ve Yerel Sivil Toplum Kuruluşlarıyla ortak çalışmalar:
Pek çok ülkede erken çocukluk dönemi eğitminin geliştirilmesi, idaresi ve desteklenmesi genel, bölgesel ve yerel idareler ile özel sektör, toplum ve ailenin ortak sorumluluğudur. Sivil toplumun rolü devleti desteklemek ve/veya eleştirmek ve/veya onunla işbirliğine girmektir. Aynı şekilde Devlet de, toplum ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) tarafından başlatılan veya yürütülen programları değişik yollarla ve düzeylerde desteklemeye açık olmalıdır. Ortaklıklar devletin ve sivil toplumun sahip olduklarını azami düzeye getirmesini sağlar.
Sendikalar ve medya gibi sivil toplum örgütlerinin, temel eğitimden sorumlu devlet sorumluları ile işbirliği yapabilmeleri için gerekli koşullar nelerdir?
Uyum içinde çalışabilmenin koşulları şunlardır:
• ortak bir hedefin olması
• her iki tarafın farklı yöntemleri olabileceğini ve bu yöntemlerin birbirini tamamlayabileceğini anlamak
• karşılıklı tarafların neler sunabileceğini tesbit etmek ve bunları kabul etmek
• taraflardan beklenen rollerin ve sorumlulukların belirlenmiş olması
• ayrı çalışmaları destekleyebilecek kaynakların olması
Sivil toplumda her grubun farklı bir rolü vardır ve devletle değişik amaçlar için ortaklık kurabilirler.
STK’lar. STK’lar çoğunlukla devletin istek, kapasite veya kaynak yetersizliği nedeniyle karşılayamadığı ihtiyaçlar sonucunda ortaya çıkarlar. STK’lar genellikle devletin olanaklarının ulaşamadığı, ihmal edilmiş kırsal topluluklar, marjinal gruplar, yoksulların en yoksulları gibi gruplara ulaşır. Devletin denemekte zorlandığı yöntemleri deneyebilirler. Zamanla STK’lar, Devletle programların planlanmasında, şekillendirilmesinde, değerlendirilmesinde ve sunulan hizmetlerin yapılandırılmasında daha fazla ortkalaşa çalışma yaparak programlardaki eksiklerin giderilmesini sağlarlar. Örneğin, Şili’de STK’lar devletle birlikte çocuk proğramlarını değerlendirmiş ve Çocuk Hakları bildirgesinde yer alan amaçlara Şili’de ne kadar ulaşıldığına dair bir rapor hazırlamıştır. Ayrıca Türkiye’de yaygın olarak yürütülen Anne Çocuk Eğitim Programı devlet ile sivil toplum örgütünün (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) işbirliğini gösteren örnek bir çalışmadır.
Sendikalar. Sendikalar genellikle işçilerin haklarını korurlar, bununla birlikte değişik sosyal hizmetler sunmaya çalışırlar. Bazen çocuk bakımı sağlarlar. Bunun bir örneği olan Singapur’daki Ulusal Sendika Konseyi bir kaynak ve eğitim merkezi başlatmıştır. Her ne kadar Singapur neler yapabileceğine iyi bir örnekse de şu ana kadar sendikaların çocuk bakımı konusunda yapabilecekleri azamiye ulaşmamış ve kaynakları genelde yeterince kullanılamamıştır. Yine Türkiye’de küçük çapta başlatılan Baba Destek Programı sendikalarla sivil toplum kuruluşu (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) işbirliğinde başarı ile yürütülen bir programdır.
Medya. Herkes için Eğitim mesajlarını ulaştırmak için radyodan yararlanılabilir. Bolivya’da iki ortaklı bir bağışçı ile uluslararası bir STK, o toplulukla birlikte, evde bakılan 3-5 yaş çocuklarına yönelik faaliyetleri içeren bir radyo programı hazırlamışlardır. Bu tür programlar herhangi bir meslek içi eğitime ulaşamayan öğretmenler için de iyi bir yoldur.
