Ahlak Gelişimi

Puanları 0
Solutions 0
Katılım
27 Ara 2012
Mesajlar
9
Tepki Skoru
0
Puanları
0
@Firdevs Ceylan Terlik
1. AHLAK GELİŞİMİ
1.1. Tanımı ve Önemi
Ahlak gelişimi, bireyin toplumun değer yargılarını benimseyerek içinde bulunduğu
çevreye uyumunu ve kendi ilke ve değer yargılarını oluşturmasını amaçlayan bir süreç olarak
tanımlanır. Ahlak gelişimi, topluma nasıl davranılması gerektiğinin farkında olmaktır.
Bireyin doğuştan getirdiği gizli güçlerin etkisi ile toplumda var olan iyi-kötü ya da
doğru-yanlış kavramlarının inanç, huy, tutum, alışkanlık, adet, gelenek, görenek gibi manevi
değerleri oluşturan değerlerin tümüdür.
Ahlak gelişimi; toplumun tüm değerlerine olduğu gibi uyma değil, topluma etkin bir
uyum sağlamak için kendi değerler sistemini oluşturma sürecidir. Birlikte yaşadığımız
insanlara karşı görevlerimizi, sorumluluklarımızı öğrenmek ahlaki gelişimin bir parçasıdır.
Ahlak gelişiminin birincil hedefi, bireyin evrensel ilkeler, yanlış-doğru, hak ve adalet
kavramları doğrultusunda kendi doğrularını ve ilkelerini geliştirmesidir.
Ahlak gelişimi; bireyin küçük yaşlardan başlayarak toplum tarafından beğenilen,
kabul edilen doğru davranışları yapmasıdır. Çevreden gelen tepkilerle belirlenen davranışlara
ilişkin izlenim ve bilgiler ahlaki davranışlara ve ahlak kurallarına temel olur.
İnsanlar, ahlak kurallarını bilmesine karşın bu kurallara uymakta güçlük çeker. O
hâlde çocukların ahlak gelişiminde dikkat edilecek en önemli nokta, çocuklara çocuk yaştan
başlayarak ahlak kurallarına inanmaları, bunlara karşı olumlu bir tavır geliştirmeleri ve
bunları uygulama alışkanlığını kazanmaları gerekir. Her toplumun kendine özgü ahlak
1.2. Ahlak Gelişimi ile İlgili Kavramlar
Ahlak gelişimini daha iyi anlayabilmek için konuyla ilgili kavramları inceleyeceğiz.
Kavramlar sırasıyla törel davranış, bencillik, öykünmecilik, vicdan, özgeciliktir.
1.2.1. Törel Davranış
Törel davranış, toplumun töresine uygun davranıştır. Her toplumun yerleşik ahlak,
inanç, gelenek ve görenekleri vardır. Söz gelimi evlenme töreni toplumsal ilkelere ve
kurallara uygun yapılırken aynı zamanda töreye uygun, başka bir deyişle inançlara, ahlaka,
geleneklere ve göreneklere de uygun olması istenir. Toplumsal davranışın değeri, özelliği,
töreye uygun olması orantısında yükselir.
Kişilik gelişimi, bireyin isteğine bağlıdır. Birey, kendisini ne kadar çok geliştirmişse
kişilik de o oranda sağlam olur. Çünkü bireyin güdülerine “dur” deyip, onu belirli
doğrultulara yöneltecek olan bireyin kendini geliştirme isteğidir. Bireyi çeşitli şekillerde
davranışa yönelten fizyolojik ve toplumsal güdüler, bireyin gelişmesiyle birlikte belli bir
düzene girer. Böylece kişilik, törel davranışların kişide yerleşik hâle gelmesi olarak kabul
edilir.
Ahlak, toplum içinde bireylerin iyiye ve kötüye aynı anda doğruya ve yanlışa ilişkin
davranış biçimleri ve kurallardır. Ahlak, toplum üyelerinin davranışlarının hangilerinin kötü
hangilerinin iyi olduğunu gösterir. Törel gelişim, bireyin toplumsal gelişimi ile ilgilidir ve
onun bir uzantısıdır.
