Gülme
Gülme, ilk duygusal tepkilerdendir. Bebeğin ilk günlerdeki gülümsemesi, yüz
kaslarının belli bir duruma gelmesidir ve bu gülümsemeler bir reflekstir. 10-12 haftalık bir
bebek, uyurken ten temasında bulunulduğunda gülerken daha ileriki zamanlarda birtakım
uyarıcılara gülme tepkisi verir.
Bebek, ilk aylarda insan yüzüne gülümser. Daha çok alışkın olduğu annesi, babası ya
da kendisine bakan kişiye güler. Sekiz haftalık bir bebek, annesini gördüğü zaman mutluluk
ifadesi verir. Çünkü annesiyle arasında çok farklı bir duygusal bağ kurulmuştur. Bu bağ,
bebeğin güven duygusunun gelişmesine çok önemli katkıda bulunur. Ayrıca bebeğin süt çağı
döneminde olması annesi ile sürekli ten temasında bulunması aralarındaki bağı daha da
geliştirir.
5-9 aylık olan bebekler, tanımadığı kişilere tepki gösterir. Çocuk, tanıdığı ve bildiği
yüzlere olumlu tepki verirken; tanımadığı yabancı insanlara karşı olumsuz tepki verir.
Çocuk, büyüdükçe tepkileri de farklılık gösterir. Erken çocukluk döneminde çocuğun
gülmesi bilinçlidir. Bu dönemde çocuklar, en çok başkalarının gülmesine, ani sevinçler,
hayal kırıklığı ve mahcubiyet gibi durumlarda güler. Erken çocukluk döneminde çocuğun
birtakım becerileri kazanmasında öğretmen, arkadaş ve yetişkinlerin olumlu tepkileri güven
duygusunu geliştirirken; becerilerin kazanılmamış olması güven duygusunu kaybetmesine
neden olabilir. Çocuk, bu duyguyla alay ederek gülebilir.
Erken çocukluk döneminde gülme en çok çocukların oyununda görülür. Bu durum,
onlarda mizah duygularının gelişmiş olmasından kaynaklanır.
Ergenlik dönemi öncesinde gülme, daha çok argo konuşmalara, esprilere, cinsellik,
aile ve okuldaki yasaklar üzerinedir. Duyguların yoğunluğundaki artış ve duygulardaki
istikrarsızlıktan dolayı ani kahkahalar sessizliğe dönüşebilir.
Ağlama
Bebeğin doğumdan sonraki ilk tepkisi ağlamadır. Karnı acıktığında, rahatsızlığında,
altı ıslandığında, gaz sancısı çektiğinde, uykusu geldiğinde huzursuzlaşıp ağlayan bebek ilk
zamanlar fiziksel ihtiyaçlarını belli etmek için ağlar.
Zamanla ağlama, anlam kazanmaya başlar ve duygusal tepki olarak kullanılır. Çocuk,
annesinin yokluğunu hissettiği ve onun yanında olmasını istediği zaman ağlayarak tepkisini
gösterir ya da evinden, alışmış olduğu ortamdan ayrıldığında da ağlama tepkisi verir.
Çocuk, 2 yaş ve daha sonrasında olumsuz duygularını ifade etmek için ağlar. Oyunu
engellendiğinde, istediği yapılmadığında ya da oyuncağı elinden alındığında ağlar.
Erken çocukluk döneminde üç yaşından itibaren duygusal tepkileri artar ve duygu
türlerinin hepsini yaşarlar. Bütün bu duygular yaşanırken de çevrelerine yansıtırlar. Öfke,
kıskançlık, inatçılık, mutluluk vs. özellikle oyun sırasında görülür. Küsme ve itişmeler,
ağlama sebebi olabilir.
Erken çocukluk döneminin sonuna doğru çocuğun rekabet, yarışmacılık ruhu
başarısızlığa uğradığı zaman ağlayarak tepki verir. Daha sonra okula başlayan çocuğun farklı
sosyal ortama girmesiyle uyum döneminde ağlamalar görülebilir. Yaşın büyümesiyle
ağlamalar azalır. Ergenliğe yaklaşan çocuğun mahcup duruma düşmesi kendisiyle alay
edilmesi, küçük düşmesi, utanma, sert tartışmalara girmesi ağlamasına neden olabilir.
Korku
Korku, bir tehlike karşısında duyulan tepkidir. Organizmayı koruma içgüdüsüne bağlı
olarak ortaya çıkar ve gelişir. Birey, organizmanın tehlikede olduğunu hissettiği anda
korkmaya başlar. Çocuk, korktuğu anda bazı tepkilerde bulunur. Bunlar korktuğu şeyden
kaçma, çığlık atma, gözlerini kapatma, olduğu yerde sinme veya ağlamaktır. Korkuların
temelinde yatan, güvensizlik duygusudur. Bu nedenle çocuklar, korktuklarında siner, kaçar
ya da annelerine sarılırlar. Güveni çocuğa sağlayacak kişiler öncelikle anne-baba ve
çevredeki diğer yetişkinlerdir. Bu nedenle anne-babanın çok sert olması ya da dayak atması
çocukta korku yaratır. Anne babadan ayrı düşme, ortalıkta kalma korkusu çocuğun güvenini
sarsar, tedirgin eder.
