AHLAK NEDİR?
Genel olarak tanımı: toplum içinde kişilerin benimsedikleri yada uymak durumunda oldukları davranış biçimleri ve kurallarıdır. Bireyin doğrular ile yanlışları ayırabilmesini yağlayan değerlerdir.Orhan Hançerlioğlu’na göre: Belli bir toplumun, belli bir döneminde bireysel ve toplumsal davranış kurallarını belirleyen ve inceleyen bilimdir.
Ferit Develioğlu’na göre: İyilik etmek ve fenalıktan çekinmek için takibi lazım gelen usul ve kaideleri öğreten ilimdir.
Friedrich Nietzsche ise şöyle tanımlar: Ahlak esasen toplumu çöküntüden kurtaracak ve toplumun muhafazasını sağlayacak bir araçtır.
Genel olarak Ahlak; bireyleri, içinde yaşadıkları toplumunda benimsediği “İyi” ve “Yanlış”ı birbirinden ayırmaya yordayan“Toplumsal” kurallardır. İnsanların "Ahlaki Gelişimleri", genel olarak içinden çıktıkları toplum ile uyumlu halde gelişir. Çünkü birey doğumundan itibaren bir topluma ait olarak doğar ve gelişimi o toplum içinde olur. Etkileşimi öncelikle kendisinden başlayarak Mikro’dan (=aile), Makro’ya (toplum) doğrudur. Tarihsel olarak Ahlak kuralları, toplumdaki bireyler arası “Uyum”u sağlamaya yöneliktir. Tarihin büyük bir kısmında, dinler ideal bir görüş sunma ve düzenleme çabasında olmuşlardır, bu yüzden“Ahlak” her zaman “Dini Emir ve Prensiplerle” karıştırılmışlardır. Kısaca “Ahlak” ya din temelli sayılmış ya da bir dine mensub olmayan bireyler “Ahlak Dışı” olarak görülmüştür. Laik ve Seküler toplumlarda ise Bireysel Ahlaki tercihler ile Toplumsal Ahlak düzeyi uyumludur ve ideal ölçüde görünmektedir. Bireyler genelde bu türlü bulundukları toplumların Ahlaki yapısını benimsemektedir.
Kısaca öyle görünmektedir ki Ahlak’ın iki özelliği bulunmaktadır;
Öncelikle içinde bulunduğumuz topluma ait olarak yani Düzgüsel (ya da Düzen) olarak Davranışlarımızı uydurmamız gereken “Toplumsal” kurallar olarak tanımlanabilir.
Düşünsel olarak ise: Eylem, İlkeler ve Değerler üzerindeki eleştirel değerler bütünüdür.
Bu yönüyle “Ahlak” Evrensel bir değer olmakla birlikte “Ahlaki Değerler” toplumlara göre “Görecelilik” ifade etmektedir, toplumdan topluma değişiklik göstermektedir.
Antik Çağ’dan itibaren bir takım Ahlak/Etik görüşleri belirtmek istiyorum ve öncelikle söylemek isterim ki burada Vikipedi Özgür Ansiklopedi’den Faydalanılmıştır:
Etik veya en yalın tanımıyla töre bilimi. Etik terimi Yunanca ethos yani "töre" sözcüğünden türemiştir. Aksiyoloji dalı olan etik, felsefenin dört ana dalından biridir. Yanlışı doğrudan ayırabilmek amacıyla ahlâk kavramının doğasını anlamaya çalışır. Etiğin batı geleneği zaman zaman ahlâk felsefesi olarak da anılmıştır. Türkçe ahlâk bilimi olarak da anıldığı olmuştur. Ayrıca Türkçe'de etik sözcüğü ahlak sözcüğü ile eş anlamlı olarak da kullanılır.