Törel davranışla ilgili olarak toplumdan topluma iyi-kötü, doğru-yanlış gibi değer
yargıları değişebilir. Ahlak, toplumdaki bireyleri uymak zorunda bırakır. Bireyler de bu
doğrultuda davranışlarını düzenlerler. Törel gelişim içinde, davranışların toplumun uygun
göreceği bir biçimde düzenlenmesi de yer alır.
Çocuklar, törel davranışlara doğuştan sahip değildir. Daha çok öğrenerek, yaşayarak,
uygulayarak benimserler. Çocuk doğuşta ne iyi,ne de kötüdür.Onun nasıl bir birey olacağı
doğumdan sonraki yaşantılarıyla ilgilidir.
İnsan, yaradılışı gereği iyiye yöneliktir. Çocuğun içten gelen istekleri incelendiğinde
“sevgi” ve “iş birliği yapmak” yönünde olduğu görülür.
Çocuğun daha sonraki yaşamındaki olumlu ya da olumsuz etkiler, törel davranışlarının
değişmesine yol açar.
1.2.2. Bencillik
Bencil’i yalnız kendi çıkarlarını düşünen, kendi çıkarlarını herkesinkinden üstün tutan
birey diye tanımlayabiliriz.
Bencillik ise başkalarını umursamadan bireyin bütün eylem ve işlerinin kendi
yararına, çıkarına yönelik olması, bu tutumun yaşam tarzı hâline getirmesidir. Temel
gelişimde bencil davranışlar aşamasında olan insan, sadece kendi çıkarlarını düşünür.
Bencil davranışlar en çok 3-6 yaşlarda görülür. Daha önceki yaşlar, töre dışı
davranışlar dönemidir ve bu dönem ilk üç yılı içine alır. Bu çağda çocuk, iyilik ve kötülük
düşüncesine sahip değildir. Yalancılığın ve hırsızlığın kötü bir şey olduğunu bilmez.
Yalanlar, hayal dünyasının zenginliğinden; hırsızlık henüz mülkiyet kavramı
gelişmediğinden meydana gelir.
Bencil davranışlar aşamasındaki çocuk, kendini dünyanın merkezi gibi görür. Her
şeyin kendi istekleri doğrultusunda olmasını ister. Bu nedenle bu dönem “benmerkezcilik”
dönemi olarak adlandırılır. Benmerkezci çocuk; kendini analiz etmek, kendi hakkında
düşünmek istemez. Düşünce ve kurgu olan şeyler bile çocuk tarafından maddi gerçekler gibi
algılanır. Örneğin kendisine çikolata, kola, cips gibi sevdiği şeyleri veren kişileri,
vermeyenden çok sever. Zihinsel yapı tam gelişmediğinden çocuk bu dönemde daha çok
duygularının etkisi altındadır. Bazen başkalarını da düşünür gibi olur. Ama yine de dolaylı
olarak kendisini düşünür. Bencillik, vicdan ve törel duyguların oluşmasını güçleştirir. Çocuk,
bu duyguları ancak çevresindekilerin davranışlarını gözleyerek öğrenir. Bencillik
davranışının sonunda çocuk ne gibi tehlikelerin ve cezanın gelebileceğini tahmin eder.
Bencil davranışı yapan birey için bunlar pek umursanacak gibi değilse kaçınmanın yolunu6
biliyorsa, bencil eylemlerine devam eder. Çocukların okula başlama döneminde bu
aşamadan geçmiş olması gerekir.
Çocuk bu dönemde kuralların bilincindedir, ama doğasını kavrayamaz. Bu dönemde
çocuk arkadaş arar. Ancak her çocuk arkadaşla birlikte kendi oyununu oynar. Kazanmak,
birinci olmak düşüncesi henüz gelişmemiştir.
1.2.3. Öykünme
Öykünme; taklit etme, bireyin başkalarının davranışlarını kendine model alarak
benimseyip, yinelemesidir. Bağımlılık, boyun eğmek, itaat etmek için başkasının davranışına
olduğu gibi hiç bozmadan uymaktır. Öykünme, çoğunlukla beğenilen takdir gören
davranışları yapanlara benzemek için yapılırken; uyma, etki yapanlarla iyi anlaşmak için
yapılır.