Korkuların büyük çoğunluğu, öğrenme sonucu ortaya çıkar. Öğrenme, yaşantı ve
yanlış yönlendirmelerle bağlantılıdır. Yetişkinin, çocuğun yanında korku ve kaygılarını
belirtmesi çocuğun onu hissetmesine neden olabilir.
Korkunun oluşumu çevredeki koşullara, uyarıcının veriliş biçimine geçmiş yaşantılara
o andaki fizyolojik ve psikolojik durumuna bağlıdır. Zekâ cinsiyet sosyoekonomik statü,
sosyal ilişkiler, fizyolojik koşullar, kişilik yapısı korkunun çocukta oluşmasını etkileyen
faktörlerdir.
Bebek; yabancı yüzlere, ani sese ve düşme tehlikesine tepki gösterir. Birinci yılın
sonunda çocuk, kendince birtakım nesnelerden, belli kişilerden ve olaylardan korkar.
Yaşla birlikte çocukların korkularında artmalar görülür. 2-5 yaşları arasında çocuklar;
ani ve yüksek ses, gök gürültüsü, deprem, karanlık, dilenci, hayalinde canlandırdığı
yaratıklar ve yalnız kalmaktan korkarlar. Bu dönemde, somut şeylerden olduğu kadar soyut
düşünceden de korkarlar.
Erken çocukluk döneminin sonundan itibaren 12 yaşına kadar korkular azalır. Okul
çağındaki çocuklar silah, kesici aletler, yangın, kendilerine zarar verebilecek hayvanlardan
korkarlar. Ayrıca sosyal ilişkilerinde küçük düşme, alay edilme, yaptığı herhangi bir işte
başarısız olmaktan da korkarlar.
Korkunun nedenleri:
Çocuklarda güven duygusunun kazandırılmamış olması
Çocuğun sevgi ve şefkatten yoksun olarak büyümesi
Çocuk yetiştirmede baskıcı ve otoriter tutumun tercih edilmesi
Tehditlerle çocuğu yönlendirmek, “yemeğini yemezsen seni doktora götürüp
serum taktıracağım” gibi
Çocukları soyut ya da somut şeylerle korkutmak
Aile içinde şiddet olaylarının yaşanması, şiddet ve korku içeren filmlerin
izlenmesine izin verilmesi
Korkunun Önlenmesi
Korkuya neden olan etmenleri ortadan kaldırılmalıdır.
Yetişkinler çocuklarına örnek teşkil edeceğinden korkularını onlara belli
etmemelidir.
Çocukların korkularıyla alay edilmemeli, korktuğu şeyle karşı karşıya
getirmeye çalışılmamalıdır.
Çocukların korku filmleri izlemesine izin verilmemelidir.9
Çocuğa aşırı baskı uygulanmamalıdır.
Çocuğa fiziksel cezalar uygulanmamalıdır.
Korku, eğitim aracı olarak kullanılmamalıdır.
Çocuğa güven duygusu kazandırılmalı, sevgi ve şefkat gösterilmelidir.
Öfke
Öfke, herhangi bir isteğin engele uğramasından dolayı ortaya çıkan olumsuz
duygudur. Bu olumsuz duygu karşısında çocuk gerilir, kendini sıkar, dişlerini gıcırdatır,
tepinir, ağlar etrafa saldırır veya küskünlük tepkisi gösterir.
Öfke, yaşla birlikte paralel olarak artmaktadır. Üç yaşına kadar çocuklar en çok
oynadığı oyuncağın elinden alınması ya da oyunundan alıkonulması, temizlik, yemek yeme,
tuvalet eğitimi, odada yalnız bırakmak, uyku, giyinme, soyunma gibi durumlarda öfke
tepkisi gösterir.
Üç yaşından sonraki dönemde öfke küskünlükle ifade edilir. Öfke nedenleri daha çok
sosyal olaylardır. Bu dönemde çocuklar arkadaşlarına, konulan kurallara, annesine,
kardeşlerine öfkelenir. Böyle durumlarda anne-baba olarak sürekli yasaklar koymak,
nedenini açıklamadan her şeye kızmak çocuğu daha da fazla öfkelendirir. Öfkeyi ortaya
çıkaran nedenler arasında anne-baba tutumları önemli bir yer tutmaktadır.
