“Hiç yaratıcı değilsin!”, “Yılın en yaratıcı reklamı”, “İşte yaratıcılık diye ben buna derim...”
Bunlar artık konuşmalarımızda sıkça yer verdiğimiz ifadeler. Peki nedir bu ağzımızdan düşmeyen, hoşumuza giden her eyleme etiket gibi yapıştırdığımız “yaratıcılık” kelimesinin anlamı? Etkisi var mı,varsa eğitimde nasıl kullanabiliriz? Yenilikler peşinde koştuğumuz böyle bir çağda yaratıcılık adına çocuklardan beklediğimiz nedir?
Yaratıcılık; varolan kalıpları yıkmak, başkalarının yaşantılarına açık olmak, alışılmışların dışına çıkmak, bilinmeyenlere doğru bir adım atmak, empoze edilmiş düşünce çizgisini ortaya koymak, belli bir problem için alternatif çözümler üretmek, başkalarının izlediği yoldan çıkmak, başka şeylere yol açan yeni bir şey bulmak, yeni bir ilişki kurmak, yeni bir düşünce ortaya koymak, bilinmeyen yeni bir teknik veya yöntem icat etmek ve insanlara yararlı olan bir aracı veya aygıtı bulmaktır.
Görüldüğü gibi “yaratıcılık” tek bir tanıma sığdırılamayacak kadar soyut bir kavram ancak uygulamalardan sonuç çıkarılabilecek kadar etkili bir durum. Çocuklarda yaratıcılığa baktığımızda; onların yaratıcılığını engelleyen en büyük faktörün tek tip sınav değerlendirmeleri olduğunu görüyoruz. Günümüzde özellikle sürekli bir sınav stresi yaşatılması ve bunların test olması, öğrencileri tek yönlü düşünmeye sevk ediyor. Bunu düzeltmenin tek çaresi öğretmenden ziyade, eğitim sistemidir. Okullarda salt beceri öğretimine yönelik çalışmalarda, yaratıcılıktan söz edilemez. Bunu düzeltmek için kimileri araç kullanımına gereğinden fazla önem verirler. Fazla aracın kullanılması ise “araç çeşitliliği” olarak nitelendirilir. Oysa ki; gereksiz araç kullanımı, çocuğu yaratıcılıktan alıkoyar. Çünkü bir aracın tanınması, onun özelliklerinin bilinmesi ve onun uygun bir biçimde kullanılması gerekir. Peki okulda yaratıcılığın rolü nedir?
Öncelikle çocuğun yaratıcılığı açısından;
• Çocukların yaşadıkları sınıflar sıcak ve yumuşak olmalı,
• Kullanılan malzemeler çocuğun ilgisini uyandırmalı,
• Çok sesli-sessiz ortamlar hazırlanmamalı,
• Işık, ses, ısınma... rahatsız edici miktarda olmamalı,
• Programlar çocukların düzeyine uygun olmalı,
• Bireysel ve grup çalışmaları için etkinliklere yer verilmeli,
• Bitki ve hayvan yetiştirme ve deney ortamları sağlanmalı.
Yaratıcılıkta öğretmenin rolüne baktığımızda, sınıfta otoriter bir ortam oluşturmak yerine öğrencilerin daha fazla öğrendiği, hayal kurabildiği ortamlar hazırlayabilir. Her çocuk, doğuştan bir yaratıcılık gücüyle dünyaya gelir. Eğer hayal kurması engellenir, reel dünyaya çok sık yönlendirilirse ve sürekli başarılı olması istenirse bu varolan potansiyeli oluşmadan çürür. Öğretmen, öğrencinin sadece bir alanda değil, birçok alanda yaratıcı olabileceğini göz önüne almalıdır. Öğretmen; sürekli kendini yenilemeli, değişik ve yeniliklere açık, sabırlı ve olumlu model olmalı, oyun, müzik ve dramaya önem vermeli, yaratıcılık uzun süre isteyeceğinden etkinlikler için zaman tanımalı, katılıktan, aşırı tekrarlardan, söz hakkı tanımamaktan uzak durmalı. Öğretmene düşen; yönetme ve müdahale etme değil, yönlendirme, organize etme, yaratıcılığı ortaya çıkaracak davranış biçim ve tarzı olmalıdır.
Öğretmenin buradaki rollerine baktığımızda, aslında tam da olmasını istediğimiz bir öğretmen profili ortaya çıkmaktadır. İyi bir öğretmenin ne yapmaması gerektiğini biliyoruz. Peki yaratıcı bir öğretmen nasıl olur, ne gibi özellikler taşır? Her şeyden önce; bu tip öğretmen, öğrencilerde yaratıcı ve yenilikçi davranışlar kazandırmaya yöneliktir. Genellikle yüksek derecede bireyci ve uyumsuzdur. Son derece sanatkar ruhludurlar. Örneğin; bir İngilizce öğretmeni doğru hecelemeye, noktalamaya çok daha az önem verip, daha çok yaratıcı bir düşünceye, imaja, özgün düşüncenin ifade edilişine ve bu hususta bir istek uyandırmaya önem verir.
