Merhabalar Okul Öncesi Forum Resmi Web Sitesi 'Biz BÜYÜK Bir Aileyiz'

Foruma ücretsiz kayıt olarak mesaj gönderebilir, yeni konular oluşturabilir ve diğer üyeler ile etkileşim içine olabilirsiniz.

Bir annenin etkileyici hikayesi...

Katılım
12 Eki 2007
Mesajlar
944
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
43
(bu beni çok etkileyen bir hayat öyküsü,sizlerlede paylaşmak istedim..)


""Mart ayı gelmişti ama kızım hala okumaya geçmemişti. Ödevlerini yapmamak için bir sürü bahane buluyordu.
Elimden geldiğince ilgileniyor, çalışma şevki kazanması için çabalıyordum.
Ancak hiçbir gelişme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma öğrenmemeye çalışıyor gibiydi.
Öğretmenliğin kazandırdığı bütün deneyimlerimi kullanıyor, hiçbirinin işe yaramadığını gördükçe
paniğim artıyordu.


Kızımdan bir yaş küçük oğlum ve henüz yedi aylık bebeğim den çalabildiğim her dakikayı kızıma ayırıyor ancak öğretmeniyle her konuştuğumda büyük bir düş kırıklığı ile eve dönüyordum
Kızım acaba geri zekalı mı’ diye düşündüğüm oluyor,
bu düşünceler yüzünden beynimin zonklamasını geçirmek için iki, üç tane ağrı kesici almak zorunda kalıyordum.

O soğuk mart akşamında, sönmeye yüz tutmuş sobanın yanında, kızıma heceleri söktürebilmek için uğraşırken, onun ilgisizliği kalan son sabrımı da tüketti. Ayların birikimiyle kızı mı omuzlarından tutup, silktim ve minicik yanağına
hatırladıkça utandığım’ bir tokat attım. Yanağı kıpkırmızı oldu. Şaşkın ama kızgın baktı. Ağlamamak için minik
dudaklarını sürekli büküyor, bakışları kalbimin ötelerine doğru ok gibi ilerliyordu.

Sessizliği bozan ben oldum.

“Neden? Nazlıhan neden? Niçin okumayı öğrenmek için gayret göstermiyorsun? Sen aptal değilsin.
Neden kendine aptalmışsın gibi davranılmasına izin veriyorsun?”

Bir an durdu, sonra sesinin bütün yırtıcılığı ve kiniyle, “Çünkü ben okumak istemiyorum” diye haykırdı.
Kulaklarıma inanamıyordum. Yüksek tahsil yapıp, iyi bir geleceği olacağını düşledim biricik kızım,
benim, ben öğretmen Emine Özgenç’in kızı “Okumak istemiyorum” diye bağırıyordu.

Hayal kırıklığı ve şaşkınlık içerisinde “Neden?” diye sorabildim.

Çünkü ben senin gibi okuyup, öğretmen olup, çocuklarımı evde yalnız bırakıp işe gitmeyeceğim
Çalışmayacağım, Ben sadece anne olacağım.

Kızım konuşmuyor, adeta beni tokatlıyordu. Başım dönüyor, gözüm kararıyor, bu sözlerin gerçekten kızıma
mı ait olduğunu anlamaya çalışıyordum. Evet bu sözleri bana yedi yaşındaki kızım söylüyordu.


“İnsan şimdi bayılmaz da ne zaman bayılır” di ye düşündüm. Sanki, birden, gözlerimin önünde bir sinema
perdesi açıldı ve acı bir film oynamaya başladı. Yozgat’ın Nohutlu Tepesi’nde, o her çıkışımda hiç bitmeyeceğini
düşündüğüm yokuşun başındaki bir türlü ısıtamadığım evi hatırladım.