Erken çocukluk döneminden okul çağına geçişte öfke uyandıran durumlar artar.
Yaptığı herhangi bir faaliyete son verdirilmesi, sürekli tenkit edilmesi, akranlarıyla
kıyaslanması, sık uyarı ve tembihlerde bulunulması çocuğu öfkelendirir. Bu tepkilerini
çevrelerine yansıtırken küçük çocuklara göre çok daha fazla kontrollüdürler.
Çocuğun öfkesini önlemek için yapılması gerekenler
Çocuğun temel gereksinimleri zamanında karşılanmalı.
Öfkelenen çocuğun dikkati başka yöne çekilmeli.
Çocuğa fiziksel ve yersiz cezalar verilmemeli.
Ebeveynler öfkelenerek çocuğa örnek olmamalı.
Çocukların öfkeleriyle alay edilmemeli.
Çocukların onurunu kıracak davranışlardan kaçınılmalı.
Çocuğun isteklerinin neden engellendiği anlayacağı dilden açıklanmalı.
Çocuğun her istediği şey yerine getirilmemelidir.
İnatçılık
İnatçılık, geçerli ve makul neden olmadan çocuğun verdiği kararda dayatmasıdır.
Resim 1.6: Çocuk direnci ve inadı, anne-baba sayesinde öğrenir.
İnatçılık, çocuklarda en çok 3-6 arasında görülür. Bu dönemdeki inatçılığın nedeni,
benlik duygusu ve bağımsızlık bilincinin gelişmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu yaşlarda
çocuklar, varlığını ve düşüncelerini kabul ettirme çabası içinde olduklarından inatçılık
tepkileri de doğaldır.
7-12 yaşlarında çocuk için ikinci bir inatçılık dönemi başlar. Bedensel ve duygusal
gelişimindeki farklılıklar hızlı bir gelişim gösterir. Çocuk, gelişime ayak uydurmakta zorluk
çeker. Çevredekilerin kararsız ve tutarsız davranışları çocuğu inatçılığa iter. Bazen çocuk,
bazen de yetişkin tavırlarıyla kendisini birey olarak kabul ettirme çabasına girer.
Çocukluktan erinliğe geçiş döneminde yetişkinlerin isteklerine karşı gelirler. Kurallara
uymadıkları gibi kendi kurallarını kendileri belirlemek ister ve yetişkinleri eleştirirler. Hem
çocuklukta hem de erinlik döneminde karşılaşılan inatçılık tepkileri yetişkinler tarafından
anlayışla karşılanmalı, olumsuz eleştiriler yerine onlara değer vererek doğru iletişim
kurmaya çalışılmalıdır.
Çocuğun inatçılığını önlemek için yapılması gerekenler
Çocuğun ihtiyaçları, zamanında karşılanmalıdır.
Çocuk kızgın ve sinirli olduğu anlarda, tartışmaya girilmemelidir.
Çocuğun her istediği engellenmemelidir.
Çocuk yetiştirmede baskıcı tutuma yer verilmemelidir. Yetişkinler tehdit ve zor
kullanarak çocuklara isteklerini yaptırmamalıdır.11
Yetişkinler, kardeşler arasında kıskançlığa sebebiyet verecek davranışlardan
kaçınmalıdır.
Çocuğa dayak atılmamalı ve şiddetli cezalardan kaçınılmalıdır.
Çocuğa bağımsızlık duygusu kazandırılmalıdır.
Kıskançlık
Kıskançlık, her yaşta görülebilen ve temel nedeni üstün olma olan bir duygu hâli
olarak tanımlanır. Sevgi ya da herhangi bir şeyin paylaşılmasına katlanamama sonucu
duyulan his ve tepkilerdir.
Kıskançlık; insanın yapısında varolan, şiddetine göre olumlu veya olumsuz etkileri
olan bir duygudur. Örneğin okul başarısının kıskanılması ve aynı başarıyı elde etmek için
çaba gösterilmesi olumlu bir duygu olarak kabul edilirken, arkadaşının ya da kardeşinin
herhangi bir eşyasına sahip olamadığı için zarar vermesi olumsuz bir tepki olarak kabul
edilir.
Yeni doğan bebekte kıskançlık tepkisi yoktur. Ancak bir yaşındaki çocuk,
annesinin kucağında başka bir bebek gördüğünde kıskançlık tepkisi verir. İlk çocukluk
döneminde ebeveynlerin ilgisinin başkalarına yönelmiş olması çocukta kıskançlığın
oluşmasına neden olur. Bu dönemdeki kıskançlığın nedeni, fazla ilgilenilmemesi ve
yeterince sevgi gösterilmemesidir.
