeni şekillenmiş, artık bir bebeğe benzemeye başlamıştı. O, dünyaya gelmeye hazırlanan, annesinin karnında mutlu, büyüyen bir cenindi.

Bir kızdı ve isminin ne olacağını çok merak ediyordu. Arada bir ellerini hareket ettiriyor, bacaklarıyla neler yapabileceğini tahmin etmeye çalışıyordu. Kimi zaman sesler duyuyor, kulak kabartıp, anlayamadığı sesleri dinliyordu. Acaba nasıl bir yerdeydi? Gözlerini bir açabilseydi görebilecekti.

Yavaş yavaş sıkılmaya başlıyordu bulunduğu yerden. Henüz ismi konmamış minik kız bir an önce dışarı çıkmak istiyordu. O seslerin sahibini, annesini ah bir görebilseydi ... Bazen annesinin üzerinde gezinen elini fark ediyordu. O anda heyecanlanıyor, kalbi küt küt atıyordu. Farklı bir şeyler hissediyordu; sanki bir tutku, sanki değişik duyguların karışımı vardı annesinde.

*

İşte zamanı gelmişti. Sonunda fazla sıkıcı olan bu mekandan kurtuluyordu. Artık annesine kavuşabilecek, gözlerini açabilecek ve onu görebilecekti. Feryatlar eşliğinde bulunduğu yerden ilerledi. Sert iki el onu tutup hızla çekti. Annesi öylesine bağırıyordu ki, kulakları acıdı. Ne olduğunu bile anlayamadan soğuk bir yere çıkmıştı. Sert eller hızla poposuna vurup, onu salladı. Halen gözlerini açamamıştı, sadece bağıran annesini ve bir kadının nasırlı ellerini hissedebiliyordu. Daha fazla dayanamayıp o da kendince "Anne ağlama... Lütfen ağlama..." diye bağırmaya başladı.

Üşümüş ve dinlenmiş bir halde kendine geldi. Kollarını ve ayaklarını oynatamıyordu. Anlayamadığı bir şeye onu sımsıkı sarmışlardı. Aniden iki el onu aldı ve yumuşacık bir kucağa yerleştirdi. Yüreği yine küt küt atmaya başlamıştı. Bir zamanlar sadece hissedebildiği o sevgi dolu, tutkulu eller onu sarıp sarmalamıştı. Bu kişinin annesi olduğunu çok iyi biliyordu. Onu mutlaka görmeliydi . Yavaşça göz kapaklarını kaldırmaya çalıştı. Koyu lacivert gözleri azıcık açılmıştı. Sislerin çekilmesinden sonra hayal meyal annesini gördü. Dünyanın en güzel yüzüydü bu. Yaşlı gözlerle kendisine bakıyordu. "Acaba annem neden ağlıyor" diye düşündü. Herhalde geldiğine çok sevinmiş olmalıydı. Soğuk nedeniyle, annesinin göğüslerine başını yasladı. Annesi yavaş ve şefkat dolu hareketlerle minik bebeğinin ağzına memesini verdi. Sonra uyumasını bekledi .

*

Sırtının buz kestiğini hissederek uyandı isimsiz minik bebek . Üşüyor ve titriyordu. Fakat hálá annesinin kollarındaydı. Onun göğsüne sığındı iyice. Annesi bu soğukta nereye gidiyordu acaba? Bir beşikte sallanırcasına, annesinin kucağında ilerlemeye devam etti. Çok uykusu vardı, eğer soğuk canını yakmasaydı , bu şefkat dolu sıcak kollarda hemen uyuyabilirdi. Asla buradan ayrılmayacağım, diye düşündü. Böylesine sevgi dolu sıcacık yerden kim ayrılmak isterdi ki . Öylesine sevmişti ki annesini; konuşmayı öğrendiğinde ilk onun adını söyleyecekti. Zaten şimdiye kadar görmediğine göre, babası ortalıkta yoktu . Ya da bebeğini hiç merak etmemişti.

