"Her Şey Benim. Hiçbir Şeyimi Paylaşmam"
Hiç bir şeyini paylaşmaz. 1-4 yaş döneminde dünyanın merkezi kendisidir. Başkalarının duygu ve düşüncelerine, hatta bu dünyada başkalarının varlığına bile yer yoktur. Başkaları için kendi davranışlarını değiştirmez. Ondan böyle bir şey beklemeyin.
"Ne yaptıysam abisi çalışırken top oynamasına engel olamadım."
Böyle davrandığı için ne sizi dinlemeyen yaramaz bir çocuk, ne de abisini rahatsız eden hain ve kıskanç biridir o. Ya da ileride öyle biri olacaktır. O, sadece kendinden başkalarını fark edemiyor. Yaşı gereği bencillik dönemi yaşıyor. Siz de bir zamanlar yaşadınız. Yaşatılmadı iseniz o başkalarının suçu. Ümit ederiz, şimdi bu iyi yaşanmamış döneminize ait çekingen ve ürkek bir kişiliğiniz yoktur.
Abi rahat ders çalışsın diye, onun yaşı gereği gösterdiği bencil davranışına engel olmayın. Bu arada abinin ders çalışmasına da olanak sağlayın. Her ikisini birden yapabilmek için çözümler üretin.
'Dur! Oynama! Yoksa şöyle yaparım! Akşama babana söylerim' ya da 'Yapmazsan sana şeker alırımlar fayda etmez. Dövseniz de olmaz. Siz en iyisi ona, bencilliğine sessizce devam edeceği, ilgisini çekecek başka bir uğraş bulun.
Bu dönemde hiçbir şeyini başkaları ile paylaşmamak kendini fark ettirmenin bir diğer belirtisidir. Eşyalarını paylaştırmaya çalıştırmak hatadır. Sahiplenme arzusu yeterince doyurulmalıdır.
Evimizin her gün bir parçasını 3 yaşındaki kızıma verirdim. "Canım, bugün evimizin bacası senin olsun. Tamam mı? Senin olsun! Sakın kimseye verme!" diye de 'benim' duygusunu doyuma ulaştırmak için teyit ederdim. Bir gün kırık klozet kapağımıza bir yenisini alıp eve gelmiştim. Kızım her zamanki gibi beni kapıda karşıladı. "Yavrum, al bu klozet kapağı senin olsun." dedim. Klozet kapağına sarıldı, "Harika! Artık kakam gelince kapağımla tuvalete gider, kakam bitince kapağımı yine odama götürürüm." Diyerek odasına yöneldi.
Sözün özü, paylaşmıyor olması bu dönemin özelliğidir. Bu, ileride paylaşmayı bilmeyen biri olacak anlamında değildir. Çünkü paylaşmayıp "bu benim" demek kimlik ve varlık ifadesidir. 'Kuru ekmeğini arkadaşıyla paylaşır' anlamında bir paylaşma değildir bu.
Nedense, her şeyimizi paylaştığımızla övünürüz, hecelere ayrı birer ahenk katarak "Yavrum, sen şimdi oyuncağını ver arkadaşına, ben sana yenisini alırım." deriz. Diğer çocuğun annesinin gözleri ile takip edildiğimizi anlamaya çalışan kaçamak bakışlarla da etrafı süzeriz.
Ya da, bir oyuncak için çekiştirmeceli kavgaya tutuşmuş, iki çocuğumuzu ayırmaya çalışırız. Burada mutlaka yaş farkını öne süreriz. Böylece çocuklarımız arasında bir de kıyaslama hatası yapmış oluruz. Hâlbuki biz karışmazsak, onlar paylaşma konusunda en uygun çözümü bulacaklardır. Üstelik kimlik ve kişilik İfadelerini güçlendireceklerdir. Alt tarafı ikisinden biri ağlayacaktır. Birbirlerini bıçaklayacak değildirler ya.
Sahiplenme Duygusu Gelişmezse Kıskanç, Kıskançlıktan Kurtulamazsa, Korkuları Olur. Korkularını Kullanarak Sizi Kullanır.
