Merhabalar Okul Öncesi Forum Resmi Web Sitesi 'Biz BÜYÜK Bir Aileyiz'

Foruma ücretsiz kayıt olarak mesaj gönderebilir, yeni konular oluşturabilir ve diğer üyeler ile etkileşim içine olabilirsiniz.

Gelişim alanları ( Gülten aslan)

Katılım
20 Ara 2009
Mesajlar
3
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
37
PSİKO - MOTOR GELİŞİM NEDİR?
3 - 4 YAŞ GRUBU PSİKOMOTOR GELİŞİM
Küçük Kas Gelişimi
· Baş ve işaret parmağımı kullanarak küçük nesneleri toplayabilirim.
· 8 adet düğmeyi delikli bir kutuya atabilirim.
· 8 adet küple kule yapabilirim.
· 6 adet silindir şeklindeki çubukları oyuklarına yerleştirebilirim
· 4-5 adet boncuğu bir ipe yerleştirebilirim.
· Modele bakarak üç blokla k Page Rankingü yapabilirim.
· Yardımsız kalem tutabilirim.
· Gösterildiğinde dikey ve yatay çizgileri taklit edebilirim.
· Daire içinde gözleri, ağzı ve burnu olan bir yüz resmi çizebilirim.
· Bir şeklin sınırlarını taşırmadan boyayabilirim.
· Makası düz olarak tutabilir ve yardımla makas kullanabilirim.
· Yapıştırıcı kullanarak bir şekli kâğıda yapıştırabilirim.
· Patates vs. gibi baskı çalışmaları yapabilirim.
· Yoğurma maddelerini kullanarak değişik şekiller oluşturabilirim.
· Bir kâğıdı ikiye katlayabilirim.
· Sıvıları bir kaptan diğer bir kaba boşaltabilirim.
Büyük Kas Gelişimi
· Oyun oynarken çömelebilirim.
· Tek ayağımın üzerinde beş saniye durabilirim.
· Parmak uçlarıma basarak ileri doğru bir metre yürüyebilirim.
· Tek ayağımla sıçrama hareketi yapabilirim
· Çift ayakla dört kez öne doğru sıçrayabilirim.
· Merdivenlerden inip çıkabilirim.
· Yardımsız kaydıraktan kayabilirim.
· Salıncakta sallanabilirim
· Bir bardak suyu dökmeden taşıyabilirim
· Orta büyüklükte bir topu atabilir, yere vurarak sıçratabilir, kollarımla yakalayabilirim.
· Yardımsız üç tekerlekli bisiklete binebilirim.
· Öne doğru takla atabilirim.
· Yerde sürünerek ileri doğru gidebilirim.

4-5 YAŞ GRUBU PSİKOMOTOR GELİŞİM
Küçük Kas Gelişimi
. Tek gözüm kapalı iken yerdeki küçük nesneleri toplayabilirim.
· On küple kule yapabilirim.
· Beş adet blok' u tren şeklinde dizebilirim.
· Model gösterildiğinde kare, artı, çarpı, üçgen, V, T, H, D şekillerini çizebilirim.
· Üç kısımlı adam resmi ve basit bir ev resmi çizebilirim.
· Sinirleri belli bir yol üzerinde soldan sağa, yukardan aşağıya, sağdan sola doğru elimi kaldırmadan çizgi çizebilirim.
· 1'den 5'e kadar olan sayıları kopya edebilirim.
· Ufak bir makasla sekil kesebilir ve başka bir kâğıtta bulunan ayni şeklin üzerine yapıştırabilirim.
· Model gösterildiğinde bir kâğıdı üç kere katlayabilirim.
Büyük Kas Gelişimi
· Tek ayağımın üstünde durabilirim.
· Bir denge tahtası üzerinde yürüyebilirim.
· Parmak ucuma basarak koşabilirim.
· Tek ayağımla sıçrama hareketi yapabilirim
· Yardımsız on basamağı ayak değiştirerek çıkabilir ve inebilirim.
· Atılan küçük bir topu dirseklerimi kullanarak tutabilirim.
· Müzikli halka oyunları oynayabilirim.
· Üç tekerlekli bisiklete binebilirim.
· Müziğe göre hareket edebilirim.
· Hareket halinde büyük bir topu ayağım ile durdurabilirim.
5 - 6 YAŞ GRUBU PSİKOMOTOR GELİŞİM
Küçük Kas Gelişimi
. Model olunduğunda ayakkabı bağcığına düğüm atabilirim
· Anahtarla kapı kilidini açabilirim
· Nokta nokta verilendir resmin noktalarını birleştirebilirim
· 6 kısımlı bir adam resmi çizebilirim ve eksik çizilmiş bir adam resmini tamamlayabilirim
· Söylendiğinde yatay, dikey, artı, çarpı, daire, üçgen, kare, dikdörtgen şekillerini çizebilirim
· 1'den 10'a kadar olan sayıları kopya edebilirim
· Labirent bulmacaları tamamlayabildim
· Bir kâğıdı dörde katlayabilirim
· Gösterildiğinde bir kareyi üçgen şeklinde katlayabilirim
· Bir kavanozun kapağını açıp kapayabilirim
· Tahta çekiç ile tahtaya çivi çakabilirim
Büyük Kas Gelişimi
. Tek ayağımın üzerinde 10 saniye durabilirim
· Sözel yönlendirmelere göre değişik hizalarda ve yönlerde yürüyebilirim
· Öne doğru taklalar atabilirim
· Beş kez üst üste eğilerek dizimi büküp kaldırabilirim
· Ayaklarım tutulduğunda ellerimin üstünde yürüyebilirim
· Tek ayağımın üstünde sıçrama hareketi yapabilirim
· Kendime doğru atılan topu tutabilirim
· Müzikli dairesel oyunlar oynayabilirim
· Koşarken yerdeki nesneleri toplayabilirim
· Zıplayan topu yakalayabilirim
· Her iki elimle de bir nesneyi veya bir eli, kuvvetle sıkabilirim
· Parmak uçlarıma basarak iki metre kadar koşabilirim
DİL GELİŞİMİ
Çocuklar çevrelerindeki sesleri, konuşmaları dinleyerek dili ve konuşmayı öğrenirler. Dolayısıysa doğduğu andan itibaren dili edinmeye başlamaktadırlar. Doğumdaki ilk ağlama konuşmanın başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bebeğin doğduğu andan itibaren çıkartabildiği tek ses ağlamadır. Bu ses, konuşmayı edininceye dek onun can simididir.
Acıktığını, uykusunun geldiğini, altının ıslandığını, yorulduğunu söylemek için bu sesi kullanacaktır. Giderek hiçbir yetişkinin bu sese kayıtsız kalamayacağını ve ağlamanın tonunu, şiddetini değiştirerek farklı şeyler elde edebileceğini öğrenir. Zamanla ağlama dışında başka sesler de çıkarabildiğini keşfeder, seslerle oynamaya başlar. Bu sırada anne-baba sözcüklerini duymak için tetikte bekleyen ebeveynler bebeğin bu denemelerinin gerçek sözcükler olduğunu düşünerek sevinç gösterilerinde bulunurlar. Bebekler bu tepkiden hoşnut kalır ve seslerle oynamaya devam ederler. Bebekler, seslere karşı çok duyarlıdırlar. Araştırmalar, bir haftalık bebeğin anne sesini diğer kadın seslerinden ayırabildiğini ve diğer seslere tercih ettiğini ortaya koymuştur. Giderek yetişkinin ses tonundaki değişiklikleri (kızgın-neşeli) ayırt etmeye başlarlar. Ebeveynler, çoğu zaman farkında olmadan bebeklerinin dil ve konuşma gelişimlerini desteklemektedirler. Bu doğal bir süreçtir. Aslında çok çeşitli sesler çıkarabilme yetisiyle doğan bebekler, giderek sadece çevrelerinde kullanılan sesleri taklit etmeye başlar, yetişkinlerin tepkisiz kaldığı diğer sesleri kullanmazlar. Seslerden hecelere, sözcüklere ve cümle yapılarına doğru hızlı bir gelişme olur.