Toplumu temel alan organizasyonlar. Toplum içerisinde, toplum gelişimi çalışmalarına katılan çeşitli organizasyonlar vardır. Erken Çocukluk Dönemi Programları’nın güçlü yanlarından birisi, programların toplumun ihtiyaçlarına dönük olmasının önemini vurgulamasıdır. Toplum üyelerinin programları oluştururken, ihtiyaçların, amaçların, hedeflerin belirlenme aşamasında olduğu kadar programın biçimi, uygulanması ve değerlendirilme aşamalarında da toplum üyelerinin katılımı vurgulanmaktadır. Bu katılım sağlandığında toplumun devlete duyduğu ihtiyaç azalacaktır.
DEVLETİN ÖNAYAK OLMASI: Filipinler’deki Ulusal Erken Çocukluk Programı sayesinde ortaya çıkan bir Erken Çocukluk Bakım ve Gelişim Programı toplumun bu konudaki danışmanlığı ile devlet tarafından hazırlanmıştır. Her ne kadar program devlet tarafından başlatılsa da programın geliştirilmesinde, toplum kendi ihtiyaçlarını belirleyebilmekte ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda uygulanması planlanan Erken Çocukluk Bakım ve Gelişim konularını seçenekler arasından seçebilmektedir.
TOPLUMUN ÖNAYAK OLMASI: Toplumun önayak olduğu ve daha sonra devlet desteği gören temel eğitim çalışmalarına örneklerden birisi bir tarım kooperatifinin Erken Çocukluk Bakım ve Gelişim Programı başlattığı Zimbabwe’den gelmektedir. Programın başarısı bölgedeki insanların bu modelle ilgilenmesini ve bunun sonucunda eğitim görmelerini sağlamıştır. Bu da sonuçta Kushanda Eğitim Merkezinin ve kırsal okulöncesi eğitim merkezlerinin kurulmasına yol açmıştır. Toplum Gelişimi ve Kadın İlşleri Bakanlıkları bu merkezlerde destek olmakta ve elemanlarının eğitimi için bu merkezlerden faydalanmaktadırlar.
Devlet, sivil toplumla, toplumun ihtiyaçlarına yönelik programlarda sağlam bir işbirliğine girdiğinde programın kalıcılığı sağlanır. Özellikle, topluma yönelik programlar; toplumdaki ihtiyaçların belirlenmesini ve çözümlerin bulunmasını sağlayacak yerel olanakların geliştirilmesini sağlarlar. Ayrıca sahiplenme duygusunun oluşmasına, toplumda birlik ve beraberliğin sağlanmasına, dış destek olmadığı durumlarda da kararların uygulanabilmesine veya programların devam etmesi ve kişilerin yaşamlarına dair alacaklar tüm kararlar için daha donanımlı olmalarına olanak tanır.
Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşlarıyla
Ortak Çalışmalar:
Dünya ülkelerinin birçok bakımdan birbirleriyle ilişkili olduğu görüşü hızla artmaktadır. Genelde ülkeler kendi başlarına ayakta kalamazlar. Temel insan hakları ve buna bağlı olarak da çocuk hakları üzerine tartışma tüm dünya ülkelerinin gündemindedir. Devletler ulusal hareket planları oluşturarak ve amaçlar belirleyerek bu tartışmalara cevap vermeye çalışırlar. Ancak çoğu ülke finansal ve teknik yetersizliklerden dolayı bu amaçlarına ulaşamazlar. Böylece çeşitli programların uygulanmasına destek olmak amacıyla, devletler uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla ortaklık çabalarına girerler.
İki veya çok ortaklı sivil toplum kuruluşları gerçek anlamda temel eğitimi ilerletmek üzere gelişmekte olan ülkelerin devletleriyle ortaklık kurabilirler mi?
Günümüzde uluslararası bağış sağlayan kuruluşlar devletlerin bu amaca ulaşmalarında önemli rol oynayabilirler.
• ‘’Herkes İçin Eğitim’’ ve ‘’Çocuk Hakları Bildirgesi’’ gibi uluslararası düzeyde önemli konuları gündeme getirmek üzere devletle birlikte çalışabilirler.
• Devletin kaynaklarının yetersiz olduğu durumlarda bu faaliyetleri başlatmak üzere fon bulunmasında aracı görevi üstlenebilirler. Böylece devleti harekete geçirebilirler.