İnsan davranışının etiksel temelleri her sosyal bilime yansır:
Antropolojide bir kültürün bir diğeriyle ilişkilendirilmesinde yer alan karmaşıklıklar yüzünden,
Ekonomide kıt kaynakların paylaştırılmasını içerdiği için,
Politika Biliminde (siyaset bilimi) gücün tahsisindeki rolü nedeniyle,
Sosyolojide grupların dinamiklerinin köklerindeki yeri itibariyle,
Hukukta etik yapıların ilke ve kanunsallaştırılması nedeniyle,
Kriminolojide etik davranışı öven etik olmayan davranışı kötüleyen hali ile,
Psikolojide de etik olmayan davranışı tanımlayış, anlayış ve tedavi edici rolüyle mevcuttur.
*** *** ***
AHLAK GELİŞİM KURAMLARI
Bireylerin Ahlak’ı sorgulayışları (doğal olarak) “Ergenlik” çağında başlamaktadır. Ergen, Toplumun kabullerine nazaran “Yeni Ahlaki Kabuller” benimseme veya Ahlaki Kabulleri “Yenileştirme” çabasındadır. Çünkü bireyin en sorgulayıcı ve en açık olduğu dönemdir. Bu dönemdeki iç yaşamdaki çelişkiler, yaşantılar ve çevre, zaman (tarihsel zaman), bireyin dış dünya ile ve iç dünyası ile ilgili sorunları, Ergeni çok daha “Bireysel” bir Ahlaki Yapı oluşturmaya götürmektedir. Ergen “Ben Merkezciliği”; “Ben Daha İyi Bilirim” düşüncesi ile bireyin Toplum Ahlakı Üzerinde ve Kendisine Bağlı Olarak (Ben merkezli) “Ahlak Kuramları” üretmesini doğurur. Ancak unutulmamalıdır ki, bu düşünce dizgesi/sistemi “Doğal Bir SÜREÇ"tir.
Genç Ergenlik döneminde ise Arkadaş gruplarına (yukarıda Mikro’dan Makro’ya doğru bir gidişin olduğunu belirtmiştim) girilerek, Gruba dayalı bir “Kabuller” oluşturulur. Burada bireyler “Ben Merkezcilik”ten sıyrılmaya başlayarak, gruba ve arkadaş çevresine (mezosistem diyebiliriz) “Uyum”u gerekli kılan bir takım kurallar ortaya çıkarır ve kurallar koyarlar. “Ben Merkezcilik”ten kurtulmak “Ahlaklılık”ın koşulu olmaktadır çünkü aynı guruptaki bireyler, birbirlerine karşı sorumluluk duygusu taşımaya başlamaktadırlar ki bu da yine belirttiğimiz gibi olması gereken “Doğal” bir süreçtir. Bireylerin başkaları ile olan iletişimleri “başıbozuk” değil bulundukları guruba ait kurallar çerçevesinde olur.
Birey Ergenlik döneminden sonra Ekosistem (örnek: iş çevresi) ve Makrosistem (toplum) ile ilişkiye geçer ve bu süreçte ergenlikte oluşturduğu “Ben Merkezci Ahlak Kuralları”nın yanında ya da onlara tercihen “Toplumun Kabulleri”ni de benimser. Toplumun kabulleri ile kendi kuramları gitgide uyumlu hale gelir ve gelmek durumundadır.
Bu çerçevede görülmektedir ki, Yetişkin bir bireydeki İdeal Ahlak (toplumla, çevreyle ve bireyin kendisiyle uyumlu) oluşumunun temeli; İletişim (dialog) ve Sorumluluk’a dayalıdır.
Burada konu ile ilgili küçük bir ayrıntıyı belirtmem gerekiyor: İçten Denetimlilik ve Dıştan Denetimlilik...
İçten Denetimlilik: Herhangi bir durum karşısında, bireyin sonuca etki eden etkenin “Kendisi” olduğu yargısına varmasıdır. Öğrencilerde sınav sonucunun olumsuzluğunu kendisi olarak gören öğrencilerin, daha sonraki sınavlarda çok daha başarılı oldukları tespit edilmiştir. Ahlak Gelişiminde ise; Kişinin toplumsal kurallara göre kendisini denetleyebilmesi ya da amiyane tabirle “Nerede duracağını bilmesi” içten denetimliliği ifade eder. Yani birey kendi kurallarının ve toplumun kurallarının ya da etkileşimde olduğu insanların kabullerinin farkındadır ve buna göre ne yapması gerektiğini bilir ve uygun davranışı ya da ahlaki kabulleri sergileyebilir.