Dil gelişimi sadece sözcüklerin öğrenilmesini değil aynı zamanda sözcük ve cümlelerin yapısına ilişkin kurallarını öğrenmeyi de kapsar. Örneğin; çoğul yapma sözcük üretme cümlenin öğelerini yerinde kullanma vb. gibi. Ancak bu dönemdeki çocuklar öğrendiği kuralları kullanırken bazen yanlış genellemeler yapabilirler. Örneğin; “ci” eki ile meslek adı türetilmektedir. Ayakkabı–ayakkabıcı lokanta-lokantacı gibi türetmeler doğru iken çocuklar aşırı genellemeler yaparak “manav” “kuaför””bakkal” “şoför” sözcüklerini de “ci” takısını takarak “manavcı””kuaförcü” vb.



Beş yaşındaki çocuklar artık fikirlerini düzgün bir şeklide uzun cümlelerle ifade edebilmektedirler. Ayrıca bu yaşlardaki çocuklar dilin kuralları ve sözcüklerle oynayarak komik cümleler ve sözcükler üretmekten çok hoşlanırlar.



Beş yaşındaki çocuklar artık fikirlerini düzgün bir şekilde uzun cümlelerle ifade edebilmektedirler. Ayrıca bu yaşlarda çocuklar dilin kuralları ve sözcüklerle oynayarak komik cümleler ve sözcükler üretmekten çok hoşlanırlar.

ÇOCUĞUNUZUN DİL GELİŞİMİNDE BİR GECİKME VAR MI?

Yukarıda kısaca anlatılan süreç evrensel bir süreçtir ve tüm çocuklar dil ediniminde bu sırayı izlerler. Ancak bireysel farklılıklardan ötürü bazı çocuklar bu süreci tamamlamada yaşıtlarından geri kalabilirler. Bazen dil gelişimindeki gecikme, işitme engeli, otizm, zekâ geriliği gibi bir nedenden kaynaklanabilir. Dil edinim sürecinde belli becerilerin belli dönemlerde gerçekleştirilmesi beklenir. Bu beceriler gerçekleştirmesi gereken dönemlerde yerine getirilmemişse mutlaka bir uzmandan yardım alınmalıdır.

3 aylık; çevredeki seslere ya da insan sesine tepki vermiyorsa,

3-5 aylık; agulamalar, ah- ah, gibi sesler çıkarmıyorsa, yetişkinin ilgili ve sıcak ses tonuna gülümseme ile karşılık vermiyor, kızgın ses tonun ağlama ile tepkide bulunmuyorsa,

6-9 aylık; bada/bagu gibi anlamsız hece tekrarları yapmıyor, yüzünü görmediği halde annesinin sesini duyduğunda tepki vermiyorsa,

10-11 aylık; hayır-yok dendiğinde anlamıyor, onun çıkartabildiği seslerle konuşulduğunda yetişkini taklit etmiyorsa, ba ba ba , ma ma ma gibi hece tekrarları yapmıyorsa, jest ve mimiklerini kullanmıyor, ismine tepki vermiyorsa,
12 aylık; konuşma seslerini (öpücük, dil şıklatma) taklit etmiyor, isteklerini elde etmek için ağlama dışında ses çıkartmıyor, baba/mama gibi en az bir sözcük söylemiyorsa,
18 aylık; aile üyelerini tanıyıp gösteremiyorsa, güle güle yap/ al-ver gibi basit komutlara uymuyorsa,
24 aylık; kendisine söylenen farklı 50 sözcüğü anlamıyor, anne-baba gibi aile üyelerinin veya evde beslenen hayvanların isimleri dışında en az 4 farklı sözcük söylemiyorsa,
3 yaşında; söylediklerinin en az %50 si aile üyeleri dışındaki bireylerce anlaşılamıyor, en az üç sözcükten oluşan cümleler kuramıyorsa, geçmişte olan olaylar hakkında konuşamıyorsa, basit sorulara yanıt veremiyor, iki aşamalı basit komutları (bunu al babana ver) yerine getiremiyorsa,

4 yaşında; kişi zamirlerini, iyelik/çoğul eklerini kullanmıyor, geçmiş/gelecek zamana ilişkin konuşamıyorsa, nesnelerin işlevlerine ilişkin sorulara yanıt veremiyorsa (hangisi uçar? vb),

5 yaşında; neden/nasıl sorularına yanıt veremiyor, nesnelerin ne işe yardığını (sandalye ile ne yaparız vb) ifade edemiyorsa (biliyor olabilir), konuşmalarının büyük çoğunluğu yabancılar tarafından anlaşılmıyorsa, basit bir hikâyeyi anlatamıyorsa en kısa sürede bir uzmandan yardım alınmalıdır.


Erken teşhis ve müdahale önemli

Dil ve konuşma becerileri gecikmiş olan çocukların öncelikle bir odyolojik muayeneden geçirilmeleri en doğrusudur. Bazen ebeveynler çocuklarındaki orta derecedeki işitme kayıplarını fark edememektedirler. Eğer dil gelişiminin yanı sıra, oturma, emekleme, yürüme gibi becerilerinde de gecikme varsa, sık sık dengesini kaybedip düşüyorsa, göz teması kurmuyor ve dokunulmaya tepki gösteriyorsa bir çocuk nörologu ile görüşülmelidir. İşitme ve nörolojik muayenesinde çocukta herhangi bir problem belirlenmemişse, konuşması hakkında endişe duyulan çocuklar mutlaka bir dil ve konuşma terapisti tarafından değerlendirilmelidir. Büyüdükçe düzelir, Babası da geç konuşmuştu, Yuvaya/okula başlayınca düzelir gibi genellemelerle hareket edilmemelidir. Konuşma terapisti çocuğun alıcı ve ifade edici dil becerilerini değerlendirir ve ne yapılması gerektiği konusunda aileyi bilinçlendirir. Araştırmalar, okul öncesi dönemde ciddi artikülasyon ve dil bozukluğu olan çocukların %40-50 sinin okuma-yazma gibi akademik becerileri daha geç ve güç edindiklerini ortaya koymuştur. Dolayısıyla erken teşhis ve müdahale çok önemlidir.

Ebeveyn olarak neler yapabilirsiniz?
Çocuğun sosyal çevresi, ona sağlanan sözel uyaranların niteliği ve miktarı, özellikle de annenin çocukla olan iletişimi, dil edinim sürecini önemli ölçüde etkilemektedir. Bakım evlerinde büyüyen, sık sık bakıcı değiştiren, çok kalabalık ev ortamında büyüyen çocukların dil edinimlerinin daha yavaş olduğu bildirilmektedir. Buna karşın kendisiyle konuşulan, kitap okunan, farklı sosyal ortamlarda büyüyen çocukların dil edinim süreci hızlanmaktadır. Anneler bebeklerini emzirirken onunla göz teması kurmaya ve konuşmaya özen göstermelidir.