Törel gelişimin öykünmecilik aşamasında olan birey, ne yapması gerektiğini kendi
içinde ölçüp tartmadan, kendine kolay geldiği ya da kınanmaktan korktuğu için başkalarının
yaptığını yaparak rahat eder. Bu durum toplumsal öğrenme kuramıyla da açıklanabilir. Bu
kurama göre çocukların, yetişkinlerin ahlak normlarını öncelikle gözlemledikleri
davranışları, kuralları, değerleri dereceli bir taklit etme süreciyle kazandıkları ileri sürülür.
Kısacası, öykünme, toplumsal bir öğrenme sürecidir. Birey, öykünmeyle topluma
uygun birçok davranışı öğrenir. Öykünmeciliğin olumsuz yönü ise bireyin bu yolu tek
öğrenme yolu olarak görmesinin sonucu olarak, kendisine özgü davranma bağımsızlığını
yitirmesidir.
1.2.4. Vicdan
Vicdan; insanın davranışlarının iyiliğini, kötülüğünü, doğruluğunu, yanlışlığını,
haklılığını haksızlığını içsel olarak yargılama gücü olarak tanımlanır. Çocuğun kendisini
kontrol edebilmesiyle ilgilidir.
Vicdan, bireyin davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya yönelten, kendi ahlak
değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güçtür. Bu güçle
birey, davranışları konusunda bir karara varır. Birey bu karara göre kendisini ödüllendirir ya
da cezalandırır.
Temelde çocuk, öğrendiği sınırları ve kısıtlamaları benimseyerek toplumsal kurallar
karşısında belirli tavırlar elde eder. Bazı çocuklar, büyüdükçe topluma aykırı davranışlar
gerçekleştirirler. Örneğin: suç işlerler, bazı çocuklar da aşırı vicdanlı olup, genellikle
büyüdüklerinde fazla duyarlı, özverili, duygusallık nedeniyle psikologlardan en çok yardım
alan kişiler olurlar. Çok utangaç, çekingen, güvensiz, yaptıkları her şeyde çevreye zarar
vereceklerinden korkan bu aşırı vicdanlı bireylerdir.
Dikkat etmemiz gereken şey, çocukları evde ya da okulda her iki yönde de aşırılıklar
içinde yetiştirmemektedir.
Vicdanlılık; duygusal ve ussal(akıl) vicdan olmak üzere ikiye ayrılır. Duygusal
vicdanlılık aşamasında insan davranışlarını duygusal inançlarıyla yargılar. 10 yaşından
ergenliğe kadar bu dönem sürer. Zihinsel yetenekler tam anlamıyla gelişmediği için çocuk
duygularının etkisindedir. Hoşlanma ilkesi çocuk üzerinde henüz varlığını sürdürmektedir.
Bu dönemde çocuk, kendisinden yapması istenen davranış kurallarını öğrenir ve bunlara
sıkıca bağlanır. Bağlanılan bu davranış kurallarının bazısı çocuk tarafından benimsenir.
Örneğin çok sevdiği bir kişinin aile bireyleri, arkadaş, sanatçı vb. hareketini yapmak zamanla
bu hareketin bağımsız olarak yapılması ile sonuçlanır. Bir süre sonra davranışın
yapılmasında rol oynayan “önemli kişi” unutulur, yalnızca bu davranış kalır. Çocuk, henüz
davranışların nedenlerine inecek gücü gösteremez. Bu nedenle yargıları kutsaldır.
Bilimsel tutuma sahip olmayan birçok yetişkin bu basamakta kalır. Bu yetişkinler
nabza göre şerbet vermekten hoşlanırlar. Her davranışlarında duygularının etkisi vardır. Fen
ve doğa deneyleriyle başlayarak tartışma yöntemiyle çocuklara yavaş yavaş bilimsel
düşünebilme gücü kazandırıldıkça çocuk bu basamakta kalmaz, kurtulur.
Ussal vicdanlılık aşamasına geçen insan, davranışlarını ussal inançlarıyla yargılar.
Duygusal vicdanlılıktan ussal vicdanlığa geçen birey, törel ilke ve kuralları usunun(aklının)
süzgecinden geçirerek ve sorgulayarak uygular. Bu aşamada insan, törel ilke ve kuralların
yerine, zamanına, duruma ve uygulanan bireye göre değiştirilip, geliştirilerek
uygulanabileceğinin bilincine varır.8
1.2.5. Özgecilik
İnsanın kendisinden önce başkalarının iyiliğini, yararını düşünüp yardımcı olmasıdır.