Annesi birden durdu. İsimsiz bebek gözlerini açıp etrafa baktı. Ama her yer karanlık olduğundan hiçbir şey göremedi. Neden durduk, diye düşünürken, yüzüne garip duygularla dans etmiş, ılık ve tuzlu bir damla düştü. Annesinin, gözlerinden minik bebeğin yanağına damlalar iniyordu. Annesi neden ağlıyordu? Gözlerini kapattı. Göğsüne bir kağıt parçası sıkıştırıldı. Yanaklarında annesinin dudaklarını hissetti. Soğuktan çatlamış olmasına rağmen, tutku ve sevgi kokan dudaklar, isimsiz minik kızın yanaklarından yumuşacık öptü. Bu öpücüğü asla unutmayacaktı. Yaşadığı günlerde hissettiği en güzel duyguydu bu. Usulca yere bırakıldığını fark etti." Hayır, hayır anne, bırakma beni " diye haykırmaya başladı. Sıcacık ve sevgi dolu kucaktan, soğuk ve sert mermer bir zemine konmuştu. Hálá haykırıyordu. Annesinden ayrılmak istemiyordu, üstelik çok üşüyordu. Annesi arkasını döndü, birkaç adım attı. "Anne, ne olur gitme, anneciğim lütfen beni bırakma" diye son gücüyle haykırdı.

Annesi durakladı. Geri döndü. İsimsiz bebek sustu. Gelip onu tekrar kollarına almasını bekledi. Fakat annesi gelmedi, arkasını dönüp, hızla uzaklaşarak, gecenin, soğuğun ve merhametsizliğin karanlığında kayboldu.

Ne kadar ağlayıp haykırdığını bilmiyordu. Tek hissettiği soğuktu. İliklerine kadar üşüyor; bir taraftan da belki gelir diye, annesini çağırıyordu. Hareket etmeye çalıştı, kalkıp annesinin arkasından koşmalıydı. Fakat kollarını ve ayaklarını sıkıca bağlayan beyaz bezden dolayı hareket edemiyordu. Hareket etse bile koşmayı bilmiyordu ki . Soğuğun etkisiyle ayaklarını hissetmemeye başladı. Çırpınmaya çalışan kolları da yavaş yavaş kayboluyordu. "Anneee..." diye tekrar haykırdı. "Anne ciğim neden beni bırakıp gittin, bak sensiz yok oluyorum... Anneciğim lütfen gel, beni al..."

Gecenin ilerleyen saatlerinde haykırmalarına sadece sokak köpekleri yanıt veriyordu. "Ayaklarım, kollarım ve göğsüm neden kayboldu" diye düşündü. Annesi onu bıraktığı için yavaş yavaş kayboluyordu. Neden buraya bırakılmış, neden terk edilmişti? Henüz ismi bile konmadan, ne günah işlemişti ki, böyle bir cezaya çarptırılmıştı?

*

İsimsiz minik kız bebeğinin bırakıldığı cami avlusunda, sabah ezanı yankılanmaya başladı. Bir bebeğin annesine "Geri dön anne" çığlıklarının yürek parçalayıcı serenadı, Allah-ü Ekber seslerine karıştı. Martılar, sokak köpekleri, bu sahneye dayanamamış, var güçleriyle bağırıyorlardı. Minik bebeğin iki damla aktı gözlerinden. Biri gözpınarının hemen yanında, diğeri ise yanağında donmuş kalmıştı. Gözlerini son kez kapattı. Bir daha görmek istemiyordu onu terk eden bu dünyayı. Ezanla beraber, miniğin sesi de kesildi. Bir mum alevi gibi yavaşça sönmüştü. O artık, ruhları boğan kapkara merhametsizliklere lanet eden, vicdansızlığa tutsak edilmiş bir melekti.
 
Katılım
8 Eyl 2006
Mesajlar
9,422
Tepki Skoru
1
Puanları
0
Yaş
39
Minik bebeğin iki damla aktı gözlerinden. Biri gözpınarının hemen yanında, diğeri ise yanağında donmuş kalmıştı. Gözlerini son kez kapattı.
Teşekkürler...Çok güzell...
 
Katılım
11 Kas 2006
Mesajlar
33
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
35
İnşALLAH okunması gereken kişilerin ellerine ulaşır bu yazı. Bizle paylaştığın için çok saol ALLAH razı olsun.
 
Katılım
17 Ocak 2007
Mesajlar
2,502
Tepki Skoru
1
Puanları
0
Yaş
47
bir çocuk, bu dünyada verilen en güzel ve en değerli hediyedir. Ve onlara verilen yaşama hakkını, biz hangi hakla ellerinden alabiliriz? HAYY VE KAYYUM OLAN ALLAH'TIR.
ÇOK DUYGULANDIM. PAYLAŞTIĞIN İÇİN, TEŞEKKÜR EDERİM.
 

Giriş yap

Okul Öncesi Forum TV

000
Gün
00
Saat
00
Dakika
00
Saniye
Canlı yayına kalan süre.

18 Yıldır Sizlerle

18 yıldır sizlerleyiz. Türkiye'nin ilk okul öncesi eğitim platformu
Üst