Cinsel gelişim

Puanları 0
Solutions 0
Katılım
30 Ara 2012
Mesajlar
9
Tepki Skoru
0
Puanları
0
@Büşra Yeşilyurtt
CİNSEL GELİŞİM
1.1. Tanımı ve Önemi
Biyolojik özelliklerimizi temel aldığımızda erkek ya da dişi olarak belirlenen bir
cinsiyetimiz vardır. Cinsellik ise bu biyolojik yapı üzerine eklenen sosyolojik, psikolojik ve
felsefi boyutları da içeren daha geniş bir tanımlamadır. Doğum öncesinden ölüme kadar
duyguları, düşünceleri, inançları, davranışları ve yaşantıları içeren gelişimsel bir süreçtir.
Belirli bir yaşam döneminde beklenen cinsel duygular, inançlar ve davranışlar o yaşa uygun cinsel gelişimi belirler.
Cinsel gelişim kişinin kendi cinsi ile ilgili üreme organlarının büyüyüp gelişmesini ve
bunlardan doğan sorunlarla ilgili davranış değişikliklerini kapsar. Cinsel gelişim kişiliğin
diğer yönlerini de etkiler. Cinsel kimliğin oluşması ve kişinin cinsel kimliğine uygun
davranmasında cinsel gelişim de önemli bir etmendir.

Cinsel gelişimle ilgili kavramların daha kolay anlaşılmasında bir çocuğun kız ya da
erkek olarak takınacağı tutum, rol ve davranış biçimlerine ait yapılacak yönlendirmelerin
önemli olduğu bir gerçektir. Bu konuda cinsel gelişim teorilerinden bahsetmek konuyu
anlamamız açısından yarar sağlayacaktır.
Cinselliğin gelişimi üzerine dört teori vardır:
Ø Bilişsel - Gelişimsel teori
Ø Sosyal öğrenme teorisi
Ø Psikoanalitik teori
Ø Bilgi-işleme teorisi
Bilişsel –gelişimsel teori, davranışları kişinin bilişsel dünyası ile dış dünyadaki
gerçekliğin etkileşimi olarak açıklarken, sosyal öğrenme teorisinde davranışlar uyaran-tepki ilişkisi şeklinde açıklanmakta, psikoanalitik teori davranışları iç güdüler yönünden
açıklarken bilgi-işleme teorisi de düşünmenin cinsel tipli davranışları düzenlediğini ileri
sürmektedir.
Bilişsel-gelişimsel teori: Bilişsel-gelişimsel teoriye göre (Kohlberg 1966,Piaget 1950)
çocuk seksüel şemaların oluşmasıyla ilk önce erkek-kadın ayırımını öğrenir. Daha sonra
çocuk tanımladığı cinsel rolün belli stereotipi hareketlerini ayırt eder. Bu ayırt etmeler belli
bir modele bağlı kalınarak değil anne, baba, kardeş, medya vb. kaynaklardan elde edilen
soyutlamalardan yola çıkılarak yapılmaktadır. “Ben bir erkeğim ve erkek işi yapmak
istiyorum” fikri çocuğun cinsiyetine uygun şekilde davranması ahlaki bir zorunluluk olarak
kabul edilmektedir.
Cinsel Gelişimle İlgili Kavramlar
a- Cinsel olgunluk
Cinsel olgunluk insanın üreme sisteminin ve organlarının sağlıklı döl üretebilecek
düzeye ulaşabilmesidir. Cinsel olgunluk bedenin “büyüme” sine ilişkin bir kavramdır ve
cinsel gelişimin temelini oluşturur. Büyüme, genetik ve çevre faktörlerinin etkisi altındadır.
Çevre faktörleri arasında yeterli ve dengeli beslenme, gerekli desteğin sağlanması ve
hastalıklardan korunma sayılabilir.
Cinsel olgunluğa erişme biyolojik ergenliğin temelidir. Bu dönemde ilk göze çarpan
ergenin hızla boy atması ve ağırlıkça artmasıdır. Ergenlik döneminde iskelet, kas ve yağ
dokularının boyutlarında belirgin bir artış olmaktadır. Kas gelişimi, erkeklerde kızlara oranla daha fazlayken yağ dokusu gelişimi ise kızlarda daha fazla olmaktadır.Büyüme olayı, tiroid hormonu, androjen ve östrojenlerin etkisi altında olup bu hormonların miktarlarında da artma olmaktadır. Bütün bu değişikliklere ikincil değişiklikler
denir. Temel değişiklik üremeyi sağlayan bezlerin çalışmaya başlaması ile sağlanır. Üreme organlarındaki büyüme ve gelişme yönünden iki cins arasında farklılık görülür. Kızlar, erkeklerden yaklaşık iki yıl önce büluğ çağına girmeleri sebebiyle cinsel organların gelişmesi kızlarda daha erken tamamlanır.
Cinsel olgunluğa erişen bir kızın vücudunda keskin çizgiler kaybolmaya, kollar,
bacaklar, kalçalar ve göğüsler biçimlenmeye, koltuk altında ve cinsel organ çevresinde
kıllanma ve yüzde sivilceler görülmeye başlar. Bunlar ikincil değişikliklerdendir. Asıl
önemli değişiklik, yumurta hücresinin olgunlaşması ve adet kanamalarıdır. Kızlar genellikle 10-13 yaşlarında ilk adetlerini görürler. Bazılarında ise adet görme 15-16 yaşlarında olur.
Yumurtanın olgunlaşması, yumurtalıktan ayrılması ve adet kanamasının görülmesi
olaylarının tümüne “adet döngüsü” denir. Erişkin bir kadının yumurtalıklarından her ay (28
günde bir) bir yumurta atılır. Buna yumurtlama (Ovulasyon) denir. Bu yumurta erkek
hücreleri (sperm) ile birleştiği taktirde gebelik meydana gelir. Her adet döngüsünde rahim
duvarı kalınlaşır, eğer o döngü içinde gebelik meydana gelmezse adet kanaması görülür.
Yumurta döllenirse gebelik başlar ve gebelik süresince adet kanaması olmaz.
Ergenliğin ilk belirtilerinden birisi testis torbası (skrotum) ve testislerin gelişmesidir.
Çeşitli sebeplerle oluşan penis sertleşmesi her zaman erotik anlamda değildir. Bu durum ergende utangaçlığa yol açar, ne yapacağını bilemez. Bu dönemde ilk meninin gelmesi, sıkıntı ve hayret yaratır. Bunun normal, fizyolojik bir olay olduğunu bilmeyen ergen meninin gelmesinden suçluluk duyabilirler. Bu değişikliklerin sebeplerini bilen ergenlerde bu tip problemler ve dönemler kolay atlatılır.Yüzde sivilcelerin oluşması, sakal ve bıyığın çıkması, sesin kalınlaşması, koltuk altında ve cinsel organ çevresinde kıllanma, hızlı boy artışı, kasların gelişmesi ve özellikle omuzların gelişmesi bu dönemin özelikleri arasındadır.