Şüphesiz eğitimde mutlak başarının elde dilmesi için okul-aile işbirliğinin sağlanması gerekir. Bu durumda aileye de bir takım görevler düşmektedir. Mesela; aile çocuğu için zaman ayırmalı, yapılandırılmış oyuncaklar yerine yap-boz türü oyuncaklar almalı, oyuncak dışında evdeki küçük malzemeleri de hizmetine vermeli, geziler düzenlemeli, onun meraklı sorularını cevaplamalı. Ayrıca çocuğun etrafı sürekli düzenli olmamalı, çocuğa düzeni koruması için baskı yapılmamalı ve okul öncesi eğitimi alması sağlanmalı. Aileler ve öğretmenler; çocuğa hata yapma özgürlüğü vermeli, onların fikirlerine saygılı olmalı, problem çözümünde değişik ve çeşitli perspektifler aramalı, öğrenci kendini özgür hissetmeli, düşüncelerini rahatça ifade edebilmeli, öğretmen ise mantığına ters düşen fikirlerin destekçisi olmalı. Ve hiçbir zaman unutulmamalı ki; çocuğu ilk yıllardan başlayarak bir düzeyden diğer bir düzeye getiren onun çevresidir. Çocuğun değişik ilişkiler içerisine girmesi, ancak başka bir kişi veya kişiler aracılığıyla olur.
Eğitimde Nasıl Yaratıcılık?
Taklitçilik aşamasını kapayıp, yaratıcılık aşamasına geçmiş, tamamıyla bizim olan, bizim beklentilerimizi yansıtan bir eğitim sistemi oluşturmamız gerekir. Bunun için eğitim sistemimizin A'dan Z'ye esaslı bir incelemeden geçmesi gerekir. Son günlerde yapılan bir takım değişiklikler (İlköğretim müfredat programının değişmesi gibi) bu konuda umut vaadeden gelişmelerdir. Yine son yıllarda geliştirilen bir yöntem olan “kavram haritaları” da yaratıcılığı olumlu yönde etkileyen bir faktördür.
Öyleyse yaratıcılığı olumsuz etkileyen durumlar neler? Bunlardan birincisi sınıf içinde yaşanan ve yaratıcılığı olumsuz etkileyen etmenler yani; çocuğun ilgi ve istek duymadığı konu ve gereçle çalışmaya zorlanması, öğrenciyi bilgilendirmeyen konuya geçilmesi, öğrencinin yaratıcılığı temel alan kaynaklardan yoksun oluşu, araç-gereç ve çalışma ortamlarının yetersiz oluşu, sınıf kalabalıklığı, mekan darlığı ve çalışma süresinin azlığı.
Yapılan psikolojik araştırmalara göre; çocuk küçük olduğu oranda pek çok şeye ilgi gösteriyor. Bir gün polisliğe, subaylığa, birgün öğretmenliğe... Fakat yaşı ilerledikçe artık ilgi azalmaya ve taklit bitmeye başlar yaratıcılık belirtileri başlar. Çocuk bu dönemde yeni bir şey “yaratma”nın peşindedir. İşte bu zamanda çocuğun fikirlerine onay vermeli, çocukla alay etmemeli bunun yerine onu teşvik etmeliyiz.
Resim-iş dersleri çocukların bu konuda hayal güçlerini geliştirebilecekleri derslerdir. Çocuklar oyun oynarken, masal dinlerken ya da kumdan kale inşaa ederken yaratıcılıklarını kullanabilirler. Bu esnada yaratıcılık bir takım koşullara (çalışmak, deneyim, gözlem, araştırma, algı) bağlı olarak gerçekleşiyor.
Yaratıcılığı yüksek çocuklar meraklıdır, temel sorunlarla ilgilenirler, özgürdürler enerjiktirler, espritüeldirler, daha iyi gözlemci, daha fazla inceleyici, titizlik gösteren, iyi düşünen kişilerdir. Bu çocuklar başkalarının göremediklerini görürler, başkalarını uyaramayan uyarıcılar bunları uyarır, kalp gözleri açıktır.
Yaratıcılık Eğitimi Neden Gereklidir?
Yaratıcılık öğrenilemez, desteklenip geliştirilir. Bu sayede çocukların; karşılarına çıkan fırsatlardan yararlanmalarını, karşılaştıkları güçlükleri yenmelerini, her şeyi merak edip sormalarını sağlar. Ancak yaratıcılık kendini kademe kademe hissettirir ve geliştirir. Bu aşamalardan birincisi taklittir. Çocuklar doğdukları andan itibaren, gördükleri hareketleri, duydukları sesleri taklit ederler. Daha sonra bunlarla, kendi dünyalarını oluştururlar. Bunu da resimlerle, hikâyeler anlatarak, yaratıcı hareketlerle ve dramatizasyon esnasında gösterirler.