Dıştan Denetimlilik: Herhangi bir durum karşısında, bireyin sonuca etki eden etkenin “Dışarısı” olduğu yargısına varmasıdır. Öğrencilerde sınav sonucunun olumsuzluğunu “öğretmenin ona gıcık kapması” olarak gören öğrencilerin, bu başarısızlığı devam ettirdikleri gözlenmiştir. Ahlak Gelişiminde ise: Kişinin toplumsal kurallara göre başkalarınca denetlenmesi ya da amiyane tabirle “Başkalarının güdümünde kalması” dıştan denetimliliği ifade eder. Bireyin kendi kabulleri yoktur ve toplumun kabullerinin de farkında değildir. Sadece kendisine tespit edilen iyi ya da kötü normları kabullenir. İdeal olan davranışlardan ziyade “Öğretilen” ya da “Benimsetilen” davranışları sergiler.
Antik Çağ’dan bu yana birçok Ahlak/Etik kuramı olmakla birlikte, ben burada “Eğitim Bilimleri” ve “Gelişim Psikolojisi” açısından en önemli olan iki kuramı ele alacağım.
=> PİAGET’İN AHLAK KURAMI <=
Dışsal Kurallara Bağlılık Dönemi (6-10 yaş)
Bu yaşlardaki çocukların sergiledikleri Ahlaki anlayış şöyledir:
-Ahlaki yargılarda dışa bağımlıdır.
-Kuralara herkes uymalıdır.
-Kurallar değişmezdir.
-Kurallara uyulmazsa cezalandırılmalıdır.
-Otoriteye kayıtsız uyulmalıdır.
-Davranışın gerisindeki neden değil, sonuç önemlidir.
-Davranışın temeli; ödüle ulaşmak ya da cezadan kaçınmaktır.
Özerklik Dönemi (11 + yaş)
Bu yaşlardaki çocukların sergiledikleri Ahlaki anlayış şöyledir:
-Ahlaki değerler “görelilik” kazanır.
-Diğer insanlarla olan etkileşim ve ilişki, birliktelikler kuralları değişebilir kılmaktadır.
-Kurallar insanlarca konulur ve gerektiğinde değişebilir.
-Davranışın nedenlerine ya da niyete bakılır.
-Davranışın iyi ya da kötü olması altında yatan niyete bağlıdır.
=> KOHLBERG’İN AHLAK KURAMI <=
Kohlberg, belirttiğim gibi J. Piaget ve J. Dewey’in görüşlerinden yola çıkarak ortaya konmuş en kapsamlı Ahlak Kuramı olarak geçerliliğini sürdürmektedir ve en son halini 1987 yılında almıştır.
Öncelikle Kurama göre Ahlaki Düzey/Evreleri belirtmek isterim.
Not: aşağıda verilen “Düzey/Evre”ler her ne kadar “Yaş” ile bağıntılanmışsa da ait oldukları yaşılar dışında da görülebilmektedir. Mesela ilk dönem ilerlemiş yaşlara rağmen görülebilmektedir. Ya da en son belirteceğimiz iki dönem ise yaşı ne olursa olsun çoğu insanda görülememektedir. Yani aynı zamanda bu Dönemler kişiler arası farklılık sergilemektedir. Her dönem iki alt Dönemden oluşmaktadır Sizin tek yapmanız gereken, Dönemleri okuyup, kendinizle kıyaslamanız ve hangi döneme ait olduğunuzu tespit etmenizdir.
Gelenek Öncesi Düzey Değerleri (4-9 yaş)
Dışa bağımlı dönemdir, birey kendi gereksinimlerini karşılamayı ister. Olayları sonuçlarına göre değerlendirir. Cezadan kaçınır, Ödül getiren davranış iyi, Ceza getiren davranış kötüdür. Bencil güdülere doyum aranmaktadır yani “Tatmin” ön plandadır. Eğitim ve sosyo-kültürel açıdan geri kalmış ülkelerin bireylerinin çoğunluğu bu durumdadır. “Ben Merkezci” düşünme biçimi en temel özelliktir. İnsanlar sadece birer nesnedir.