Cinsel Kimlik
Cinsel kimlik, bireyin cinsiyetinden haberdar olması, bedeni ve benliğini belli bir
cinsellik içinde algılayışı, kabullenişi, duygu ve davranışlarında buna uygun biçimde
yönelişidir. Başka bir deyişle; bireyin kadın ya da erkek olarak kendisinin farkına varması ve kabullenmesidir.
Bir çocuğun kız ya da erkek doğması cinsel kimliğini kazanması için ilk koşuldur.
Çocuk kendi cinsinin eğilimleri desteklendiği sürece kız ya da erkek kimliğini
benimseyecektir. Bireyin biyolojik olarak kadın veya erkek grubuna katılmasından çok,
cinsiyet rolünü benimsemesi önemlidir.
Freud’a göre erkek çocuk cinsiyet rolünü babasıyla özdeşleşerek benimser. Bireyde
libido denen hareketli cinsel bir enerji vardır. Bu enerji yaşam boyu bireyin önemli
davranışlarını yönlendirir. Erkek çocuk, babası ile kendisi arasında benzerlik görür, kendini babasıyla özdeşleştirir. Özdeşleşme, çocuğun çok sevdiği ve hayranlık duyduğu bir yetişkin figürüne kendini benzetmesi sürecidir.
Davranışçı yaklaşımı benimseyen psikologlar ise çocuğun cinsiyet rolünü
benimsemesinde edimsel şartlanmanın önemli olduğunu savunmaktadırlar. Çocuk erkek veya kadın grubunun davranış örüntüsünü gözler, algılar ve taklit eder. Taklit edilen davranış aile üyelerince onaylanır ve ödüllendirilerek motive edilir. Motivasyon devam ettiği sürece kadın veya erkek cinsiyet grubunun rolü benimsenir.
Bilişsel yaklaşımcılara göre taklit etme tamamen reddedilemez. Ancak çocuğun
anlama düzeyine göre taklit yapabileceği ve taklit edilen davranışın ailenin değerlerine
uygun düşenlerden seçileceği kabul edilir.
Çocuk, üç-dört yaşında kişiliğini fark etmeye başlar. Meslekleri, kız ve erkek
çocukları arasındaki farkı, çocukla yetişkin arasındaki ayrılıkları algılar. Üç yaşındaki bir
çocuk hangi tür eşyaların hangi cinsiyet grubuna ait olduğunu bilir. Dört yaşındaki bir çocuk kız veya erkek olduğuna karar verebilir. Çocuk çevresinde aynı cins bir çok kişinin
sergilediği pek çok özelliklerle karşılaşır. Cinsiyet rolünü benimseyebilmek için önce kendi kimliğinin farkına varır. Kız mı yoksa erkek mi olduğunu anlar. Erkek çocuğu diğer
erkeklere benzeyen kendi fiziksel ve davranışsal yönlerini, kız çocuğu da diğer kızlara ve
kadınlara benzeyen kendi fiziksel ve davranışsal yönleri algılar. Kız çocukları anneleri,
erkek çocukları da babaları gibi davranmaya başlarlar. Taklit etme birinci derecede önemli değildir. Kız çocuğu annesini, erkek çocuğu babasını yeterli bulmadıkları ya da
beklentilerine cevap alamadıkları zaman özdeşleşme durur.Çocuk gerçekte anne ve babasıyla özdeşleşmeyebilir. Toplumda babasız pek çokçocuğun erkek rolünü, annesiz kız çocuğunun da kadın rolünü benimsediği ancak baba yokluğunun kızların cinsel gelişimi üzerinde erkeklerden daha az zarar verici olduğu gözlenmektedir. Babanın yokluğu, evden uzakta çalışması ya da çocuklarından uzak kaldığı durumlarda, erkek çocuk cinsel kimliğini geliştirmede bocalayabilir. Yalnız ablaların, teyzelerin başka bir deyişle kadın örneklerinin bol olduğu bir ev ortamı kız çocuğu için uygun bir ortamdır ancak böyle bir ortamda erkek çocuğunun erkek kimliğinden sapmaları kolaylaşmaktadır. Üstüne titrenen, evden çıkarılmayan çocuk arkadaşlıktan da yoksun kalınca kız kimliği daha da belirginleşir. Sokağa çıksa da erkek çocuklarına uyamaz. Oyunlara alınmaz. Kız çocuklarına yönelip onlarla kaynaşır. Kendi cinsel kimliğinden gittikçe uzaklaşan çocuk güvensiz bir kişilik geliştirir ve önlem alınmazsa kız yapılı bir erişkin olup çıkar. Ergenlik çağına geldiğinde karşı cins yerine kendi cinsine ilgi duymaya başlayabilir.