Bebekleriyle konuşan anneler, bebeğin bir süre sonra çeşitli sesler çıkararak karşılık verdiklerini gözlemlemiştirler. Bu bebeğin dil ediniminde önemli bir tepkidir. Çocuğu yedirme, giydirme, altını değiştirme vb. günlük aktivitelerde, o anda yapmakta olunan aktivite hakkında konuşmak çocuğun sözcük dağarcığını arttırmak için kullanılabilecek en doğal yöntemdir. Yine doğal olarak gelişen olayları sözel olarak çocuğa açıklamak da dil gelişimlerini geliştirmede etkilidir. Örn; bir şey yere düştüğünde aaa düştü diye belirtip dikkatini çekmek; hava durumu hakkında konuşmak rüzgâr esiyor, hava bulutlu; ağlayan birisini gördüğünde çok üzülmüş, mutsuz gibi olaylar hakkında yorum yapmak, çocuğun somut ve soyut kavramlara ilişkin sözcük dağarcığını arttıracaktır. Ebeveynler çocuklarıyla konuşurken basit sözcükler ve kısa cümlelerle konuşmaya dikkat etmelidir. Çocuklar söyleyemedikleri bazı sözcükler için kendileri yeni sözcükler uydurabilir. Bu gibi durumlarda çocuğun uydurduğu sözcüğü ebeveynin tekrar etmemesi, asıl sözcüğü söyleyerek çocuğa doğru model olması önemlidir. Örneğin, iki yaşında bir çocuk araba yerine düt diyorsa evet düt diye ses çıkarıyor, o bir araba diyerek model olunmalıdır. Ancak çocuk, doğru sözcüğü söylemesi için zorlanmamalı ya da söyledikleri anlamamazlıktan gelinmemelidir. Bazı çocuklar her duyduğunu tekrarlamaya çalışır, bazıları ise ebeveynin ısrarlı çabalarına karşı kayıtsız görünebilirler.

Ebeveynler, çocukları onlara tepki vermese dahi iletişimi kesmemeli, farklı yollarla çocuklarıyla iletişimi sürdürmelidir. Asla beni dinlemiyor, çok ilgisiz, anlamıyor gibi yorumlarda bulunup çocukla iletişimi azaltmamalıdırlar. Bazı çocuklar, belli bir süre sonra ebeveynlerini taklit etmeye başlarlar. Çocukla iletişim kurmak için çocuk şarkılarından, kuklalardan, oyuncaklardan vb etkinliklerden yararlanılabilir. Ebeveynlerin dikkat etmesi geren bir diğer şey, çocuğa kendini ifade etmesi için fırsat tanımaktır. Çocuğun jest ve mimiklerini, kendi uydurduğu kelimelerini ya da ağlama davranışını yorumlayarak onu anlamaya çalışmak yerine, ne anlatmak istediğini sözcüklerle ifade etmesi yönünde model olmak gerekir. Eğer çocuk ağlayarak ya da işaretler aracılığıyla isteklerini elde edebiliyorsa, bu yöntemi iletişim aracı olarak kullanmaya devam edecektir. Bu davranışları ebeveynleri tarafından görmezden gelinir ve konuşma çabaları ödüllendirilirse, konuşmayı iletişim aracı olarak kullanmaya başlayacaktır.

BİLİŞSEL GELİŞİM
Yeni doğan çocuğun başetmesi gereken en önemli problem yaşadığı dünyayı öğrenmesi anlamasıdır. Bu problem yetişkinlere kolay görünebilir. Yetişkin dünyanın kapsamı hakkında ayrıntılı bilgi edinmiştir. Çocuk dünyanın kapsamında olan sayısız şeyi öğrenmekle karşı karşıyadır.

BİLİŞSEL GELİŞİM
Bilişsel gelişim; bebeklikten yetişkinliğe kadar bireyin çevreyi dünyayı anlama düşünme yollarının daha kompleks ve etkili hale gelme sürecidir ( Sönmez 2000 sayfa 90 ).

Piaget Bruner ve Vygotsky çocuğun çevresindeki dünyayı değişik yaşlarda nasıl ve niçin böyle gördüğünü ve algıladığını belirlemeye çalışmışlardır (Senemoğlu 2001 sayfa 39).
PLAGET’YE GÖRE GELİŞİM DÖNEMLERİ
Plaget bilişsel gelişimi dört temel evreye ayırmıştır. Bunlar sırasıyla; duyusal motor işlem öncesi somut işlemler soyut işlemler dönemleridir. Plaget’ekibi göre çocuk bir dönemde kazanması gereken tüm şema ailesine sahip olup gerekli biliş yapılarını oluşturduğunda o dönemdeki gelişimini tamamlamaktadır.



Plaget tüm çocukların bu gelişim aşamalarının sırasala geçirmesi gerektiğine inanmaktadır. Bir gelişim dönemini atlayarak diğerine geçemez. Ancak çocukların gelişim dönemlerine girme ve tamamlama yaşları birbirinden faklılık gösterebilir.



1. DUYUSAL – M OTOR DÖNEMİ (0-2 YAŞ)

Bebek bu aşamada dış dünyayı keşfetmede duyularını ve motor becerilerini kullandığından bu döneme duyusal- motor adı verilmektedir. Bütün bebekler doğuştan reflekstif davranışlara sahiptir. Yeni doğan bebeğin dudaklarınıza dokunduğunda emmeye başlar; elinizi avucuna koyduğunuzda yakalar. Bu refleksler çocuğun ilk biliş şemalarını oluşturur.

Başlangıçta kendisini diğer nesnelerden ayıramayan bebek bu ilk şemaları (emme tutma yakalama vb.) yoluyla kendi vücudunu keşfetmeye çalışır. Daha sonra diğer nesnelerle etkinliklere başlar. Çıngırak fincan vb. nesneleri tutar emer vurur. Onları kendisinde var olan şemalarla tesadüfen keşfeder. Örneğin; çıngırağı ağzına götürdüğünde bundan hoşlanmayabilir. Kendisinde var olan şemayı yeniden düzenleme yoluyla çevresini anlamayı sağlayacak yeni bilişsel yapılar geliştirmeye başlar. Gelecek sefer çıngırağı eline verdiğinizde sadece ağzına götürmez elinde sallar. Örneğin; yeni doğan bebeğe mama şişesini ters olarak verdiğinizde de emmeye çalışır. Oysa bir yada iki ay sonra biberonun ne tarafından emileceğini öğrenir.



Bebeğin çevresiyle etkileşimleri sonucu edindiği yaşantılarla oluşturduğu yeni bilişsel yapıla refleksif davranışlardan amaçlı davranışlara doğru ilerlemesini sağlar. Artık bebek kendisine ilginç gelen bazı davranışları sadece tekrar etmez aynı zamanda bazı basit problemleri çözmeye de çalışır. Örneğin; beş aylık bebek gözünün top battaniyenin altına saklandığında onu aramaktan vazgeçer; oysa sekiz aylık bebek onu aramaya devam eder. Çünkü bebek nesne gözünün önünden kaldırıldığında onun yok olmadığını öğrenir. Nesnenin sürekliliğinin gelişimi bilişsel gelişimde önemli bir adımdır. Daha ileri düşünmenin gelişimi için bir basamaktır.