Erken çocukluk döneminde kıskançlığın en belirgin şekilde ortaya çıkmasının nedeni,
yeni bir kardeşin dünyaya gelmesidir. Nedeni ise genellikle anne ya da babaların bilinçli
ya da bilinçsiz ayrımcı yaklaşımlarıdır.
İlköğretime başlayan çocukta kıskançlık duygusu azalmaya başlar. Çocuğun sosyal
çevresinin değişmesiyle birlikte kıskançlık duygusunda da değişmeler olur. Bu dönemde
kıskançlık duygusunu daha önce yaşayan çocuk, bu defa kıskançlığını başarılı, lider özellikli,
popüler, arkadaşları ve öğretmenin sempatisini kazanmış olan sınıftaki arkadaşlarına çevirir.
Yaşın ilerlemesiyle birlikte kıskançlık tepkileri, doğrudan dolaylıya doğru bir gelişim
gösterir. Kıskançlığın sebebi ve tepkisi genellikle psikososyal etkileşim ortamıyla çocuğa
yöneltilen uyarımlara bağlıdır. Gerekli önlem alınmazsa kıskançlık nedeniyle çocukta tırnak
yeme, parmak emme, alt ıslatma, içine kapanma gibi davranış bozuklukları görülür.
Kıskançlığın önlenmesi için yapılması gerekenler
Çocuğa sevgi ve ilgi gösterilmeli
Aile, çocuklar arasında ayrım yapmamalı
Yeni bir kardeşin dünyaya geleceği fikrine çocuk alıştırılmalıdır.
Doğum sonrasında bebekle ilgili bazı işler, (beslenme, temizlik gibi) kontrollü
bir şekilde çocuğa yaptırılmalı.
Çocuklar birbirleriyle kıyaslanmamalıdır.
Anne ve baba, büyük çocuğa da zaman ayırmalıdır.
Okul döneminde öğretmen, kıskançlığa sebebiyet verecek davranışlardan
kaçınmalıdır.
Kıskançlığın nedenleri araştırılmalı, gerekli tedbirler alınarak giderilmeye
çalışılmalıdır.
Saldırganlık
Saldırganlık, çocuğun olumsuz duygularını bastırmayıp çevresindeki eşyalara veya
başkalarına zarar vermesidir. Saldırganlık, engellenme duygusuna gösterilen bir tepkidir. Bu
tepkinin oluşmasında anne-baba tutumlarının etkisi ilk sırada yer alır. Çocuğun
davranışlarının sık ve gereksiz yere engellenmesi, temel ihtiyaçların zamanında
karşılanmaması, çocuğa dayak atılması, aile içi şiddete tanık olması, çocuğu sık
cezalandırmak, çocuğu dinlememek, davranışlarını eleştirmek, alay etmek anne-babaların
çocuk eğitiminde görüş birliğinde olmamaları saldırgan davranışlara neden olur.
Saldırganlığın önlenmesi için yapılması gerekenler
Saldırganlığın önlenmesi için öncelikle çocuğa sevgi ve şefkat gösterilmelidir.
Çocuğa güven duygusu verilmeli ve güvenli bir ortam hazırlanmalıdır.
Çocuğun temel ihtiyaçları zamanında karşılanmalıdır.
Çocuğa fiziksel ceza uygulanmamalıdır.
Çocuk şımartılmamalıdır.
Çocuğun olumlu davranışları ödüllendirilmelidir.
Ebeveynler saldırganlık davranışında çocuklara örnek teşkil etmemelidir.
Çocuğu saldırganlığa iten nedenler ortadan kaldırılmalıdır.
Çocuğa enerjisinin boşaltacağı oyun ortamı sağlanmalıdır.
Etkinlik 2-Top Taşıma
Öğrenciler, iç içe iki çember oluşturur. İç ve dış çemberdekiler yüz yüze gelecek ve
ikişerli eşleşecek biçimde ayakta dururlar ya da oturarak etkinliğe katılırlar. O-12 yaş
çocuklarında görülen duygusal tepkiler, örneğin kıskançlık ile ilgili olarak önce karşı karşıya
oturanlar birbiri ile görüş alışverişinde bulunurlar. Sonra her biri ters yönde kayarak önceki
eşinin yanındaki ile yeni bir ikili oluşturur ve önceki arkadaşının ve kendisinin önceki
turdaki fikirlerini ve kendisinin yeni oluşturduğu fikri söylemesi istenir. Aynısını yeni13
karşılaştığı eşi de yaparak konuşmaya devam eder. Böylece her öğrenci birkaç eşle ayrı ayrı
görüşme fırsatı bulmuş olur.
Etkinlik 3- Kavram Haritası
O-12 yaş çocuklarında görülen duygusal tepkiler konusunda kavram haritası
oluşturunuz (Duygusal tepkiler tanımı, nedenleri, önlemek için yapılması gerekenler
konusunda kavram haritası oluşturunuz ).