Annenin olmayışı ya da annenin kadınsı özellikler göstermeyişi de kız çocuk için
benzer bir güçlük yaratmaktadır. Sevecen, yumuşak ve duygusal özellikler yerine sert tavırlı, erkeksi davranışları belirgin olan bir anne kız çocuğuna uygun örnek olmayacaktır. Erkeksi özellikleri baskın olan bir anneyle özdeşim yapan bir kız çocuğu halk arasında erkeksi davranışlar ve özellikler gösteren kadınlar için söylenen “Erkek Fatma” gibi davranabilir.
Ebeveynlerin kız ve erkek çocuklarından beklentileri değişiktir. Erkek çocuğun, güçlü
dayanıklı, yürekli, tuttuğunu koparan ve girişken olması istenir. Kız çocuğun usluluk,
kibarlık, sevecenlik gibi nitelikler kazanmasına önem verilir. Kızın atılgan, girişken, başına
buyruk olması aranan özellikler değildir. Erkek çocuğun ise pısırık, çekingen, korkak
olmaması üzerinde çok durulur. Bilinçli ya da bilinçsiz ebeveynler kıza ve erkeğe yaraşan
nitelikleri destekler ve pekiştirirler. Kıza ve erkeğe yakışmaz diye bilinen davranışlar anında cezalandırılır. Erkek çocuk çarşıya, pazara gitmeye alıştırılırken, kız çocuk evden
uzaklaşmaması için öğütlenir.
Okulöncesi dönemdeki bir erkek çocuğunun odası taşıt, spor ekipmanı, makineler ve
savaş oyuncakları içerirken, kız çocuklarının odasında daha çok bebek ve evle ilgili
oyuncaklar bulunmaktadır. Kız çocukların savaş oyuncakları ve taşıtlarla oynamaları
ebeveyn tarafından onay görmemekte, erkek çocuğun cinsiyetine uygun olmadığı düşünülen oyuncaklarla oynamaları ise özellikle babaları tarafından hoş Karşılanmamaktadır.Cinsel kimlik gelişiminde çocuk çevresindeki ağabey, abla, teyze, amca gibi
örneklerden de etkilenmektedir. Oyunlarında aynı cinsten arkadaşlarının olumlu ya da
olumsuz özelliklerini de benimserler. Kendi cinsel kişiliklerini onlarla karşılaştırır, erkek ve
kız olarak yarışırlar.