Bebek gözünün önünde kaybolan nesnenin yok olmadığını anladığında onu zihninde tutacak semboller kullanmaya başlar. Böylece nesne hakkında düşünebilir. Bellek az gelişmiş olmakla birlikte bu durum belleği kullanmaya başladığının göstergesidir.



Duyusal-motor dönemde diğer bir önemli gelişme de deneme – yanılma öğrenmesinin oluşumudur. Örneğin; çocuğun istediği bir topu çocuktan uzağa bir battaniyenin üstüne koyduğumuzu düşünelim. Çocuk battaniye ulaşabilmekte fakat topa ulaşamamaktadır. Bu durumda küçük bebekler topa birkaç kez ulaşmaya çalışır fakat daha sonra vazgeçer. Daha büyük bebekler doğrudan topa ulaşamadıklarını gördüklerinde başka bir yolu denerler. En sonunda muhtemelen battaniyeyi çekerek topa ulaşabileceklerini keşfederler.



Çocuklar duyusal-motor döneminin sonlarına doğru başlangıçtaki deneme- yanılma yoluyla problem çözme davranışlarından daha planlı bir yaklaşımla zihinsel olarak sembolleştirir resmederler. İşte bu duruma düşünmenin başlangıcı adı verilir. Nesne ve olayların içsel temsilcilerinin oluşturulması kavram ve dil gelişiminin başlangıcını oluşturur. Çocuk gözünün önünde olmayan nesne ve olayları zihninde temsil edebilir. Düşünmenin başlangıcı olarak nesnelerin zihinde sembolleştirilmesi bilişsel gelişim önemli bir adımdır. Örneğin; oyun parkında oynayan bir çocuk dışarıya kaçan topunu almak için çevresini gözler; topa ulaşmasını sağlayacak bir nesneyi (çubuğu vb.) bulur ve kullanır. Burada çocuk problemi deneme–yanılma yoluyla çözmemiştir. Problemi düşünüp anlayarak çözümü tasarlamış ve zihinsel olarak sonuca ulaşmıştır.

2. İŞLEM ÖNCESİ DÖNEM (2-7 YAŞ)
İşlem öncesi dönem ikiye ayrılmaktadır
Bunlar;
a) Sembolik dönem ya da kavram öncesi dönem (2-4 yaş)
b) Sezgisel dönem (4-7 yaş)dır dır.
a) Sembolik dönem ya da kavram öncesi dönem:
İki dört yaşlarını kapsamaktadır. Bu dönemde çocukların dili çok hızla gelişir ancak geliştirdikleri kavramlar ve kullandıkları sembollerin anlamları kendilerine özgüdür; çoğu zaman gerçek değildir. Çocuklar bu dönemde kompleks kavramları ve ilişkileri anlayamazlar. Örneğin; çocuğa “ su çok fazla dökeceksin” dediğinizde çocuk “ çok fazla” gibi kavramları anlayamadığından suyu dökecektir.



2-4 yaşlarına çocuk gözünün önünde bulunmayan ya da hiç mevcut olmayan nesne olay kişi varlığı temsil eden semboller geliştirmeye başlar. Örneğin; bir çubuğu at cetveli tabanca gibi kullanabilir. Bu yaşta sembolik oyun sıkça gözlenir. Sembolik oyunlar aracılığıyla çocuklar çatışmalarını ortaya koyabilir ve dengelerini sağlayabilirler. Çocuklar büyüdükçe sembolik oyunları anlaşılmaz hale gelebilir. Çocuklar sembolik oyunlarında yetişkinleri ya da çevrelerindeki olayları varlıları taklit ettikleri gibi oyunu tamamen kendilerine özgü sembollerle de oynayabilirler. Piaget sembolik oyunun çocuğu bilişsel gelişiminde olduğu kadar duygusal ve sosyal gelişiminde de önemli etkisi olduğunu vurgulamaktadır.
· Bu dönemdeki çocuklar ben merkezlidir. Kendilerini başkalarının yerine koyamazlar. Dünyayı başkalarının açısından göremezler.

· Objeleri sadece tek bir özellikleri açısından sınıflandırılabilirler. Örneğin; renklerine göre sınıflandırma ya da biçimlerine göre sınıflandırma gibi.

· Bir özellik bakımından farklı olan nesnelerin farkını göremezler. (Örneğin; yeşil üçgenlerle yeşil kareleri bir arada gruplayabilir.)

· Mantık yürütmede tümevarım ya da tümdengelim yollarını kullanamazlar. Mantıkları değişken ve yüzeyseldir. Tek yönlü düşünürler. Örneğin kedi dört bacaklı ve tüylü küçük bir hayvandır. Buda dört bacaklı küçük ve tüylü bir hayvan o halde buda kedidir diyebilir.
c) Sezgisel Dönem
4-7 yaş arasını kapsar. Çocuklar bu dönemde mantık kurallarına uygun düşünme yerine sezgilerine dayalı olarak akıl yürütürle ve problemleri sezgileriyle çözmeye çalışırlar. Dil hızla gelişmekte yaşantılar yoluyla kazanılan davranışların sembolleştirilmesine yardım etmektedir.

Bu dönemde çocuklar henüz üst düzeyde sınıflama yapamazlar. Örneğin; nesneleri biçimlerine yada renklerine göre sınıflayabilirler. Fakat ilişkilerini tam olarak farkında değildirler. Ayrıca bütün ve parça arasındaki ilişikileri kuramazlar. Örneğin; sınıftaki erkekler mi çok kızlar mı sorusuna eğer erkek sayısı çok ise erkekler diyebilirler. Daha sonra sınıftaki bütün öğrenciler mi çok erkekler mi? Diye sorulduğunda da erkekler çok cevabını verebilirler.

Korunum henüz gelişmemiştir. Korunum herhangi bir nesne yada nesne grubunun fiziksel biçimi yada mekandaki konumu değiştiğinde nesnelerin miktar sayı alan hacim vb. özelliklerini değişmeyeceği ilkesidir.

Çocuklar bu dönemde nesnenin dikkat çekici özelliklerine odaklanmakta diğer özelliklerini gözden kaçırmaktadır. Korunumun kazanılmamasında bu özellikleri etkili olmaktadır.

Örneğin; eşit miktarda dolu olan iki süt bardağından birini ince uzun bir bardağa diğerini geniş bir bardağa çocuğun gözünün önünde boşaltalım. İnce uzun bardaktaki süt daha yüksek göründüğünden çocuk o bardaktaki sütün daha çok olduğunu söyleyecektir. İki eşit miktardaki çikolata kalıbından birisini parçaladığımızda çocuk gözü önündeki parçalara ayrılmış olan kalıbı daha çok görecektir.

İşlem öncesi dönemin önemli özelliklerinden birisi de çocuklar işlemleri tersine çeviremezler. Piagete göre tersine çevirme düşünmenin önemli bir yönüdür ve korunumun başlangıç noktasıdır. Örneğin; 6+8=14 o halde 14-6=8 işlemini yetişkinler kolaylıkla yapabilir; ancak işlem öncesi dönemdeki çocuklar bunu tersine çevirme işlemini yapamazlar. Eğer tersine çevirme işlemini işlem öncesi dönemdeki çocuklar yapabilselerdi sütün ince uzun bardağa boşaltılmasıyla miktarın değişmeyeceğini de kolayca anlayabileceklerdi. İşte bu zihinsel dönüştürme sürecine işlemler adı verilmektedir.