12 Eylül sonrası, eşimin (birçok insana yapıldığı gibi) hiç anlayamadığım bir tarzda ve sebepsizce
tutuklanıp cezaevine götürülüşü. Aylarca tutuklu olduğu halde mahkemenin bir türlü başlamayışı.
Yıllarca süren ve benim, eşimin neden tutuklandığını beraat ettikten sonra bile anlamadığım mahkemeler.
Bakamadığım için dokuz aylık oğlumu Samsun’a, anneme bırakmam. Bakıcı ve anaokulu masraflarını

karşılayamadığım için, iki yaşındaki kızımı her gün çalıştığım liseye götürüşüm. Yavrumun öğretmenler odasında
koltuklarda uyuyuşu. Uykusunun en derin yerinde çalan teneffüs ziliyle yavrumun fırlayıp koltuklara oturuşu.
Sonra müdürün beni çağırıp, “Bak Emine Hanım, biliyorum zor durumdasın ama seni gören herkes çocuğunu okula
getirmeye başladı. Burası çocuk yuvası değil ki. Bir daha kızını okula getirme” deyişi. O günden sonra iki buçuk
yaşındaki kızımı o koskoca, o sopsoğuk evde, yalnız başına bırakıp, dönene kadar kızımı koruması için
Allah’a yalvarışlarım. Acıkır ve susar diye etrafa bıraktığım su bardakları ve yiyecekler. Her akşam eve döndüğümde
yavrumu bir köşede battaniyenin altında büzüşmüş buluşum.

“Yavrum, iyi misin? Korktun mu?” diye sorunca, Korktum, ağladım, ağladım, yoruldum, sustum, sonra yine ağladım”
diyerek boynuma sarılışı. Bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerimin önünden. Bir türlü filmin sonu gelmiyordu.
Nisan sonlarına doğru bir öğle paydosunda eve gelmiş ve zili çalmak
zorunda kalmıştım.

O sabah telaşla çıkarken anahtarı evde unutmuştum. Ama çok dert etmemiştim. Nasılsa kızım evdeydi. Kapıyı açardı.
Ama açmadı. Açmadığı gibi sesinin bütün gücüyle “Anne” diyerek ağlıyordu. “Kızım, ben annenim, aç kapıyı”
dedikçe o “Hayır sen annem değilsin. Sen kurtsun. Beni yiyeceksin” diye feryat ediyordu. Ne söyledimse
inandıramadım. Dinlediği bir masaldan etkilenmişti besbelli. Yavrum, minik yavrum korkuyor ve ağlıyordu.
Yarım saat uğraşmış, ikna edememiştim.

Yapacağım tek şey vardı. Bir şekilde içeri girmek. Ama nasıl? Kapıyı kıracak gücüm yoktu. Nohutlu Tepesi’nde çilingir ne gezerdi. İçerde yavrum feryat figan ağlıyordu. Neden sonra alt kata inmeyi düşündüm. Kapıyı açan komşuma bir yandan olayları anlatıyor, bir yandan balkona doğru koşuyordum. Bir sandalye bulup balkona yerleştirdim ve üst kattaki
evimin balkonuna ulaştım. Ben, 153 santimlik ufak tefek kadın, bir sandalye yardımıyla nasıl olup üç metrelik tırmanışı
gerçekleştirerek, üçüncü kattaki evimin balkonuna ulaştım. Hala anlamış değilim. Sanki görünmeyen bir el beni yukarı çekti. Balkonun kapısı pek sağlam olmadığından, kilidi kolayca açıp içeri koştum. Kızım kapının dibine oturmuş,
başını bacaklarının arasına sıkıştırmış ağlıyordu. Sarıldım, sarıldım, sarıldım.... Koynuma Göz yaşlarım onunkiyle karıştı
büzüldü. Sadece “Annem, anneciğim, kurt beni yiyecekti” diyebiliyordu. O gün öğleden sonraki ilk dersimi kaçırdım.


Müdürün ikazına rağmen kızımı sınıfıma götürdüm. Önce müdür muavini, sonra müdür tarafından azarlandım
ama hiç cevap vermedim. Sadece göz pınarlarımda iki damla yaş belirdi. Ve o yaşlar müdürün birden susup
özür dilemesine sebep oldu. Evet bu acı film bitecek gibi değil. Kızımın sesiyle irkildim





Ben okumayacağım. Anne olacağım diye feryat ediyordu. Feryat etmiyor sanki beni tokatlıyordu. Ona iyi bir anne olamadığımı ve bundan duyduğu rahatsızlığı bu sözlerle haykırıyordu yüzüme. Hayatımın hiçbir anında böylesine bir acı yaşamamıştım. Hiçbir söz yüreğimi ve belleğimi böylesine hırpalamamıştı. Kızımın kestane rengi saçlarını okşadım. Tokadımla kızaran yanağını öptüm. Başını göğsüme bastırdım. Onun hafızasında yer eden bütün acıları silmek istiyordum. Ama nasıl?.. Bu allak bullak beyinle nasıl? Öğlece ne kadar kaldık bilemiyorum. Bir ara konuşacak gücü bulabildim.

