1. DUYGUSAL GELİŞİM
1.1. Tanımı ve Önemi
Duygu ; Belirli nesne, olay yada kişilerin bireyin iç dünyasında uyandırdığı izlenimler
olarak tanımlanır.
İnsan, hayatı boyunca çevreden gelen uyarıcıların etkisiyle çeşitli duyguları yaşar.
Birey sosyal çevre ile etkileşim içindeyken az ya da çok haz ve elem duyguları içindedir.
Çocukların fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanması ya da karşılanmaması onlarda
bazı duyguların oluşmasına neden olur.Yaşamın ilk günlerinde altı değiştirilen, karnı
doyurulan bebek haz duyar. Ancak büyümeyle birlikte sadece fiziksel ihtiyaçlarının
karşılanması haz duyması için yeterli değildir. Çocuk; annesinin kucağında olmak, sevilmek,
okşanmak, annesinin sıcaklığını hissetmek ister.
Görüldüğü gibi duygular, birey olmanın en önemli unsurudur. Bütün insanların, yeni
doğmuş bebeklerin bile duyguları vardır. Sosyalleşmenin olabilmesi için duygular temel rolü
üstlenir. Bu yüzden duygular, yaşama uyum sağlama fonksiyonlarıdır.
1.2. Duygusal Gelişimle İlgili Kavramlar
1.2.1. Duygu
Bireyin yaşamında, bir canlanma hareketlenme anlamına gelmektedir.
Belli bir uyaran karşısında genellikle güdü ve değerlerle ilişkili olarak belirip çoğu kez
süreklilik ve tutarlılık gösteren, heyecandan daha zayıf bir uyarım biçimidir.
Duygular, çocuğun temel gereksinimleri ve bu gereksinimlerin etkisini dışarı
yansıtmasıdır. Haz ya da elem olarak yaşanan duyguların yansıması çocukta sevinç,
mutluluk, üzüntü, korku, öfke, kıskançlık, saldırganlık ve ağlamadır. Duygular, öğrenme ve
olgunlaşmayla birlikte yaşamın her döneminde farklılıklar gösterir.
1.2.2. Heyecan
Heyecan, genellikle yoğun yaşanan, olumlu ya da olumsuz duyguların organizmada
durgun ve olağan durumunu bozması olarak tanımlanır. Heyecan hem haz yönünde hem de
elem yönünde olabilir. Heyecanın haz ya da elem yönünde olmasını çevreden gelen
uyarıcılar belirler. Heyecanın oluşmasında her zaman çevresel faktörler etkili değildir. Bazen
de birini düşünmek ya da hayal etmek bireyin heyecanlanmasına neden olur.
1.2.3. Refleks
Organizmanın, bir uyarana karşı verdiği cevaptır. Bebeğin dünyaya gelmesiyle birlikte
tutma, emme gibi refleksleri devreye girerek hayata uyumunu kolaylaştırır. Bu refleksler on
15-16. haftalardan itibaren kaybolur ve yerini öğrenilmiş davranışlara bırakır.
1.2.4. Haz
Haz, bir güdünün doyumu sağlandığında ya da bir amaca varıldığında yaşanan
duygudur. Haz, bireye mutluluk ve rahatlık verir. Haz, ihtiyaçların doyumundan
kaynaklanan bu duygu insanı sevindiren duygular olarak tanımlanır. Sevinç, mutluluk,
hoşlanma ile ifade edilir.
Büyüklerin küçüklere sevecen davranması onları neşelendirir ve mutlu eder. Kişinin
merak ettiği bir konuyu araştırması da onun merakının giderilmesine neden olur.
Çevreden gelen tüm etkiler, mutluluk ve rahatlık verir. İhtiyaçların doyumundan
kaynaklanan, insanı sevindiren duygulardır. insanı sevindirir ve haz verir. Haz veren bu
duygular olumlu duygulardır. Haz duyguları, insanın yaşamına renk verir; gelişimine ortam
hazırlar, duygu sistemini güçlendirir, düşünmeyi çabuklaştırır, çocuğu yaşama bağlar.
1.2.5. Elem
Bireyler, ihtiyaçları karşılamadığı ve duyguları tatmin edilmediği zaman gergin ve
mutsuz olurlar. Buna da elem denir. Elem, insanda gerilim yarattığı kişinin kendisini ve
karşısındakini üzdüğü veya zarara uğrattığı için olumsuz bir duygudur. Kişinin başarısızlığa
uğraması, baskı altında kalması, sevdiği bir kişiyi yitirmesi elem duyguları yaratır. Bu
duygulara bir başkası neden oluyorsa öfke, kıskançlık, nefret, iğrenme, kızgınlık, düşmanlık
gibi duygulara neden olur. İnsanın karşısındakinden çok kendinden kaynaklanan elem
duyguları ise korku, utanma, üzüntü, sıkıntı, bıkkınlık, eziklik gibi duygulardır.
1.3. 0-12 yaş Çocuklarında Duygusal Tepkiler
1.3.1. Gülme
Gülme, ilk duygusal tepkilerdendir. Bebeğin ilk günlerdeki
gülümsemesi, yüz kaslarının belli bir duruma gelmesidir ve bu
gülümsemeler bir reflekstir. 10-12 haftalık bir bebek, uyurken ten
temasında bulunulduğunda gülerken daha ileriki zamanlarda birtakım
uyarıcılara gülme tepkisi verir.
Bebek, ilk aylarda insan yüzüne gülümser. Daha çok alışkın
olduğu annesi, babası ya da kendisine bakan kişiye güler. Sekiz
haftalık bir bebek, annesini gördüğü zaman mutluluk ifadesi verir.
Çünkü annesiyle arasında çok farklı bir duygusal bağ kurulmuştur. Bu
bağ, bebeğin güven duygusunun gelişmesine çok önemli katkıda
bulunur. Ayrıca bebeğin süt çağı döneminde olması annesi ile sürekli
ten temasında bulunması aralarındaki bağı daha da geliştirir. Resim 1.2: Gülme
5-9 aylık olan bebekler, tanımadığı kişilere tepki gösterir. Çocuk, tanıdığı ve bildiği
yüzlere olumlu tepki verirken; tanımadığı yabancı insanlara karşı olumsuz tepki verir.
Çocuk, büyüdükçe tepkileri de farklılık gösterir. Erken çocukluk döneminde çocuğun
gülmesi bilinçlidir. Bu dönemde çocuklar, en çok başkalarının gülmesine, ani sevinçler,
hayal kırıklığı ve mahcubiyet gibi durumlarda güler. Erken çocukluk döneminde çocuğun
birtakım becerileri kazanmasında öğretmen, arkadaş ve yetişkinlerin olumlu tepkileri güven
duygusunu geliştirirken; becerilerin kazanılmamış olması güven duygusunu kaybetmesine
neden olabilir. Çocuk, bu duyguyla alay ederek gülebilir. Erken çocukluk döneminde gülme en çok çocukların oyununda görülür. Bu durum,
onlarda mizah duygularının gelişmiş olmasından kaynaklanır.
Ergenlik dönemi öncesinde gülme, daha çok argo konuşmalara, esprilere, cinsellik,
aile ve okuldaki yasaklar üzerinedir. Duyguların yoğunluğundaki artış ve duygulardaki
istikrarsızlıktan dolayı ani kahkahalar sessizliğe dönüşebilir.
1.3.2. Ağlama
Bebeğin doğumdan sonraki ilk tepkisi ağlamadır. Karnı acıktığında, rahatsızlığında,
altı ıslandığında, gaz sancısı çektiğinde, uykusu geldiğinde huzursuzlaşıp ağlayan bebek ilk
zamanlar fiziksel ihtiyaçlarını belli etmek için ağlar.
Zamanla ağlama, anlam kazanmaya başlar ve duygusal tepki olarak kullanılır. Çocuk,
annesinin yokluğunu hissettiği ve onun yanında olmasını istediği zaman ağlayarak tepkisini
gösterir ya da evinden, alışmış olduğu ortamdan ayrıldığında da ağlama tepkisi verir.
Çocuk, 2 yaş ve daha sonrasında olumsuz duygularını ifade etmek için ağlar. Oyunu
engellendiğinde, istediği yapılmadığında ya da oyuncağı elinden alındığında ağlar.
Erken çocukluk döneminde üç yaşından itibaren duygusal tepkileri artar ve duygu
türlerinin hepsini yaşarlar. Bütün bu duygular yaşanırken de çevrelerine yansıtırlar. Öfke,
kıskançlık, inatçılık, mutluluk vs. özellikle oyun sırasında görülür. Küsme ve itişmeler,
ağlama sebebi olabilir.
1.3.3. Korku
Korku, bir tehlike karşısında duyulan tepkidir. Organizmayı koruma içgüdüsüne bağlı
olarak ortaya çıkar ve gelişir. Birey, organizmanın tehlikede olduğunu hissettiği anda
korkmaya başlar. Çocuk, korktuğu anda bazı tepkilerde bulunur. Bunlar korktuğu şeyden
kaçma, çığlık atma, gözlerini kapatma, olduğu yerde sinme veya ağlamaktır. Korkuların
temelinde yatan, güvensizlik duygusudur. Bu nedenle çocuklar, korktuklarında siner, kaçar
ya da annelerine sarılırlar. Güveni çocuğa sağlayacak kişiler öncelikle anne-baba ve
çevredeki diğer yetişkinlerdir. Bu nedenle anne-babanın çok sert olması ya da dayak atması
çocukta korku yaratır. Anne babadan ayrı düşme, ortalıkta kalma korkusu çocuğun güvenini
sarsar, tedirgin eder.
Korkuların büyük çoğunluğu, öğrenme sonucu ortaya çıkar. Öğrenme, yaşantı ve
yanlış yönlendirmelerle bağlantılıdır. Yetişkinin, çocuğun yanında korku ve kaygılarını
belirtmesi çocuğun onu hissetmesine neden olabilir.
Korkunun oluşumu çevredeki koşullara, uyarıcının veriliş biçimine geçmiş yaşantılara
o andaki fizyolojik ve psikolojik durumuna bağlıdır. Zekâ cinsiyet sosyoekonomik statü,
sosyal ilişkiler, fizyolojik koşullar, kişilik yapısı korkunun çocukta oluşmasını etkileyen
faktörlerdir.
Resim 1. 5 : Çocuğunuza olan ilgi ve sevginiz onun korkularını azaltır.
Bebek; yabancı yüzlere, ani sese ve düşme tehlikesine tepki gösterir. Birinci yılın
sonunda çocuk, kendince birtakım nesnelerden, belli kişilerden ve olaylardan korkar.