İşlem öncesi dönemde çocuğun düşünmesi fiziksel etkinliğe ve nesnelerin dikkati çeken görünüşüne bağlı olduğundan doğrum mantık yürütemezler işlem yapamazlar.

Sonuç olarak bu yaşlardaki çocuklar duyumlarla elde edilen ötesine geçemezler. Yani nesnenin korunumunu kazanmamışlardır. Ancak bu dönemin sonlarına doğru somut nesnelerle küçük sayıları toplayabilir ve çıkartabilirler.

Son yıllarda yapılan araştırmalar Piaget’nin ortaya koyduğu bazı özelliklerin daha erken yaşlarda öğretilebildiğini göstermektedir. Örneğin; uygun etkinlikler düzenlenerek ve basit bir dil kullanılarak çocuklara korunumun öğretilebildiği gözlenmiştir (Wood 1988; Damon 1977; Borke 1971). Ayrıca Piaget’nin işlem öncesi çocuğun ben merkezli olduğu görüşü de yeniden değerlendirilmektedir. Çünkü son yapılan araştırmalar bu yaştaki çocuklarında basit konuları başkalarının görüşü açısından düşünülebildiğini göstermiştir. Örneğin; anne çocuğa hasta olduğunu söyleyip yattığında çocuğun annenin üstüne battaniye örttüğünü daha sessiz oynadığı ilaç verdiği gözlenmektedir. İşlem öncesi dönemin sonuna doğru çocukların ben merkezli davranışlarda azalma olduğu görülmektedir.



D. SOMUT İŞLEMLER DÖNEMİ
İlkokul yıllarındaki çocuklar bilişsel yeterlilik bakımından çok hızlı değişme gösterirler. İlkokul dönemindeki çocukların düşünmesi okul öncesi çocukların düşünmesinden çok farklıdır. Artık tersine çevirebilme kavramı kazandıklarından korunum ilkesi ile ilgili bir sorunları da yoktur. Nesnelerin fiziksel yapılarında yada mekandaki konumlarında değişmelerle miktar hacim sayı vb. özelliklerinde değişme meydana gelmeyeceğini anlarlar. Kısa ve geniş bardaktaki süt ile ince uzun bardaktaki sütün aynı miktarda olduğunu görebilirler; parçalanmış çikolatalarla kalıp halinde olanın aynı miktarda söyleyebilirler. Algılanan görüntüye göre değil gerçeği anlayarak tepkide bulunurlar.

Tüm dünyada çocukların somut işlemler döneminde okula başlamaları bir tesadüf değildir. Bu dönemde bazı işlemlerin zihinsel olarak yapabilecek durumdadırlar. Örneğin; benim beş portakalım senin dört portakalın var. İkimizin portakallarını bir araya getirdiğimizde kaç portakal eder? Diye sorduğumuzda problemi zihinsel olarak çözebilirler.

Bu dönemde en düzeyde gruplama yapabilirler. Bir grup bir nesnenin bir başka grubun alt sınıfı olabileceğini anlarlar. Örneğin; taşıt araçlarına otomobiller ve kamyon vb. diğer taşıt araçları olarak gruplayabilir otomobilleri de benzinle çalışanlar ve mazot vb. yakıtla çalışan diğer otomobiller olarak sınıflandırılabilirler. Şema 1 de görüldüğü gibi otomobiller taşıt araçlarının bir alt grubu benzinle çalışanlarda otomobillerin bir alt grubudur.




Çocuklar bu dönemde nesnelerin belli özelliklerine göre sınıflayabilirler. Örneğin nesneleri uzunluklarına genişliklerine ağırlığına vb. göre düzenleyebilirler. Bu beceri kazandıktan sonra geçişleri ve dönüştürmeleri daha kolay yaparlar. Örneğin; Songül İlknur’dan uzundur. İlknur da Gökçe’den uzundur. Bu grupta en uzun kişinin kim olduğunu somut işlemler dönemindeki çocuklar kolaylıkla bulurlar.

Somut işlemler dönemindeki çocuklar benmerkezcilikten uzaklaşmışlardır. Olayları ve dünyayı başkaları açısından da görebilirler. Ancak bu dönemde düşünme süreçleri çocuk tarafından gözlenebilen gerçek olaylara yöneliktir. Çocuklar somut olduğu sürece karmaşık problemleri çözebilirler. Soyut problemleri ise çözemezler. Soyut kavramları çevresindekileri model alma yoluyla yerinde kullanmalarına rağmen anlamlarını açıklayamazlar.

Nazlının bu cevabında tam eğitimcilerin alması gereken çok ders vardır. Eğer problemde yumurta değil simit ciklet vb. gibi alınsaydı çocukların ilgisini daha çok çekecek onlar için daha somut olacak dolayısıyla gelişim düzeyine daha uygun olacaktır. Çocuk yaşamında işe yarayacak bu problemi çözmekten de zevk alacaktır.

Bu örnek olayda da görüldüğü gibi “kavram” terimi çocuk için soyut bir sözcüktür ve gereksiz olarak soru kökünde yer almaktadır. Çocuk kavramın anlamını bilmediği için sorunun doğru cevabını bilmesine rağmen cevaplayamamaktadır. Oysa soru kökü çocuğun gelişim düzeyine uygun olarak sorulsaydı çocuk bitkinin tanımını kolaylıkla cevaplayacaktı. Çocuklar bu dönemde dili etkili olarak kullanmakla birlikte vatan millet ülke vb. soyut kavramları anlayamazlar. Soyut kavram ve deneyimlerin somut yollarla açıklanmaları gerekir. Örneğin sakla samanı gelir zamanı vb. deyimler somut olarak çocuklara açıklanmalıdır.


SOYUT İŞLEMLER DÖNEMİ
Ergenlik döneminin başlangıcından itibaren çocukların düşünme biçimleri yetişkinlere benzer hale gelir. Bu dönemde artık soyut düşünme başlar. Bir problemin çözümü somut yollarla sınırlanmaz. Problemde bulunan değişkenler arası ilişkileri bulur. Olası deneceleri geliştirir. Daha sonra da bu deneceklerin sırasıyla test eder. Çözüme sistemli şekilde ulaşır. Bu dönemde tümevarım ve tümdengelim yoluyla akıl yürütme gözlenir.

Çocuklar soyut kavramları anlayarak etkili bir şekilde kullanabilirler. Bu dönemde çocuklar çeşitli ideal fikirleri değerleri inançları geliştirmeye başlar. Toplumun yapısıyla felsefesiyle politikayla ilgilenir: bir değerler sistemi örgütlemeye yönelirler.