Feride Cankit
Gülme, ilk duygusal tepkilerdendir. Bebeğin ilk günlerdeki gülümsemesi, yüz
kaslarının belli bir duruma gelmesidir ve bu gülümsemeler bir reflekstir. 10-12 haftalık bir
bebek, uyurken ten temasında bulunulduğunda gülerken daha ileriki zamanlarda birtakım
uyarıcılara gülme tepkisi verir.
Bebek, ilk aylarda insan yüzüne gülümser. Daha çok alışkın olduğu annesi, babası ya
da kendisine bakan kişiye güler. Sekiz haftalık bir bebek, annesini gördüğü zaman mutluluk
ifadesi verir. Çünkü annesiyle arasında çok farklı bir duygusal bağ kurulmuştur. Bu bağ,
bebeğin güven duygusunun gelişmesine çok önemli katkıda bulunur. Ayrıca bebeğin süt çağı
döneminde olması annesi ile sürekli ten temasında bulunması aralarındaki bağı daha da
geliştirir.
5-9 aylık olan bebekler, tanımadığı kişilere tepki gösterir. Çocuk, tanıdığı ve bildiği
yüzlere olumlu tepki verirken; tanımadığı yabancı insanlara karşı olumsuz tepki verir.
Çocuk, büyüdükçe tepkileri de farklılık gösterir. Erken çocukluk döneminde çocuğun
gülmesi bilinçlidir. Bu dönemde çocuklar, en çok başkalarının gülmesine, ani sevinçler,
hayal kırıklığı ve mahcubiyet gibi durumlarda güler. Erken çocukluk döneminde çocuğun
birtakım becerileri kazanmasında öğretmen, arkadaş ve yetişkinlerin olumlu tepkileri güven
duygusunu geliştirirken; becerilerin kazanılmamış olması güven duygusunu kaybetmesine
neden olabilir. Çocuk, bu duyguyla alay ederek gülebilir.
Erken çocukluk döneminde gülme en çok çocukların oyununda görülür. Bu durum,
onlarda mizah duygularının gelişmiş olmasından kaynaklanır.
Ergenlik dönemi öncesinde gülme, daha çok argo konuşmalara, esprilere, cinsellik,
aile ve okuldaki yasaklar üzerinedir. Duyguların yoğunluğundaki artış ve duygulardaki
istikrarsızlıktan dolayı ani kahkahalar sessizliğe dönüşebilir.
Ağlama
Bebeğin doğumdan sonraki ilk tepkisi ağlamadır. Karnı acıktığında, rahatsızlığında,
altı ıslandığında, gaz sancısı çektiğinde, uykusu geldiğinde huzursuzlaşıp ağlayan bebek ilk
zamanlar fiziksel ihtiyaçlarını belli etmek için ağlar.
Zamanla ağlama, anlam kazanmaya başlar ve duygusal tepki olarak kullanılır. Çocuk,
annesinin yokluğunu hissettiği ve onun yanında olmasını istediği zaman ağlayarak tepkisini
gösterir ya da evinden, alışmış olduğu ortamdan ayrıldığında da ağlama tepkisi verir.
Çocuk, 2 yaş ve daha sonrasında olumsuz duygularını ifade etmek için ağlar. Oyunu
engellendiğinde, istediği yapılmadığında ya da oyuncağı elinden alındığında ağlar.
Erken çocukluk döneminde üç yaşından itibaren duygusal tepkileri artar ve duygu
türlerinin hepsini yaşarlar. Bütün bu duygular yaşanırken de çevrelerine yansıtırlar. Öfke,
kıskançlık, inatçılık, mutluluk vs. özellikle oyun sırasında görülür. Küsme ve itişmeler,
ağlama sebebi olabilir.
Erken çocukluk döneminin sonuna doğru çocuğun rekabet, yarışmacılık ruhu
başarısızlığa uğradığı zaman ağlayarak tepki verir. Daha sonra okula başlayan çocuğun farklı
sosyal ortama girmesiyle uyum döneminde ağlamalar görülebilir. Yaşın büyümesiyle
ağlamalar azalır. Ergenliğe yaklaşan çocuğun mahcup duruma düşmesi kendisiyle alay
edilmesi, küçük düşmesi, utanma, sert tartışmalara girmesi ağlamasına neden olabilir.
Korku
Korku, bir tehlike karşısında duyulan tepkidir. Organizmayı koruma içgüdüsüne bağlı
olarak ortaya çıkar ve gelişir. Birey, organizmanın tehlikede olduğunu hissettiği anda
korkmaya başlar. Çocuk, korktuğu anda bazı tepkilerde bulunur. Bunlar korktuğu şeyden
kaçma, çığlık atma, gözlerini kapatma, olduğu yerde sinme veya ağlamaktır. Korkuların
temelinde yatan, güvensizlik duygusudur. Bu nedenle çocuklar, korktuklarında siner, kaçar
ya da annelerine sarılırlar. Güveni çocuğa sağlayacak kişiler öncelikle anne-baba ve
çevredeki diğer yetişkinlerdir. Bu nedenle anne-babanın çok sert olması ya da dayak atması
çocukta korku yaratır. Anne babadan ayrı düşme, ortalıkta kalma korkusu çocuğun güvenini
sarsar, tedirgin eder.