,Yaşla birlikte çocukların korkularında artmalar görülür. 2-5 yaşları arasında çocuklar;
ani ve yüksek ses, gök gürültüsü, deprem, karanlık, dilenci, hayalinde canlandırdığı
yaratıklar ve yalnız kalmaktan korkarlar. Bu dönemde, somut şeylerden olduğu kadar soyut
düşünceden de korkarlar.
,Erken çocukluk döneminin sonundan itibaren 12 yaşına kadar korkular azalır. Okul
çağındaki çocuklar silah, kesici aletler, yangın, kendilerine zarar verebilecek hayvanlardan
korkarlar. Ayrıca sosyal ilişkilerinde küçük düşme, alay edilme, yaptığı herhangi bir işte
başarısız olmaktan da korkarlar.8
Korkunun nedenleri:
Çocuklarda güven duygusunun kazandırılmamış olması
Çocuğun sevgi ve şefkatten yoksun olarak büyümesi
Çocuk yetiştirmede baskıcı ve otoriter tutumun tercih edilmesi
Tehditlerle çocuğu yönlendirmek, “yemeğini yemezsen seni doktora götürüp
serum taktıracağım” gibi
Çocukları soyut ya da somut şeylerle korkutmak
Aile içinde şiddet olaylarının yaşanması, şiddet ve korku içeren filmlerin
izlenmesine izin verilmesi
Korkunun Önlenmesi
Korkuya neden olan etmenleri ortadan kaldırılmalıdır.
Yetişkinler çocuklarına örnek teşkil edeceğinden korkularını onlara belli
etmemelidir.
Çocukların korkularıyla alay edilmemeli, korktuğu şeyle karşı karşıya
getirmeye çalışılmamalıdır.
Çocukların korku filmleri izlemesine izin verilmemelidir.
Çocuğa aşırı baskı uygulanmamalıdır.
Çocuğa fiziksel cezalar uygulanmamalıdır.
Korku, eğitim aracı olarak kullanılmamalıdır.
Çocuğa güven duygusu kazandırılmalı, sevgi ve şefkat gösterilmelidir.
1.3.4. Öfke
,Öfke, herhangi bir isteğin engele uğramasından dolayı ortaya çıkan olumsuz
duygudur. Bu olumsuz duygu karşısında çocuk gerilir, kendini sıkar, dişlerini gıcırdatır,
tepinir, ağlar etrafa saldırır veya küskünlük tepkisi gösterir.
Öfke, yaşla birlikte paralel olarak artmaktadır. Üç yaşına kadar çocuklar en çok
oynadığı oyuncağın elinden alınması ya da oyunundan alıkonulması, temizlik, yemek yeme,
tuvalet eğitimi, odada yalnız bırakmak, uyku, giyinme, soyunma gibi durumlarda öfke
tepkisi gösterir.
Üç yaşından sonraki dönemde öfke küskünlükle ifade edilir. Öfke nedenleri daha çok
sosyal olaylardır. Bu dönemde çocuklar arkadaşlarına, konulan kurallara, annesine,
kardeşlerine öfkelenir. Böyle durumlarda anne-baba olarak sürekli yasaklar koymak,
nedenini açıklamadan her şeye kızmak çocuğu daha da fazla öfkelendirir. Öfkeyi ortaya
çıkaran nedenler arasında anne-baba tutumları önemli bir yer tutmaktadır.
Erken çocukluk döneminden okul çağına geçişte öfke uyandıran durumlar artar.
Yaptığı herhangi bir faaliyete son verdirilmesi, sürekli tenkit edilmesi, akranlarıyla
kıyaslanması, sık uyarı ve tembihlerde bulunulması çocuğu öfkelendirir. Bu tepkilerini
çevrelerine yansıtırken küçük çocuklara göre çok daha fazla kontrollüdürler.
Çocuğun öfkesini önlemek için yapılması gerekenler
Çocuğun temel gereksinimleri zamanında karşılanmalı.
Öfkelenen çocuğun dikkati başka yöne çekilmeli.
Çocuğa fiziksel ve yersiz cezalar verilmemeli.
Ebeveynler öfkelenerek çocuğa örnek olmamalı.
Çocukların öfkeleriyle alay edilmemeli.
Çocukların onurunu kıracak davranışlardan kaçınılmalı.
Çocuğun isteklerinin neden engellendiği anlayacağı dilden açıklanmalı.
Çocuğun her istediği şey yerine getirilmemelidir.
1.3.5. İnatçılık
İnatçılık, geçerli ve makul neden olmadan çocuğun verdiği kararda dayatmasıdır.
İnatçılık, çocuklarda en çok 3-6 arasında görülür. Bu dönemdeki inatçılığın nedeni,
benlik duygusu ve bağımsızlık bilincinin gelişmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu yaşlarda
çocuklar, varlığını ve düşüncelerini kabul ettirme çabası içinde olduklarından inatçılık
tepkileri de doğaldır.
7-12 yaşlarında çocuk için ikinci bir inatçılık dönemi başlar. Bedensel ve duygusal
gelişimindeki farklılıklar hızlı bir gelişim gösterir. Çocuk, gelişime ayak uydurmakta zorluk
çeker. Çevredekilerin kararsız ve tutarsız davranışları çocuğu inatçılığa iter. Bazen çocuk,
bazen de yetişkin tavırlarıyla kendisini birey olarak kabul ettirme çabasına girer.
Çocukluktan erinliğe geçiş döneminde yetişkinlerin isteklerine karşı gelirler. Kurallara
uymadıkları gibi kendi kurallarını kendileri belirlemek ister ve yetişkinleri eleştirirler. Hem
çocuklukta hem de erinlik döneminde karşılaşılan inatçılık tepkileri yetişkinler tarafından
anlayışla karşılanmalı, olumsuz eleştiriler yerine onlara değer vererek doğru iletişim
kurmaya çalışılmalıdır.
Çocuğun inatçılığını önlemek için yapılması gerekenler
Çocuğun ihtiyaçları, zamanında karşılanmalıdır.
Çocuk kızgın ve sinirli olduğu anlarda, tartışmaya girilmemelidir.
Çocuğun her istediği engellenmemelidir.
Çocuk yetiştirmede baskıcı tutuma yer verilmemelidir. Yetişkinler tehdit ve zor
kullanarak çocuklara isteklerini yaptırmamalıdır.
Yetişkinler, kardeşler arasında kıskançlığa sebebiyet verecek davranışlardan
kaçınmalıdır.
Çocuğa dayak atılmamalı ve şiddetli cezalardan kaçınılmalıdır.
Çocuğa bağımsızlık duygusu kazandırılmalıdır.
1.3.6. Kıskançlık
Kıskançlık, her yaşta görülebilen ve temel nedeni üstün olma olan bir duygu hâli
olarak tanımlanır. Sevgi ya da herhangi bir şeyin paylaşılmasına katlanamama sonucu
duyulan his ve tepkilerdir.
Kıskançlık; insanın yapısında varolan, şiddetine göre olumlu veya olumsuz etkileri
olan bir duygudur. Örneğin okul başarısının kıskanılması ve aynı başarıyı elde etmek için
çaba gösterilmesi olumlu bir duygu olarak kabul edilirken, arkadaşının ya da kardeşinin
herhangi bir eşyasına sahip olamadığı için zarar vermesi olumsuz bir tepki olarak kabul
edilir.
Yeni doğan bebekte kıskançlık tepkisi yoktur. Ancak bir yaşındaki çocuk,
annesinin kucağında başka bir bebek gördüğünde kıskançlık tepkisi verir. İlk çocukluk
döneminde ebeveynlerin ilgisinin başkalarına yönelmiş olması çocukta kıskançlığın
oluşmasına neden olur. Bu dönemdeki kıskançlığın nedeni, fazla ilgilenilmemesi ve
yeterince sevgi gösterilmemesidir.
Erken çocukluk döneminde kıskançlığın en belirgin şekilde ortaya çıkmasının nedeni,
yeni bir kardeşin dünyaya gelmesidir. Nedeni ise genellikle anne ya da babaların bilinçli
ya da bilinçsiz ayrımcı yaklaşımlarıdır.
İlköğretime başlayan çocukta kıskançlık duygusu azalmaya başlar. Çocuğun sosyal
çevresinin değişmesiyle birlikte kıskançlık duygusunda da değişmeler olur. Bu dönemde
kıskançlık duygusunu daha önce yaşayan çocuk, bu defa kıskançlığını başarılı, lider özellikli,
popüler, arkadaşları ve öğretmenin sempatisini kazanmış olan sınıftaki arkadaşlarına çevirir.
Yaşın ilerlemesiyle birlikte kıskançlık tepkileri, doğrudan dolaylıya doğru bir gelişim
gösterir. Kıskançlığın sebebi ve tepkisi genellikle psikososyal etkileşim ortamıyla çocuğa
yöneltilen uyarımlara bağlıdır. Gerekli önlem alınmazsa kıskançlık nedeniyle çocukta tırnak
yeme, parmak emme, alt ıslatma, içine kapanma gibi davranış bozuklukları görülür.
Kıskançlığın önlenmesi için yapılması gerekenler
Çocuğa sevgi ve ilgi gösterilmeli
Aile, çocuklar arasında ayrım yapmamalı
Yeni bir kardeşin dünyaya geleceği fikrine çocuk alıştırılmalıdır.
Doğum sonrasında bebekle ilgili bazı işler, (beslenme, temizlik gibi) kontrollü
bir şekilde çocuğa yaptırılmalı.
Çocuklar birbirleriyle kıyaslanmamalıdır.
Anne ve baba, büyük çocuğa da zaman ayırmalıdır.
Okul döneminde öğretmen, kıskançlığa sebebiyet verecek davranışlardan
kaçınmalıdır.
Kıskançlığın nedenleri araştırılmalı, gerekli tedbirler alınarak giderilmeye
çalışılmalıdır.
1.3.7. Saldırganlık
Saldırganlık, çocuğun olumsuz duygularını bastırmayıp çevresindeki eşyalara veya
başkalarına zarar vermesidir. Saldırganlık, engellenme duygusuna gösterilen bir tepkidir. Bu
tepkinin oluşmasında anne-baba tutumlarının etkisi ilk sırada yer alır. Çocuğun
davranışlarının sık ve gereksiz yere engellenmesi, temel ihtiyaçların zamanında
karşılanmaması, çocuğa dayak atılması, aile içi şiddete tanık olması, çocuğu sık
cezalandırmak, çocuğu dinlememek, davranışlarını eleştirmek, alay etmek anne-babaların
çocuk eğitiminde görüş birliğinde olmamaları saldırgan davranışlara neden olur.