Başkalarından karşılık beklemeden iyiliğine koşmak ve bu davranışları yaparken, bunun
başkalarına zarar verip vermeyeceğini, onları üzüp üzmeyeceğini düşünmektir. Törel
gelişimin ulaşabileceği en son aşamadır.
Özgeci birey, başkaları ile sürekli empati içindedir. Karşılaşılan olaylar, kişiler karşısında
ussal vicdanına dayanarak davranır. Özgecilik duygusu, kişinin başkalarının iyiliği için
çalıştığının belirtisidir. Bu duygu sevginin bir parçasıdır. Bireylerin bencillikten kurtulması,
törel duyguların geliştiğini gösterir. Çocuk bencillikten kurtuldukça “özgeci” olmaya başlar.
Bu yaştaki, çocuk dünyada başkalarının varlığını,onların da kendisi gibi bir birey olduğunu
kabul eder.Buna karşın çocukta yine de bencillik vardır.
Çocuk ancak 9-10 yaşlarına ulaştıktan sonra kendi kendini eleştirebilecek bir olgunluk
düzeyine ulaşır. Bundan sonra özgecilik duygusu daha da gelişmeye başlar. Özgecilik
duygusuna sahip olan bireyde anlayış, sempati, incelik, özveri ve yardım duygusu bir arada
bulunur.
Özgeci birey, törel davranışlarını katı kurallardan kurtararak kendini başkalarının
yararına olan amaçlara yöneltir. Böylece birey, yaşamındaki engelleri özgeci bir tutumla
kaldırmaya çalışır.
Bireyin ahlak gelişimi belli aşamalar izler. Bu aşamalar bireyin bireysel gelişiminden
bağımsız değil, ona paraleldir. Bu bölümde Piaget ve Kohlberg’in ahlak gelişimine ilişkin
görüşleri açıklanacaktır.
1.3. Piaget’e Göre Ahlak Gelişimi
Piaget, çocukların ahlak gelişimi konusunda çalışan ilk araştırmacıdır. J.Piaget; ahlak
gelişiminin, bilişsel gelişime paralel olarak geliştiğini ve belli bir sıra izleyen dönemler
içinde ortaya çıktığını söylemektedir. Yaşı ne olursa olsun her bireyin bilişsel gelişimin en
son basamaklarına kadar ulaşabilmesi beklenmemelidir. Biyolojik olgunlaşma ile öğrenme
yaşantıları birlikte, bilişsel gelişimde ulaşabilecek düzey üzerinde belirleyici olmaktadır.
Aynı durum ahlak gelişimi için de söz konusudur. Piaget’e göre çocukların doğru ve yanlışa
ilişkin yargıları ve kuralları yorumlama biçimleri yaşlara göre değişiklikler göstermektedir.
Piaget, çocukların ahlak gelişimini incelerken çocukların 6 yaşına kadar oyun kuralları
olmadığını, oyunları diğer çocuklardan öğrendikleri gibi oynadıklarını, ancak 2-6 yaş
arasında çocuklar bazı kuralları fark etmeye başlayarak ne anlama geldiğini ya da ne amaçla
konduklarını bilmeden bu kurallara uygun davranışları taklit ettiklerini belirtmiştir.
6 yaştan sonra çocuklar, kuralları izlemede ya da uymada tutarsızlık gösterse bile
kuralların ne anlama geldiğini kavramaya başlamışlar. Bu yaşlarda çocuklar, kuralların
değiştirilemez olduğuna inanmakta ve hiç sorgulamadan bu kurallara uygun
davranmaktadırlar.
Piaget’e göre 10 yaşlarına kadar çocuklar oyunlar dışında kurallara uyarlar. Fakat
kuralları koyan kişiler olmadığı zamanlarda bu kurallara uymayabilirler. Örneğin çikolata
yemesi yasaklanan bir çocuk, annesi ya da babası yokken çikolata yiyebilir.
Piaget, 0-6 yaş döneminde çocuklarda kural kavramı olmadığından “Bu dönemde
ahlak söz konusu değildir“ demektedir. Bu nedenle ahlak gelişimi, bilişsel gelişim
aşamalarından olan işlem öncesinden, somut işlemler dönemine geçtiği 6 yaşına kadar
başlamaz.