• Belirlenen konuda yapılabileceklere dair diğer ülkelerde yaşanmış deneyimleri o ülkeye taşıyabilirler.
• O ülkede ihtiyacı olan teknik kaynakları sağlayabilirler.
Gerçek ortaklıkta her bir ortağın birbirine saygılı olması, her birinin belli sorumluluklarının olması ve bunların birbirini tamamlayıcı nitelikte olması gerekir.
Erken Çocukluk Dönemi Programları’nda ortakların birbirini tamamlayıcı nitelikte olmasına örnekler:
• Uluslararası kuruluşlar eğiticilerin eğitimine, belki başlangıç için verilecek eğitime fon sağlarlar; devlet ise eğiticilerin hizmet içi eğitimine fon sağlar.
• Uluslararası kuruluşlar binaların yapımı için fon sağlarlar; devlet ise araç ve gereci temin eder.
• Uluslararası kuruluşlar ders programını desteklemek üzere materyallerin üretilmesi için gerekli fonu sağlarlar. Devler ise uygun programın geliştirilmesinde görev alır.
• Uluslararası kuruluşlar yiyeceklerin daha fazla besin içermesi için teknik veya mali yönden katkıda bulunurlar. Devlet ise programlara yiyecek sağlamak üzere fon temin eder.
• Uluslararası kuruluşlar, program geliştirmeye ve programın başlangıcındaki masrafları için fon sağlarlar; devlet ise programlarının devamı için gerekli fonu bulur.
Devletler uluslararası bağış sağlayan kuruluşlarla ortaklığa ne kadar açık oldukları yönünde farklılık gösterirler. Bu bazen uluslararası bağış sağlayan kuruluşların devletler tarafından kibirli olarak algılanabilmesinden veya uluslararası kuruluşların önerdikleri ortaklık koşullarını kabullenmek istememelerinden kaynaklanabilir. Bazen de devletler politik görüşleri açısından konuya eğilmek istemiyor olabilirler. Koşullardan bağımsız olarak devletler ortaklığa girişmeden önce kendi gündemlerini oluşturmaya ve karşı taraftan hangi koşullarda isteyip istemediklerine dair sınırlarını belirlemeye isteklidirler.
Pek çok ülkede erken çocukluk dönemi eğitminin geliştirilmesi, idaresi ve desteklenmesi genel, bölgesel ve yerel idareler ile özel sektör, toplum ve ailenin ortak sorumluluğudur. Sivil toplumun rolü devleti desteklemek ve/veya eleştirmek ve/veya onunla işbirliğine girmektir. Aynı şekilde Devlet de, toplum ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) tarafından başlatılan veya yürütülen programları değişik yollarla ve düzeylerde desteklemeye açık olmalıdır. Ortaklıklar devletin ve sivil toplumun sahip olduklarını azami düzeye getirmesini sağlar.
Sendikalar ve medya gibi sivil toplum örgütlerinin, temel eğitimden sorumlu devlet sorumluları ile işbirliği yapabilmeleri için gerekli koşullar nelerdir?
Uyum içinde çalışabilmenin koşulları şunlardır:
• ortak bir hedefin olması
• her iki tarafın farklı yöntemleri olabileceğini ve bu yöntemlerin birbirini tamamlayabileceğini anlamak
• karşılıklı tarafların neler sunabileceğini tesbit etmek ve bunları kabul etmek
• taraflardan beklenen rollerin ve sorumlulukların belirlenmiş olması
• ayrı çalışmaları destekleyebilecek kaynakların olması
Sivil toplumda her grubun farklı bir rolü vardır ve devletle değişik amaçlar için ortaklık kurabilirler.
STK’lar. STK’lar çoğunlukla devletin istek, kapasite veya kaynak yetersizliği nedeniyle karşılayamadığı ihtiyaçlar sonucunda ortaya çıkarlar. STK’lar genellikle devletin olanaklarının ulaşamadığı, ihmal edilmiş kırsal topluluklar, marjinal gruplar, yoksulların en yoksulları gibi gruplara ulaşır. Devletin denemekte zorlandığı yöntemleri deneyebilirler. Zamanla STK’lar, Devletle programların planlanmasında, şekillendirilmesinde, değerlendirilmesinde ve sunulan hizmetlerin yapılandırılmasında daha fazla ortkalaşa çalışma yaparak programlardaki eksiklerin giderilmesini sağlarlar. Örneğin, Şili’de STK’lar devletle birlikte çocuk proğramlarını değerlendirmiş ve Çocuk Hakları bildirgesinde yer alan amaçlara Şili’de ne kadar ulaşıldığına dair bir rapor hazırlamıştır. Ayrıca Türkiye’de yaygın olarak yürütülen Anne Çocuk Eğitim Programı devlet ile sivil toplum örgütünün (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) işbirliğini gösteren örnek bir çalışmadır.