İkinci aşamada çocuk, merak duygusuyla karşılaştığı her uyaranı keşfeder. Konuşmayı öğrenince duyu organlarından gelen uyarıcıları sözlü olarak ifadeye geçer. Çocuk her şeyle ilgili sorular sorar. Bu dönemde çocuğa uygun cevaplar verilmeli.
Ve televizyon. TV ve bilgisayar evde olmayan birçok uyaranı eve getirir. Özellikle oyunlar, çizgi filmler, zengin hayali, hızlı hareketleri ve göz kamaştırıcı güzel renklerinden dolayı çocukların dikkatini çeker. Ancak televizyonun etkileri her zaman olumlu olmuyor. Çünkü TV özellikle 3-7 yaş grubu çocukların salt ve edilgen olmalarına neden oluyor. Çocukların bu yaşta fazla TV seyretmesi, tartışmalarına, düşünmelerine engel teşkil etmekte, onları bilgi boğuntusuna uğratmakta, bazı programlarla zevksiz ve estetik olmayan davranımlar kazandırmaktadır.
Yaratıcılığın olmazsa olmazlarından biri de hayal. Özellikle beş yaşlarında çocukların hayali en zirveye ulaşır. Hayal ve düşünme, içten gelen uyaranlardır ve bunu bir süzgeçten geçip geliştirildikten sonra organize edilirler. Çocuk çoğunlukla kendisinin ve çevresindekilerin kabul edebileceği şekilde çocuğun belleğinde korur. Bunun dışında yine yaratıcılık için uygun olan hikâyeler, çocukları yaratıcılığa sevk eder. Çocuk okuma-yazma, resim, matematik, el işleri ve birçok beceri kazanmaktadır. Çocukta yaratıcılığın gelişmesine en fazla; gözlem ve hafıza eğitimine önem vermekle, üretici düşünme yöntemi kazandırmakla, sanat eserleri inceletmekle, pratik, atak ve cesaretli olmalarını sağlamakla, bireysel etkinliklere katmakla ve konuların ilgi çekici hâle getirilmesiyle katkıda bulunulabilir. Ancak yaratıcılığı etkileyen etmenler de unutulmamalı. Bunlar; duygusal, kültürel öğrenilen engeller ve yüklü program engelleri.
Ve ilginç bir araştırma; Sungur'un aktarımıyla, Tarance'nin 1964 yılında ABD, İngiltere, Fransa, Porto-Riko, Türkiye ve Yunanistan'da yaptığı araştırmada, 9-11 yaşlarındaki çocuklardan, alışılmamış karakterlere ilşkin hayvan hikâyeleri üretmeleri istenmiş. Çocukların ürettikleri bu öyküler de; asıl baskın tipin kendisi, ana babası, arkadaşı ve toplum olduğu ortaya çıkmıştır. Baskı türü olarak; öğüt verme, alay etme ortaya çıkmış, baskı sonucu ise; uyum ya da direnme tepkisiyle karşılaşılmıştır.
Yaratıcılığın Söndürülmesi
Yaşamdan doyumun engellenmesine ve yüksek düzeyde gerilimlere, sinir bozukluklarına neden olur. Bu nedenledir ki böyle bir durumdan haberdar olunmaması yanlış tanımlamalara yol açmaktadır. Yaratıcılığın şizofreniye değil, yaratıcı yokluğunun sinirsel bozulmalara yol açtığına inanılır. Ataman'a göre, yaratıcılığın gelişmesindeki en kritik yaş dilimi 5-6'dır. Okula başlama ile otoriteyi ve kuralları öğrenen çocukta yaratıcılık durur. 8-10 yaş arası çete dönemidir. Çete üyelerince benimsenmek için yaratıcılık gösterilmez. 13-15 yaş ergenliğe giriş ve karşı cinsin kendini beğenmesini sağlamak için yaratıcılığın engellendiği dönemdir. 17-19 yaş meslek seçimi, ÖSS vs. yaratıcılığı geriletirken, 3-5 yaş çocuğun ilk kez yaratıcı ögeler ortaya koyduğu dönemdir.