Piaget, çocukların oyunlarındaki kurallara uyma davranışını aşağıdaki şekilde
incelemiştir:
 Devinim dönemi (0-2 yaş grubu)
 Duygusal Ben-merkezcil dönem (2-7 yaş)
 Başlangıç halinde işbirliği dönemi(7-11 yaş)
 Gerçek işbirliği dönemi(11 yaşın üzeri)
1.3.1. Duygusal Devinim Dönemi
Bu dönem, motor ve bilişsel özellikleri kapsar. Piaget yaşamın ilk iki yılını incelemiş;
zekânın bu dönemde kökenlerinin ortaya çıktığını, doğumda sadece refleks hareketleri
başaran bebeğin, ikinci yılın başında konuşmaya başladığını, sembolik düşünceler gibi
zihinsel işlevler geliştirdiğini belirtmiştir. Çocuk, belli aşamalara ulaşabilmek için yeni
davranışlar ve araçlar geliştirebilmektedir. Bu dönem, çocuğun uyarıcıları etkin bir şekilde
özümlenmesi, düzenlenmesi ve uyum sağlaması yolu ile çocuğun zihinsel gelişim sürecinde
değişiklikleri sağlar.
Sosyal yaşantıların, çocuğun bu aşamaları geçirmesinde büyük etkisi vardır. Çocuklar
ilk yaşlarda anne-babaların emir verdiklerini, davranış kurallarını öğretmede ısrarcı
olduklarını öğrenirler ve kurallara uydukları zaman mutlu olacaklarını anlarlar. Ancak bu
kurallar, çocukların kendi bakış açılarından söz etmelerini ve ahlaki konularda farklı
düşünceleri benimsemelerine engel olur.
Kısaca çocuklar kuralların farkındadır, ancak ne amaçla ya da kuralları neden izlemek
gerektiğini anlamazlar.
1.3.2. Benmerkezcil Dönem
Çocuk, artık bu dönemde sistemleşmiş kuralları anlamaya başlar. Yine de daha çok
kendi koyduğu kurallara uyar. Kazanmak için uğraşmaz. Ona göre kurallar, yetişkinler ve
Tanrı tarafından konulmuştur. Kurallar kutsal olarak kabul edilir. Küçük değişiklikler,
kuralları çiğneme olarak algılanır. Piaget, bu dönemi “bağımlılık evresi” diye
adlandırmaktadır.
Piaget’ye göre çocuklar, 2-7 yaş arası çocuklar, kendinden büyük çocukları gözler; ne
anlama geldiğinin farkına varmadan kurallara uygun davranışları da taklit eder. Bu konuda11
tam bir bilgisi olmasa da kuralları çiğnemez. Ancak oyunu, sosyal bir etkinlik olarak
algılamaz.Bu aşamada çocuklar birbirleriyle ortak gibi görünse de her biri kendi oyununu
oynar.Eğer çocuğun oyun arkadaşı bir yetişkinse oyunun sonunda çocuk oyunun nasıl
olduğundan ya da kazanmanın ne demek olduğundan habersiz: “Kim kazandı?”diye
sorabilir.
Sonuç olarak bu dönemde engelleyici ahlak kurallarının anlamı kavranmadan yüzeysel
olarak algılandıkları, ahlakî gerçeklik özellikleri ile belirlenen evredir.
1.3.3. Başlangıç Hâlinde İş Birliği Dönemi
Çocuklar, bu dönemde oyunun sadece hareket zevklerinden, üzerinde anlaşılmış
konulara göre yarışma zevkine geçerler. Kurallar, karşılıklı ilişkiler içinde sürekli rekabet
ortamı oluştururlar. Bu dönemde benmerkezli aşamanın aksine kurallar, sosyal bir aktivite
olarak oyunu düzenlemede önem kazanır. Bu aşamadaki çocuklar uzlaşılan konularda
oynamayı sevdikleri için her bir oyuncuyu dikkatlice izlerler. Çünkü kazanma sadece verilen
kuralların çerçevesinde önem taşır. Bu dönemde de çocuklar, kuralları tam anlayamazlar.