Sahiplenme arzusu yeterince doyurulmadığı takdirde, kazanma adına kıskançlık yarışına girer. Kıskançlık duygusu tatmin edilmesi güç bir duygudur. Onun yarışı kaybetme üzüntüsünü zor önlersiniz. Bu sefer korku fantezileri ile sizin ilginizi çekmeye çalışır. Korku fantezileri ile mücadele etmeniz çok daha zordur. Korku fantezileri ile 'falancadan korktuğum için, kıskançlık yarışını kaybettim.' duygusu yaşar. Siz bunu fark edemez ve
"Zavallı yavrum köpeklerden pek korkar." Sanırsınız. Onu korumaya yönelirsiniz. Sizin ilginizi sonunda çekebilmiştir. Artık bu durumu sıklıkla kullanmaya başlar. Sizin bu acıma duygunuz geleceğin sizi ve başkalarını kullanmanın yollarını arayan pısırık bir kişiliğine imza atar.
Bu arada eve bir kardeş geldi belki de. Ya kardeş ebeveynin sevgisini alırsa! Bu korkuyla çevreye güvenemez. 'Sen yanılıyorsun. Ben seni de çok seviyorum' lar onun için 'hikâyedir'. Onun yerine; iki elmayı, iki kardeşe, birer birer vermek yerine, ortadan ikiye keserek, her bir elmadan birer yarımşar verseniz. Ve verirken deseniz ki , “ Elmaların biri diğerinden lezzetli ise her ikinizin de o lezzeti tatmanız için ikiye böldüm” Hatta hiçbir şey demeseniz bile “ Ben sizi asla birbirinizden ayıramıyorum. İçimdeki sevginiz de böyle.” Demekten çok daha inandırıcı olursunuz. İnandırıcılığınız sözlerinizden değil, ikiye keserek somutlaştırdığınız elmadan kaynaklanır.
Bu konuda başarılı olmazsanız, çocuk çeşitli objelere karşı korkular geliştirir. Falanca şeyden korkmaktadır onun için diğer kardeşe yenik düşmüştür. Bu onun için savaşı kaybettim dememek için uydurduğu savunma mekanizmasıdır. Annesi korku nedeniyle senin ilgini kardeşine kaptırmıştır. Yoksa kardeşi ondan daha iyi, güzel, tatlı olduğu için değil. Hem korkunca annesinde bir vicdani sömürü oluşturup ilgiyi de kendi üstüne çekebilmektedir.
Doç.Dr. Sabiha Paktuna Keskin
Pediatrist, Pediatrik Nörolog
Hiç bir şeyini paylaşmaz. 1-4 yaş döneminde dünyanın merkezi kendisidir. Başkalarının duygu ve düşüncelerine, hatta bu dünyada başkalarının varlığına bile yer yoktur. Başkaları için kendi davranışlarını değiştirmez. Ondan böyle bir şey beklemeyin.
"Ne yaptıysam abisi çalışırken top oynamasına engel olamadım."
Böyle davrandığı için ne sizi dinlemeyen yaramaz bir çocuk, ne de abisini rahatsız eden hain ve kıskanç biridir o. Ya da ileride öyle biri olacaktır. O, sadece kendinden başkalarını fark edemiyor. Yaşı gereği bencillik dönemi yaşıyor. Siz de bir zamanlar yaşadınız. Yaşatılmadı iseniz o başkalarının suçu. Ümit ederiz, şimdi bu iyi yaşanmamış döneminize ait çekingen ve ürkek bir kişiliğiniz yoktur.
Abi rahat ders çalışsın diye, onun yaşı gereği gösterdiği bencil davranışına engel olmayın. Bu arada abinin ders çalışmasına da olanak sağlayın. Her ikisini birden yapabilmek için çözümler üretin.
'Dur! Oynama! Yoksa şöyle yaparım! Akşama babana söylerim' ya da 'Yapmazsan sana şeker alırımlar fayda etmez. Dövseniz de olmaz. Siz en iyisi ona, bencilliğine sessizce devam edeceği, ilgisini çekecek başka bir uğraş bulun.
Bu dönemde hiçbir şeyini başkaları ile paylaşmamak kendini fark ettirmenin bir diğer belirtisidir. Eşyalarını paylaştırmaya çalıştırmak hatadır. Sahiplenme arzusu yeterince doyurulmalıdır.
Evimizin her gün bir parçasını 3 yaşındaki kızıma verirdim. "Canım, bugün evimizin bacası senin olsun. Tamam mı? Senin olsun! Sakın kimseye verme!" diye de 'benim' duygusunu doyuma ulaştırmak için teyit ederdim. Bir gün kırık klozet kapağımıza bir yenisini alıp eve gelmiştim. Kızım her zamanki gibi beni kapıda karşıladı. "Yavrum, al bu klozet kapağı senin olsun." dedim. Klozet kapağına sarıldı, "Harika! Artık kakam gelince kapağımla tuvalete gider, kakam bitince kapağımı yine odama götürürüm." Diyerek odasına yöneldi.