Korkuların büyük çoğunluğu, öğrenme sonucu ortaya çıkar. Öğrenme, yaşantı ve
yanlış yönlendirmelerle bağlantılıdır. Yetişkinin, çocuğun yanında korku ve kaygılarını
belirtmesi çocuğun onu hissetmesine neden olabilir.
Korkunun oluşumu çevredeki koşullara, uyarıcının veriliş biçimine geçmiş yaşantılara
o andaki fizyolojik ve psikolojik durumuna bağlıdır. Zekâ cinsiyet sosyoekonomik statü,
sosyal ilişkiler, fizyolojik koşullar, kişilik yapısı korkunun çocukta oluşmasını etkileyen
faktörlerdir.
Bebek; yabancı yüzlere, ani sese ve düşme tehlikesine tepki gösterir. Birinci yılın
sonunda çocuk, kendince birtakım nesnelerden, belli kişilerden ve olaylardan korkar.
Yaşla birlikte çocukların korkularında artmalar görülür. 2-5 yaşları arasında çocuklar;
ani ve yüksek ses, gök gürültüsü, deprem, karanlık, dilenci, hayalinde canlandırdığı
yaratıklar ve yalnız kalmaktan korkarlar. Bu dönemde, somut şeylerden olduğu kadar soyut
düşünceden de korkarlar.
Erken çocukluk döneminin sonundan itibaren 12 yaşına kadar korkular azalır. Okul
çağındaki çocuklar silah, kesici aletler, yangın, kendilerine zarar verebilecek hayvanlardan
korkarlar. Ayrıca sosyal ilişkilerinde küçük düşme, alay edilme, yaptığı herhangi bir işte
başarısız olmaktan da korkarlar.
Korkunun nedenleri:
Çocuklarda güven duygusunun kazandırılmamış olması
Çocuğun sevgi ve şefkatten yoksun olarak büyümesi
Çocuk yetiştirmede baskıcı ve otoriter tutumun tercih edilmesi
Tehditlerle çocuğu yönlendirmek, “yemeğini yemezsen seni doktora götürüp
serum taktıracağım” gibi
Çocukları soyut ya da somut şeylerle korkutmak
Aile içinde şiddet olaylarının yaşanması, şiddet ve korku içeren filmlerin
izlenmesine izin verilmesi
Korkunun Önlenmesi
Korkuya neden olan etmenleri ortadan kaldırılmalıdır.
Yetişkinler çocuklarına örnek teşkil edeceğinden korkularını onlara belli
etmemelidir.
Çocukların korkularıyla alay edilmemeli, korktuğu şeyle karşı karşıya
getirmeye çalışılmamalıdır.
Çocukların korku filmleri izlemesine izin verilmemelidir.9
Çocuğa aşırı baskı uygulanmamalıdır.
Çocuğa fiziksel cezalar uygulanmamalıdır.
Korku, eğitim aracı olarak kullanılmamalıdır.
Çocuğa güven duygusu kazandırılmalı, sevgi ve şefkat gösterilmelidir.
Öfke
Öfke, herhangi bir isteğin engele uğramasından dolayı ortaya çıkan olumsuz
duygudur. Bu olumsuz duygu karşısında çocuk gerilir, kendini sıkar, dişlerini gıcırdatır,
tepinir, ağlar etrafa saldırır veya küskünlük tepkisi gösterir.
Öfke, yaşla birlikte paralel olarak artmaktadır. Üç yaşına kadar çocuklar en çok
oynadığı oyuncağın elinden alınması ya da oyunundan alıkonulması, temizlik, yemek yeme,
tuvalet eğitimi, odada yalnız bırakmak, uyku, giyinme, soyunma gibi durumlarda öfke
tepkisi gösterir.
Üç yaşından sonraki dönemde öfke küskünlükle ifade edilir. Öfke nedenleri daha çok
sosyal olaylardır. Bu dönemde çocuklar arkadaşlarına, konulan kurallara, annesine,
kardeşlerine öfkelenir. Böyle durumlarda anne-baba olarak sürekli yasaklar koymak,
nedenini açıklamadan her şeye kızmak çocuğu daha da fazla öfkelendirir. Öfkeyi ortaya
çıkaran nedenler arasında anne-baba tutumları önemli bir yer tutmaktadır.
