- Katılım
- 7 May 2006
- Mesajlar
- 273
- Tepki Skoru
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 48
Obesite, sosyal, psikolojik ve tıbbi ciddi sorunlar yaratabilen önemli bir sağlık problemidir. Çocukluk çağı ve ergenlik döneminde tedavisi en zor sorunlardan biri olması nedeniyle, ortaya çıkmadan önce veya başlangıç fazında tanınarak gelişmesinin önlenmesi önemlidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde her beş çocuktan birinin obes olduğu bildirilmektedir. Obesite, diyabet, hipertansiyon, dislipidemi, kardiyovasküler hastalıklar, kanser ve osteoartrit gibi ciddi bir çok hastalığın riskini arttırır.
Organizmada enerji tüketimini etkileyen faktörlerden en önemlisi bazal metabolik hızdır. Yağsız doku kitlesi, yaş, cinsiyet ve hormonlar tarafından kontrol edilen bazal metabolik hız enerji tüketiminin yaklaşık %60-70’inden sorumludur. Diğer önemli faktörler termojenez ve fiziksel aktivitedir.
Vücut kitle indeksi (VKİ), kilogram cinsinden ağırlığın metre cinsinden boyun karesine bölümüdür. VKİ 25-29,9 birinci derece obes, 30-40 ikinci derece obes ve 40’ın üzeri morbid obes olarak değerlendirilir. Çocuklarda bu oranın 95 persentilin üzerinde olması obesite olarak tanımlanmaktadır.
Obesite Nedenleri
1. Nörotransmitterler: Enerji homeostazı üzerine en etkili bölge hipotalamustur. Nöropeptid Y buradan salgılanır. Nöropeptid Y, hiperfaji ve kahverengi yağ dokusunda sempatik stimulasyonun inhibisyonu ile enerji tüketiminin azalmasına sebep olur. İnsülin sekresyonunu arttırarak enerji trigliserit olarak depolanır. Leptin, Nöropeptid Y üzerine inhibitör, glükokortikoidler ise stimulatör etki yapar.
2. Obesite geni: Obes insanlarda, farelerde tanımlanmış olan ob geni bulunmamasına rağmen, bu genden kodlanan leptin isimli proteinin obesite karşıtı olarak insanlarda da işlev gösterdiği görülmüştür. Leptin eksikliğinde hiperfaji, enerji tüketiminde azalma, hiperinsülinemi, insülin direnci, insüline bağımlı olmayan diyabet ve kortikosteroid düzeylerinde artış saptanmıştır.
3. Kritik dönemler: İntrauterin dönemdeki nütrisyonel durum hipotalamik besin alım merkezini, iştahın düzenlenmesini ve yağ hücre yapımını etkiler. VKİ, bir yaşına kadar hızla artış gösterirken, 1-5 yaşları arasında düşüş içindedir. Daha sonra özellikle yağ dokusunda belirgin olmak üzere tekrar bir artış gösterir. Bu tekrar artış döneminin 5,5 yaşından önce başlaması ergenlik döneminde obesite gelişme riskini arttırmaktadır. Ergenlik döneminde obesite özellikle kızlarda, geri dönüşümü zor bir problem olmaktadır. Obes ergenlerin 11 yıllık izleminde, erkeklerin %76’sı, kızların ise sadece %20’si normal ağırlığa inebilmişlerdir.
4. Kahverengi yağ dokusu: Tam olarak insanlardaki etkisi anlaşılmamıştır. Kahverengi yağ dokusu vaskülerdir, sempatik sinirlerce innerve edilir ve mitokondri iç membran proteini içerir. Bu nedenle beyaz yağ dokusu enerji deposu görevi görürken, kahverengi yağ dokusu enerji tüketimi üzerinde etkilidir.
Ayrıca genetik etkiler, beslenme şekli, yaşam tarzı, sosyoekonomik durum ve psikolojik faktörler de obesitenin ortaya çıkması ya da pekişmesinde rol alabilmektedir. Bebeklik döneminde karışık ya da yapay beslenme obesite riskini arttırırken, anne sütü ile beslenme obesiteye karşı koruyucu etki yapmaktadır.
Obesiteye Yaklaşım
Çocuk ve ergenlerde obesite nedenleri ve ayırıc tanısının araştırılması gerekir. Özellikle Cushing sendromu, polikistik over sendromu, hipotiroidi, hiperinsülinemi, hipotalamik disfonksiyon, büyüme hormonu eksikliği gibi endokrin patolojiler; Laurence-Moon-Biedl sendromu, Prader-Willi sendromu, Turner sendromu, Carpenter sendromu, Cohen sendromu genetik sorunlar dikkate alınmalıdır.
Psödotümor serebri, uyku apnesi, hipoventilasyon sendromu, insüline bağımlı olmayan diyabetes mellitus, insülin direnci, hipertansiyon, dislipidemi gibi komplikasyonların varlığı incelenmelidir.
Tedavi diyet, egzersiz, psikoterapi ve bazı durumlarda ilaç tedavilerinden oluşur. Yaşam tarzının değiştirilmesi, diyete ve tedaviye uyumu arttıran, sosyal ve emosyonel sorunları azaltmayı hedefleyen bilişsel-davranışçı psikoterapi genellikle gerekli olmaktadır. Alınan gıdaların listesinin tutulması, iştahı kontrol edici yöntemlerin geliştirilmesi, kalorisi düşük gıdaların tercih edilmesi terapinin gündemleri arasında yer alır. Katekolaminerjik ilaçlar çok gerekli olduğunda ve dikkatle kullanılmalıdır. Serotonerjik ajanlardan deksfenfluramin ve özellikle depresif belirtilerin de eşlik ettiği olgularda fluoksetin önerilen ajanlardandır. Hacim arttırıcı ilaçlar da kullanılabilir. Nadiren ciddi olgularda cerrahi tedaviler uygulanmaktadır.