Yaratıcılığın önüne set çeken olumsuz durumlara baktığımızda şunları görüyoruz;
Mükemmeliyetçilik; her zaman en iyiyi, en güzeli vs. yapmaya yöneltilen çocuk, hata yapmamaya, ahlâk sınırını aşmamaya, gösterişli ve güzel şeyler yapmaya başlar. Kendini “en... hırsı”ndan kurtaramadığı için hayal üretemez olur. Çocuğun kendi seviyesinin altında eğitim alması; yaratıcılığı köreltecektir. Çünkü çocuk kendisinden bir şeyler katmayacaktır ve varolan kapasitesini kullanacaktır. Yetersiz çevre koşulları; çocuğun merakını tatmin edemez. Uygun olmayan arkadaş ortamları nedeniyle, bulunduğu çevreden dışlanır ve uyum için onların eylemlerini yapar. Cinsiyet rollerinin yanlış veya eksik tanımlanması; örneğin sadece kıza göre oyuncak, erkeğe göre araba deyip oyuncakta sınırlamalara gidilmesi, çocuğun hayal gücüne etki eden olumsuz bir faktördür. Duyarlılık; yaratıcılığın sadece özgürlük değil, duyarlılıkla da ilgili olduğu unutulmamalıdır. Oysa ki; toplumumuzda özgürlük erkeğe, duyarlılık ise kızlara göre bir şey olarak düşünülür. “En kestirme yol bildiğin yoldur” mantığı; yeni yollar denenmemesine, hep eski metotların tekrarlanmasına neden olur.
Öneriler
- Çocukların yaşadıkları ortamda bol bol uyaranlar olmalı, çünkü uyaran zenginliği yaratıcılığa yol açar .
- Çocukların yaşadıkları ortamda uyaranlar sık sık değiştirilmeli.
- Çocukların odalarında her türlü resim, fotoğraf asılmalı ve değişik uyaranlarla karşı karşıya gelmeleri temin edilmelidir.
- Çocuklara belli paragraflar verilip, bunu özetlemeleri istenmeli.
- Yaratıcı duraklamalar yapılmalı. Yaratıcı duraklama; birkaç dakikalık süren zaman dilimi içinde belli bir konu, olay, nesne üzerinde konsantre olma, derin düşünme ve incelemeyi kapsamaktadır.
- Öğrencilere verilen ödevlerin zamanından önce tamamlama alışkanlığı kazandırılmalıdır.
- Çocukların dikkatini göğe, yıldızlara, güneşe ve aya çekmek gerekir.
- Bulut, şimşek, yıldırım, yağmur, kar, rüzgâr, fırtına, sel, deprem ve yanardağ gibi doğal olay ve afetlere çocukların dikkati çekilmeli.
- Çocukların soruları ne kadar garip olursa olsun, cevapsız bırakılmamalı.
Sonuç
Ülkemizde özellikle son yıllarda ilerleme ve çağı yakalama adına yapılan bir çok yenilik, yaşanan olumsuzluklara karşı bizleri bir nebze de olsa rahatlamaktadır. Yaratıcılık adına yaşanan olumsuzlukların tek bir etkene bağlanmaması ve yeniliklerin “yaratıcı” olması, eğitimde yaratıcı beyinlere ve ruhlara yer verilmesiyle gerçekleşebilir. Bunu sağlamanın tek ve geçerli yolu da bireyin çocukluktan itibaren yaratıcılığına seslenmekle olacaktır.
Hazırlayan :
Menşure ALKIŞ
Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi
Sınıf Öğretmenliği Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi
ANKARA
_________________
KAYNAKÇA
1. SUNGUR, N. (1997). Yaratıcı Düşünce , Evrim Yayınevi, İstanbul 2.baskı.
2. ATAMAN, A. (1995). Eğitim Sürecinde Yaratıcılık ve Eğitim , Türk Eğitim Derneği Yayınevi, Ankara.
3. DİKİCİ, A. (2001). Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi'nde Okul Deneyimi Uygulaması ve Sonuçlarının Değerlendirilmesi- Sanat Eğitiminde Yaratıcılık , Millî Eğitim Dergisi, Sayı:149.
4. SAN, İ. (2001). Yaratıcı Düşünme ve Tümel Öğrenme , Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Aralık, Yıl:2, Sayı:22.
5. BAKİ, A, MANDACIŞAHAN, S.(2004). Bilgisayar Destekli Kavram Haritası Yöntemiyle Öğretmen Adaylarının Matematiksel Öğrenmelerinin Değerlendirilmesi , The Turkısh Enline Journal Of Education Technology-Tojet, April, Issn:1303-6521 Volume 3, Issue 2, Article 14.
6. ÇELLEK, T. (2004). Ytü Santas “Yaratıcılık ve Eğitim Sistemimizdeki Boyutu” , www.google.com , (27. 04. 2004 tarihinde indirilmiştir).
7. www.google.com , Yaratıcılık.
8. TURLA, A., ÖMERO/LU, E. (2001). Okul Öncesi Dönemde Yaratıcılık Eğitimi ve Desteklenmesi , Millî Eğitim Dergisi, Sayı:151.
9. RIZA, E. (2000). Çocuklarda ve Yetişkinlerde Yaratıcılık Nasıl Uyarılır? Yaşadıkça Eğitim Dergisi, Sayı:68, s.5-12.
10. TEZCAN. M .(1991). Eğitim Sosyolojisi, Yargıçoğlu Matbaası, 6.Basım, Ankara.
11. Öğretmen Dünyası Dergisi, Yıl:1984, Sayı:4.