Saldırganlığın önlenmesi için yapılması gerekenler
Saldırganlığın önlenmesi için öncelikle çocuğa sevgi ve şefkat gösterilmelidir.
Çocuğa güven duygusu verilmeli ve güvenli bir ortam hazırlanmalıdır.
Çocuğun temel ihtiyaçları zamanında karşılanmalıdır.
Çocuğa fiziksel ceza uygulanmamalıdır.
Çocuk şımartılmamalıdır.
Çocuğun olumlu davranışları ödüllendirilmelidir.
Ebeveynler saldırganlık davranışında çocuklara örnek teşkil etmemelidir.
Çocuğu saldırganlığa iten nedenler ortadan kaldırılmalıdır.
Çocuğa enerjisinin boşaltacağı oyun ortamı sağlanmalıdır.
1.4. Ergenlik Çağının Duygusal Özellikleri
Duygularla ilgili değişim ve gelişim, çocuk dünyaya geldiği andan itibaren başlayan
ömür boyu devam eden bir süreçtir. Bu değişim ve gelişimin en yoğun yaşandığı dönem ise
ergenlik dönemidir.
Duygusal yönden çocukluk dönemi ile ergenlik dönemi arasındaki en önemli fark;
çocuklar kıskançlıklarını, mutluluklarını olduğu gibi çevresine yansıtırken ergenlikte belli
etmezler. Bu dönemde kızlar erkeklerden daha erken duygularını kontrol altına alır ve
duygusal olgunluğa ulaşırlar.
Ergenlik Döneminin En Belirgin Duygusal Özellikleri
Duyguların yoğunluğunda artış: Ergenlikte duygu yoğunluğu artar.
Kıskançlık, kızgınlık, mutluluk ve kaygılarını ifade ederken yoğunluk görülür.
Ergenlikte artan coşku ve taşkınlıktan dolayı duygularını dışa vurma ihtiyacı
hissederler.
Duygulardaki istikrarsızlık: Duygularda ani iniş-çıkışlar olduğu gibi
istikrarsızlık da vardır. Ergen, aynı olaya farklı zamanlarda değişik tepkiler
gösterebilir. Çabuk öfkelenir, çabuk sevinir, çabuk sinirlenir. Tepkiler önceden
kestirilemez.
Karşı cinse ilgi: Her iki cinste de karşı tarafa beğenilme arzusu vardır. İlk
zamanlar grupta bir arada olma isteği sonraları belli kişilere yönelir. Saf ve
temiz duygular taşıyan gençlik aşkları bazen de karşı tarafa hissettirilmeden
yaşanır.
Sürekli hayal kurma: Ergen, hayal kurarak isteklerini kafasında canlandırır.
Hayal konusu genellikle karşı cins olabildiği gibi üniversitede okuma, meslek
sahibi olma, yuva kurma gibi gerçekleşmesini istediği şeylerde olabilir.
Hayaller bazen öyle çok abartılır ki ergen, arkadaşlarını dinlerken derste ya da
TV izlerken hayal kuruyor olabilir. Bu eylemin yoğun yaşanmasına psikolojide
“gündüz rüyası” da denir.
Yalnız bırakılma isteği: Ergenlikte her iki cins de yalnız kalmak ister.
Ebeveynlerinin ve arkadaşlarının birlikte olma isteğine karşı gelip içe dönebilir.
Yalnız kalıp kendisindeki değişiklikleri düşünüp, yeni durumuna alışmak ister.
Ders çalışmaya karşı isteksizlik: Çalışmaya karşı isteksizlik, evde sürekli
sürtüşme ve kavgaya neden olur. Bu dönemde ergen daha çok arkadaşlarıyla
birlikte olmak ister. Söz dinlememe, kurallara karşı gelme, bağırıp çağırma,
vurup kırma, her şeyi boş verme, sorumsuzluk görülür.
1.5. Duygusal Gelişimin Diğer Gelişim Alanlarıyla İlişkisi
Gelişim bir bütündür ve bu nedenle herhangi bir alandaki gelişim diğer alanları da
etkiler. Çocuğun diğer gelişim alanlarındaki problemleri duygusal gelişiminde de etkilidir.
Zihinsel yönden yaşına göre gelişim özelliği gösteren çocuk, duygusal tepkilerini
çevresindekilere yansıtır. Çocuk, öğrenme ve deneyimine bağlı olarak tepkiler geliştirir.
Fiziksel gelişimi normal olan çocukta duygusal gelişim de normaldir. Fiziksel olarak
normal görünen, istediği gibi hareket eden çocuk mutludur. Özürlü çocukların hareketlerinin
kısıtlanması, duygusal problemlere neden olur ve davranış bozuklukları ortaya çıkabilir.
Duygusal gelişimle sosyal gelişim birbirinden ayrı düşünülemez. Çocuk iyi bir
duygusal gelişim gösteremezse ebeveynleriyle, kardeşleriyle, arkadaşlarıyla iyi iletişim
kuramaz; çevreye uymakta zorluk çeker. Çocuğun dili doğru kullanmasında duygusal
gelişim etkilidir. Doğru ifade, çocuğun duygularını çevreye anlatmasını ve çevreyle olumlu
sosyal iletişim kurmasını sağlar.
1.6. Duygusal Zekâ
Duygusal zekâ; kişinin kendi duygularını anlaması, başkalarının duygularına empati
beslemesi ve duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilme yetisidir.
Duygusal zekâyla ilgili yetenekleri aşağıdaki gibidir:
Güven : Kişinin kendi bedeni, davranışı ve dünyası üzerinde bir denetim ve
egemenlik kurduğunu bilmesi çocuğun başarı olasılığının daha yüksek olduğunu ve
yetişkinlerin de kendisine yardımcı olacağına inanmasıdır.
Merak : Bir şeyleri keşfetmenin olumlu ve keyif veren bir deneyim olduğunu
hissetmesidir.
Amaç gütme : Bir etki yaratma arzusu ve yeteneği ile birlikte hayata geçirmek için
sabırlı olma, bu etkililik ve yeterlilik hisleriyle ilişkilidir.
Öz denetim : Yaşına uygun bir biçimde kendi hareketlerini kontrol altına alabilme,
içsel bir deneyim hissidir.
İlişki kurabilme : Diğerleri tarafından anlaşıldığı, başkalarını anladığını hissederek
birbirleriyle ilişkiye geçebilmedir.15
İletişim yeteneği: Sözel düşünce, duygu ve kavram alışverişinde bulunabilmedir.
İşbirliği yapabilme: Bir grup etkinliği içinde, kendi gereksinimleriyle
başkalarınınkini dengede tutma yeteneğidir.
Çocuklar, bebekliklerinden başlayarak sağlıklı sağlıksız, doğru ya da yanlış pek çok
şeyden etkilenerek büyürler. Çevrelerinden gelen tepkilere göre kendileriyle, başkalarıyla ve
içinde yaşadıkları dünyayla ilgili düşünceler edinir. Bunlara göre tutum ve davranış geliştirir.
Yetişkinlerin, çocuklarla olan ilişkileri ve zihinsel gelişimlerinin yanı sıra gelecekteki tutum
ve davranışları üzerinde de etkileri vardır.
Duygusal zekâ, hayatın ilk yıllarında gelişmeye başlar. Çocuklar anne babalarıyla,
öğretmenleriyle iletişimlerinde birbirlerine duygusal mesaj gönderirler. Çevreden gelen
tepkiler ve mesajlarla oluşan beyindeki bağlantılar, çocuğun geleceğini kalıcı olarak etkiler.
Yaşamın ilk 3-4 yılı bebeğin beynini tam gelişmiş insan beyninin 3/2’si kadar büyüdüğü ve
karmaşıklığının daha sonra hiç erişemeyeceği bir hızla geliştiği bir dönemdir. Bu dönem
temel nitelikleri daha sonraki dönemlere göre daha kolay öğrenilir. Duygusal zekânın
ilkokulu ailedir. Anne ve davranışları çocuğun duygusal yaşantısında derin ve kalıcı etkiler
yaratır. Çocuklarının duygularını önemsemeyen ve duygusal gereksinimlerine karşılık
vermeyen anne ve babalar, onların duygusal zekâlarının yanı sıra zihinsel gelişimlerine de
engel olurlar. Şiddete eğilimi olan çocuklar; genelde aileleri tarafından önem verilmemiş, ilgi
gösterilmemiş, sürekli eleştirilmiş, anlaşılmamış ve ağır cezalar verilmiş çocuklardır.
Çocuklara özel zaman ayırmak, sevildiklerini ve önemsendiklerini belirtmek, onlarla
iyi ilişkiler içinde bulunmak, kendilerinin öz güvenlerini geliştirecek ve başkalarıyla da
ilişkiler kurmada etkili olacaktır. Aile içinde duygusal gereksinimlere karşılık verilen,
duyguları eleştirilmeden dikkate alınan görüşleri dinlenen ve anlaşılan çocuklar, anne
babalarına güven duyacak, sıkıntıları olduğunda da paylaşarak yardım alabileceklerdir.
Neyi sevip sevmediklerini anlamalarında, kendilerini, özelliklerini tanımlamalarında
onlara yardımcı olmak için onlara almak ya da yapmak istedikleriyle ilgili seçme hakkı
vermek, çocukların kendilerini tanımalarına, etraflarında olup bitenleri tanımlarına, etrafında
olup bitenlerle ilgili ne hissettiklerini anlamalarına yardımcı olacaktır. Kendilerini tanıyan
çocuklar, insanlarla olan ilişkilerinde kendilerini olumlu bir şekilde ifade ederler ve başkaları
tarafından da anlaşılır kabul edilirler.
Aile ve okul ortamı, mutlu ve eğlenceli olmalıdır. Çocukların duygusal sağlıkları ile
etkili düşünme ve öğrenme yetenekleri birbirleri ile yakından ilişkilidir. Çocuklara
gerginliğin, korku ve hayal kırıklıklarının yaşanmadığı, neşe ve mutluluğun yoğun olduğu,
kendilerini güven içinde hissettikleri bir ortam sağlanmalı; onların toplumun mutlu,
bağımsız, üretken ve başarılı olmalarına yardımcı olunmalıdır.