Ergenliğin başlamasıyla vücutta değişmeler meydana geldiği gibi beyinde ve beynin fonksiyonlarında birçok değişme gözlenmektedir. Piagetnin bilişsel gelişim kuralına göre ergen bu dönemde somut işlemler döneminden soyut işlemler dönemine girmektedir. Ergen tümdengelim ve tümevarım akıl yürütme yollarının her ikisini de birlikte kullanabilir. Bilişsel yöntemle denenceler üretim her birinin sırasıyla test ederek problemi çözebilir. İnhelder ve Piaget’ye göre ergenlikte beynin olgunluğu bu işlemleri yapmaya uygun hale gelmekle birlikte soyut işlemleri yapabilmesi çevreden gelen taleplere bağlıdır. Yani ergenin soyut işlemleri başarabilmesi için beynin olgunlaşmasının yanısıra soyut işlem yapmasını gerektirecek bir çevrede bulunması da gereklidir. Diğer bir deyişle tüm gelişimde olduğu gibi soyut işlemler döneminin özelliklerini kazanabilmek içinde olgunlaşma ve ergenin çevresiyle etkileşimlerin sonucu yaşantı kazanması gerekmektedir. Piaget bir çok yetişkinin soyut işlemleri geliştirmediğini ifade etmektedir. Bunun nedeni de: içinde yaşadıkları çevrenin niteliğidir. Örneğin; ilkel bir toplumda yaşayan bireyin soyut işlemler yapmasına: bir problemle ilgili dereceler geliştirip bunları teker teker denemesi ve sonuca ulaşmasına gerek olmayabilir. Kısaca bireyin soyut işlemleri yapabilmesi için bu tür düşünme tarzını gerektirecek karmaşık problemlerle karşılaşması gerekir. Öğretim ergenin bilimsel yöntemi kullanmasını sağlayacak içinde düzenlenmelidir.

Piaget ve İnherder ergenlerin bilişsel gelişim aşamalarını test etmek için ergenlere dört farklı renk değiştiren sıvı vermişlerdir. Bunlar: sayı olarak 1234 olarak etiketlenmiştir. Bir de “g” etiketli küçük bir şişe sıvı verilmişti. “g” etiketli bu sıvı karışıma birkaç damla eklenerek rengi ortaya çıkarmayı sağlamak için kullanılmaktadır. Ergenlerden istenen ise şudur: “ bu dört tür sıvıdan hangi iki sıvının karışımı turuncu rengi meydana getirmektedir?”

Somut işlemler döneminde olan çocuklar düşünmeksizin 1ve 2’yi 3 ve 4’ü 2 ve 3’ü sonuç olarak bütün kombinasyonları tesadüfen turuncu rengi buluncaya kadar denemişlerdir. Oysa soyut işlemler dönemindeki denencilerini daha sınırlı sayıda kombinasyonlarla geliştirmiş ve doğru olup olmadığını sırasıyla test etmişlerdir. Bu kombinasyonlar şunlardır:

Kombinasyon 11-31-2 ve 3)

Kombinasyon 21-41-2 ve 4)

Kombinasyon : (3ve 4)

Ergenler 1 ve 3’ü bir arada 12 ve 3’ü bir arada karıştırmışlar eğer bir ve 3 turuncu rengi meydana getirirse 2’ye gerek yoktur. Eğer 2 ve 3 turuncu rengi meydana getirirse 1’ekibi gerek yoktur. Sonuç 1 ve 3’ün gerekli olduğunu bulduklarında 4 ekledikleri kombinasyonları test etmeye gerek duymamışlardır.

Somut işlemler dönemindeki çocuklarla soyut işlemler dönemindeki ergenler arasındaki temel fark ergenlerin bir olayın çok değişik yönlerini görebilmeleri ve bilgiyi soyut olarak üretebilmeleridir. Ayıca dil gelişimi bakımından kavramları atasözlerinin deyimlerin anlaşılmasında artık problemleri yoktur. Ayrıca yazılı dilinde bir yetişkin kadar etkili olarak kullanabilirler.

İlköğretimin 6.7.8. Sınıflarında ve lisede ergenlerin analiz etme karşılaştırma soyut ilişkileri bulma özgün bir şey üretme eleştirisel düşünme gibi özelliklerini geliştirici nitelikte etkinliklere yer verilmesi gerekmektedir.

Ergenlerde gözlenen önemli bir diğer zihinsel gelişim özelliğine hipotetik koşullara göre düşünmeleridir.

Örneğin okullarda münazara (tartışma) yaparken bulunduğu gruba benimsemediği bir fikir savunma görevi verildiğinde tartışmanın hatırı için b u konuda fikir üretip savunabilirler.
PIAGET’NİN BİLİŞSEL GELİŞİM KURALININ EĞİTİM AÇISINDAN DOĞURGULARI
Pıaget araştırmasına doğrudan eğitimdeki uygulamalara katkıda bulunmak amacıyla yapmamıştır. Ancak ortaya koyduğu ilkeler eğitimin etkililiği ve verimini arttırmak için eğitimde yeni düzenlemeler temel oluşturmuştur.
Piaget insanın dünya ile dinamik etkileşimde bulunan aktif bir organizma olduğunu vurgulamaktadır. İnsan ister bebek çocuk isterse yetişkin olsun oturup kendisini harekete geçirerek uyarıcılar gelsin diye beklemez. Organizma kendi amaçlarına ulaşmak için aktif olarak çevresindeki nesneleri olayları araştırır. Organizma amaçlıdır araştırıcı ve aktiftir.

Piaget’ye göre geleneksel eğitim ve eğitimcilerin görevleri çocukların zihinsel yapılarına uygun değildir; çoğu sınırlandırıcıdır. Öğretmen etkin çocuk ise edilgindir. Öğretmen bir merkezde hazırlanan programdakilerin çocuklara aktarmaya çalışmaktadır. Oysa Piaget’ye göre eğitimin görevi bireyin sosyal çevresine uyumunu sağlamaktadır. Bu görevin yerine getirmesi için eğitim çocuğun kalıtımla getirdiklerini bilişsel gelişimine uygun etkinliklerle desteklemelidir. Piagete göre okul çocuğa dışardan baskı yapmak yerine çocuğun kendi çabasının kendisinin yönlendirmesine izin vermelidir.

Piaget’ye göre eğitim aşağıdaki özellikleri taşımalıdır ( Mcnally 1974; Wood1988).

· Eğitim gelişim teorilerine dayalı olmalıdır. Herhangi bir eğitim sistemi okul öğretmen çocuklar için planlayıcı hedeflerin ve yaşantıların onların gelişim düzeyine uygun olup olmadığına onların nasıl etkileyeceğini ancak gelişim teorilerinden öğrenebilir.

· Ders konularını dışarıdan çocuğa sunulması onun biliş yapılarını geliştirmeyecektir. Çocuğun biliş yapısı yetişkinlerinkinden farklılık gösterir. Çocuğun biliş yapılarını zenginleştirmesine fırsat verecek en uygun çevreyi düzenlemek ve öğrenmesine rehberlik etmek gerekir. Düzenlenecek öğretime-öğrenme ortamı çocuğun çevresindeki nesnelerle olaylarla arkadaşlarıyla öğretmeni ve diğer yetişkinlerle kolayca etkileşimde bulunmasına fırsat vermelidir. Çocuklar öğrenme yollarını birbirinden öğrenebilmelidirler. Düzenlenecek uygun çevre etkileşimleriyle çocuğun gelişimi hızlandırılabilir. Aksi takdirde sınırlı bir çevrede de çocuğun gelişimi sınırlandırılabilir. Gelişim “figüratif bilme” den yani nesnelerin olayların sadece duruk fiziksel özelliklerini bilmeden nesne yâda olayın anlamını ifade eden işlemsel bilmeye doğru bir ilerlemedir. O halde düzenlenecek öğrenme-ortamıyla çocuğun fiziksel bilme olayından işlemsel bilmeye doğru ilerlemesi sağlanmalıdır. Buda çocuğun öğrenme ortamında etkin olması eşyalar olaylar üstünde çeşitli denemeler yapması ile mümkündür.