Cinsel Eğitim

Cinsel eğitim, bedensel, duygusal ve sosyal gelişim kavramlarından hareketle, erkek
ve kadının toplumsal rollerinin incelenmesi, bireylerin birbirlerine karşı kabul, sevgi, güven ve sorumluluk geliştirmeleri için eğitim olanaklarının sağlanması, insan cinselliğinin olumlu ve yapıcı bir güç olarak dengeli bir aile hayatında uygun bir biçimde geliştirilmesidir.
Başka bir tanımda cinsel eğitim, bireye üreme ile ilgili konu ve sorunlarda, cinsel iç
dürtü ve güdülerini denetleyebilmesinde, cinsel konularda başkaları ile kuracağı ilişkilerde ve cinsel ilgilerinde gerekli davranışları kazandırmak için yapılan eğitimdir.
Her ebeveynin aklına “ Çocuklarımızı cinsel hayat konusunda aydınlatmamız gerekli
mi?” sorusu takılmaktadır. Günümüzde bu soruya kesinlikle olumlu cevap verilmektedir.
Eğer çocuk, doğum, cinsiyet farkı, ana ve babanın rolü gibi konuları ana babasından
öğrenemezse, başka kaynaklardan cevap aramaya başlayacaktır.
Çocukların cinsellikle ilgili sordukları sorulara eksik ya da kaçamak cevaplar vermek
neredeyse bir gelenektir.
Çocuğa “nereden geldiği” konusunda bilgi verme yasağı kimi zaman susarak
gösterilir. Çocuk soru sormaması gerektiğini bilinçsizce hisseder. Bu durum çocukların
merakını daha çok artırır ve araştırmalarını derinleştirir. Cinsel olaylardan hiç söz edilmez.
Çocuk susar, soru sormaktan cayar ve görünüşte bu konulara ilgi göstermez. Ancak içinden bebeklerin nereden geldikleri, erkekler ve kızlar arasındaki farkı, niçin yalnız evli insanların çocuğu olduğunu sorar durur. Bu durumda en büyük tehlike bu soruları daha bilgili! bir arkadaşın yanıtlamasıdır.
Çocukta cinsiyet farkıyla ilgi sorular 2. yaşta, doğumla ilgili olanlarsa 3-4 yaşta başlar.
Çocuğun cinsel konulardaki merakı, öteki meraklar gibi yerinde ve sağlıklıdır. Bu, dünyayı
tanıma ihtiyacından doğmaktadır. Sağlıksız merak yoktur ancak merakın sağlıksız doyumu
vardır.
Ana-babalar “Bu benim çocuğumu ilgilendirmiyor”,“Çocuğum bunlarla hiç
ilgilenmemiştir”, “eminim ki bunları hiç düşünmüyor” derler ancak yanılırlar. Çocukların
ilgilenmeyişleri sadece görünüştedir gerçekte meraklarını içine atar ve saklarlar. Oysa
çocukların kimi şeyleri anlaması için çeşitli olanaklar vardır. Yeni bir kardeşin doğumu,
çocukların nereden geldiklerini açıklamayı sağlar. Hayvanlarda çocukları ilgilendiren canlı
bir örnektir.
Cinsel eğitime ne çok erken ne de çok geç başlanmalıdır. Çocuğun gelişim düzeyine
uymayan bilgi güçlük yaratır. Çocuğa istediği anda basit, kısa, gerçek ve endişesiz cevap
verilmelidir. Somut bilgiler zihni karıştırmayacaktır.

