Merhabalar Okul Öncesi Forum Resmi Web Sitesi 'Biz BÜYÜK Bir Aileyiz'

Foruma ücretsiz kayıt olarak mesaj gönderebilir, yeni konular oluşturabilir ve diğer üyeler ile etkileşim içine olabilirsiniz.

çocuklarda duygu gelişimi

Katılım
7 Ocak 2013
Mesajlar
11
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Duygular ve anlatımlar davranışın önemli bir parçası ve kişiliğin ayırt edici bir yönüdür. Çocuğun günlük hayatında da duyguların önemi inkâr edilemez. Her çocuk dünyaya gelirken türlü duyguları deneyecek imkânı beraberinde getirir. Çocuğun yaşadığı çevresiyle ilişkileri neticesinde bunlardan bazıları onun yaşamında ağırlık kazanır.
Yaygın bazı duygular kıskançlık, kızgınlık, sevgi, kaygı, korku ve hazdır. Bunlardan sevgi ve korku çocuğun hayatında diğerlerinden daha fazla yer tutarlar.
Sevgiyi en geniş anlamda: “İnsanları birbirine yaklaştıran olumlu ve iyi duyguların tümü.” olarak tanımlamak yanlış olmaz. Sevecenlik, ilgililik, anlayış, hoşgörü, acıma, bağlılık ve beğenme de bu duygunun ürünleridir.
Sevgi, insanların doğuştan sahip olduğu bir duygudur; ama onun davranışa dönüşmesi ve kontrol edilmesi eğitimle mümkündür. Eğitim hem sevgi ile yapılmalı, hem de sevgiyi öğretmelidir. İnsanoğlu sevme yeteneğini sevile sevile kazanır. Sevmeden önce sevilmeyi öğrenir. Sevilme duygusunu yeterince tatmamış bir insanın, başkalarını sevebilmesi de oldukça zor olmaktadır.
Bundan dolayı başta anne baba olmak üzere bütün büyüklerin ve eğitimcilerin küçüklerle olan münasebetlerinde gözetmeleri gereken temel esas onlara gösterilecek sevgi ve şefkattir. Büyüklerde takdir edilme ihtiyacı ne ise, çocuklarda da sevilme ve şefkat görme ihtiyacının aynı şey olduğu söylenebilir. Sevgi, çocuğun duygusal hayatının gelişmesi için gıdadan daha önemli bir faktördür. Çocuğun ileriki yaşlarda birtakım ruhi bozukluklar göstermesi, ailesinden yeteri kadar sevgi ve ilgi görememesi, kötü muamelelere maruz kalması ile izah edilebilir.
Sevgi konusunda başka bir gerçek daha vardır. O da sevilme gereksiniminin yaşam boyu sürdüğüdür. Sevgi, açlık ve susuzluk gibi sürekli doyurulmak isteyen bir duygudur. Yaşamda sevgi boşluğunu dolduracak, onun yerine geçebilecek başka bir şey gösterilemez. Doğaldır ki, her çağda sevilme gereksinimi bir değildir. İlk yaştan başlayarak, anadan alınan sevgi gelişerek ve çevreye yayılarak zenginleşir; ama sevilme gereksinimi azalmadan, yalnız biçim değiştirerek sürüp gider.
Sevgiye dayalı yakın ilişkilerin bedensel gelişiminden kişilik gelişimine çocuğun tüm gelişmesini yakından etkilediği bilinmektedir. Çocuk kendisini yönetebilmeyi, doğru davranışlar sergilemeyi de sağlıklı olarak, ana baba korkusuyla ya da cezadan kaçınma duygusuyla değil, ana babasına sevgiyle bağlı olduğu için ve onların sevgisini sürdürebilme duygusuyla öğrenir. Sevdiği anne ve babasına benzemek çocuk için en güçlü eğilimdir. Anne ve babasının sevdiği davranışları yineleyerek, o davranışları zamanla özümser. Önce çok yüzeyde olan bir taklit ile başlayan bu benimseme, giderek ana babanın özelliklerinin kendi kişiliğine sindirilmesi yolunda gelişir. Başka deyişle, çocuk anne ve babasıyla özdeşim yapar; onlara kendini uydurarak daha çok sevilme çabasına girer. Bu çaba, onu daha uysal ve söz dinler hale getirir. Anne baba, doğru davranışları hayatlarına hâkim kılmış, bununla birlikte çocuklarına yeterli sevgi ve ilgiyi gösteren kişilerse, doğal olarak çocukları da bu istikamette yetişecektir.
Çocuğun ancak sevilerek sevmeyi öğrenebileceği, çocukluğunda yeterli sevgi görmeyen insanların, başkalarını sevmekte güçlükler yaşamaları gerçeği, Allah ve peygamber sevgisi başta olmak üzere, dini boyuttaki sevgileri ona kazandırabilmek için, aile fertlerinin ona olan sevgilerini hissettirebilmeleri ve sevilme duygusunu çocuğa yeterince yaşatmalarının önemini de gözler önüne sermektedir.
Korku ise, tehlikeler karşısında duyulan heyecan halidir. Korku, kişide, korkulan kişi, olay ya da nesneden çekinme, kendini geri çekme, sakınma ya da kaçma davranışlarına yol açar. Canlıların mevcudiyetini tehlikelere karşı korumada ve hayata intibaklarında önemli rol oynar.
Bu heyecan hali çocuğun fıtratında mevcuttur; ancak eğitimle gelişir ve çeşitlenir. Bu bakımdan korku duygusundan gereği gibi istifade edebilmede eğitimin rolü büyüktür. Yanlış eğitimle çocuklara kazandırılan yersiz korkular ve bunların marazileşmiş şekli fobiler, onların ruhunda telafisi imkânsız bozukluklar meydana getirebilir. Korkunun marazileşmiş şekli olan kaygı ve fobinin temelinde yanlış eğitimin de yattığı bilinmektedir.
 

Giriş yap

Okul Öncesi Forum TV

000
Gün
00
Saat
00
Dakika
00
Saniye
Canlı yayına kalan süre.

18 Yıldır Sizlerle

18 yıldır sizlerleyiz. Türkiye'nin ilk okul öncesi eğitim platformu
Üst