Bunlar artık konuşmalarımızda sıkça yer verdiğimiz ifadeler. Peki nedir bu ağzımızdan düşmeyen, hoşumuza giden her eyleme etiket gibi yapıştırdığımız “yaratıcılık” kelimesinin anlamı? Etkisi var mı,varsa eğitimde nasıl kullanabiliriz? Yenilikler peşinde koştuğumuz böyle bir çağda yaratıcılık adına çocuklardan beklediğimiz nedir?
Yaratıcılık; varolan kalıpları yıkmak, başkalarının yaşantılarına açık olmak, alışılmışların dışına çıkmak, bilinmeyenlere doğru bir adım atmak, empoze edilmiş düşünce çizgisini ortaya koymak, belli bir problem için alternatif çözümler üretmek, başkalarının izlediği yoldan çıkmak, başka şeylere yol açan yeni bir şey bulmak, yeni bir ilişki kurmak, yeni bir düşünce ortaya koymak, bilinmeyen yeni bir teknik veya yöntem icat etmek ve insanlara yararlı olan bir aracı veya aygıtı bulmaktır.
Görüldüğü gibi “yaratıcılık” tek bir tanıma sığdırılamayacak kadar soyut bir kavram ancak uygulamalardan sonuç çıkarılabilecek kadar etkili bir durum. Çocuklarda yaratıcılığa baktığımızda; onların yaratıcılığını engelleyen en büyük faktörün tek tip sınav değerlendirmeleri olduğunu görüyoruz. Günümüzde özellikle sürekli bir sınav stresi yaşatılması ve bunların test olması, öğrencileri tek yönlü düşünmeye sevk ediyor. Bunu düzeltmenin tek çaresi öğretmenden ziyade, eğitim sistemidir. Okullarda salt beceri öğretimine yönelik çalışmalarda, yaratıcılıktan söz edilemez. Bunu düzeltmek için kimileri araç kullanımına gereğinden fazla önem verirler. Fazla aracın kullanılması ise “araç çeşitliliği” olarak nitelendirilir. Oysa ki; gereksiz araç kullanımı, çocuğu yaratıcılıktan alıkoyar. Çünkü bir aracın tanınması, onun özelliklerinin bilinmesi ve onun uygun bir biçimde kullanılması gerekir. Peki okulda yaratıcılığın rolü nedir?
Öncelikle çocuğun yaratıcılığı açısından;
• Çocukların yaşadıkları sınıflar sıcak ve yumuşak olmalı,
• Kullanılan malzemeler çocuğun ilgisini uyandırmalı,
• Çok sesli-sessiz ortamlar hazırlanmamalı,
• Işık, ses, ısınma... rahatsız edici miktarda olmamalı,
• Programlar çocukların düzeyine uygun olmalı,
• Bireysel ve grup çalışmaları için etkinliklere yer verilmeli,
• Bitki ve hayvan yetiştirme ve deney ortamları sağlanmalı.
Yaratıcılıkta öğretmenin rolüne baktığımızda, sınıfta otoriter bir ortam oluşturmak yerine öğrencilerin daha fazla öğrendiği, hayal kurabildiği ortamlar hazırlayabilir. Her çocuk, doğuştan bir yaratıcılık gücüyle dünyaya gelir. Eğer hayal kurması engellenir, reel dünyaya çok sık yönlendirilirse ve sürekli başarılı olması istenirse bu varolan potansiyeli oluşmadan çürür. Öğretmen, öğrencinin sadece bir alanda değil, birçok alanda yaratıcı olabileceğini göz önüne almalıdır. Öğretmen; sürekli kendini yenilemeli, değişik ve yeniliklere açık, sabırlı ve olumlu model olmalı, oyun, müzik ve dramaya önem vermeli, yaratıcılık uzun süre isteyeceğinden etkinlikler için zaman tanımalı, katılıktan, aşırı tekrarlardan, söz hakkı tanımamaktan uzak durmalı. Öğretmene düşen; yönetme ve müdahale etme değil, yönlendirme, organize etme, yaratıcılığı ortaya çıkaracak davranış biçim ve tarzı olmalıdır.
Öğretmenin buradaki rollerine baktığımızda, aslında tam da olmasını istediğimiz bir öğretmen profili ortaya çıkmaktadır. İyi bir öğretmenin ne yapmaması gerektiğini biliyoruz. Peki yaratıcı bir öğretmen nasıl olur, ne gibi özellikler taşır? Her şeyden önce; bu tip öğretmen, öğrencilerde yaratıcı ve yenilikçi davranışlar kazandırmaya yöneliktir. Genellikle yüksek derecede bireyci ve uyumsuzdur. Son derece sanatkar ruhludurlar. Örneğin; bir İngilizce öğretmeni doğru hecelemeye, noktalamaya çok daha az önem verip, daha çok yaratıcı bir düşünceye, imaja, özgün düşüncenin ifade edilişine ve bu hususta bir istek uyandırmaya önem verir.