Çocuklar arasında kurallarla ilgili uyuşmazlık olabilir. Ancak akranları ile bir arada olma
isteği o kadar ki bu farklılıklar ortadan kalkar. Oyun artık çocuk için sosyal bir etkinlik
olarak algılanmaya başlar. Piaget’e göre çocukların bir konuyla ilgisi farklı bakış açılarının
olduğunu ve kuralların anlaşma, uzlaşma ve başkalarının görüşlerine saygı gösterme sonucu
ortaya çıktığını öğrenmeleri, yaşıtları ile etkileşim sonucunda oluşmaktadır.12
Ahlak gelişiminde dışa bağlılık, çocukların 10 yaşına kadar olduğu dönemi kapsadığı
kabul edilmektedir. Çocuklar bu dönemde ahlaki yargıları açısından çevresine bağlıdırlar.
Yetişkinler tarafından konulan kuralları düşünmeden kayıtsız şartsız kabul ederler.
1.3.4. Gerçek İş Birliği Dönemi
Bu dönemde çocuğun zihinsel gücü, bir başkasının görüş açısını anlayabilecek ve
benmerkezcil düşünceden sıyrılabilecek güce erişmiştir. Çocuk, bu doğrultuda bağımlı
ahlâktan kurtularak işbirliği ahlâkı ile kurallara ilişkin bağımsızlığa ulaşır.
11 yaşından sonraki dönemde çocukların yaptıkları değerlendirmeler “görecelik”
kazanmaya başlar. İçinde bulunulan koşulları dikkate alarak değerlendirmeler yapan
çocukların, ahlâkî yargıları ve kuralları uygulayışları esneklik gösterebilir. Çocuklar, bu
dönemde başkalarının değerlendirmelerinden çok kendi yaptıkları değerlendirmeye uygun
davranmaya başlarlar. Konulan konuları otoritelerce de ele alınmış kanunlar olarak değil,
karşılıklı hoşgörü ürünü olarak kabul eder. İş birliği arzusu ise 11-12 yaşlarında vardır.
Piaget’in kurallara saygının nasıl geliştiğine ilişkin bulgularına bakıldığında 7-8
yaşına kadar çocukların kurallara sıkıcı bir saygı duydukları görülür.
Çocuklara göre kuralların gizemli bir kaynağı vardır. Onları dokunulmaz ve kutsal
olarak algılarlar. Çünkü kuralları formüle edici herhangi bir yeterli yaşantıları olmamıştır.
Yetişkine karşı duyulan tek yanlı saygının yerini, karşılıklı saygı aldığında
“bağımsızlık ahlakı” artık oluşmuştur. 11-12 yaşındaki çocuk ahlak kurallarının içeriğini
anlamaya başlar. Kural, kendi vicdanının verdiği karardır artık. Kurala cezadan kaçınmak
için değil, kendisine güvenilmesini istediği için uyar.
Piaget, çocuğun adalet ve ahlak konusundaki düşüncelerinin hem çevre hem de
olgunlaşmanın etkisiyle değiştiğini; ancak ahlak kurallarını kavramlaştırabilmesi için kavram
gelişiminin de ilerlemesi gerektiğini ileri sürmüştür. Araştırmalar ahlaki gelişim düzeyi ile
bilişsel gelişim düzeyi arasındaki paralelliği destekler görünümdedir. Bireyin takvim yaşının
ilerlemesi, zihinsel gelişim basamaklarında ilerlemesi için yeterli değildir. Aynı durum ahlak
gelişimi için de geçerlidir. Bireyin içinde bulunduğu koşullar, öğrenme yaşantıları, deneyim
vb. gelişimin her düzeyinde önemlidir.