1. Dönem: İtaat ve Ceza => Birey kendisi içindir. Kurallar neyi gerektiriyorsa ve otorite neyi istiyorsa öyle davranmak gerekir. Uygunsuz davranış ceza’yı gerektirir. Otoriteye mutlak uyum söz konusudur ve otoritenin görüşü kendi görüşüdür. Fiziksel sonuç önemlidir. Ceza ve Ödül önemlidir. Otorite yok ise veya fırsat bulunduğunda yasak davranışı yaparlar. Davranışın sonucuna göre yargıda bulunulur. Kuvvetli olan kazanır düşüncesi vardır. Başka bireylerin tercihleri dikkate alınmaz.
2. Dönem: Saf Çıkarcı/Araçsal Amaç => Bireycili ve karşılıklı çıkara dayalı ilişkiler görülür. Doğru olan, insanların ihtiyaçlarını karşılayan karşılıklı alışveriştir ve alışveriş adil olmalıdır. Bireyin kendi istek ve ihtiyaçlarının karşılanması önemlidir. İhtiyacı karşılayan ve ödül getiren (çıkar) davranışlar doğrudur, kurallara ödüle ulaşmak için uyar. “Ne kadar verirsem, o kadar almalıyım”düşüncesi hâkimdir. Çıkarcılık egemendir. “Benim için yap, ben de senin için yapayım” , “göze göz, dişe diş” , “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” anlayışı hâkimdir. Kurallara ihtiyacı karşıladığı sürece uyulur. “Polis beni koruyorsa vergimi veririm”, “Devlet bana iş vermiyorsa niye askere gideyim” düşünceleri görülür. Birey başka birisine yardım ettiğinde “İleride benimde ona işim düşer” şeklinde düşünür ve “Sevgi” anlayışı buna dayanır. “Arkadaşlarım bana yalan söylemiyorsa, bende onlara yalan söylemem” ya da “eşim beni aldatırsa bende onu aldatırım” düşüncesine sahiptirler.
Geleneksel Düzey Değerleri (10-20 yaş)
Toplumsal beklentiler ve geleneksel kurallar belirleyicidir. Ahlaki değerler kişiler arası ilişkilerdeki karşılıklı beklentiler çerçevesinde gerçekleşir. Başka kişilerin, gurupların görüşleri ve gereksinmeleri dikkate alınır. Seçilen ya da kendisini ait hissettiği grubun görüşleri ve gereksinmeleri doğrudur. Birey gurubun beklentilerine, kararlarına ve görüşlerine uyar. Geleneksel kurallar benimsenir. Davranışın toplum düzenine etkisi düşünülür. Otoritenin (önderin, gurubun, toplumun) kuralları ve yargıları “içselleştirilir” ancak sorgulanmaz. Duygudaşlık/Empati gelişir, birey başkalarının duygularını, düşüncelerini dikkate alarak onların gözünden dünyaya bakmaya çalışır ancak bu Duygudaşlık/Empati, “gözünden bakılmaya çalışılan” kimseleri kabullenme yönündedir, “Onlar gibi olma” eğilimindedir. Sosyal düzenin korunması ve desteklenmesi, kurum ve guruplarla özdeşleşmek önemlidir. Çocuk için ailesinin, gurubunun ve ulusunun beklentileri her şeyden daha önemlidir.