Erken çocukluk döneminden okul çağına geçişte öfke uyandıran durumlar artar.
Yaptığı herhangi bir faaliyete son verdirilmesi, sürekli tenkit edilmesi, akranlarıyla
kıyaslanması, sık uyarı ve tembihlerde bulunulması çocuğu öfkelendirir. Bu tepkilerini
çevrelerine yansıtırken küçük çocuklara göre çok daha fazla kontrollüdürler.
Çocuğun öfkesini önlemek için yapılması gerekenler
Çocuğun temel gereksinimleri zamanında karşılanmalı.
Öfkelenen çocuğun dikkati başka yöne çekilmeli.
Çocuğa fiziksel ve yersiz cezalar verilmemeli.
Ebeveynler öfkelenerek çocuğa örnek olmamalı.
Çocukların öfkeleriyle alay edilmemeli.
Çocukların onurunu kıracak davranışlardan kaçınılmalı.
Çocuğun isteklerinin neden engellendiği anlayacağı dilden açıklanmalı.
Çocuğun her istediği şey yerine getirilmemelidir.
İnatçılık
İnatçılık, geçerli ve makul neden olmadan çocuğun verdiği kararda dayatmasıdır.
Resim 1.6: Çocuk direnci ve inadı, anne-baba sayesinde öğrenir.
İnatçılık, çocuklarda en çok 3-6 arasında görülür. Bu dönemdeki inatçılığın nedeni,
benlik duygusu ve bağımsızlık bilincinin gelişmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu yaşlarda
çocuklar, varlığını ve düşüncelerini kabul ettirme çabası içinde olduklarından inatçılık
tepkileri de doğaldır.
7-12 yaşlarında çocuk için ikinci bir inatçılık dönemi başlar. Bedensel ve duygusal
gelişimindeki farklılıklar hızlı bir gelişim gösterir. Çocuk, gelişime ayak uydurmakta zorluk
çeker. Çevredekilerin kararsız ve tutarsız davranışları çocuğu inatçılığa iter. Bazen çocuk,
bazen de yetişkin tavırlarıyla kendisini birey olarak kabul ettirme çabasına girer.
Çocukluktan erinliğe geçiş döneminde yetişkinlerin isteklerine karşı gelirler. Kurallara
uymadıkları gibi kendi kurallarını kendileri belirlemek ister ve yetişkinleri eleştirirler. Hem
çocuklukta hem de erinlik döneminde karşılaşılan inatçılık tepkileri yetişkinler tarafından
anlayışla karşılanmalı, olumsuz eleştiriler yerine onlara değer vererek doğru iletişim
kurmaya çalışılmalıdır.
Çocuğun inatçılığını önlemek için yapılması gerekenler
Çocuğun ihtiyaçları, zamanında karşılanmalıdır.
Çocuk kızgın ve sinirli olduğu anlarda, tartışmaya girilmemelidir.
Çocuğun her istediği engellenmemelidir.
Çocuk yetiştirmede baskıcı tutuma yer verilmemelidir. Yetişkinler tehdit ve zor
kullanarak çocuklara isteklerini yaptırmamalıdır.11
Yetişkinler, kardeşler arasında kıskançlığa sebebiyet verecek davranışlardan
kaçınmalıdır.
Çocuğa dayak atılmamalı ve şiddetli cezalardan kaçınılmalıdır.
Çocuğa bağımsızlık duygusu kazandırılmalıdır.
Kıskançlık
Kıskançlık, her yaşta görülebilen ve temel nedeni üstün olma olan bir duygu hâli
olarak tanımlanır. Sevgi ya da herhangi bir şeyin paylaşılmasına katlanamama sonucu
duyulan his ve tepkilerdir.
Kıskançlık; insanın yapısında varolan, şiddetine göre olumlu veya olumsuz etkileri
olan bir duygudur. Örneğin okul başarısının kıskanılması ve aynı başarıyı elde etmek için
çaba gösterilmesi olumlu bir duygu olarak kabul edilirken, arkadaşının ya da kardeşinin
herhangi bir eşyasına sahip olamadığı için zarar vermesi olumsuz bir tepki olarak kabul
edilir.
Yeni doğan bebekte kıskançlık tepkisi yoktur. Ancak bir yaşındaki çocuk,
annesinin kucağında başka bir bebek gördüğünde kıskançlık tepkisi verir. İlk çocukluk
döneminde ebeveynlerin ilgisinin başkalarına yönelmiş olması çocukta kıskançlığın
oluşmasına neden olur. Bu dönemdeki kıskançlığın nedeni, fazla ilgilenilmemesi ve
yeterince sevgi gösterilmemesidir.
Erken çocukluk döneminde kıskançlığın en belirgin şekilde ortaya çıkmasının nedeni,
yeni bir kardeşin dünyaya gelmesidir. Nedeni ise genellikle anne ya da babaların bilinçli
ya da bilinçsiz ayrımcı yaklaşımlarıdır.