Şüphesiz eğitimde mutlak başarının elde dilmesi için okul-aile işbirliğinin sağlanması gerekir. Bu durumda aileye de bir takım görevler düşmektedir. Mesela; aile çocuğu için zaman ayırmalı, yapılandırılmış oyuncaklar yerine yap-boz türü oyuncaklar almalı, oyuncak dışında evdeki küçük malzemeleri de hizmetine vermeli, geziler düzenlemeli, onun meraklı sorularını cevaplamalı. Ayrıca çocuğun etrafı sürekli düzenli olmamalı, çocuğa düzeni koruması için baskı yapılmamalı ve okul öncesi eğitimi alması sağlanmalı. Aileler ve öğretmenler; çocuğa hata yapma özgürlüğü vermeli, onların fikirlerine saygılı olmalı, problem çözümünde değişik ve çeşitli perspektifler aramalı, öğrenci kendini özgür hissetmeli, düşüncelerini rahatça ifade edebilmeli, öğretmen ise mantığına ters düşen fikirlerin destekçisi olmalı. Ve hiçbir zaman unutulmamalı ki; çocuğu ilk yıllardan başlayarak bir düzeyden diğer bir düzeye getiren onun çevresidir. Çocuğun değişik ilişkiler içerisine girmesi, ancak başka bir kişi veya kişiler aracılığıyla olur.
Eğitimde Nasıl Yaratıcılık?
Taklitçilik aşamasını kapayıp, yaratıcılık aşamasına geçmiş, tamamıyla bizim olan, bizim beklentilerimizi yansıtan bir eğitim sistemi oluşturmamız gerekir. Bunun için eğitim sistemimizin A'dan Z'ye esaslı bir incelemeden geçmesi gerekir. Son günlerde yapılan bir takım değişiklikler (İlköğretim müfredat programının değişmesi gibi) bu konuda umut vaadeden gelişmelerdir. Yine son yıllarda geliştirilen bir yöntem olan “kavram haritaları” da yaratıcılığı olumlu yönde etkileyen bir faktördür.
Öyleyse yaratıcılığı olumsuz etkileyen durumlar neler? Bunlardan birincisi sınıf içinde yaşanan ve yaratıcılığı olumsuz etkileyen etmenler yani; çocuğun ilgi ve istek duymadığı konu ve gereçle çalışmaya zorlanması, öğrenciyi bilgilendirmeyen konuya geçilmesi, öğrencinin yaratıcılığı temel alan kaynaklardan yoksun oluşu, araç-gereç ve çalışma ortamlarının yetersiz oluşu, sınıf kalabalıklığı, mekan darlığı ve çalışma süresinin azlığı.
Yapılan psikolojik araştırmalara göre; çocuk küçük olduğu oranda pek çok şeye ilgi gösteriyor. Bir gün polisliğe, subaylığa, birgün öğretmenliğe... Fakat yaşı ilerledikçe artık ilgi azalmaya ve taklit bitmeye başlar yaratıcılık belirtileri başlar. Çocuk bu dönemde yeni bir şey “yaratma”nın peşindedir. İşte bu zamanda çocuğun fikirlerine onay vermeli, çocukla alay etmemeli bunun yerine onu teşvik etmeliyiz.
Resim-iş dersleri çocukların bu konuda hayal güçlerini geliştirebilecekleri derslerdir. Çocuklar oyun oynarken, masal dinlerken ya da kumdan kale inşaa ederken yaratıcılıklarını kullanabilirler. Bu esnada yaratıcılık bir takım koşullara (çalışmak, deneyim, gözlem, araştırma, algı) bağlı olarak gerçekleşiyor.
Yaratıcılığı yüksek çocuklar meraklıdır, temel sorunlarla ilgilenirler, özgürdürler enerjiktirler, espritüeldirler, daha iyi gözlemci, daha fazla inceleyici, titizlik gösteren, iyi düşünen kişilerdir. Bu çocuklar başkalarının göremediklerini görürler, başkalarını uyaramayan uyarıcılar bunları uyarır, kalp gözleri açıktır.
Yaratıcılık Eğitimi Neden Gereklidir?
Yaratıcılık öğrenilemez, desteklenip geliştirilir. Bu sayede çocukların; karşılarına çıkan fırsatlardan yararlanmalarını, karşılaştıkları güçlükleri yenmelerini, her şeyi merak edip sormalarını sağlar. Ancak yaratıcılık kendini kademe kademe hissettirir ve geliştirir. Bu aşamalardan birincisi taklittir. Çocuklar doğdukları andan itibaren, gördükleri hareketleri, duydukları sesleri taklit ederler. Daha sonra bunlarla, kendi dünyalarını oluştururlar. Bunu da resimlerle, hikâyeler anlatarak, yaratıcı hareketlerle ve dramatizasyon esnasında gösterirler.