Kaynak:www.cocukhayat.com
Organizmada enerji tüketimini etkileyen faktörlerden en önemlisi bazal metabolik hızdır. Yağsız doku kitlesi, yaş, cinsiyet ve hormonlar tarafından kontrol edilen bazal metabolik hız enerji tüketiminin yaklaşık %60-70’inden sorumludur. Diğer önemli faktörler termojenez ve fiziksel aktivitedir.
Vücut kitle indeksi (VKİ), kilogram cinsinden ağırlığın metre cinsinden boyun karesine bölümüdür. VKİ 25-29,9 birinci derece obes, 30-40 ikinci derece obes ve 40’ın üzeri morbid obes olarak değerlendirilir. Çocuklarda bu oranın 95 persentilin üzerinde olması obesite olarak tanımlanmaktadır.
Obesite Nedenleri
1. Nörotransmitterler: Enerji homeostazı üzerine en etkili bölge hipotalamustur. Nöropeptid Y buradan salgılanır. Nöropeptid Y, hiperfaji ve kahverengi yağ dokusunda sempatik stimulasyonun inhibisyonu ile enerji tüketiminin azalmasına sebep olur. İnsülin sekresyonunu arttırarak enerji trigliserit olarak depolanır. Leptin, Nöropeptid Y üzerine inhibitör, glükokortikoidler ise stimulatör etki yapar.
2. Obesite geni: Obes insanlarda, farelerde tanımlanmış olan ob geni bulunmamasına rağmen, bu genden kodlanan leptin isimli proteinin obesite karşıtı olarak insanlarda da işlev gösterdiği görülmüştür. Leptin eksikliğinde hiperfaji, enerji tüketiminde azalma, hiperinsülinemi, insülin direnci, insüline bağımlı olmayan diyabet ve kortikosteroid düzeylerinde artış saptanmıştır.
3. Kritik dönemler: İntrauterin dönemdeki nütrisyonel durum hipotalamik besin alım merkezini, iştahın düzenlenmesini ve yağ hücre yapımını etkiler. VKİ, bir yaşına kadar hızla artış gösterirken, 1-5 yaşları arasında düşüş içindedir. Daha sonra özellikle yağ dokusunda belirgin olmak üzere tekrar bir artış gösterir. Bu tekrar artış döneminin 5,5 yaşından önce başlaması ergenlik döneminde obesite gelişme riskini arttırmaktadır. Ergenlik döneminde obesite özellikle kızlarda, geri dönüşümü zor bir problem olmaktadır. Obes ergenlerin 11 yıllık izleminde, erkeklerin %76’sı, kızların ise sadece %20’si normal ağırlığa inebilmişlerdir.
4. Kahverengi yağ dokusu: Tam olarak insanlardaki etkisi anlaşılmamıştır. Kahverengi yağ dokusu vaskülerdir, sempatik sinirlerce innerve edilir ve mitokondri iç membran proteini içerir. Bu nedenle beyaz yağ dokusu enerji deposu görevi görürken, kahverengi yağ dokusu enerji tüketimi üzerinde etkilidir.
Ayrıca genetik etkiler, beslenme şekli, yaşam tarzı, sosyoekonomik durum ve psikolojik faktörler de obesitenin ortaya çıkması ya da pekişmesinde rol alabilmektedir. Bebeklik döneminde karışık ya da yapay beslenme obesite riskini arttırırken, anne sütü ile beslenme obesiteye karşı koruyucu etki yapmaktadır.
Obesiteye Yaklaşım
Çocuk ve ergenlerde obesite nedenleri ve ayırıc tanısının araştırılması gerekir. Özellikle Cushing sendromu, polikistik over sendromu, hipotiroidi, hiperinsülinemi, hipotalamik disfonksiyon, büyüme hormonu eksikliği gibi endokrin patolojiler; Laurence-Moon-Biedl sendromu, Prader-Willi sendromu, Turner sendromu, Carpenter sendromu, Cohen sendromu genetik sorunlar dikkate alınmalıdır.
Psödotümor serebri, uyku apnesi, hipoventilasyon sendromu, insüline bağımlı olmayan diyabetes mellitus, insülin direnci, hipertansiyon, dislipidemi gibi komplikasyonların varlığı incelenmelidir.
Tedavi diyet, egzersiz, psikoterapi ve bazı durumlarda ilaç tedavilerinden oluşur. Yaşam tarzının değiştirilmesi, diyete ve tedaviye uyumu arttıran, sosyal ve emosyonel sorunları azaltmayı hedefleyen bilişsel-davranışçı psikoterapi genellikle gerekli olmaktadır. Alınan gıdaların listesinin tutulması, iştahı kontrol edici yöntemlerin geliştirilmesi, kalorisi düşük gıdaların tercih edilmesi terapinin gündemleri arasında yer alır. Katekolaminerjik ilaçlar çok gerekli olduğunda ve dikkatle kullanılmalıdır. Serotonerjik ajanlardan deksfenfluramin ve özellikle depresif belirtilerin de eşlik ettiği olgularda fluoksetin önerilen ajanlardandır. Hacim arttırıcı ilaçlar da kullanılabilir. Nadiren ciddi olgularda cerrahi tedaviler uygulanmaktadır.
Kaynak:www.cocukhayat.com