Duygusal açıdan yetersiz anne ve babaların gösterdikleri davranış biçimleri:
Duyguları tamamen göz ardı etmek: Bu tür anne–babalar, çocuklarının duygusal
sıkıntılarını önemsiz bir olay ya da dert kaynağı olarak değerlendirerek kendiliğinden
geçmesi gerektiğine inanırlar. Duygusal anları çocuğa yakınlaşmak ya da onun duygusal
yeterliklerine yardımcı olacak bir olanak olarak kullanamazlar.
Fazlasıyla serbest bırakmak: Bu tür anne–babalar, çocukların ne hissettiklerini fark
ederler ve çocuklarının yaptığı hiçbir şeye karışmazlar. Tüm rahatsızlıklarını yatıştırmaya
çalışırlar. Çocuğun üzüntü ve öfkelerini geçirmek için de pazarlık, rüşvet gibi yöntemlere
başvururlar.
Çocuğu aşağılayıp, duygularına saygı göstermemek: Bu tür anne–babalar, çocuğun
yaptığı hiçbir şeyi onaylamazlar. Sürekli eleştirir ve cezalandırırlar. Çocuğun, öfkesini belli
etmesine izin vermezler. En ufak bir huysuzluk belirtisinde de cezaya yönelirler. Duygusal
açıdan yetersiz anne-babaların çocuklarına yaklaşım tarzları, çocuklara hissettiklerinin
yanlış, uygunsuz, geçersiz olduğunu düşündürür. Duygularına karşılık alamayan çocuklar,
duygularını idare etmede, dikkatini toplamada, arkadaşlık kurmada başkalarıyla anlaşmada
zorluk çekerler.
Bir çocuğun erken çocukluk eğitim kurumunun ilk gününde bu yeteneklerle donanmış
olup olmadığı anne-babasının ve öğretmenlerinin eğitime onun kafasından başlamak yerine
ne ölçüde kalbinden başladıklarına bağlıdır.
2. DUYGUSAL GELİŞİME UYGUN
ETKİNLİKLER
2.1. Duygusal Gelişime Uygun Etkinlikler
Duygusal gelişimin erken çocukluk döneminde yeri ve önemi büyüktür. Özellikle
erken çocukluk döneminde duygusal gelişimle ilgili duygusal tepkiler, yoğun olarak
yaşanmaktadır. Bu yaş çocukları duygularını sözel olarak tam ifade edemediklerinden
duyguları resimlerine, oyunlarına yansır. Ancak iyi bir rehberlik yapılamadığında bu
duygusal iniş ve çıkışlar, yerini kalıcı duygusal problemlere bırakabilirler.
Bu nedenle özellikle Erken Çocukluk Dönemi Öğretim Kurumları’nda çocuğun
kendini ifade edebilmesini, duygularını açığa çıkarabilmesini, duygularını ayırt edebilmesini
sağlayıcı etkinliklerin uygulanması esas olmalıdır.
Bu etkinliklerde yer alan oyunların, sanatsal etkinliklerin, çeşitli dramatize
etkinliklerinin basit, sade ve anlaşılır olmasına dikkat edilmelidir.
Erken çocukluk döneminde duygusal gelişim özelliklerine uygun etkinlikleri
tespit etme
Erken çocukluk döneminde çocukların duygusal gelişimlerini destekleyecek nitelikte
seçilen eğitim etkinlikleri, aşağıda belirtilen amaçlar doğrultusunda planlanmalıdır.
Bağımsız hareket edebilme, davranışlarının kendi hareketlerinin sorumluluğunu
taşıyabilme
Kendisi ile başkalarına ait duyguları tanıma ve kabul edebilme
Duygularını uygun bir şekilde ifade edebilmeyi öğrenebilme
Ailede ve toplumdaki kuralların gerekliliğini anlayabilme
Teknoloji alanındaki değişikliklerin farkında olabilme ve kabul etme.
Duygusal gelişimle ilgili etkinlik planlama ve uygulamada aşağıdaki özelliklere
dikkat edilmesi gerekir:
Çocukların; yaşına, gelişim düzeylerine ve bireysel farklılıklarına uygun
etkinlik planlama ve çevresel düzenlemeler yapmak
Çocukların, kendilerini kabul ettirmelerini sağlayıcı, benliklerini olumlu yönde
geliştirebilmeyi destekleyici tavır ve tutumları benimsemek
Çocukların, duygu ve düşüncelerini kabul görecek şekilde açığa vurmalarını ve
diğerlerinin duygu ve düşüncelerini anlayabilmelerine olanak sağlamak
Çevrelerindeki diğer çocuk ve yetişkinlerle etkileşim içinde olmalarını
sağlayacak ortamlar yaratmak
Çocukların, çevrelerini ve dış dünyayı algıladıkları şekilde ifade edebilmelerine
yardımcı olmak
Çocukların iş birliği yapma, görev ve sorumluluk alma, paylaşma vb.
davranışların olabilmesine fırsat veren etkinlikler planlamak
Çocukların seçme ve karar verme becerilerini kazanmalarına fırsat vermek.
Sınıf ortamında duygusal gelişimi destekleyen etkinlikler:
Sınıf ortamında 0-12 yaş çocuklarında duygusal gelişim özelliklerini anlatan
drama etkinliği
Sınıf ortamında ergenlik çağının duygusal özelliklerini yansıtan drama etkinliği
Duygusal gelişimin diğer gelişim alanları ile ilişkisini anlatan örnek yaşantıları
gerçekleştirme
Sınıf ortamında kukla, maske, müzik kullanarak değişik duyguların yansıtıldığı
etkinlikler
Sınıf ortamında değişik duyguların yansıtıldığı oyun etkinlikler
Sınıf ortamında değişik duyguların ifade edildiği bir hikâye oluşturup
canlandırma.
Etkinlik örnekleri- 1
Çocuklar, ikili eşler oluştururlar. Eşlerden birinin gözleri kapatılır. Bu esnada
sınıfın ebenin yürüyeceği yerlere nesneler, masa, oyuncak vb. yerleştirilir.
Gözleri açık olan ebe, gözleri kapalı olan ebeye 1 adım ileri, geri, 2 adım yana,
sola, sağa gibi sözel yönergeler vererek nesnelere değmeden, onlara zarar
vermeden yürütmeye çalışır. Başarılı olarak yürüten eşler alkışlanarak
ödüllendirilir.
Çocuklar halka olurlar. Halkadaki çocuklar Eskiden kral idim mısırda
Şimdi kaldık kilim ile hasıra
Şu bulguru kaynatalım
Şu Ayşe’yi oynatalım
Sen oyna Ayşe sen oyna (siz oynayın kızlar, siz oynayın kızlar diyerek
sınıfın tamamı oynatılır. ) tekerlemesini söyleyerek çocukların
duygularını rahatça ifade etmeleri sağlanır. Haz duygularının gelişimi
desteklenir.24
Serbest zaman etkinliğinde Erken Çocukluk Eğitim Kurumları’nda pastel boya
ile resim çalışmaları yapılır. Yaptıkları resimleri çocukların yorumlaması
istenir. Yorumlar yazılır. İfade edilen duygu ve düşünceler duygusal gelişim
açısından dinlenir.
Erken çocuklukta duygusal gelişim özellikleri
Kendi duygularını fark eder.
Bir olay ya da durumu dramatize eder.
Engellenmeden dolayı ortaya çıkan duygularını yetişkin yardımı ile kabullenir.
Birçok durumda oluşan kızgınlık, kıskançlık gibi duygularını çok az yetişkin
yardımı ile kontrol eder.
Sosyal ortamlarda nasıl davranacağına düşünerek karar vermeye başlar.
Kendine sevecen ve şefkatli bir yaklaşımla davranılmasından hoşlanır.
Güven duyma gereksinimi ön plandadır.
Kendisi ile ilgili kızgınlık, mutluluk, sevgi gibi duygularını belli eder.
Duygusal kontrolünü sağlayarak duygularını dışarıya yansıtır.
Duygusal durumunu ifade etmede dramatik oyunu ve kukla, maske gibi araçları
kullanır.
Hayal ve gerçeği birbirinden ayırt eder.
Diğer insanların duygularını anlar ve onlara karşı empatik olabilir.
Sıkıntı içinde olan oyun arkadaşlarını rahatlatır.
Diğerlerine yardımcı olmanın hazzını yaşar.
Başarılı bir çalışma ortaya çıkarmaktan keyif alır.
2.2. Çocukların Duygusal Gelişime Uygun Araç-Gereçler
Çeşitli toplar
Fasulye torbaları
Atlama ipleri
Çıngıraklar
Müzik kutuları
Araba ya da kamyon tekerleri
Ses çıkaran tahta ve plastik oyuncaklar
Çemberler
Hareketli oyuncaklar
Bez oyuncaklar
Boş kutular
Diş kaşıma halkaları
Büyük renkli küpler
Bahçe oyuncakları
Jimnastik minderleri
Basit bloklar
İtmeli-çekmeli ses çıkaran oyuncaklar
Çocuk şiiri ve resimli hayvanlar
Boş tahta ve mukavva kutular
Tahta, bez veya plastik hayvanlar
Kum havuzu ve kum oyuncaklar
Plastik oyuncak tabak, çay takımları
Küçük bebekler
Oyuncak ve gerçek telefonlar
Müzik aletler: zil, tef, davul
Boncuklar ve ip
Sabunla balonlar yapma
6-8 parçalık basit yap bozlar
İtmeli-çekmeli araçlar
Parmak boyası
Bağlama oyuncaklar
Resimli lottolar
Düğmeli-fermuarlı giysileri olan giydirilecek bebekler
Basit bilmeceler ve tahmin oyunları
Öykü kitapları ve masallar
El kuklaları
Tornetler
Yap boz oyuncakları
Kolaj çalışması, artık kâğıt ve kumaş parçaları
Keskin olmayan makas ve kâğıtlar
Küçük ev hayvanları
Basit resim, harf ve sayı oyunları
Küçük bakım istemeyen bitkiler
Büyük bebek arabaları
Büyük arabalar
Halka atma ve top oyunları
2.3. Duygusal Gelişime Uygun Etkinlik Planlama
ÖRNEK-1
Etkinlik adı : Aile Fotoğrafı
Amaç : Ailesi ve aile yakınları için duygularını fark edebilme, ayırt edebilme.
Materyal : Boya kalemleri, kâğıt, kurşun kalem.
Uygulama : Çocuklarla birlikte ailesi ve aile çevresi ile ilgili duygularını konuşun.
Daha sonra bununla ilgili resim yapmalarını sağlayarak bu resmin bir aile fotoğrafı olacağını
söyleyin.