“Kızım, her okuyan kadın çalışmak zorunda değildir. Sen iyi bir anne olmak istiyorsun. Ben de iyi bir anne olmanı istiyorum. Ancak, okursan, bilgili olursan, iyi bir anne olabilirsin. Çalışmak zorunda değilsin ki. Sen de evde çocuklarına bakar, onlara okuma yazma öğretirsin” diye devam eden birçok cümle sıraladım peş peşe. Kızım ikna olmuş görünüyordu.

Ertesi gün okuldan geldiğinde onu masanın başında Cin Ali kitabını okurken buldum. Kızım, okuyup yazmayı aylar önce öğrenmiş fakat ısrarla herkesten saklamıştı. Öğretmeni şaşkındı. “Nasıl olur da bir çocuk, bir günde bu kadar ilerleme kaydedebilir?” diye soruyordu. Bu sorunun cevabı öyle uzun ve anlaşılması öyle güçtü ki... O an susmak, en güzel cevaptı çünkü bu sorunun cevabını ancak ben ve Nazlıhan anlayabilirdik. Şimdi kızım, Gazi Üniversitesi’nde işletme okuyor. Anadilini çok iyi okuyup, yazdığı gibi iyi derecede İngilizce de biliyor. En önemlisi
bir kadının hangi şartlarda olursa olsun çalışması ve ekonomik
özgürlüğünü elde etmesi gerektiğine inanıyor. En güzeli de her fırsatta“Canım annem diye sarılıp yanaklarımdan öpüyor. Ben de onun, daha önce “o utandığım tokatla” kızart tığım yanağından öpmeye özen gösteriyorum."""

(alıntıdır)
 
Katılım
7 Ocak 2007
Mesajlar
6,268
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
48
Teşekkürler paylaşım için etkileyici bir hikaye.
 
Katılım
25 Haz 2007
Mesajlar
1,021
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
43
çok güzel etkileyici bir hikaye
paylaşım için teşekkürler
 
Katılım
20 May 2006
Mesajlar
2,193
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
43
çok güzel bir hikaye teşekkürler...
 
Katılım
8 Eyl 2006
Mesajlar
9,422
Tepki Skoru
1
Puanları
0
Yaş
39
En güzeli de her fırsatta“Canım annem diye sarılıp yanaklarımdan öpüyor. Ben de onun, daha önce “o utandığım tokatla” kızart tığım yanağından öpmeye özen gösteriyorum.""",

Gerçekten etkileyici ve güzel teşekkürler.
 
Katılım
25 Eki 2007
Mesajlar
918
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
45
yüreğim öyle sızladıki ne diyeyim tek kelime ile harika bir yazı teşekkürler
 
Katılım
22 Mar 2008
Mesajlar
716
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
34
teşekkürler çok güzel ve etkileyici bir hikayeydi...
 
Katılım
17 Ocak 2007
Mesajlar
2,502
Tepki Skoru
1
Puanları
0
Yaş
47
Gerçekten de çok etkilendim.. Mecburiyet insana neler yaptırıyor..

Bunlara sebep olanlar, bunun hesabını nasıl verecekler, çok merak ediyorum..

Paylaşım için de teşekkür ederim hocam!
 
Katılım
13 Ağu 2007
Mesajlar
971
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
46
içim parçalandı ve yüreğim acıdı....çok güzel bir paylaşım....teşekkürler...
 
Katılım
16 Tem 2007
Mesajlar
69
Tepki Skoru
0
Puanları
0
Yaş
40
Sonuna kadar ağlayarak okuduğum bir hikaye.Çok etkiledi beni, ben de lise dönemimde annem çalıştığı için öğretmenlerime, okuyacağım ama çalışmayacağım derdim.Tabi sonra üniversitede, çalışan annelerle ilgili yaptığım araştırmalar sonucu fikrim değişti.
 

Giriş yap

Okul Öncesi Forum TV

000
Gün
00
Saat
00
Dakika
00
Saniye
Canlı yayına kalan süre.

18 Yıldır Sizlerle

18 yıldır sizlerleyiz. Türkiye'nin ilk okul öncesi eğitim platformu
Üst