Oral dönem
Bu dönemde haz bölgesi ağızdır. Belli başlı davranış biçimi olarak emme, ya da içine
alma gösterilebilir. Bebek bu dönemde etrafındaki uyarıcıları almaya çalışır. Bunu hem
emme biçiminde hem de diğer duyu organlarıyla yapmaya çalışır. Örneğin, gözleriyle
etrafında gördüklerini, kulaklarıyla duyduklarını içine almaya çalışır. Bu dönemin ikinci
kısmında diş çıkarma ile birlikte ısırma davranışı görülmeye başlar. Bu dönem uygun
geçirilmediği taktirde, ağızla ve içe almayla ilgili bir takım davranışlar sıklıkla görülebilir:
Sigara içme gibi…
Bebek bu dönemde dünyanın güvenilir bir yer olup olmadığını anlamaya çalışır. Eğer
bu dönem iyi geçirilirse temel güven duygusu edinilir. Annenin (veya onun yerine geçen
kişinin ) davranışları bu dönemin en önemli öğelerindendir. Çocuk üç boyut içinde güven
duygusu kazanabilir: Tanıdıklık, tutarlılık ve süreklilik. Anne bebeğin ihtiyaçları ile doyumu
arasında yer alır. Bebeğin ihtiyaçlarının düzgün aralıklarla ve yeterli miktarda karşılanması,çocukta temel güven duygusunun gelişimine yol açar. Bu dönemde annesiyle sıcak,sevecen ve güven verici bir ilişki yaşayan çocuğun yaşam boyu diğer insanlarla da benzer nitelikte ilişki kurması beklenir.

Anal dönem

Anal dönem, haz ve ilginin dışkılama bölgesinde yoğunlaştığı dönem anlamındadır.
Bu dönemde çocuk dışkı tutma ve bırakma davranışlarını yoğun biçimde kullanır. Bu dönem tuvalet eğitiminin ağır bastığı dönemdir. Çocuk dışkısını ve çişini, kaslarını kontrol altına alarak tutmasını öğrenir.
Tuvalet eğitimi aşamasında anne, çocuğun dışkısını tutmasını ve uygun zaman ve
yerde yapmasını ister. Bunun için ödül ve ceza kullanır. Çocuk için dışkısı önemlidir. Dışkısı ile oynayabilir ve çevreye sürebilir. Bu durumda annenin tepkisiyle karşılaşır. Aynı
dışkılama işlemi için annenin bazen sevinmesi, bazen kızması çocukta şaşkınlık yaratır.
Annesinin baskısı sonucu çocuk, istenmeyen güdülerini bastırır. Bu dönemde annenin çok sabırlı ve sevecen olması gerekir. Annenin tuvalet eğitimi sırasında gösterdiği baskıcı ve katı tutumu çocuğun dışkısını tutmasına ve ileriki yaşamında inatçı, cimri ve yıkıcı kişilik
özellikleri göstermesine neden olur.

Çocuk tuvalet eğitimi ile tutma ve bırakma davranışlarını geliştirmektedir. Aynı
zamanda bu dönem inatçılık dönemidir. Bu dönemde çocuk inatla bir şeyi ellerine alır, inatla onu savunur ve korur veya istemediklerinde onu atarlar. Çocuk bu dönemi iyi atlatamazsa, Freud’a göre ileriki yaşlarda koleksiyon yapabilir (tutar) veya müsrif birisi olabilir (bırakır).