İkinci aşamada çocuk, merak duygusuyla karşılaştığı her uyaranı keşfeder. Konuşmayı öğrenince duyu organlarından gelen uyarıcıları sözlü olarak ifadeye geçer. Çocuk her şeyle ilgili sorular sorar. Bu dönemde çocuğa uygun cevaplar verilmeli.
Ve televizyon. TV ve bilgisayar evde olmayan birçok uyaranı eve getirir. Özellikle oyunlar, çizgi filmler, zengin hayali, hızlı hareketleri ve göz kamaştırıcı güzel renklerinden dolayı çocukların dikkatini çeker. Ancak televizyonun etkileri her zaman olumlu olmuyor. Çünkü TV özellikle 3-7 yaş grubu çocukların salt ve edilgen olmalarına neden oluyor. Çocukların bu yaşta fazla TV seyretmesi, tartışmalarına, düşünmelerine engel teşkil etmekte, onları bilgi boğuntusuna uğratmakta, bazı programlarla zevksiz ve estetik olmayan davranımlar kazandırmaktadır.
Yaratıcılığın olmazsa olmazlarından biri de hayal. Özellikle beş yaşlarında çocukların hayali en zirveye ulaşır. Hayal ve düşünme, içten gelen uyaranlardır ve bunu bir süzgeçten geçip geliştirildikten sonra organize edilirler. Çocuk çoğunlukla kendisinin ve çevresindekilerin kabul edebileceği şekilde çocuğun belleğinde korur. Bunun dışında yine yaratıcılık için uygun olan hikâyeler, çocukları yaratıcılığa sevk eder. Çocuk okuma-yazma, resim, matematik, el işleri ve birçok beceri kazanmaktadır. Çocukta yaratıcılığın gelişmesine en fazla; gözlem ve hafıza eğitimine önem vermekle, üretici düşünme yöntemi kazandırmakla, sanat eserleri inceletmekle, pratik, atak ve cesaretli olmalarını sağlamakla, bireysel etkinliklere katmakla ve konuların ilgi çekici hâle getirilmesiyle katkıda bulunulabilir. Ancak yaratıcılığı etkileyen etmenler de unutulmamalı. Bunlar; duygusal, kültürel öğrenilen engeller ve yüklü program engelleri.
Ve ilginç bir araştırma; Sungur'un aktarımıyla, Tarance'nin 1964 yılında ABD, İngiltere, Fransa, Porto-Riko, Türkiye ve Yunanistan'da yaptığı araştırmada, 9-11 yaşlarındaki çocuklardan, alışılmamış karakterlere ilşkin hayvan hikâyeleri üretmeleri istenmiş. Çocukların ürettikleri bu öyküler de; asıl baskın tipin kendisi, ana babası, arkadaşı ve toplum olduğu ortaya çıkmıştır. Baskı türü olarak; öğüt verme, alay etme ortaya çıkmış, baskı sonucu ise; uyum ya da direnme tepkisiyle karşılaşılmıştır.
Yaratıcılığın Söndürülmesi
Yaşamdan doyumun engellenmesine ve yüksek düzeyde gerilimlere, sinir bozukluklarına neden olur. Bu nedenledir ki böyle bir durumdan haberdar olunmaması yanlış tanımlamalara yol açmaktadır. Yaratıcılığın şizofreniye değil, yaratıcı yokluğunun sinirsel bozulmalara yol açtığına inanılır. Ataman'a göre, yaratıcılığın gelişmesindeki en kritik yaş dilimi 5-6'dır. Okula başlama ile otoriteyi ve kuralları öğrenen çocukta yaratıcılık durur. 8-10 yaş arası çete dönemidir. Çete üyelerince benimsenmek için yaratıcılık gösterilmez. 13-15 yaş ergenliğe giriş ve karşı cinsin kendini beğenmesini sağlamak için yaratıcılığın engellendiği dönemdir. 17-19 yaş meslek seçimi, ÖSS vs. yaratıcılığı geriletirken, 3-5 yaş çocuğun ilk kez yaratıcı ögeler ortaya koyduğu dönemdir.