Sözün özü, paylaşmıyor olması bu dönemin özelliğidir. Bu, ileride paylaşmayı bilmeyen biri olacak anlamında değildir. Çünkü paylaşmayıp "bu benim" demek kimlik ve varlık ifadesidir. 'Kuru ekmeğini arkadaşıyla paylaşır' anlamında bir paylaşma değildir bu.
Nedense, her şeyimizi paylaştığımızla övünürüz, hecelere ayrı birer ahenk katarak "Yavrum, sen şimdi oyuncağını ver arkadaşına, ben sana yenisini alırım." deriz. Diğer çocuğun annesinin gözleri ile takip edildiğimizi anlamaya çalışan kaçamak bakışlarla da etrafı süzeriz.
Ya da, bir oyuncak için çekiştirmeceli kavgaya tutuşmuş, iki çocuğumuzu ayırmaya çalışırız. Burada mutlaka yaş farkını öne süreriz. Böylece çocuklarımız arasında bir de kıyaslama hatası yapmış oluruz. Hâlbuki biz karışmazsak, onlar paylaşma konusunda en uygun çözümü bulacaklardır. Üstelik kimlik ve kişilik İfadelerini güçlendireceklerdir. Alt tarafı ikisinden biri ağlayacaktır. Birbirlerini bıçaklayacak değildirler ya.
Sahiplenme Duygusu Gelişmezse Kıskanç, Kıskançlıktan Kurtulamazsa, Korkuları Olur. Korkularını Kullanarak Sizi Kullanır.
Sahiplenme arzusu yeterince doyurulmadığı takdirde, kazanma adına kıskançlık yarışına girer. Kıskançlık duygusu tatmin edilmesi güç bir duygudur. Onun yarışı kaybetme üzüntüsünü zor önlersiniz. Bu sefer korku fantezileri ile sizin ilginizi çekmeye çalışır. Korku fantezileri ile mücadele etmeniz çok daha zordur. Korku fantezileri ile 'falancadan korktuğum için, kıskançlık yarışını kaybettim.' duygusu yaşar. Siz bunu fark edemez ve
"Zavallı yavrum köpeklerden pek korkar." Sanırsınız. Onu korumaya yönelirsiniz. Sizin ilginizi sonunda çekebilmiştir. Artık bu durumu sıklıkla kullanmaya başlar. Sizin bu acıma duygunuz geleceğin sizi ve başkalarını kullanmanın yollarını arayan pısırık bir kişiliğine imza atar.
Bu arada eve bir kardeş geldi belki de. Ya kardeş ebeveynin sevgisini alırsa! Bu korkuyla çevreye güvenemez. 'Sen yanılıyorsun. Ben seni de çok seviyorum' lar onun için 'hikâyedir'. Onun yerine; iki elmayı, iki kardeşe, birer birer vermek yerine, ortadan ikiye keserek, her bir elmadan birer yarımşar verseniz. Ve verirken deseniz ki , “ Elmaların biri diğerinden lezzetli ise her ikinizin de o lezzeti tatmanız için ikiye böldüm” Hatta hiçbir şey demeseniz bile “ Ben sizi asla birbirinizden ayıramıyorum. İçimdeki sevginiz de böyle.” Demekten çok daha inandırıcı olursunuz. İnandırıcılığınız sözlerinizden değil, ikiye keserek somutlaştırdığınız elmadan kaynaklanır.
Bu konuda başarılı olmazsanız, çocuk çeşitli objelere karşı korkular geliştirir. Falanca şeyden korkmaktadır onun için diğer kardeşe yenik düşmüştür. Bu onun için savaşı kaybettim dememek için uydurduğu savunma mekanizmasıdır. Annesi korku nedeniyle senin ilgini kardeşine kaptırmıştır. Yoksa kardeşi ondan daha iyi, güzel, tatlı olduğu için değil. Hem korkunca annesinde bir vicdani sömürü oluşturup ilgiyi de kendi üstüne çekebilmektedir.
Doç.Dr. Sabiha Paktuna Keskin
Pediatrist, Pediatrik Nörolog