Fallik dönem

Bu dönemde kişinin dikkati, ilgisi ve haz duygusu cinsel organlara yönelmiştir. Freud
kuramını bu dönemde yaşandığını düşündüğü Oedipus ve Elektra Kompleksleri üzerine
kurmuştur.
Oedipus kompleksi, erkek çocuğun annesine karşı (cinsel) bir istek duyması ve
babasını rakip olarak algılaması demektir. Bu dönemde cinsiyeti(ni) keşfeden çocuk, bir
yandan babasına hayranlık duyar, öte yandan (annesine karşı hissettiği duyguları anlarsa
diye) babadan korkar. Elektra kompleksi ise kız çocukların babalarına karşı bir ilgi duyması ve annelerini rakip olarak görmeleri durumudur.
Freud daha çok oedipus kompleksi ile ilgilenmiştir. Gerek kız çocuğun gerekse erkek
çocuğun ilk olarak anne ve babasıyla başlayan cinsel tercihleri süreç içinde kız çocuğun
annesine benzeme, erkek çocuğun ise babasına benzeme çabalarıyla yön değiştirir. Çocuklar artık kendileri için rakip olan anne ve baba modelleriyle kurdukları özdeşimle onlar gibi olmayı deneyerek bu çatışmayı çözümlemeye çalışırlar. Kız çocuk annesine benzeyerek babasının beğenisini kazanmaya, erkek çocuk da annesinin beğenisini kazanmaya çalışır. Bu mücadele Freud’un kuramının temelini oluşturur.

Erkek çocuğun annesine yönelik cinsel duyguları özellikle babasıyla olan ilişkilerinde
çatışma yaratır. Babadan gelecek cezanın cinsel isteklerin merkezi olan organlarına
yöneleceğini bekleyen çocuk, babasının kendisinin cinsel organlardan yoksun
bırakacağından korkar (İğdiş edilme korkusu). Bu durum anneye duyulan cinsel duyguların babaya yönelik düşmanlık duygularının bastırılmasına neden olur. Bu karmaşa aynı zamanda erkek çocuğun babasıyla özdeşleşmesine neden olur, anneye yönelen cinsel isteklerin yerini sıcak sevgi duygularının almasını sağlar.
Kız çocuklarda ise bu dönemde ilk sevgi nesnesi olan kişi yani annenin yerini giderek
baba alır. Freud’a göre bu durum kız çocuğun penisten yoksun olduğunu fark etmesi ile
başlar. Kız çocuk eksiklik duyduğu bu durumdan annesini sorumlu tutar ve babasına
yaklaşır. Babasına karşı geliştirdiği bu yakınlık aynı zamanda kendinde olmayan bir organa sahip olmasındandır. Penise imrenme adı verilen bu durum, erkekteki iğdiş edilme korkusunun karşılığıdır. Bu karmaşa erkek çocukta olduğu gibi kız çocukta da bastırılır ya da çözümlenir.

Latent (gizil ) dönem

İlkokul dönemini kapsayan yedi - on bir yaş dönemi Freud’a göre latent dönem olarak
adlandırılır. Bu dönemde çocuk önceki cinsel meraklarını ansızın unutur. Ruhsal ve cinsel
alanda daha önceki yıllarda yaşanmış olan çalkantılar ve çatışmalar yatışır. Okula başlama, cinsel aktivitelerin azalması ve toplumsallaşma görülür. Toplumsal kurallar benimsenir. Bu dönemde anne-baba ve aile bireylerine, öğretmen ve akranlar klenmiştir. Çocuk artık annebabasının yanında başka kişilerle de özdeşim kurar.Bu dönemde cinsel roller sağlamlaşır ve pekişir. Kız ve erkek çocukların oyunlarının niteliği farklılaşır.

Genital (puberte) dönem

Freud ergenlik dönemini genital dönem olarak adlandırmaktadır. Çocuğun cinselliği
üreme amacına yönelik değildir daha çok haz almaya yöneliktir. Ergenlik ile birlikte kişinin
cinselliği üreme amacına yönelik hale gelir. Bu dönem çocuklukla erişkinlik arasında yer
alan, ruhsal sorunları bol olan bir dönemdir. Buna paralel olarak çocukluğun bağımlılık
döneminden, erişkinin bağımsız dönemine geçiş başlar.
Bu dönemin amacı gencin anne-babasına olan bağımlılığından koparak, aile dışındaki
karşı cinsle olgun ilişkiler kurabilmeyi öğrenmesidir