İlköğretime başlayan çocukta kıskançlık duygusu azalmaya başlar. Çocuğun sosyal
çevresinin değişmesiyle birlikte kıskançlık duygusunda da değişmeler olur. Bu dönemde
kıskançlık duygusunu daha önce yaşayan çocuk, bu defa kıskançlığını başarılı, lider özellikli,
popüler, arkadaşları ve öğretmenin sempatisini kazanmış olan sınıftaki arkadaşlarına çevirir.
Yaşın ilerlemesiyle birlikte kıskançlık tepkileri, doğrudan dolaylıya doğru bir gelişim
gösterir. Kıskançlığın sebebi ve tepkisi genellikle psikososyal etkileşim ortamıyla çocuğa
yöneltilen uyarımlara bağlıdır. Gerekli önlem alınmazsa kıskançlık nedeniyle çocukta tırnak
yeme, parmak emme, alt ıslatma, içine kapanma gibi davranış bozuklukları görülür.
Kıskançlığın önlenmesi için yapılması gerekenler
Çocuğa sevgi ve ilgi gösterilmeli
Aile, çocuklar arasında ayrım yapmamalı
Yeni bir kardeşin dünyaya geleceği fikrine çocuk alıştırılmalıdır.
Doğum sonrasında bebekle ilgili bazı işler, (beslenme, temizlik gibi) kontrollü
bir şekilde çocuğa yaptırılmalı.
Çocuklar birbirleriyle kıyaslanmamalıdır.
Anne ve baba, büyük çocuğa da zaman ayırmalıdır.
Okul döneminde öğretmen, kıskançlığa sebebiyet verecek davranışlardan
kaçınmalıdır.
Kıskançlığın nedenleri araştırılmalı, gerekli tedbirler alınarak giderilmeye
çalışılmalıdır.
Saldırganlık
Saldırganlık, çocuğun olumsuz duygularını bastırmayıp çevresindeki eşyalara veya
başkalarına zarar vermesidir. Saldırganlık, engellenme duygusuna gösterilen bir tepkidir. Bu
tepkinin oluşmasında anne-baba tutumlarının etkisi ilk sırada yer alır. Çocuğun
davranışlarının sık ve gereksiz yere engellenmesi, temel ihtiyaçların zamanında
karşılanmaması, çocuğa dayak atılması, aile içi şiddete tanık olması, çocuğu sık
cezalandırmak, çocuğu dinlememek, davranışlarını eleştirmek, alay etmek anne-babaların
çocuk eğitiminde görüş birliğinde olmamaları saldırgan davranışlara neden olur.
Saldırganlığın önlenmesi için yapılması gerekenler
Saldırganlığın önlenmesi için öncelikle çocuğa sevgi ve şefkat gösterilmelidir.
Çocuğa güven duygusu verilmeli ve güvenli bir ortam hazırlanmalıdır.
Çocuğun temel ihtiyaçları zamanında karşılanmalıdır.
Çocuğa fiziksel ceza uygulanmamalıdır.
Çocuk şımartılmamalıdır.
Çocuğun olumlu davranışları ödüllendirilmelidir.
Ebeveynler saldırganlık davranışında çocuklara örnek teşkil etmemelidir.
Çocuğu saldırganlığa iten nedenler ortadan kaldırılmalıdır.
Çocuğa enerjisinin boşaltacağı oyun ortamı sağlanmalıdır.
Etkinlik 2-Top Taşıma
Öğrenciler, iç içe iki çember oluşturur. İç ve dış çemberdekiler yüz yüze gelecek ve
ikişerli eşleşecek biçimde ayakta dururlar ya da oturarak etkinliğe katılırlar. O-12 yaş
çocuklarında görülen duygusal tepkiler, örneğin kıskançlık ile ilgili olarak önce karşı karşıya
oturanlar birbiri ile görüş alışverişinde bulunurlar. Sonra her biri ters yönde kayarak önceki
eşinin yanındaki ile yeni bir ikili oluşturur ve önceki arkadaşının ve kendisinin önceki
turdaki fikirlerini ve kendisinin yeni oluşturduğu fikri söylemesi istenir. Aynısını yeni13
karşılaştığı eşi de yaparak konuşmaya devam eder. Böylece her öğrenci birkaç eşle ayrı ayrı
görüşme fırsatı bulmuş olur.
Etkinlik 3- Kavram Haritası
O-12 yaş çocuklarında görülen duygusal tepkiler konusunda kavram haritası
oluşturunuz (Duygusal tepkiler tanımı, nedenleri, önlemek için yapılması gerekenler
konusunda kavram haritası oluşturunuz ).
Feride Cankit