Sendikalar. Sendikalar genellikle işçilerin haklarını korurlar, bununla birlikte değişik sosyal hizmetler sunmaya çalışırlar. Bazen çocuk bakımı sağlarlar. Bunun bir örneği olan Singapur’daki Ulusal Sendika Konseyi bir kaynak ve eğitim merkezi başlatmıştır. Her ne kadar Singapur neler yapabileceğine iyi bir örnekse de şu ana kadar sendikaların çocuk bakımı konusunda yapabilecekleri azamiye ulaşmamış ve kaynakları genelde yeterince kullanılamamıştır. Yine Türkiye’de küçük çapta başlatılan Baba Destek Programı sendikalarla sivil toplum kuruluşu (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) işbirliğinde başarı ile yürütülen bir programdır.
Medya. Herkes için Eğitim mesajlarını ulaştırmak için radyodan yararlanılabilir. Bolivya’da iki ortaklı bir bağışçı ile uluslararası bir STK, o toplulukla birlikte, evde bakılan 3-5 yaş çocuklarına yönelik faaliyetleri içeren bir radyo programı hazırlamışlardır. Bu tür programlar herhangi bir meslek içi eğitime ulaşamayan öğretmenler için de iyi bir yoldur.
Toplumu temel alan organizasyonlar. Toplum içerisinde, toplum gelişimi çalışmalarına katılan çeşitli organizasyonlar vardır. Erken Çocukluk Dönemi Programları’nın güçlü yanlarından birisi, programların toplumun ihtiyaçlarına dönük olmasının önemini vurgulamasıdır. Toplum üyelerinin programları oluştururken, ihtiyaçların, amaçların, hedeflerin belirlenme aşamasında olduğu kadar programın biçimi, uygulanması ve değerlendirilme aşamalarında da toplum üyelerinin katılımı vurgulanmaktadır. Bu katılım sağlandığında toplumun devlete duyduğu ihtiyaç azalacaktır.
DEVLETİN ÖNAYAK OLMASI: Filipinler’deki Ulusal Erken Çocukluk Programı sayesinde ortaya çıkan bir Erken Çocukluk Bakım ve Gelişim Programı toplumun bu konudaki danışmanlığı ile devlet tarafından hazırlanmıştır. Her ne kadar program devlet tarafından başlatılsa da programın geliştirilmesinde, toplum kendi ihtiyaçlarını belirleyebilmekte ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda uygulanması planlanan Erken Çocukluk Bakım ve Gelişim konularını seçenekler arasından seçebilmektedir.
TOPLUMUN ÖNAYAK OLMASI: Toplumun önayak olduğu ve daha sonra devlet desteği gören temel eğitim çalışmalarına örneklerden birisi bir tarım kooperatifinin Erken Çocukluk Bakım ve Gelişim Programı başlattığı Zimbabwe’den gelmektedir. Programın başarısı bölgedeki insanların bu modelle ilgilenmesini ve bunun sonucunda eğitim görmelerini sağlamıştır. Bu da sonuçta Kushanda Eğitim Merkezinin ve kırsal okulöncesi eğitim merkezlerinin kurulmasına yol açmıştır. Toplum Gelişimi ve Kadın İlşleri Bakanlıkları bu merkezlerde destek olmakta ve elemanlarının eğitimi için bu merkezlerden faydalanmaktadırlar.