· Okul yaşama hazırlayıcı değil yaşamın kendisi olmalıdır. Kişiler arası etkileşim ve tartışmalar çocuğun ben merkezlilikten kurtularak dünyayı başkaları açısından görmesini sağlayacaktır. Bu yolla toplumda zenginleştirilecektir.

· Okullardaki eğitim programları ve uygulanan yöntemler çocukların biliş yapılarına uygun olmalı; onların var olan biliş yapılarını özümleme ve yeniden düzenleme yoluyla zenginleştirilmelerine fırsat yaratmalıdır. Öğretmen çocuğun başarabileceğinin üstünde öğretim yapma eğilimden uzak olmalıdır. Ancak düzenlenen uyarıcılar çocuklar tarafından tamamen özümlenirse de öğrenme meydana gelmez. Piaget’ye göre hazır bulunuşluk önemli bir kavramdır. Düzenlenecek öğretme-öğrenme etkinlikleri çocukları bulundukları düzeyden alıp bir üst düzeye çıkarabilmelidir.

· Eğitimin planlanması öğretmenin rehberliğinde çocuklar tarafında yapıldığında onların ilgi ve ihtiyaçlarına daha çok cevap verir. Ve çocukların etkin olması sağlanabilir.

· Piaget eğitimde sınavları zararlı bulunmaktadır. Sınavlar belleğe dayalı olmamalıdır. Öğrenci kitap ve kaynaklarını kullanarak sınıfta yaptığı işin küçük bir örneğini yaparak sınav olabilir. Değerlendirilmelerde çocukların zekâ bölümleri değil onların içinde bulundukları gelişim dönemleri ve bilgi yapılarının düzeyi esas alınmalıdır.

Sonuç olarak Piaget eğitimin bireyselleştirmesini öngörmüş aktif okul açık sınıf uygulamalarına temel oluşturulmuştur. Aktif yöntemlerde çocuklar soru sormada araştırmada kendilerini ve çevrelerini keşfetmede özgürdürler. Öğretmen sınıfta ders anlatmak göstermek için değil gözlemek soru sormak rehberlik etmek için vardır. Çocuklar öğrenmeye ilgi ve istek duyduklarından daha hızlı öğrenirler. Aktif yöntemle öğretmenin rolü öylesine hassas olmalıdır ki çocuğa kendi kendisinin öğrendiğini düşündürmelidir.
İlk İki Yılda Görülen Bilişsel Gelişim
Bebek doğumunun ilk gününden itibaren çevresini keşfetme çabasına başlar. Keşif çabasında kullandığı temel araçlar doğuştan getirdiği duyusal ve hareketsel yeteneklerdir. Piaget daha önce de belirtildiği gibi bu devreye duyusal-hareketsel (sensory-motor) aşama adı verir. Dokunma gibi basit duyusal verilerden tutma ve emme gibi basit hareketlerden işe başlayan çocuk temel süreçlerin üzerine yenilerini koyarak çevresini anlayabilecek bir bilişsel sistem geliştirmeye başlar.

Bilişsel gelişimin aşamalarından birini çocuk nesnelerin değişmediğini (object constancy) keşfederek başarır. Önceleri bebek için nesne ancak kendi görsel alanı içindeyken vardır. Nesne ortadan kaldırılınca nesnenin yok olduğunu ya da çıngırağın on dakika önce eline aldığı aynı çıngırak ya da top olduğunu bebek bilmez. Onun için her an dünya yeni baştan var olur ve duyu organlarının dışında bir dünyanın varlığı düşünülemez.

Bir yaşına doğru çocuk nesnenin değişmezliği kavramını anlamaya başlar ve göz önünden kaldırılan bir nesneyi etrafına veya masanın altına bakarak arar. İki yaşına doğru bebek dış nesne ve olayların iç temsilcilerini (internal representation) gelişmeye başlar. Nesnelerin sürekli olduğunu ve göz önünden kaldırılınca bile var olmaya devam ettiklerini anlayan çocuk bu nesneyi bir süreçle temsil etmeye başlar. Böyle bir iç temsil süreci kavram ve dil gelişiminin başlangıcını oluşturur. İç temsil sayesinde çocuk orada bulunmayan bir nesneyi ya da olayı temsil etme yeteneğine kavuşur.

Değişikliklerin olabilmesi için çocuk çevreye etkileşim içinde olması gerekir. Piaget’ye göre olgunlaşma süreci kendi başına çocuğun bilişsel gelişimini açıklamaz. Olgunlaşma çocuğun sinir sistemini geliştirerek onun daha karmaşık algılamalar yapabilecek bir düzeye gelmesini sağlarken çocuğun çevresiyle duyusal ve hareketsel etkileşim yapması bilişsel gelişimin temelinde yatan öğrenme deneyimlerini oluşturur.
ÖZBAKIM BECERİLERİ
Özbakım becerileri (tuvalet eğitimi, temizlik ve yeme alışkanlığı v.b) doğuştan getirilmeyen öğrenilerek kazanılan davranışlardır. Bu nedenle davranışların öğretilmesinde aileye ve eğitimcilere önemli sorumluluklar düşmektedir. Özellikle erken çocukluk döneminde çocuklara bu alışkanlıkları kazandırmak çok önemli aksi takdirde çocuklar ileriki yaşlarında sosyal yaşantılarında çok büyük problemlerle karşılaşabilmekte ve duygusal-sosyal sorunlar yaşayabilmekteler.

Gazi Üniversitesi Meslekî Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Serap Demiriz ve Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Okulöncesi Öğretmenliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çağlayan Dinçer “5-6 Yaş Çocuklarının Öz Bakım Becerilerinin Cinsiyet ve Okulöncesi Eğitim Alma Durumlarına Göre İncelenmesi” adlı makalelerinde durumu şu şekilde açıklıyorlar:

En hızlı gelişme çağı olan okulöncesi dönemde, çocuğa kazandırılacak olan öz bakım becerileriyle ilgili temel bilgi ve alışkanlıklar onun sağlıklı bir birey olarak yetişmesini sağlayacak ve gelecek yaşamda bağımsız, kendine yeten, topluma uyumlu, olumlu davranışlara sahip bir birey olmasına zemin hazırlayacaktır. Çocuğa bu önemli dönemin başlangıcında iyi ve doğru alışkanlıkların kazandırılmaya çalışılması çok önemlidir. Bu nedenle bu konuda aileye ve okulöncesi eğitimcilerine büyük görevler düşmektedir.

Özbakım becerileri nelerdir?

36-48 aylık çocuklar için...

• Kendi kendine yemek yer.
• Düğmesiz ve bağsız giysileri yardımsız giyer.
• Giysilerin önünü ve arkasını ayırt eder.
• Gereksinim duyduğunda bağımsız olarak tuvalete gider.
• Burnunu mendille siler.
• Kendine ait eşyaları toplar.

48-60 aylık çocuklar için...

