Bizim de anaokulunda bazı sınıflar 30 kişi,benim sınıf 22 kişi,benim düşüncem sınıf 30 kişi de olabilir ama öğrenci profili çok önemli,ben 28 kişi ile çalıştım en fazla,o sene çok zorluk çekmedim,ama 10 kişi ile çalıştığım bir sene çok çok zorlanmıştım.Bu sene de 4 öğrencim var 40 kişilik sınıfa bedel diyorum ama tecrübe gerçekten de çok önemli,bu sene daha kolay üstesinden geliyorum,biraz duyarsız olmak gerekiyor bunu anladım,ve her sene biraz daha duyarsız olabiliyorum,sorunları daha az kafama takıyorum,geçen seneye kadar uykularım kaçıyordu,her günümü çocukları ve sınıftaki problemleri düşünerek,kısacası kendimi yıpratarak geçiriyordum.sınıfımda diğerlerine çok fazla zarar veren bir çocuk var bu sene,çok çeşitli yollar denedim,bana bile kafa tutuyor bazen,ittiriyor,biraz cesaret bulsa eminimki bana da vuracak,arkadaşlarıyla sürekli boğuşuyor,öyle anlarda çaresiz hissettiriyor beni,ceza uygulasam daha çok hırçınlaşacağını görüyorum,kısacası ben onun değil,o benim gözümü korkutuyor bazen..Geçen gün arkadaşıyla yine birbirlerine girdiler,bu sefer hiç sıkmayacağım canımı,vurun oğlum,acıtın birbirinizin canını dedim,vurdular vurdular,en sonunda ikiside karşı karşıya oturup 10 dakika "anneee" diye ağladılar...kavgaların sonu böyle olur,daha çok ağlarsınız siz dedim..5 dakika daha geçmedi baktım konuşuyorlar,oynuyorlar.o an anladım ki şimdiye kadar ben kendi kendimi yıpratıyormuşum.Artık çok acil durumlar dışında kavgalarına da karışmıyorum,doğru yolu ve seçenekleri söylüyorum,gerisini onlara bırakıyorum,yaşayarak öğrensinler,sağlıklı iletişim yollarını bulsunlar,kendilerini savunmayı öğrensinler.Artık daha rahat geçiyor günlerim ve sanki ben müdahale etmediğimden beri daha az kavga ediyorlar.Sadece kalıcı hasar vermemelri için kavga ettiklerinde çaktırmadan onları gözlemliyorum.Konuyu uzattım sanırım,kalabalık sınıflarda sar makarayı gibi tekerlemeler çok iyi toparlayıcı oluyor.Bir de kendimde gördüğüm bir hatayı paylaşayım.Serbest zaman etkinliklerinde fazla serbest bırakıyordum,yeter ki oynasınlar sıkılmasınlar diye,koşuyorlar,masalara çıkıyorlardı,sınıfta daha çok gürültü,daha çok kavga ve problemler,yaralanmalar olabiliyordu.Bu sene daha çok müdahale ediyorum,kurallarım belli ve daha rahat ediyorum,çocuklar da sıkılmıyorlar,boş oturan arkadaş edinemeyen varsa,ahşap yapboz,oyun hamuru gibi bireysel oyuncaklarla oynatıyorum,resim çizip onlara boyatıyorum,o çocukları bir arada oynatıp,yavaş yavaş bireysel oynarken muhabbet ettiklerini,oyunlarını ortaklaştırmaya başladıklarını görüyorum.Bir etkinlik yaparken,benim canım istemiyor,ben katılmayacağım sözünü,çok özel durumlar dışında kabul etmiyorum,yoksa alışkanlık haline getiriyorlar.Serbest zaman etkinliklerinde oynamıyorlarsa hemen yol gösteriyorum,biraz değişiklik hemen ilgilerini çekiyor,örneğin bir kaç sandalye arka arkaya koyup otobüs yapılabilir,diğerleri de sandalye getiriyorlar hemen,otobüsle nereye gidiyorsunuz diye soruyorum,cevap yoksa,pikniğe mi yoksa diyorum mesela,hemen oyun şekilleniyor,tıkandıklarında hemen ortaya bir fikir,bir materyal koyuyorum,oyun yeniden canlanıyor..vb gibi ufak taktiklerle biraz daha kolaylaşıyor işimiz..Bunun dışında söyleyebileceğim..Ben mükemmel bir öğretmen değilim.Çünkü öğretmen olmaktan önce insanım,ve benim de duygularım,rahatsızlıklarım,istediklerim veya istemediklerim oluyor.Bazen çok hareketli,çok güleryüzlü,çok istekli,çok çocuksu,ve yaratıcı olabildiğim gibi bazen de canım bir şey yaptırmak istemeyebiliyor,bazen daha az sabırlı olabiliyorum,bazen yorgun,bazen tahammülü az,bazen oyun oynatmaya isteksiz,bazen de hazırlıksız olabiliyorum.Sonuç olarak bilemiyorum mükemmel öğretmen olmak mümkün mü ama biliyorum ki benim için mümkün değil..