1.1. Tanımı ve Önemi
Duygu ; Belirli nesne, olay yada kişilerin bireyin iç dünyasında uyandırdığı izlenimler
olarak tanımlanır.
İnsan, hayatı boyunca çevreden gelen uyarıcıların etkisiyle çeşitli duyguları yaşar.
Birey sosyal çevre ile etkileşim içindeyken az ya da çok haz ve elem duyguları içindedir.
Çocukların fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanması ya da karşılanmaması onlarda
bazı duyguların oluşmasına neden olur.Yaşamın ilk günlerinde altı değiştirilen, karnı
doyurulan bebek haz duyar. Ancak büyümeyle birlikte sadece fiziksel ihtiyaçlarının
karşılanması haz duyması için yeterli değildir. Çocuk; annesinin kucağında olmak, sevilmek,
okşanmak, annesinin sıcaklığını hissetmek ister.
Görüldüğü gibi duygular, birey olmanın en önemli unsurudur. Bütün insanların, yeni
doğmuş bebeklerin bile duyguları vardır. Sosyalleşmenin olabilmesi için duygular temel rolü
üstlenir. Bu yüzden duygular, yaşama uyum sağlama fonksiyonlarıdır.
1.2. Duygusal Gelişimle İlgili Kavramlar
1.2.1. Duygu
Bireyin yaşamında, bir canlanma hareketlenme anlamına gelmektedir.
Belli bir uyaran karşısında genellikle güdü ve değerlerle ilişkili olarak belirip çoğu kez
süreklilik ve tutarlılık gösteren, heyecandan daha zayıf bir uyarım biçimidir.
Duygular, çocuğun temel gereksinimleri ve bu gereksinimlerin etkisini dışarı
yansıtmasıdır. Haz ya da elem olarak yaşanan duyguların yansıması çocukta sevinç,
mutluluk, üzüntü, korku, öfke, kıskançlık, saldırganlık ve ağlamadır. Duygular, öğrenme ve
olgunlaşmayla birlikte yaşamın her döneminde farklılıklar gösterir.
1.2.2. Heyecan
Heyecan, genellikle yoğun yaşanan, olumlu ya da olumsuz duyguların organizmada
durgun ve olağan durumunu bozması olarak tanımlanır. Heyecan hem haz yönünde hem de
elem yönünde olabilir. Heyecanın haz ya da elem yönünde olmasını çevreden gelen
uyarıcılar belirler. Heyecanın oluşmasında her zaman çevresel faktörler etkili değildir. Bazen
de birini düşünmek ya da hayal etmek bireyin heyecanlanmasına neden olur.
1.2.3. Refleks
Organizmanın, bir uyarana karşı verdiği cevaptır. Bebeğin dünyaya gelmesiyle birlikte
tutma, emme gibi refleksleri devreye girerek hayata uyumunu kolaylaştırır. Bu refleksler on
15-16. haftalardan itibaren kaybolur ve yerini öğrenilmiş davranışlara bırakır.
1.2.4. Haz
Haz, bir güdünün doyumu sağlandığında ya da bir amaca varıldığında yaşanan
duygudur. Haz, bireye mutluluk ve rahatlık verir. Haz, ihtiyaçların doyumundan
kaynaklanan bu duygu insanı sevindiren duygular olarak tanımlanır. Sevinç, mutluluk,
hoşlanma ile ifade edilir.
Büyüklerin küçüklere sevecen davranması onları neşelendirir ve mutlu eder. Kişinin
merak ettiği bir konuyu araştırması da onun merakının giderilmesine neden olur.
Çevreden gelen tüm etkiler, mutluluk ve rahatlık verir. İhtiyaçların doyumundan
kaynaklanan, insanı sevindiren duygulardır. insanı sevindirir ve haz verir. Haz veren bu
duygular olumlu duygulardır. Haz duyguları, insanın yaşamına renk verir; gelişimine ortam
hazırlar, duygu sistemini güçlendirir, düşünmeyi çabuklaştırır, çocuğu yaşama bağlar.
1.2.5. Elem
Bireyler, ihtiyaçları karşılamadığı ve duyguları tatmin edilmediği zaman gergin ve
mutsuz olurlar. Buna da elem denir. Elem, insanda gerilim yarattığı kişinin kendisini ve
karşısındakini üzdüğü veya zarara uğrattığı için olumsuz bir duygudur. Kişinin başarısızlığa
uğraması, baskı altında kalması, sevdiği bir kişiyi yitirmesi elem duyguları yaratır. Bu
duygulara bir başkası neden oluyorsa öfke, kıskançlık, nefret, iğrenme, kızgınlık, düşmanlık
gibi duygulara neden olur. İnsanın karşısındakinden çok kendinden kaynaklanan elem
duyguları ise korku, utanma, üzüntü, sıkıntı, bıkkınlık, eziklik gibi duygulardır.
1.3. 0-12 yaş Çocuklarında Duygusal Tepkiler
1.3.1. Gülme
Gülme, ilk duygusal tepkilerdendir. Bebeğin ilk günlerdeki
gülümsemesi, yüz kaslarının belli bir duruma gelmesidir ve bu
gülümsemeler bir reflekstir. 10-12 haftalık bir bebek, uyurken ten
temasında bulunulduğunda gülerken daha ileriki zamanlarda birtakım
uyarıcılara gülme tepkisi verir.
Bebek, ilk aylarda insan yüzüne gülümser. Daha çok alışkın
olduğu annesi, babası ya da kendisine bakan kişiye güler. Sekiz
haftalık bir bebek, annesini gördüğü zaman mutluluk ifadesi verir.
Çünkü annesiyle arasında çok farklı bir duygusal bağ kurulmuştur. Bu
bağ, bebeğin güven duygusunun gelişmesine çok önemli katkıda
bulunur. Ayrıca bebeğin süt çağı döneminde olması annesi ile sürekli
ten temasında bulunması aralarındaki bağı daha da geliştirir. Resim 1.2: Gülme
5-9 aylık olan bebekler, tanımadığı kişilere tepki gösterir. Çocuk, tanıdığı ve bildiği
yüzlere olumlu tepki verirken; tanımadığı yabancı insanlara karşı olumsuz tepki verir.
Çocuk, büyüdükçe tepkileri de farklılık gösterir. Erken çocukluk döneminde çocuğun
gülmesi bilinçlidir. Bu dönemde çocuklar, en çok başkalarının gülmesine, ani sevinçler,
hayal kırıklığı ve mahcubiyet gibi durumlarda güler. Erken çocukluk döneminde çocuğun
birtakım becerileri kazanmasında öğretmen, arkadaş ve yetişkinlerin olumlu tepkileri güven
duygusunu geliştirirken; becerilerin kazanılmamış olması güven duygusunu kaybetmesine
neden olabilir. Çocuk, bu duyguyla alay ederek gülebilir. Erken çocukluk döneminde gülme en çok çocukların oyununda görülür. Bu durum,
onlarda mizah duygularının gelişmiş olmasından kaynaklanır.
Ergenlik dönemi öncesinde gülme, daha çok argo konuşmalara, esprilere, cinsellik,
aile ve okuldaki yasaklar üzerinedir. Duyguların yoğunluğundaki artış ve duygulardaki
istikrarsızlıktan dolayı ani kahkahalar sessizliğe dönüşebilir.
1.3.2. Ağlama
Bebeğin doğumdan sonraki ilk tepkisi ağlamadır. Karnı acıktığında, rahatsızlığında,
altı ıslandığında, gaz sancısı çektiğinde, uykusu geldiğinde huzursuzlaşıp ağlayan bebek ilk
zamanlar fiziksel ihtiyaçlarını belli etmek için ağlar.
Zamanla ağlama, anlam kazanmaya başlar ve duygusal tepki olarak kullanılır. Çocuk,
annesinin yokluğunu hissettiği ve onun yanında olmasını istediği zaman ağlayarak tepkisini
gösterir ya da evinden, alışmış olduğu ortamdan ayrıldığında da ağlama tepkisi verir.
Çocuk, 2 yaş ve daha sonrasında olumsuz duygularını ifade etmek için ağlar. Oyunu
engellendiğinde, istediği yapılmadığında ya da oyuncağı elinden alındığında ağlar.
Erken çocukluk döneminde üç yaşından itibaren duygusal tepkileri artar ve duygu
türlerinin hepsini yaşarlar. Bütün bu duygular yaşanırken de çevrelerine yansıtırlar. Öfke,
kıskançlık, inatçılık, mutluluk vs. özellikle oyun sırasında görülür. Küsme ve itişmeler,
ağlama sebebi olabilir.
1.3.3. Korku
Korku, bir tehlike karşısında duyulan tepkidir. Organizmayı koruma içgüdüsüne bağlı
olarak ortaya çıkar ve gelişir. Birey, organizmanın tehlikede olduğunu hissettiği anda
korkmaya başlar. Çocuk, korktuğu anda bazı tepkilerde bulunur. Bunlar korktuğu şeyden
kaçma, çığlık atma, gözlerini kapatma, olduğu yerde sinme veya ağlamaktır. Korkuların
temelinde yatan, güvensizlik duygusudur. Bu nedenle çocuklar, korktuklarında siner, kaçar
ya da annelerine sarılırlar. Güveni çocuğa sağlayacak kişiler öncelikle anne-baba ve
çevredeki diğer yetişkinlerdir. Bu nedenle anne-babanın çok sert olması ya da dayak atması
çocukta korku yaratır. Anne babadan ayrı düşme, ortalıkta kalma korkusu çocuğun güvenini
sarsar, tedirgin eder.
Korkuların büyük çoğunluğu, öğrenme sonucu ortaya çıkar. Öğrenme, yaşantı ve
yanlış yönlendirmelerle bağlantılıdır. Yetişkinin, çocuğun yanında korku ve kaygılarını
belirtmesi çocuğun onu hissetmesine neden olabilir.
Korkunun oluşumu çevredeki koşullara, uyarıcının veriliş biçimine geçmiş yaşantılara
o andaki fizyolojik ve psikolojik durumuna bağlıdır. Zekâ cinsiyet sosyoekonomik statü,
sosyal ilişkiler, fizyolojik koşullar, kişilik yapısı korkunun çocukta oluşmasını etkileyen
faktörlerdir.
Resim 1. 5 : Çocuğunuza olan ilgi ve sevginiz onun korkularını azaltır.
Bebek; yabancı yüzlere, ani sese ve düşme tehlikesine tepki gösterir. Birinci yılın
sonunda çocuk, kendince birtakım nesnelerden, belli kişilerden ve olaylardan korkar.