Cinsel Eğitimin Önemi

Anne-babanın gerek çocuklarının cinsel kimliklerinin oluşumunda, gerekse cinsel
eğitimlerinde rolleri büyüktür. Konuyu ülkemiz düzeyinde ele alırsak takınılan tavırların
genellikle uç noktalarda ve hatalı olduğu görülmektedir.
Ülkemizde eskiden beri cinsel konuların anne- babayla konuşulması gelenek ve
göreneklerimize göre yasaklanmıştır. Gelenek ve göreneklerimiz nedeniyle cinsel konularda görülen bu yasaklar ve koşullandırmalar gençlerimizi karşı cinsle konuşmaktan bile alıkoyarken, zaman zaman eş cinsellik, kız kaçırma ya da ırza geçme gibi sapıklığa ve suça itebilmektedir. Çocukluk döneminde cinsel yaşam konusunda eksik, hatalı bilgiler, gencin evlendiği zaman cinsel uyumu olmayan, doyum ağlayamayan, sinirli öfkeli uyumsuz birey olmasına neden olabilir.
Çocuk yetiştirmede ebeveyn yaklaşımlarında sınıfsal farklılıklar gözlenmektedir. Üst
sosyo-ekonomik seviyedeki ebeveynler çocuk cinselliğine karşı nispeten açık ve kabul
edicidir. Çocuklarının ilgilerine açıklık getirirken, alt sosyo-ekonomik seviyedeki aileler,
çocuklarının cinsel ilgilerini bastırmaya eğilimlidir.
Çoğu anne –baba cinsel eğitimin çocuğa ya da gence bu konuda sadece bir şeyler
anlatmak olduğu düşüncesindedir. Oysa, anne-babaların birbirlerine karşı davranışları
çocuğun vücudunu araştırmasına, keşfetmesine karşı tepkileri, tuvalet alışkanlığının
kazanılmasındaki tutumları, çocuğun sorularına verdikleri yanıtlar ve çevresini öğrenme
konusundaki girişimlerine karşı aldıkları tavır çocuğun cinsel gelişiminde önemli rol oynar.
Çocuk üç yaşına geldiğinde kız-erkek ayırımlarını fark etmeye ve cinsellikle ilgili
sorular sormaya başlar. Bu doğal bir gelişimdir. Ebeveyn paniğe kapılmamalı çocuğun
sorduğu sorulara doğru cevaplar vermelidir. Cevaplar ayrıntılı, uzun, çocuğun
kavrayamayacağı kadar karışık olmamalıdır. Sadece çocuğun sorduğu kadar anlatılmalıdır.Çünkü çocuk her yaşta farklı sorular sorarak meraklarını giderecektir.
Cinsel eğitim gerçeğe uygun olmalıdır. Çocuğa biyolojik açıdan üreme, cinselliğin aile
yaşamında ve toplumdaki önemi anlatılmalıdır. Cinselliğin kişiliğin bir parçası olduğu
vurgulanmalı, yaş ve gelişim düzeyine göre kürtaj, doğum kontrolü, gayri meşru çocuklar
üzerinde durulmalıdır.
Ebeveynler, öğretmenler cinsel eğitim konusunda yeterli, doğru ve çocukların
gelişimlerine uygun bilgiye sahip olmalı ve bu konuda çocuklarına yardım etmeli, yol
göstermelidir.

Çocukların cinsel gelişim dönemlerine uygun çocuk ve ebeveyn arasında geçen soru
ve cevap etkinliklerinden örnekler:
7 yaş öncesi

Neden annemin memeleri var, babamın yok?

Annen bir kadın, baban bir erkek. Erkeklerin memeleri yoktur. Kadınlar ise çocuk
sahibi olabildikleri için memeleri vardır. Çocuk doğduktan sonra annelerin memelerinden
gelen sütle beslenir.

Bebekler annelerinin karnına nasıl giriyor?
Anne ve babaların vücutları birbirine çok uygundur ve birbirleri ile çok yakınlaştıkları
da bir bebek oluşabilir. Bu bebek anne karnında büyür.

7 yaş sonrası

O küçük delikten bebekler nasıl çıkar?

Bebeğin çıktığı delik çok esnek bir şeydir ve doğum olacağı zaman bebeğin içinden
çıkabileceği kadar büyüyebilir.

Eğer bebek yapmak istemiyorsanız neden beraber yatıyorsunuz?

Çünkü büyükler birbirlerini çok sevdiklerinde bazen sadece birbirini sevmek ya da
öpmek yeterli olmaz.O zaman birbirine gerçekten çok yakın olmak isterler.
 

Hoşgeldin!

Sitemize hoşgeldiniz, avantajlardan yararlanmak için kayıt olabilirsiniz.

Kayıt Ol!

23 Yıldır Sizlerle

23 yıldır sizlerleyiz. Türkiye'nin ilk okul öncesi eğitim platformu
Geri
Üst