Devlet, sivil toplumla, toplumun ihtiyaçlarına yönelik programlarda sağlam bir işbirliğine girdiğinde programın kalıcılığı sağlanır. Özellikle, topluma yönelik programlar; toplumdaki ihtiyaçların belirlenmesini ve çözümlerin bulunmasını sağlayacak yerel olanakların geliştirilmesini sağlarlar. Ayrıca sahiplenme duygusunun oluşmasına, toplumda birlik ve beraberliğin sağlanmasına, dış destek olmadığı durumlarda da kararların uygulanabilmesine veya programların devam etmesi ve kişilerin yaşamlarına dair alacaklar tüm kararlar için daha donanımlı olmalarına olanak tanır.
Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşlarıyla
Ortak Çalışmalar:
Dünya ülkelerinin birçok bakımdan birbirleriyle ilişkili olduğu görüşü hızla artmaktadır. Genelde ülkeler kendi başlarına ayakta kalamazlar. Temel insan hakları ve buna bağlı olarak da çocuk hakları üzerine tartışma tüm dünya ülkelerinin gündemindedir. Devletler ulusal hareket planları oluşturarak ve amaçlar belirleyerek bu tartışmalara cevap vermeye çalışırlar. Ancak çoğu ülke finansal ve teknik yetersizliklerden dolayı bu amaçlarına ulaşamazlar. Böylece çeşitli programların uygulanmasına destek olmak amacıyla, devletler uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla ortaklık çabalarına girerler.
İki veya çok ortaklı sivil toplum kuruluşları gerçek anlamda temel eğitimi ilerletmek üzere gelişmekte olan ülkelerin devletleriyle ortaklık kurabilirler mi?
Günümüzde uluslararası bağış sağlayan kuruluşlar devletlerin bu amaca ulaşmalarında önemli rol oynayabilirler.
• ‘’Herkes İçin Eğitim’’ ve ‘’Çocuk Hakları Bildirgesi’’ gibi uluslararası düzeyde önemli konuları gündeme getirmek üzere devletle birlikte çalışabilirler.
• Devletin kaynaklarının yetersiz olduğu durumlarda bu faaliyetleri başlatmak üzere fon bulunmasında aracı görevi üstlenebilirler. Böylece devleti harekete geçirebilirler.
• Belirlenen konuda yapılabileceklere dair diğer ülkelerde yaşanmış deneyimleri o ülkeye taşıyabilirler.
• O ülkede ihtiyacı olan teknik kaynakları sağlayabilirler.
Gerçek ortaklıkta her bir ortağın birbirine saygılı olması, her birinin belli sorumluluklarının olması ve bunların birbirini tamamlayıcı nitelikte olması gerekir.
Erken Çocukluk Dönemi Programları’nda ortakların birbirini tamamlayıcı nitelikte olmasına örnekler:
• Uluslararası kuruluşlar eğiticilerin eğitimine, belki başlangıç için verilecek eğitime fon sağlarlar; devlet ise eğiticilerin hizmet içi eğitimine fon sağlar.
• Uluslararası kuruluşlar binaların yapımı için fon sağlarlar; devlet ise araç ve gereci temin eder.
• Uluslararası kuruluşlar ders programını desteklemek üzere materyallerin üretilmesi için gerekli fonu sağlarlar. Devler ise uygun programın geliştirilmesinde görev alır.
• Uluslararası kuruluşlar yiyeceklerin daha fazla besin içermesi için teknik veya mali yönden katkıda bulunurlar. Devlet ise programlara yiyecek sağlamak üzere fon temin eder.
• Uluslararası kuruluşlar, program geliştirmeye ve programın başlangıcındaki masrafları için fon sağlarlar; devlet ise programlarının devamı için gerekli fonu bulur.
Devletler uluslararası bağış sağlayan kuruluşlarla ortaklığa ne kadar açık oldukları yönünde farklılık gösterirler. Bu bazen uluslararası bağış sağlayan kuruluşların devletler tarafından kibirli olarak algılanabilmesinden veya uluslararası kuruluşların önerdikleri ortaklık koşullarını kabullenmek istememelerinden kaynaklanabilir. Bazen de devletler politik görüşleri açısından konuya eğilmek istemiyor olabilirler. Koşullardan bağımsız olarak devletler ortaklığa girişmeden önce kendi gündemlerini oluşturmaya ve karşı taraftan hangi koşullarda isteyip istemediklerine dair sınırlarını belirlemeye isteklidirler.