,Yaşla birlikte çocukların korkularında artmalar görülür. 2-5 yaşları arasında çocuklar;
ani ve yüksek ses, gök gürültüsü, deprem, karanlık, dilenci, hayalinde canlandırdığı
yaratıklar ve yalnız kalmaktan korkarlar. Bu dönemde, somut şeylerden olduğu kadar soyut
düşünceden de korkarlar.
,Erken çocukluk döneminin sonundan itibaren 12 yaşına kadar korkular azalır. Okul
çağındaki çocuklar silah, kesici aletler, yangın, kendilerine zarar verebilecek hayvanlardan
korkarlar. Ayrıca sosyal ilişkilerinde küçük düşme, alay edilme, yaptığı herhangi bir işte
başarısız olmaktan da korkarlar.8
Korkunun nedenleri:
Çocuklarda güven duygusunun kazandırılmamış olması
Çocuğun sevgi ve şefkatten yoksun olarak büyümesi
Çocuk yetiştirmede baskıcı ve otoriter tutumun tercih edilmesi
Tehditlerle çocuğu yönlendirmek, “yemeğini yemezsen seni doktora götürüp
serum taktıracağım” gibi
Çocukları soyut ya da somut şeylerle korkutmak
Aile içinde şiddet olaylarının yaşanması, şiddet ve korku içeren filmlerin
izlenmesine izin verilmesi
Korkunun Önlenmesi
Korkuya neden olan etmenleri ortadan kaldırılmalıdır.
Yetişkinler çocuklarına örnek teşkil edeceğinden korkularını onlara belli
etmemelidir.
Çocukların korkularıyla alay edilmemeli, korktuğu şeyle karşı karşıya
getirmeye çalışılmamalıdır.
Çocukların korku filmleri izlemesine izin verilmemelidir.
Çocuğa aşırı baskı uygulanmamalıdır.
Çocuğa fiziksel cezalar uygulanmamalıdır.
Korku, eğitim aracı olarak kullanılmamalıdır.
Çocuğa güven duygusu kazandırılmalı, sevgi ve şefkat gösterilmelidir.
1.3.4. Öfke
,Öfke, herhangi bir isteğin engele uğramasından dolayı ortaya çıkan olumsuz
duygudur. Bu olumsuz duygu karşısında çocuk gerilir, kendini sıkar, dişlerini gıcırdatır,
tepinir, ağlar etrafa saldırır veya küskünlük tepkisi gösterir.
Öfke, yaşla birlikte paralel olarak artmaktadır. Üç yaşına kadar çocuklar en çok
oynadığı oyuncağın elinden alınması ya da oyunundan alıkonulması, temizlik, yemek yeme,
tuvalet eğitimi, odada yalnız bırakmak, uyku, giyinme, soyunma gibi durumlarda öfke
tepkisi gösterir.
Üç yaşından sonraki dönemde öfke küskünlükle ifade edilir. Öfke nedenleri daha çok
sosyal olaylardır. Bu dönemde çocuklar arkadaşlarına, konulan kurallara, annesine,
kardeşlerine öfkelenir. Böyle durumlarda anne-baba olarak sürekli yasaklar koymak,
nedenini açıklamadan her şeye kızmak çocuğu daha da fazla öfkelendirir. Öfkeyi ortaya
çıkaran nedenler arasında anne-baba tutumları önemli bir yer tutmaktadır.
Erken çocukluk döneminden okul çağına geçişte öfke uyandıran durumlar artar.
Yaptığı herhangi bir faaliyete son verdirilmesi, sürekli tenkit edilmesi, akranlarıyla
kıyaslanması, sık uyarı ve tembihlerde bulunulması çocuğu öfkelendirir. Bu tepkilerini
çevrelerine yansıtırken küçük çocuklara göre çok daha fazla kontrollüdürler.
Çocuğun öfkesini önlemek için yapılması gerekenler
Çocuğun temel gereksinimleri zamanında karşılanmalı.
Öfkelenen çocuğun dikkati başka yöne çekilmeli.
Çocuğa fiziksel ve yersiz cezalar verilmemeli.
Ebeveynler öfkelenerek çocuğa örnek olmamalı.
Çocukların öfkeleriyle alay edilmemeli.
Çocukların onurunu kıracak davranışlardan kaçınılmalı.
Çocuğun isteklerinin neden engellendiği anlayacağı dilden açıklanmalı.
Çocuğun her istediği şey yerine getirilmemelidir.
1.3.5. İnatçılık
İnatçılık, geçerli ve makul neden olmadan çocuğun verdiği kararda dayatmasıdır.
İnatçılık, çocuklarda en çok 3-6 arasında görülür. Bu dönemdeki inatçılığın nedeni,
benlik duygusu ve bağımsızlık bilincinin gelişmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu yaşlarda
çocuklar, varlığını ve düşüncelerini kabul ettirme çabası içinde olduklarından inatçılık
tepkileri de doğaldır.
7-12 yaşlarında çocuk için ikinci bir inatçılık dönemi başlar. Bedensel ve duygusal
gelişimindeki farklılıklar hızlı bir gelişim gösterir. Çocuk, gelişime ayak uydurmakta zorluk
çeker. Çevredekilerin kararsız ve tutarsız davranışları çocuğu inatçılığa iter. Bazen çocuk,
bazen de yetişkin tavırlarıyla kendisini birey olarak kabul ettirme çabasına girer.
Çocukluktan erinliğe geçiş döneminde yetişkinlerin isteklerine karşı gelirler. Kurallara
uymadıkları gibi kendi kurallarını kendileri belirlemek ister ve yetişkinleri eleştirirler. Hem
çocuklukta hem de erinlik döneminde karşılaşılan inatçılık tepkileri yetişkinler tarafından
anlayışla karşılanmalı, olumsuz eleştiriler yerine onlara değer vererek doğru iletişim
kurmaya çalışılmalıdır.
Çocuğun inatçılığını önlemek için yapılması gerekenler
Çocuğun ihtiyaçları, zamanında karşılanmalıdır.
Çocuk kızgın ve sinirli olduğu anlarda, tartışmaya girilmemelidir.
Çocuğun her istediği engellenmemelidir.
Çocuk yetiştirmede baskıcı tutuma yer verilmemelidir. Yetişkinler tehdit ve zor
kullanarak çocuklara isteklerini yaptırmamalıdır.
Yetişkinler, kardeşler arasında kıskançlığa sebebiyet verecek davranışlardan
kaçınmalıdır.
Çocuğa dayak atılmamalı ve şiddetli cezalardan kaçınılmalıdır.
Çocuğa bağımsızlık duygusu kazandırılmalıdır.
1.3.6. Kıskançlık
Kıskançlık, her yaşta görülebilen ve temel nedeni üstün olma olan bir duygu hâli
olarak tanımlanır. Sevgi ya da herhangi bir şeyin paylaşılmasına katlanamama sonucu
duyulan his ve tepkilerdir.
Kıskançlık; insanın yapısında varolan, şiddetine göre olumlu veya olumsuz etkileri
olan bir duygudur. Örneğin okul başarısının kıskanılması ve aynı başarıyı elde etmek için
çaba gösterilmesi olumlu bir duygu olarak kabul edilirken, arkadaşının ya da kardeşinin
herhangi bir eşyasına sahip olamadığı için zarar vermesi olumsuz bir tepki olarak kabul
edilir.
Yeni doğan bebekte kıskançlık tepkisi yoktur. Ancak bir yaşındaki çocuk,
annesinin kucağında başka bir bebek gördüğünde kıskançlık tepkisi verir. İlk çocukluk
döneminde ebeveynlerin ilgisinin başkalarına yönelmiş olması çocukta kıskançlığın
oluşmasına neden olur. Bu dönemdeki kıskançlığın nedeni, fazla ilgilenilmemesi ve
yeterince sevgi gösterilmemesidir.
Erken çocukluk döneminde kıskançlığın en belirgin şekilde ortaya çıkmasının nedeni,
yeni bir kardeşin dünyaya gelmesidir. Nedeni ise genellikle anne ya da babaların bilinçli
ya da bilinçsiz ayrımcı yaklaşımlarıdır.
İlköğretime başlayan çocukta kıskançlık duygusu azalmaya başlar. Çocuğun sosyal
çevresinin değişmesiyle birlikte kıskançlık duygusunda da değişmeler olur. Bu dönemde
kıskançlık duygusunu daha önce yaşayan çocuk, bu defa kıskançlığını başarılı, lider özellikli,
popüler, arkadaşları ve öğretmenin sempatisini kazanmış olan sınıftaki arkadaşlarına çevirir.
Yaşın ilerlemesiyle birlikte kıskançlık tepkileri, doğrudan dolaylıya doğru bir gelişim
gösterir. Kıskançlığın sebebi ve tepkisi genellikle psikososyal etkileşim ortamıyla çocuğa
yöneltilen uyarımlara bağlıdır. Gerekli önlem alınmazsa kıskançlık nedeniyle çocukta tırnak
yeme, parmak emme, alt ıslatma, içine kapanma gibi davranış bozuklukları görülür.
Kıskançlığın önlenmesi için yapılması gerekenler
Çocuğa sevgi ve ilgi gösterilmeli
Aile, çocuklar arasında ayrım yapmamalı
Yeni bir kardeşin dünyaya geleceği fikrine çocuk alıştırılmalıdır.
Doğum sonrasında bebekle ilgili bazı işler, (beslenme, temizlik gibi) kontrollü
bir şekilde çocuğa yaptırılmalı.
Çocuklar birbirleriyle kıyaslanmamalıdır.
Anne ve baba, büyük çocuğa da zaman ayırmalıdır.
Okul döneminde öğretmen, kıskançlığa sebebiyet verecek davranışlardan
kaçınmalıdır.
Kıskançlığın nedenleri araştırılmalı, gerekli tedbirler alınarak giderilmeye
çalışılmalıdır.
1.3.7. Saldırganlık
Saldırganlık, çocuğun olumsuz duygularını bastırmayıp çevresindeki eşyalara veya
başkalarına zarar vermesidir. Saldırganlık, engellenme duygusuna gösterilen bir tepkidir. Bu
tepkinin oluşmasında anne-baba tutumlarının etkisi ilk sırada yer alır. Çocuğun
davranışlarının sık ve gereksiz yere engellenmesi, temel ihtiyaçların zamanında
karşılanmaması, çocuğa dayak atılması, aile içi şiddete tanık olması, çocuğu sık
cezalandırmak, çocuğu dinlememek, davranışlarını eleştirmek, alay etmek anne-babaların
çocuk eğitiminde görüş birliğinde olmamaları saldırgan davranışlara neden olur.