Piaget, çocuğun ahlak gelişimi ile birlikte adalet, ceza konusundaki görüşlerinde de
değişiklikler olacağını belirtmiştir. Başlangıçta çocuk, bir kötülük yapıldıysa kötülüğün
cezasını çekmesi gerektiğine inanır.(kefaret adaleti)Bir de sana yapılan kötü bir durumda sen
de karşılık vermelisin (misilleme adaleti) diye düşünür. Biri oyuncağını kırdıysa sen de
onunkini kırarsın ya da bir başkası senin yerine bunu yapmalı diye düşünür. Daha sonraki
aşamada ise yerine koyma (tazmin etme adaleti) oluşmaya başlar (oyuncağı kırdıysan
ödemeli ya da kendi oyuncağını vermelisin ya da kırdığını onarmalısın.).13
1.4. Kohlberg’in Ahlak Gelişim Kuramı
Kohlberg, ahlaki gelişim kuramında, ahlaki yargının insan yaşamındaki işlevi
çerçevesinde incelenmesi gerektiğini vurgular. Kolhberg’in ahlak gelişimi kuramı,
Piaget’nin kuramının yeniden incelenmesi, yeniden adlandırılmasıdır. Kohlberg de Piaget
gibi çocuk ve yetişkinlerin belirli durumlarda davranışları nasıl yorumladıklarını
incelemiştir. Piaget ahlaki gelişimi bir inşa süreci; Kohlberg ise evrensel ahlaki ilkelerin
keşif süreci olarak görmektedir. Ayrıca Piaget, anlattığı öykülerde eylem ve düşünce
arasında bir ayrım gözetmezken, Kohlberg deneğin zihnindeki çatışmaları anlamaya yönelik
hipotetik (varsayımsal) öyküler anlatmaktadır. Bu amaçla çocukların ve yetişkinlerin ahlaki
ikilemlerini kapsayan belli durumlar vererek onlara bu durumlarda nasıl tepkide
bulunacaklarını sorarak yürütmüştür.
Kohlberg, değişik yaş grupları ve sosyoekonomik düzeylerdeki bireylere değişik
öyküler verdikten sonra öyküde anlatılan durum ile ilgili karar vermelerini ister. Verilen
kararın doğru ya da yanlış olması önemli değildir. Önemli olan bireyin öyküde anlatılan
soruna çözüm bulurken kullandığı gerekçeler ve yaptığı değerlendirmelerdir.
Kohlberg’in kullandığı problem durumlarından(ahlaki ikilemlerden) iki örnek durum
aşağıda verilmiştir:
Kohlberg’e göre ahlak gelişim düzeyleri:
1.4.1. Gelenek Öncesi Dönem
Bu düzey, Piaget’in “dışsal kurallara bağlılık” döneminin özelliklerini içine alır. Bu
düzeydeki çocuk, kültür içinde kabul edilen iyi ve kötü ölçütlere göre davranır.
1.4.1.1. Aşama, Ceza ve İtaat Eğilimi
Bu dönemde kurallar, başkaları tarafından konur. Çocuklar, sadece otoriteye uyar ve
cezalandırılmaktan kaçınır. Genellikle olayların dış görünüşüne ve ortaya çıkan zararın
büyüklüğüne bakarak karar verirler. Onlar için olayların gerisinde nedenler önemli değildir.
Etkinliğin fiziksel sonuçları, etkinliğin kötü ya da iyi olduğunu belirler. Örneğin bir çocuk
annesine yardım ederken tabakları istemeden kırmıştır. Diğeri ise annesinden izinsiz şeker
alırken şekerliği düşürüp kırmıştır. Bu dönemdeki çocuklara hangisinin suçlu olduğu
sorulduğunda tabakları kıran çocuğun daha suçlu olduğunu belirtmişlerdir.
1.4.1.2. Aşama, Saf Çıkarcı Eğilim
Bu aşamada çocukların sadece kendi istekleri ve gereksinimlerinin karşılanması
önemlidir. Diğer bireylerle olan ilişkilerinde onların gereksinimlerinin de farkındadırlar;
fakat yine de kendi çıkarları ön plandadır. Çıkarcı bir biçimde başkalarının gereksinimlerini
de dikkate alır. Somut değişime dayanan adil alışverişler yapmaktadır. Göze göz, dişe diş
anlayışı vardır. “Her şey karşılıklıdır” inancına sahiptir. Maddi eşitlik ilkesi, bu dönemde
adalet anlayışının en belirgin göstergesidir. “Bana bir şey yap, ben de senin için bir şey
yaparım” anlayışı vardır.
1.4.2. Geleneksel Dönem
Bu dönemdeki çocuklar, diğer insanların beklentilerine; özellikle de özdeşleştikleri
özel insanları ve genel toplumsal düzenin beklentilerine uymak isterler. İçinde bulundukları
grubun gereksinimlerini bazen kendi gereksinimlerinden üstün tutarlar ve grubun isteklerine
uygun davranmaya özen gösterirler. Sosyal düzeni destekleme ve sadakat önemlidir.