3. Dönem: Bağlılık/Kişiler Arası Uyum/Bizlik => Karşılıklı kişiler arası beklentiler davranışlara yön verir. Birey kendisini diğer insanların yerine koyarak onların beklentilerine uygun davranır. Kurallara uyma ve iyi insan olmak “Altın Kural”dır. İyi bir vatandaş askere gitmeli ve vergi ödemelidir. İyi olmak, kurallara uymak, başkalarıyla ilgilenmek, dürüst ve güvenilir olmak söz konusudur. Birey; kendisinden beklenen roller/davranışları gerçekleştirdiği takdirde “İyi” olacağını düşünür. Birey “İyi anne”, “İyi baba”, “İyi çocuk” olma özelliklerine uymalıdır. Başkalarının görüşü ve Toplumsal/Sosyal kabulü önemlidir. Başkalarına karşı düşünceli davranarak aynı şeyi onlardan da bekler. Çevresinden onay almak ve takdir edilmek ister. En temel güdü “Gurup Tarafından Kabul Edilmek”tir. “Dostlar Alışverişte Görsün”, “Babası Camide Görsün”, "Bizimkiler ne der?" düşüncesi vardır. Güven, sadakat, saygı, minnettarlık gibi değerler önem kazanmıştır. Bir çocuk kendisi için çikolata aldığında, kardeşi içinde alır.
4. Dönem: Yasa ve Düzen Eğilimi => Sosyal sistemi sürdürme ve vicdan evresidir. Doğru olan: bireyin temel ihtiyaçlarını karşılaması, toplumsal düzeni korumak ve toplumun ve gurubun refahı doğrultusunda davranmaktır. Kanunlar sosyal düzenin sürekliliğini kazandığı, bireylerin sosyal çıkarlarıyla çelişmediği sürece korunur. Temel güdü; makro dizgede/sistemde toplumsal düzeni, Mezo dizgede/sistemde gurubun, arkadaş çevresinin veya iş çevresinin düzenini, sürekliliğini ve faydalığını korumaktır. Kurallar varsa herkes uymak zorundadır. Kanuna ve düzene (makro veya mezo) uyma eğilimi vardır. “Kimse vergi vermezse ne olur?”, “Kimse askere gitmezse ne olur?” sorgulaması vardır. Bir babanın, oğlunun yaptığı hırsızlığı polise bildirmesi bu devrede görülür.
Gelenek Ötesi Düzey Değerleri (15/20 + yaşlar)
İnsan haklarının gözetildiği ve evrensel değerlerin benimsendiği dönemdir. Kişi toplumu aşmış, üst düzey bir kişiliğe sahip olmuştur. Bu düzeye toplumun az bir kesimi ulaşabilmektedir. Kişisel seçimler, bireyin belirlediği ilkeler temelinde, bireysel yargılara göre yapılır.
5. Dönem: Sosyal Anlaşmalara ve Yasalara Uyma Eğilimi => Bireysel farklılıklar gözetilir ve “Doğal Karşılanır”. Her birey kendi tercihin yapma hakkına sahiptir. Doğru olan; toplumun temel hak ve değerlerini, gurubun kanunları ile çelişse de korumaktır. İnsanların farklı düşünce ve değerleri taşıyabileceklerini bilerek, bu göreceli değerleri korumaktır. Yasalara; insanların anlaştığı ortak bir anlaşma olduğu için uymak gereklidir diye düşünür. Bu döneme ulaşmış bir kişi “Toplumun Üstünde Bir Bakış Açısına” ulaşmış demektir. Davranışların toplumun yasal kurallarına ve normlarına, ahlaki değerlerine, insanlar arası uyuma uygun olması esastır. Yasalar toplum yararına çoğunluk tarafından konulmalıdır ve toplum yararına uygun olmayan kurallar demokratik yollarla değiştirilmelidir. Bireyler bir arada yaşamanın gerektirdiği kurallara ve davranış eğilimlerine uymayı Toplumsal bir uzlaşı/sözleşme olarak kabul ederler.
6. Dönem: Evrensel Ahlak İlkesi => Birey “Tüm İnsanlar Eşittir” düşüncesine sahiptir. İnsan Hakları ve Evrensel değerler temel ölçüttür. Hak, Adalet, Özgürlük kavramları çerçevesinde doğru ve yanlışları birey belirler. “İyilik yap denize at, balık bilmese halik bilir” görüşü vardır. Her koşul ve planda “İnsan” ön plandadır. Kişiler karşısında“Sorumluluk” ve bu sorumluluklara uyma, yerine getirme ve sadık olma ön plandadır.