Saldırganlığın önlenmesi için yapılması gerekenler
Saldırganlığın önlenmesi için öncelikle çocuğa sevgi ve şefkat gösterilmelidir.
Çocuğa güven duygusu verilmeli ve güvenli bir ortam hazırlanmalıdır.
Çocuğun temel ihtiyaçları zamanında karşılanmalıdır.
Çocuğa fiziksel ceza uygulanmamalıdır.
Çocuk şımartılmamalıdır.
Çocuğun olumlu davranışları ödüllendirilmelidir.
Ebeveynler saldırganlık davranışında çocuklara örnek teşkil etmemelidir.
Çocuğu saldırganlığa iten nedenler ortadan kaldırılmalıdır.
Çocuğa enerjisinin boşaltacağı oyun ortamı sağlanmalıdır.
1.4. Ergenlik Çağının Duygusal Özellikleri
Duygularla ilgili değişim ve gelişim, çocuk dünyaya geldiği andan itibaren başlayan
ömür boyu devam eden bir süreçtir. Bu değişim ve gelişimin en yoğun yaşandığı dönem ise
ergenlik dönemidir.
Duygusal yönden çocukluk dönemi ile ergenlik dönemi arasındaki en önemli fark;
çocuklar kıskançlıklarını, mutluluklarını olduğu gibi çevresine yansıtırken ergenlikte belli
etmezler. Bu dönemde kızlar erkeklerden daha erken duygularını kontrol altına alır ve
duygusal olgunluğa ulaşırlar.
Ergenlik Döneminin En Belirgin Duygusal Özellikleri
Duyguların yoğunluğunda artış: Ergenlikte duygu yoğunluğu artar.
Kıskançlık, kızgınlık, mutluluk ve kaygılarını ifade ederken yoğunluk görülür.
Ergenlikte artan coşku ve taşkınlıktan dolayı duygularını dışa vurma ihtiyacı
hissederler.
Duygulardaki istikrarsızlık: Duygularda ani iniş-çıkışlar olduğu gibi
istikrarsızlık da vardır. Ergen, aynı olaya farklı zamanlarda değişik tepkiler
gösterebilir. Çabuk öfkelenir, çabuk sevinir, çabuk sinirlenir. Tepkiler önceden
kestirilemez.
Karşı cinse ilgi: Her iki cinste de karşı tarafa beğenilme arzusu vardır. İlk
zamanlar grupta bir arada olma isteği sonraları belli kişilere yönelir. Saf ve
temiz duygular taşıyan gençlik aşkları bazen de karşı tarafa hissettirilmeden
yaşanır.
Sürekli hayal kurma: Ergen, hayal kurarak isteklerini kafasında canlandırır.
Hayal konusu genellikle karşı cins olabildiği gibi üniversitede okuma, meslek
sahibi olma, yuva kurma gibi gerçekleşmesini istediği şeylerde olabilir.
Hayaller bazen öyle çok abartılır ki ergen, arkadaşlarını dinlerken derste ya da
TV izlerken hayal kuruyor olabilir. Bu eylemin yoğun yaşanmasına psikolojide
“gündüz rüyası” da denir.
Yalnız bırakılma isteği: Ergenlikte her iki cins de yalnız kalmak ister.
Ebeveynlerinin ve arkadaşlarının birlikte olma isteğine karşı gelip içe dönebilir.
Yalnız kalıp kendisindeki değişiklikleri düşünüp, yeni durumuna alışmak ister.
Ders çalışmaya karşı isteksizlik: Çalışmaya karşı isteksizlik, evde sürekli
sürtüşme ve kavgaya neden olur. Bu dönemde ergen daha çok arkadaşlarıyla
birlikte olmak ister. Söz dinlememe, kurallara karşı gelme, bağırıp çağırma,
vurup kırma, her şeyi boş verme, sorumsuzluk görülür.
1.5. Duygusal Gelişimin Diğer Gelişim Alanlarıyla İlişkisi
Gelişim bir bütündür ve bu nedenle herhangi bir alandaki gelişim diğer alanları da
etkiler. Çocuğun diğer gelişim alanlarındaki problemleri duygusal gelişiminde de etkilidir.
Zihinsel yönden yaşına göre gelişim özelliği gösteren çocuk, duygusal tepkilerini
çevresindekilere yansıtır. Çocuk, öğrenme ve deneyimine bağlı olarak tepkiler geliştirir.
Fiziksel gelişimi normal olan çocukta duygusal gelişim de normaldir. Fiziksel olarak
normal görünen, istediği gibi hareket eden çocuk mutludur. Özürlü çocukların hareketlerinin
kısıtlanması, duygusal problemlere neden olur ve davranış bozuklukları ortaya çıkabilir.
Duygusal gelişimle sosyal gelişim birbirinden ayrı düşünülemez. Çocuk iyi bir
duygusal gelişim gösteremezse ebeveynleriyle, kardeşleriyle, arkadaşlarıyla iyi iletişim
kuramaz; çevreye uymakta zorluk çeker. Çocuğun dili doğru kullanmasında duygusal
gelişim etkilidir. Doğru ifade, çocuğun duygularını çevreye anlatmasını ve çevreyle olumlu
sosyal iletişim kurmasını sağlar.
1.6. Duygusal Zekâ
Duygusal zekâ; kişinin kendi duygularını anlaması, başkalarının duygularına empati
beslemesi ve duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilme yetisidir.
Duygusal zekâyla ilgili yetenekleri aşağıdaki gibidir:
Güven : Kişinin kendi bedeni, davranışı ve dünyası üzerinde bir denetim ve
egemenlik kurduğunu bilmesi çocuğun başarı olasılığının daha yüksek olduğunu ve
yetişkinlerin de kendisine yardımcı olacağına inanmasıdır.
Merak : Bir şeyleri keşfetmenin olumlu ve keyif veren bir deneyim olduğunu
hissetmesidir.
Amaç gütme : Bir etki yaratma arzusu ve yeteneği ile birlikte hayata geçirmek için
sabırlı olma, bu etkililik ve yeterlilik hisleriyle ilişkilidir.
Öz denetim : Yaşına uygun bir biçimde kendi hareketlerini kontrol altına alabilme,
içsel bir deneyim hissidir.
İlişki kurabilme : Diğerleri tarafından anlaşıldığı, başkalarını anladığını hissederek
birbirleriyle ilişkiye geçebilmedir.15
İletişim yeteneği: Sözel düşünce, duygu ve kavram alışverişinde bulunabilmedir.
İşbirliği yapabilme: Bir grup etkinliği içinde, kendi gereksinimleriyle
başkalarınınkini dengede tutma yeteneğidir.
Çocuklar, bebekliklerinden başlayarak sağlıklı sağlıksız, doğru ya da yanlış pek çok
şeyden etkilenerek büyürler. Çevrelerinden gelen tepkilere göre kendileriyle, başkalarıyla ve
içinde yaşadıkları dünyayla ilgili düşünceler edinir. Bunlara göre tutum ve davranış geliştirir.
Yetişkinlerin, çocuklarla olan ilişkileri ve zihinsel gelişimlerinin yanı sıra gelecekteki tutum
ve davranışları üzerinde de etkileri vardır.
Duygusal zekâ, hayatın ilk yıllarında gelişmeye başlar. Çocuklar anne babalarıyla,
öğretmenleriyle iletişimlerinde birbirlerine duygusal mesaj gönderirler. Çevreden gelen
tepkiler ve mesajlarla oluşan beyindeki bağlantılar, çocuğun geleceğini kalıcı olarak etkiler.
Yaşamın ilk 3-4 yılı bebeğin beynini tam gelişmiş insan beyninin 3/2’si kadar büyüdüğü ve
karmaşıklığının daha sonra hiç erişemeyeceği bir hızla geliştiği bir dönemdir. Bu dönem
temel nitelikleri daha sonraki dönemlere göre daha kolay öğrenilir. Duygusal zekânın
ilkokulu ailedir. Anne ve davranışları çocuğun duygusal yaşantısında derin ve kalıcı etkiler
yaratır. Çocuklarının duygularını önemsemeyen ve duygusal gereksinimlerine karşılık
vermeyen anne ve babalar, onların duygusal zekâlarının yanı sıra zihinsel gelişimlerine de
engel olurlar. Şiddete eğilimi olan çocuklar; genelde aileleri tarafından önem verilmemiş, ilgi
gösterilmemiş, sürekli eleştirilmiş, anlaşılmamış ve ağır cezalar verilmiş çocuklardır.
Çocuklara özel zaman ayırmak, sevildiklerini ve önemsendiklerini belirtmek, onlarla
iyi ilişkiler içinde bulunmak, kendilerinin öz güvenlerini geliştirecek ve başkalarıyla da
ilişkiler kurmada etkili olacaktır. Aile içinde duygusal gereksinimlere karşılık verilen,
duyguları eleştirilmeden dikkate alınan görüşleri dinlenen ve anlaşılan çocuklar, anne
babalarına güven duyacak, sıkıntıları olduğunda da paylaşarak yardım alabileceklerdir.
Neyi sevip sevmediklerini anlamalarında, kendilerini, özelliklerini tanımlamalarında
onlara yardımcı olmak için onlara almak ya da yapmak istedikleriyle ilgili seçme hakkı
vermek, çocukların kendilerini tanımalarına, etraflarında olup bitenleri tanımlarına, etrafında
olup bitenlerle ilgili ne hissettiklerini anlamalarına yardımcı olacaktır. Kendilerini tanıyan
çocuklar, insanlarla olan ilişkilerinde kendilerini olumlu bir şekilde ifade ederler ve başkaları
tarafından da anlaşılır kabul edilirler.
Aile ve okul ortamı, mutlu ve eğlenceli olmalıdır. Çocukların duygusal sağlıkları ile
etkili düşünme ve öğrenme yetenekleri birbirleri ile yakından ilişkilidir. Çocuklara
gerginliğin, korku ve hayal kırıklıklarının yaşanmadığı, neşe ve mutluluğun yoğun olduğu,
kendilerini güven içinde hissettikleri bir ortam sağlanmalı; onların toplumun mutlu,
bağımsız, üretken ve başarılı olmalarına yardımcı olunmalıdır.