Yaratıcılığın önüne set çeken olumsuz durumlara baktığımızda şunları görüyoruz;
Mükemmeliyetçilik; her zaman en iyiyi, en güzeli vs. yapmaya yöneltilen çocuk, hata yapmamaya, ahlâk sınırını aşmamaya, gösterişli ve güzel şeyler yapmaya başlar. Kendini “en... hırsı”ndan kurtaramadığı için hayal üretemez olur. Çocuğun kendi seviyesinin altında eğitim alması; yaratıcılığı köreltecektir. Çünkü çocuk kendisinden bir şeyler katmayacaktır ve varolan kapasitesini kullanacaktır. Yetersiz çevre koşulları; çocuğun merakını tatmin edemez. Uygun olmayan arkadaş ortamları nedeniyle, bulunduğu çevreden dışlanır ve uyum için onların eylemlerini yapar. Cinsiyet rollerinin yanlış veya eksik tanımlanması; örneğin sadece kıza göre oyuncak, erkeğe göre araba deyip oyuncakta sınırlamalara gidilmesi, çocuğun hayal gücüne etki eden olumsuz bir faktördür. Duyarlılık; yaratıcılığın sadece özgürlük değil, duyarlılıkla da ilgili olduğu unutulmamalıdır. Oysa ki; toplumumuzda özgürlük erkeğe, duyarlılık ise kızlara göre bir şey olarak düşünülür. “En kestirme yol bildiğin yoldur” mantığı; yeni yollar denenmemesine, hep eski metotların tekrarlanmasına neden olur.
Öneriler
- Çocukların yaşadıkları ortamda bol bol uyaranlar olmalı, çünkü uyaran zenginliği yaratıcılığa yol açar .
- Çocukların yaşadıkları ortamda uyaranlar sık sık değiştirilmeli.
- Çocukların odalarında her türlü resim, fotoğraf asılmalı ve değişik uyaranlarla karşı karşıya gelmeleri temin edilmelidir.
- Çocuklara belli paragraflar verilip, bunu özetlemeleri istenmeli.
- Yaratıcı duraklamalar yapılmalı. Yaratıcı duraklama; birkaç dakikalık süren zaman dilimi içinde belli bir konu, olay, nesne üzerinde konsantre olma, derin düşünme ve incelemeyi kapsamaktadır.
- Öğrencilere verilen ödevlerin zamanından önce tamamlama alışkanlığı kazandırılmalıdır.
- Çocukların dikkatini göğe, yıldızlara, güneşe ve aya çekmek gerekir.
- Bulut, şimşek, yıldırım, yağmur, kar, rüzgâr, fırtına, sel, deprem ve yanardağ gibi doğal olay ve afetlere çocukların dikkati çekilmeli.
- Çocukların soruları ne kadar garip olursa olsun, cevapsız bırakılmamalı.
Sonuç
Ülkemizde özellikle son yıllarda ilerleme ve çağı yakalama adına yapılan bir çok yenilik, yaşanan olumsuzluklara karşı bizleri bir nebze de olsa rahatlamaktadır. Yaratıcılık adına yaşanan olumsuzlukların tek bir etkene bağlanmaması ve yeniliklerin “yaratıcı” olması, eğitimde yaratıcı beyinlere ve ruhlara yer verilmesiyle gerçekleşebilir. Bunu sağlamanın tek ve geçerli yolu da bireyin çocukluktan itibaren yaratıcılığına seslenmekle olacaktır.
Hazırlayan :
Menşure ALKIŞ
Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi
Sınıf Öğretmenliği Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi
ANKARA
_________________
KAYNAKÇA
1. SUNGUR, N. (1997). Yaratıcı Düşünce , Evrim Yayınevi, İstanbul 2.baskı.
2. ATAMAN, A. (1995). Eğitim Sürecinde Yaratıcılık ve Eğitim , Türk Eğitim Derneği Yayınevi, Ankara.
3. DİKİCİ, A. (2001). Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi'nde Okul Deneyimi Uygulaması ve Sonuçlarının Değerlendirilmesi- Sanat Eğitiminde Yaratıcılık , Millî Eğitim Dergisi, Sayı:149.
4. SAN, İ. (2001). Yaratıcı Düşünme ve Tümel Öğrenme , Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Aralık, Yıl:2, Sayı:22.
5. BAKİ, A, MANDACIŞAHAN, S.(2004). Bilgisayar Destekli Kavram Haritası Yöntemiyle Öğretmen Adaylarının Matematiksel Öğrenmelerinin Değerlendirilmesi , The Turkısh Enline Journal Of Education Technology-Tojet, April, Issn:1303-6521 Volume 3, Issue 2, Article 14.
6. ÇELLEK, T. (2004). Ytü Santas “Yaratıcılık ve Eğitim Sistemimizdeki Boyutu” , www.google.com , (27. 04. 2004 tarihinde indirilmiştir).
7. www.google.com , Yaratıcılık.
8. TURLA, A., ÖMERO/LU, E. (2001). Okul Öncesi Dönemde Yaratıcılık Eğitimi ve Desteklenmesi , Millî Eğitim Dergisi, Sayı:151.
9. RIZA, E. (2000). Çocuklarda ve Yetişkinlerde Yaratıcılık Nasıl Uyarılır? Yaşadıkça Eğitim Dergisi, Sayı:68, s.5-12.
10. TEZCAN. M .(1991). Eğitim Sosyolojisi, Yargıçoğlu Matbaası, 6.Basım, Ankara.
11. Öğretmen Dünyası Dergisi, Yıl:1984, Sayı:4.