• Yardımla saçını tarar.
• Giysisindeki büyük düğmeleri ilikler, çözer.
• Boyuna uygun bir askıya ceketini ya da hırkasını asar.
• Ayakkabılarını bağlar ve fiyonk yapar.
• Ellerini ve yüzünü yardımsız yıkar.
• Dişlerini fırçalar.
• Sofra kurallarına uyar.
• Yemekle ilgili araç gereçleri uygun kullanır.
• Sofra kurmak gibi ev işlerinde yardımcı olur

60-72 aylık çocuklar için...

• Günlük işlerde sorumluluk alır ve yerine getirir.
• Yolda yardımsız yürür.
• Kendi kendine giyinir, soyunur.
• Giysilerinin düğmelerini çözer ilikler.
• Ayakkabılarını bağlar.
• Saçlarını tarar.
• Yemeğini kendi kendine yer.
• Yemek araç gereçlerini yetişkin gibi kullanır.
• Bıçak kullanır.
• Yemek tabaklarını ya da servis tepsisini taşır.
• Dişlerini fırçalar.
• Elini yüzünü yıkar kurular.
• Tuvalet gereksinimini kendi başına karşılar.
• Hava şartlarına uygun giysiler seçer.
AHLAK GELİŞİMİ
Temel davranış biçimleri çocuklukta şekillenmeye başlar Ahlak gelişimi ve buna bağlı davranışlar da çocukluk çağlarında kendini gösterir. Burada ailenin çocuğa yaklaşımı çok önemlidir. Özellikle 2–10 yaş arsındaki çocuklar otoritelerce belirtilen kuralları mutlak, sabit ve değişmez olarak algılar. Bu dönemde çocuk, ahlaki yargıları bakımından dışa bağlıdır Çocuğun ahlaki gelişimi hakkında Beykent Üniversitesi Öğrt Gör Banu Beyaz’dan önemli bilgiler aldık

Ahlak gelişimi; doğru ve yanlışın belirlenmesinde geçerli olan prensip ve ilkelerin gelişimidir Ahlakın üç farklı boyutundan söz etmek mümkündür: Bilişsel boyut, davranışsal boyut, duygusal boyut

Bilişsel boyut; neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen sosyal normların anlaşılması ve bunlarla ilgili bilgileri kapsar

Davranışsal boyut; ahlak kurallarına uyan ya da ters düşen davranışları ifade eder

Duygusal boyut ise; davranışlarımız hakkındaki duygularımızı ifade eder

Ahlak ve vicdan gelişimi konusunda bilim adamları tarafından çok farklı görüşler ileri sürülmüştür Burada, Fransız Eğitimbilimci ve Psikolog Jean Piaget’in halen çok önemli bulunan görüşlerini örneklerle açıklamak istiyorum

Piaget, “Çocuğun Ahlaki Yargısı” adlı kitabında çocukların ahlaki davranış, tutum ve yargılarının kökenlerini klinik yöntemi kullanarak, kimi kısa hikâyeleri çocukların sorgulamasına açarak, çocuğun sosyal kurallara gösterdiği saygı ve adalet anlayışıdır.

Dışa bağlı dönem 2–10 yaşlar arasını kapsar Bu evredeki çocuk, otoritelerce belirtilen kuralları mutlak, sabit ve değişmez olarak algılar. Çocuk, ahlaki yargıları bakımından dışa bağlıdır Kuralları çiğnemek veya değiştirmek yanlıştır Bu dönemde çocuklar bir yanlışın ne kadar ciddi olduğuna o yanlışın yol açtığı zararın büyüklüğüne göre, olayın nesnel sonuçlarına bakarak yargıya varırlar Yaklaşık 9–10 yaşlarından sonra özerk (bağımsız) ahlaki döneme girerler ve artık kuralların değişebileceğine inanırlar. Özerk dönemde çocuklar, karşılıklı anlaşma ve gereksinimlerle mevcut kuralların yeniden düzenlenebileceğini idrak edebilirler

Aşağıdaki örnek hikayeler hem sizin de konuyu daha iyi anlamanıza yardımcı olacak hem de çocuğunuzun içinde bulunduğu ahlaki gelişim evresini tespite ve yeniden yapılandırmaya, onunla daha etkin iletişim kurmaya yardımcı olacaktır

Örnek hikaye 1

1- “Ali, odasında iken annesi onu yemeğe çağırır, fakat Ali annesinin çağırdığı odadan içeri girerken kapının arkasındaki sandalyede içinde on beş bardak bulunan tepsiyi devirir ve bardaklar kırılır”

2- “Mehmet, annesi evde yokken kavanozdan şeker almak ister ve rafa uzanır ancak kavanozu yere düşürür ve kırılır”

Soru: Hangi çocuk daha suçludur? Hangi çocuk daha yaramazdır?

10 yaşından küçük olan çocuklar, bardak sayısının çokluğundan etkilenerek Ali’nin daha suçlu ya da yaramaz olduğunu söylerler

Örnek hikâye 2

1- “Emre isminde küçük bir çocuk, babasının masasının üzerinde unuttuğu dolma kalemi ile oynamaya başlar O sırada da masa örtüsünü küçük bir damla mürekkeple lekeler”

2- “Can isminde başka bir çocuk, babasının masanın üzerinde bıraktığı dolma kalemin bittiğini görür Babasına yardımcı olmak için kaleme mürekkep doldurmak isterken, mürekkep şişesine eli çarpar, masa örtüsü üzerinde kocaman bir leke oluşur”

Bu hikayede 10 yaşın altındaki çocuklar lekenin büyüklüğüne bakarak, Can’ı suçlu bulurlarken; Emre’yi lekenin küçüklüğü nedeni ile suçsuz bulmuşlardır 10 yaşın üstündeki bireyler ise olaydaki niyete odaklanmış ve Can’ı suçsuz bulmuşlardır

Yaş ile değişen bir başka husus da adalet ve ceza anlayışıdır Piaget, iki tür cezadan söz eder “Ceza getirici ceza” ve “telafi edici ceza”

Kardeşini kıskandığından biraz da kasıtlıca altını ıslatan bir 8 yaş çocuğunu dövmek birinci türde cezadır Aynı çocuğa çamaşırını yıkaması konusunda direktif verilmesi telafi edici ceza grubuna girer Dikkatsizliğinden ötürü kahvaltı masasında çayı deviren çocuğunuza avaz avaz bağırmanız ya da “Odana git ve çıkma” deyişiniz, ceza getirici ceza grubuna girer Aynı çocuğa masayı temizlemesi konusunda yardımcı olmanız, bu sakarlık konusunu daha sonra “ben dili” kullanarak konuşmanız, telafi edici bir yaklaşım sunmanız demektir.

Piaget, yapmış olduğu araştırmalarda 6–7 yaşlarındaki çocukların % 50’sinin ve 11–12 yaşlarındaki çocukların % 80’ninin telafi edici cezayı tercih ettiklerini keşfetmiştir Telafi edici türde cezalar ile yetişkinler de çocuklarına karşı giderek daha sabırlı olmayı, daha barışçıl olmayı öğrenebilirler, diyebiliriz

 

Giriş yap

Okul Öncesi Forum TV

000
Gün
00
Saat
00
Dakika
00
Saniye
Canlı yayına kalan süre.

18 Yıldır Sizlerle

18 yıldır sizlerleyiz. Türkiye'nin ilk okul öncesi eğitim platformu
Üst