Duygusal açıdan yetersiz anne ve babaların gösterdikleri davranış biçimleri:
Duyguları tamamen göz ardı etmek: Bu tür anne–babalar, çocuklarının duygusal
sıkıntılarını önemsiz bir olay ya da dert kaynağı olarak değerlendirerek kendiliğinden
geçmesi gerektiğine inanırlar. Duygusal anları çocuğa yakınlaşmak ya da onun duygusal
yeterliklerine yardımcı olacak bir olanak olarak kullanamazlar.
Fazlasıyla serbest bırakmak: Bu tür anne–babalar, çocukların ne hissettiklerini fark
ederler ve çocuklarının yaptığı hiçbir şeye karışmazlar. Tüm rahatsızlıklarını yatıştırmaya
çalışırlar. Çocuğun üzüntü ve öfkelerini geçirmek için de pazarlık, rüşvet gibi yöntemlere
başvururlar.
Çocuğu aşağılayıp, duygularına saygı göstermemek: Bu tür anne–babalar, çocuğun
yaptığı hiçbir şeyi onaylamazlar. Sürekli eleştirir ve cezalandırırlar. Çocuğun, öfkesini belli
etmesine izin vermezler. En ufak bir huysuzluk belirtisinde de cezaya yönelirler. Duygusal
açıdan yetersiz anne-babaların çocuklarına yaklaşım tarzları, çocuklara hissettiklerinin
yanlış, uygunsuz, geçersiz olduğunu düşündürür. Duygularına karşılık alamayan çocuklar,
duygularını idare etmede, dikkatini toplamada, arkadaşlık kurmada başkalarıyla anlaşmada
zorluk çekerler.
Bir çocuğun erken çocukluk eğitim kurumunun ilk gününde bu yeteneklerle donanmış
olup olmadığı anne-babasının ve öğretmenlerinin eğitime onun kafasından başlamak yerine
ne ölçüde kalbinden başladıklarına bağlıdır.
2. DUYGUSAL GELİŞİME UYGUN
ETKİNLİKLER
2.1. Duygusal Gelişime Uygun Etkinlikler
Duygusal gelişimin erken çocukluk döneminde yeri ve önemi büyüktür. Özellikle
erken çocukluk döneminde duygusal gelişimle ilgili duygusal tepkiler, yoğun olarak
yaşanmaktadır. Bu yaş çocukları duygularını sözel olarak tam ifade edemediklerinden
duyguları resimlerine, oyunlarına yansır. Ancak iyi bir rehberlik yapılamadığında bu
duygusal iniş ve çıkışlar, yerini kalıcı duygusal problemlere bırakabilirler.
Bu nedenle özellikle Erken Çocukluk Dönemi Öğretim Kurumları’nda çocuğun
kendini ifade edebilmesini, duygularını açığa çıkarabilmesini, duygularını ayırt edebilmesini
sağlayıcı etkinliklerin uygulanması esas olmalıdır.
Bu etkinliklerde yer alan oyunların, sanatsal etkinliklerin, çeşitli dramatize
etkinliklerinin basit, sade ve anlaşılır olmasına dikkat edilmelidir.
Erken çocukluk döneminde duygusal gelişim özelliklerine uygun etkinlikleri
tespit etme
Erken çocukluk döneminde çocukların duygusal gelişimlerini destekleyecek nitelikte
seçilen eğitim etkinlikleri, aşağıda belirtilen amaçlar doğrultusunda planlanmalıdır.
Bağımsız hareket edebilme, davranışlarının kendi hareketlerinin sorumluluğunu
taşıyabilme
Kendisi ile başkalarına ait duyguları tanıma ve kabul edebilme
Duygularını uygun bir şekilde ifade edebilmeyi öğrenebilme
Ailede ve toplumdaki kuralların gerekliliğini anlayabilme
Teknoloji alanındaki değişikliklerin farkında olabilme ve kabul etme.
Duygusal gelişimle ilgili etkinlik planlama ve uygulamada aşağıdaki özelliklere
dikkat edilmesi gerekir:
Çocukların; yaşına, gelişim düzeylerine ve bireysel farklılıklarına uygun
etkinlik planlama ve çevresel düzenlemeler yapmak
Çocukların, kendilerini kabul ettirmelerini sağlayıcı, benliklerini olumlu yönde
geliştirebilmeyi destekleyici tavır ve tutumları benimsemek
Çocukların, duygu ve düşüncelerini kabul görecek şekilde açığa vurmalarını ve
diğerlerinin duygu ve düşüncelerini anlayabilmelerine olanak sağlamak
Çevrelerindeki diğer çocuk ve yetişkinlerle etkileşim içinde olmalarını
sağlayacak ortamlar yaratmak
Çocukların, çevrelerini ve dış dünyayı algıladıkları şekilde ifade edebilmelerine
yardımcı olmak
Çocukların iş birliği yapma, görev ve sorumluluk alma, paylaşma vb.
davranışların olabilmesine fırsat veren etkinlikler planlamak
Çocukların seçme ve karar verme becerilerini kazanmalarına fırsat vermek.
Sınıf ortamında duygusal gelişimi destekleyen etkinlikler:
Sınıf ortamında 0-12 yaş çocuklarında duygusal gelişim özelliklerini anlatan
drama etkinliği
Sınıf ortamında ergenlik çağının duygusal özelliklerini yansıtan drama etkinliği
Duygusal gelişimin diğer gelişim alanları ile ilişkisini anlatan örnek yaşantıları
gerçekleştirme
Sınıf ortamında kukla, maske, müzik kullanarak değişik duyguların yansıtıldığı
etkinlikler
Sınıf ortamında değişik duyguların yansıtıldığı oyun etkinlikler
Sınıf ortamında değişik duyguların ifade edildiği bir hikâye oluşturup
canlandırma.
Etkinlik örnekleri- 1
Çocuklar, ikili eşler oluştururlar. Eşlerden birinin gözleri kapatılır. Bu esnada
sınıfın ebenin yürüyeceği yerlere nesneler, masa, oyuncak vb. yerleştirilir.
Gözleri açık olan ebe, gözleri kapalı olan ebeye 1 adım ileri, geri, 2 adım yana,
sola, sağa gibi sözel yönergeler vererek nesnelere değmeden, onlara zarar
vermeden yürütmeye çalışır. Başarılı olarak yürüten eşler alkışlanarak
ödüllendirilir.
Çocuklar halka olurlar. Halkadaki çocuklar Eskiden kral idim mısırda
Şimdi kaldık kilim ile hasıra
Şu bulguru kaynatalım
Şu Ayşe’yi oynatalım
Sen oyna Ayşe sen oyna (siz oynayın kızlar, siz oynayın kızlar diyerek
sınıfın tamamı oynatılır. ) tekerlemesini söyleyerek çocukların
duygularını rahatça ifade etmeleri sağlanır. Haz duygularının gelişimi
desteklenir.24
Serbest zaman etkinliğinde Erken Çocukluk Eğitim Kurumları’nda pastel boya
ile resim çalışmaları yapılır. Yaptıkları resimleri çocukların yorumlaması
istenir. Yorumlar yazılır. İfade edilen duygu ve düşünceler duygusal gelişim
açısından dinlenir.
Erken çocuklukta duygusal gelişim özellikleri
Kendi duygularını fark eder.
Bir olay ya da durumu dramatize eder.
Engellenmeden dolayı ortaya çıkan duygularını yetişkin yardımı ile kabullenir.
Birçok durumda oluşan kızgınlık, kıskançlık gibi duygularını çok az yetişkin
yardımı ile kontrol eder.
Sosyal ortamlarda nasıl davranacağına düşünerek karar vermeye başlar.
Kendine sevecen ve şefkatli bir yaklaşımla davranılmasından hoşlanır.
Güven duyma gereksinimi ön plandadır.
Kendisi ile ilgili kızgınlık, mutluluk, sevgi gibi duygularını belli eder.
Duygusal kontrolünü sağlayarak duygularını dışarıya yansıtır.
Duygusal durumunu ifade etmede dramatik oyunu ve kukla, maske gibi araçları
kullanır.
Hayal ve gerçeği birbirinden ayırt eder.
Diğer insanların duygularını anlar ve onlara karşı empatik olabilir.
Sıkıntı içinde olan oyun arkadaşlarını rahatlatır.
Diğerlerine yardımcı olmanın hazzını yaşar.
Başarılı bir çalışma ortaya çıkarmaktan keyif alır.
2.2. Çocukların Duygusal Gelişime Uygun Araç-Gereçler
Çeşitli toplar
Fasulye torbaları
Atlama ipleri
Çıngıraklar
Müzik kutuları
Araba ya da kamyon tekerleri
Ses çıkaran tahta ve plastik oyuncaklar
Çemberler
Hareketli oyuncaklar
Bez oyuncaklar
Boş kutular
Diş kaşıma halkaları
Büyük renkli küpler
Bahçe oyuncakları
Jimnastik minderleri
Basit bloklar
İtmeli-çekmeli ses çıkaran oyuncaklar
Çocuk şiiri ve resimli hayvanlar
Boş tahta ve mukavva kutular
Tahta, bez veya plastik hayvanlar
Kum havuzu ve kum oyuncaklar
Plastik oyuncak tabak, çay takımları
Küçük bebekler
Oyuncak ve gerçek telefonlar
Müzik aletler: zil, tef, davul
Boncuklar ve ip
Sabunla balonlar yapma
6-8 parçalık basit yap bozlar
İtmeli-çekmeli araçlar
Parmak boyası
Bağlama oyuncaklar
Resimli lottolar
Düğmeli-fermuarlı giysileri olan giydirilecek bebekler
Basit bilmeceler ve tahmin oyunları
Öykü kitapları ve masallar
El kuklaları
Tornetler
Yap boz oyuncakları
Kolaj çalışması, artık kâğıt ve kumaş parçaları
Keskin olmayan makas ve kâğıtlar
Küçük ev hayvanları
Basit resim, harf ve sayı oyunları
Küçük bakım istemeyen bitkiler
Büyük bebek arabaları
Büyük arabalar
Halka atma ve top oyunları
2.3. Duygusal Gelişime Uygun Etkinlik Planlama
ÖRNEK-1
Etkinlik adı : Aile Fotoğrafı
Amaç : Ailesi ve aile yakınları için duygularını fark edebilme, ayırt edebilme.
Materyal : Boya kalemleri, kâğıt, kurşun kalem.
Uygulama : Çocuklarla birlikte ailesi ve aile çevresi ile ilgili duygularını konuşun.
Daha sonra bununla ilgili resim yapmalarını sağlayarak bu resmin bir aile fotoğrafı olacağını
söyleyin.