1.4.2.1. Aşama, Kişiler Arası Uyum
Kendi akran grubuyla iş birliği içindedir. Ait olduğu grubun kurallarına uygun
davranırlar. İyi çocuk olarak başkaları tarafından onaylanmak isterler. Başkalarına iyi
davranma, yardım etmek onları mutlu eder. Benmerkezciliğin azalması ve somut işlemler
dönemine girilmesiyle çocuk, olayları başkaları açısından görebilme özelliğini kazanır.
Çevresinde bulunanların hissettiklerini de dikkate alır.
1.4.2.2. Aşama, Kanun ve Düzen Eğilimi
Bu dönemde doğru davranış, sosyal düzene ve otoriteye uygun olarak kişinin görevini
yerine getirmesidir. Artık akran gruplarının kurallarının yerini, toplumsal kurallar ve
kanunlar almıştır. Kanunlara hiç sorgulanmaksızın uyulmalıdır. Uymayanlar ise kesinlikle
hoş görülmezler. Yetişkinlerin çoğunun bu dönemde olduğu varsayılır.
1.4.3. Gelenek Sonrası Dönem
Birey, izlemek istediği ahlak ilkelerini başkalarında ve otoriteden bağımsız olarak
seçer. Ahlak gelişiminin son iki aşaması bu düzeyin kapsamındadır.
1.4.3.1. Aşama, Sosyal Sözleşme Eğilimi
Genellikle temel hak ve özgürlükler göz önüne alınarak konmuş olan yasa ve
kanunlara uymak çok önemlidir. Toplumsal kuralların ve değerlerinin göreceli olduğunu
düşünerek bunları eleştirici bir şekilde incelerler. Kanunların demokratik olarak
değiştirilebileceği ilkesine sahiptirler. Bu dönemde insan hakları, özgürlük gibi kavramlar
bireyin değerler sisteminde önemli yer tutar.
1.4.3.2. Aşama, Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi
Ahlaki gelişim açısından ulaşılabilecek son noktadır. Birey, ahlak ilkelerini kendisi
seçip oluşturur ve bunlara uygun davranır. Burada bireyin benimsediği ahlak ilkeleri; insan
hakları, bütün insanların eşitliği, adalet gibi soyut ve evrensel düzeyde ahlak ilkeleridir. Bu
ilkeler, genellikle demokratik toplumlarda uygulanan kanun ve yasalarla uyumludur.
Kohlberg modelinin önemli yönü, her bir dönemin iki unsurunun nasıl etkileştiğidir.
Her bir dönemde ahlakî kararın nasıl alındığına ilişkin bir bakış açısı söz konusudur. Örneğin
ilk evredeki çocuk benmerkezcidir ve bütün durumlara kendi açısından bakar. Geliştikçe
çocuk, başkalarının bakış açısı nedeniyle ya da toplum için bir bütün olarak hangisinin en iyi16
olduğunu ikilemini yaşar. Bu alandaki ilerlemelerin bireyin bilişsel gelişimine ve biyolojik
temele bağlı olduğu düşünülür. Ayrıca, çocuğun ahlâkî durumlarla ilgili deneyimlerinden
oldukça etkilenen ahlaki unsur ile de desteklenir. Böylece Kohlberg kuramı ahlaki gelişimin,
bilişsel yetenekler ile ahlaki konular ile ilgili yinelenen olayların birleşiminden ortaya
çıkması konusunda Piaget’in kuramıyla benzerlik gösterir.
Kohlberg’in ahlaki düşünce dönem modeli, çocuklar başkaları ile birlikte karar alma
işlemlerine katıldıklarında ve fikir alışverişinde bulunduklarında gerçekleşen rol oynama
olanaklarına önem vermektedir.
 

Hoşgeldin!

Sitemize hoşgeldiniz, avantajlardan yararlanmak için kayıt olabilirsiniz.

Kayıt Ol!

23 Yıldır Sizlerle

23 yıldır sizlerleyiz. Türkiye'nin ilk okul öncesi eğitim platformu
Geri
Üst